خيارات البحث
النتائج 1 - 2 من 2
Bazı Hayvansal Ürünlerin Beslenme ve Sağlık Açısından Önemi
2022
Sibel Alapala Demirhan | Nuray Şahinler
Yetişkin bir insanın dengeli olarak beslenebilmesi için; bir günde 2800-3000 kalori ve en az 75-80 g protein alması ve alınan bu proteinin de en az 30-35 g’ının hayvansal kökenli olması gerekmektedir. Besin maddeleri karbonhidratlar, proteinler, lipitler, vitaminler ve minerallerden oluşmaktadır. Bütün gıdalar az veya çok bu bileşikleri içerir. Bitkisel kökenli besinlerde bu bileşikler olsa da et, süt, yumurta, bal gibi hayvansal kökenli besinlerde proteince zengin olmasının yanında içerdiği proteinin biyolojik değerliliği de yüksektir. Hayvansal ürünlerin hastalıkların tedavilerine destek olarak kullanılması üzerinde durulduğunda da keçi sütünün öneminin belirtilmesi gerekmektedir. Keçi sütlerinden birçok hastalıkların tedavisinde yararlanıldığı bilinmektedir. Keçi sütü ve keçi sütü ürünlerinin düzenli olarak tüketilmesinin egzema, astım, sindirim rahatsızlıkları, varisle ilgili bazı rahatsızlıklar, virus apseleri ve bazı alerjik durumların tedavisinde yararlı olduğu uygulamalardan alınan olumlu sonuçlarla belirlenmiştir. “Apiterapi “ arı ürünleri ile tedavi yöntemidir ve ülkemizde hızlı bir gelişme göstermektedir. Arıcılık aktivitelerinden elde edilen ürünler; bal, polen, propolis, arı sütü, arı zehiri gibi ürünlerdir. Bu ürünler halk arasında birçok hastalıklarda (uykusuzluk, sindirim sistemi hastalıkları, üst solunum yolu enfeksiyonları, romatizmal, gripal, ortopedik hastalıklar, deri kanseri, ekzema, astım, damar sertliği, mide barsak hastalıkları, romatizmal hastalıklar, böbrek, idrar yolu enfeksiyonları vb.) tedavilere takviye olarak kullanılmaktadır. Bal, propolis, arı sütü mükemmel bir antibakteriyel özelliğe sahiptir. Arı zehirinin antiromatizmal özelliği bulunmakta, polende immünolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Hayvansal ürünlerin beslenme ve sağlıkaçısından önemi de göz ardı edilmemeli ve konuyla ilgili daha fazla çalışmanın yapılması gerekmektedir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Monoklonal Antikorlar ve Tedavide Kullanımı
2021
Muhammet Mükerrem Kaya | Hidayet Tutun
Bağışıklık sistemi vücudu hastalık yapıcı patojenlere karşı koruyan temel savunma sistemidir. Bu savunma sistemi farklı mekanizmalarla etkili olmaktadır. Bağışıklık sistemi, antijen adı verilen vücudun kalıtsal yapısına yabancı olan her türlü yapıya karşı etki gösterir. Vücuda dışarıdan gelen hastalık etkenleri öncelikle doğal bariyerlerle karşılaşmaktadır. Doğal bariyerleri aşmayı başaran etkenler kemik iliği, timus, lenf bezleri ve dalak gibi özelleşmiş organlarda üretilen savunma hücreleri ile karşılaşır. İlk aşamada makrofajlar ve fagositler devreye girer daha sonraki aşamada ise B ve T lenfositleri sürece dahil olurlar. B lenfositlerinden salgılanan antikorlar bağışık sisteminin en önemli savunma mekanizmalarından birini oluşturmaktadır. Antikor moleküllerinin vücudun savunmasındaki bu önemi bilim insanlarını bu alanda çalışmaya yöneltmiştir. Bu doğrultuda 1975 yılında Georges Köhler ve Cesar Milstein, koyun alyuvarları ile immunize ettikleri farelerin B lenfositleri ile fare myeloma hücrelerini birleştirerek oluşturdukları hibrit hücreler ile yeni bir tedavi stratejisinin kapısını açmışlardır. Bu hibrit hücreler sadece istenen antijene bağlanan monoklonal antikor sentezleyebilme yeteneğine sahiptir. Monoklonal antikorlar tıp dünyasında hastalıkların teşhisi, tedavisi ve biyokimyasal analizler gibi birçok alanda kullanmaktadır. Günümüzde hala monoklonal antikora dayalı tedavi ve tedavi seçenekleri üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Bu derlemede monoklonal antikorlar ve tedavide kullanımı üzerine genel bilgiler verilecektir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]