خيارات البحث
النتائج 121 - 130 من 280
Determination of Some Properties of Turkish Delight Produced by the Addition of Pomegranate Juice
2018
Cemal Kaya | Mehmet Güldane | Semra Topuz | Mustafa Bayram
In this study, it is aimed to produce Turkish delight by using fresh squeezed pomegranate juice obtained from two different sour and sweet pomegranate varieties in 20% and 30% of the water to be used in the formulation. Water soluble dry matter, pH, total acidity, total phenolic substance, total anthocyanin, colour, hardness value, water activity of Turkish delight added pomegranate juice were analysed and the samples were sensory evaluated. Soluble solids dry matter values of Turkish delight were; 71.25-81.90 °Brix; pH values; 3.50-4.78, hardness values; 0.75-1.64 N, total acidity values; 0.042-0.240g/100g, L values; 27.43-43.94, a* values; (-0.66)-(+14.45) and b* values; (-1.67)-(+4.08), the amount of the total phenolic matter; 201.33-760.33 mg GAE/kg, the amount of total anthocyanin; 10.01-42.15 mg Cy-3Gluc/kg determined, respectively. When the results of the sensory evaluation were examined, the highest average score in terms of many features was obtained with a sweet pomegranate juice (300 ml) obtained with hydraulic press. It can be concluded that the products rich in functional components and preferred by consumers can be produced.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Tarımsal Değer Zincirinde Değer Yaratan Faaliyetlerin Belirlenmesi
2018
Uğur Başer | Mehmet Bozoğlu
Değer zinciri, bir malın üretimiyle başlar, nihai ürünün tüketimiyle sona erer. Çalışmanın amacı, tarımsal değer zincirini açıklayarak, tarımsal değer zincirinde değer yaratan faaliyetleri ortaya koymaktır. Araştırmada literatür taraması yaklaşımından yararlanılmıştır. Tarımsal değer zincirinin yedi aşaması söz konusu olup, bunlar sırasıyla girdi tedariki, üretim, üretici örgütleri, tüccarlar, işleyiciler, toptancılar ve perakendeciler şeklindedir. Değer zincirinde ürün kalitesinin yükseltilmesi, üründe farklılaşma sağlanması ya da sistemin etkinliğinin artırılması yoluyla rakiplere karşı avantaj sağlanması hedeflenmektedir. Tarımsal ürünlerin üretim maliyetlerine, kullanılan girdi miktarından teknoloji transferine kadar birçok unsur etki etmekte iken, organik tarım ve iyi tarım uygulamaları gibi yaklaşımlarla üründe farklılaşma sağlanarak değer yaratılabilmektedir. Tarım sektöründe büyük işletmeler değer zincirini bir bütün olarak ele alabilmelerine rağmen, süreçten erken çıkmak zorunda kalan küçük ve orta ölçekli işletmelerin süreçte kalabildikleri sürece değer yaratan faaliyetlere odaklanmaları gerekmektedir. Değer zinciri analizi yaklaşımıyla tarım sektöründeki bazı temel sorunların çözümüne katkı sağlanması mümkün olabilecektir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Ayçiçeğinde Tuz Zararı Üzerine Bor Uygulamalarının Etkisinin Belirlenmesi
2018
Ayfer Torun | Ebru Duymuş | Halil Erdem | İnci Tolay | Şahin Cenkseven | Kemal Yalçın Gülüt | Bülent Torun
Tuzluluk, bitki yetiştiriciliğini kısıtlayan, dünyada ve Türkiye’de özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde görülen, bitkisel verimi sınırlandıran ve geniş alanların tarım dışı kalmasına neden olan ciddi bir tarımsal problemdir. Dünyanın farklı bölgelerinde bitki yetiştiriciliğinde ortaya çıkan bor (B) noksanlığı ülkemizde de önemli bir beslenme problemidir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, B noksanlığı altında tuz stresinin yol açtığı zararın arttığı bildirilmiştir. Türkiye'nin en önemli yemeklik yağ bitkilerinden biri olan ayçiçeğinin B noksanlığına en duyarlı bitkilerden biri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada ayçiçeğinde tuz zararının etkisinin azaltılması üzerine B uygulamasının etkisinin belirlenmesi amacıyla su kültüründe tuzlu ve tuzsuz koşullarda artan oranlarda B uygulaması altında iki ayçiçeği genotipi denenmiştir. Denemede bitkilerin kök ve yeşil aksam kuru madde verimi, B konsantrasyonu ve K/Na ve Ca/Na oranları belirlenmiştir. Denemeden elde edilen sonuçlara göre, kontrol uygulamasına göre tuz ilavesinin yeşil aksam kuru madde verimini azalttığı, buna karşılık B uygulamalarının ise kontrol uygulamasına göre kuru madde verimini görülmüştür. Bitkinin tuz zararını gidermede B’un belirgin bir rolünün olmadığı ve tuzlu koşullarda bitkinin B alım düzeyinin arttığı belirlenmiştir. Bu sonuçlara ilave olarak B noksanlığına ve tuz toksisitesine karşı dayanıklılıkta ayçiçeği genotipleri arasında farklılıkların olduğu gözlemlenmiştir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Prevalence and Antibiotic Resistance Pattern of Escherichia coli Isolated from Raw Dairy Milk
2018
Abul Hasan | Ahsanur Reza | Farzana Islam Rume | Mirza Mienur Meher | Md. Shafiullah Parvej | AKM Mostafa Anower
E. coli is one of the most important food borne pathogen, which could be transmitted by milk and milk products. To assess the role of dairy milk as the source of drug resistant E. coli, we examined 50 raw dairy milk samples (25-farm milk + 25-market milk) from some selected areas of Bangladesh by cultural, morphological, biochemical and antimicrobial sensitivity tests. In the preliminary observation, the mean total aerobic mesophilic count of market and farm raw milk samples were 8.98 and 8.68 log CFU/ml, while mean coliform count were 4.20 and 3.03 log CFU/ml respectively. Thirty-three E. coli isolates were recovered from collected samples (66% 33 of 50) and this pathogen was more prevalent in market milk (76%, 19 of 25) than farm milk (56%, 14 of 25). In addition, most of the isolated E. coli exhibited resistance against ampicillin and cefotaxime. This result shows that, the raw dairy milk and its products could be a source of human drug resistant E. coli.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Balık Hastalıkları ile Mücadelede Bitki Esansiyel Yağlarının Major Komponentlerinin Önemi Üzerine bir Araştırma
2018
Azime Küçükgül
Taninler, alkaloidler, terpenoidler ve fenolik bileşikler gibi esansiyel yağlardaki farklı fitokimyasalbileşenlerin mevcudiyeti anti-bakteriyel, anti-fungal ve anti-inflamatuar etkiler göstermektedir. Bu çalışmanın amacı üç bitkiye ait esansiyel yağın (Thymus vulgaris L., Centaurium erythraea Rafn. ve Foeniculum vulgare Mill) major bileşiklerinin balık hastalıkları ile mücadeledeki rolünü ortaya koymaktır. Ticari bir firmadan temin edilen esansiyel yağlara ait bileşenler GC/MS analizleriyle belirlendi. T. vulgaris’in en önemli bileşeni phenol, 2-methyl-5-(1-methylethyl) olarak adlandırılan karvakroldü (%40). Diğerleri ise linalool L (%15,11) ve benzene, methyl(1-methylethyl)- (%12,12) olarak belirlendi. C. erythraea’nın en zengin esansiyel yağı %34,90 ilebicyclo [3.1.1] hept-2-ene, 2,6,6-trimethyl-, (ñ)- diğer adıyla alfa-pinendi. Diğerleri sırasıyla heptacosane (%19,15) ve dotriacontane (%17,72) olarak bulundu. F. vulgare esansiyel yağı değerlendirildiğinde ise benzene, 1-methoxy-4-(1-propenyl)- (eş anlamlısı Cis-Anethol) %67,99 en önemli bileşen olarak bulundu, onu dl-Limonene (%16,03) ve benzene, 1-methoxy-4-(2-propenyl)- (%6,97) izledi. Kekiğin terapötik etkisi yüksek fenolik içeriğinden dolayıdır (özellikle karvakrol). F. vulgare esansyel yağındaki en önemli bileşenler antibakteriyel, antioksidan, antifungal ve antikanser etkileri olan anethole, fenchone ve limonene’ dir. Önceki çalışmalar gösteriyor ki alfa-pinene birçok patojenik gram negatif bakteri üzerinde inhibe edici etkiler göstermektedir. Bizim araştırmamızda bahsi geçen esansiyel yağların dominant bileşenleri, balık yetiştiriciliği ile ilgili hem in viv hemde in vitro önceki bulgularla uyumluluk arz etmektedir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Investigations on Some Physicochemical Parameters of Demirköprü Dam Lake (Manisa, Turkey)
2018
Saniye Türk Çulha | Mirati Erdoğuş
This study was carried out at 3 different stations in Demirköprü Dam Lake, Köprübaşı, situated in Manisa, between June 2015 – May 2016. Samples collected from the surface and the bottom of the lake were analyzed seasonally in terms of depth (m), temprature (°C), dissolved oxygen (DO), pH, salinity (‰), total dissolved solids (TDS), electrical conductivity (EC), secchi disk depth (SD), suspended solid matter (SSM), particulate organic matter (POM), particulate inorganic matter (PIM), ammonium nitrogen (NH4+-N), nitrite nitrogen (NO2--N), nitrate nitrogen (NO3--N), phosphate phosphorus (PO4-3-P), silica (SiO2) and Chlorophyll-a parametres. As a result of this study, according to Inland Water Quality Standards defined in ʽʽSurface Water Quality Management Regulations’’ Demirköprü Dam Lake can be considered; Class-I quality according to measured temperature (15±1.3°C), NO2--N (0.010±0.003 mg/l) and NO3--N (0.04±0.01 mg/l) values; Class-II quality according to measured DO (6.86±0.90 mg/l), EC (591±6.4 µS/cm), SSM (5.90±6.40 mg/l), NH4+-N (0.30±0.09 mg/l) and PO4-3-P (0.08±0.01 mg/l) values; Class-III quality according to measured pH (8.72±0.09) values. Also, according to Turkish Boundary Values of Trophic Classification System of Lakes, Ponds and Reservoirs; the trophic level of the lake is considered eutrophic in regard to PO4-3- and SD values and hypereutrophic in regard to Chlorophyll-a values.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Bitkisel Gıdalarda Probiyotik Mikroorganizmaların Kullanımı
2018
Burcu Sıla Göral | Gülten Tiryaki Gündüz
Günümüzde tüketicilerin sağlıklı beslenmeye olan ilgisi ve bu konudaki farkındalığı her geçen gün artmaktadır. Hayvansal gıdaların tüketilmesinin bazı olumsuz yönleri ve bitkisel gıdaların hem kolay erişilebilir olması hem de sağlığa birçok olumlu etki göstermesi nedenleriyle, bitkisel gıdaların tüketimi artmaktadır. Probiyotiklerin laktoz sindirilebilirliğini arttırma ve bağışıklık sistemini düzenleme gibi işlevlerinin yanında, yüksek tansiyon, kanser, bağırsak ve vajinal enfeksiyonlar gibi bazı hastalıklara karşı olumlu etkileri birçok çalışmada ortaya konmuştur. Probiyotiklerin asit dirençliliği, antimikrobiyal madde üretme yeteneği ile patojenlere karşı inhibisyon etkileri de bu mikroorganizmaların gıdalarda kullanımını teşvik edici özelliklerdir. Probiyotikler yaygın olarak süt ürünlerinde kullanılmakla birlikte, bitkisel gıdaların probiyotikler için uygun bir gıda matrisi özelliği göstermesinden dolayı, bitkisel gıdalarda da probiyotiklerin kullanımı ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu derleme çalışmasında, probiyotik mikroorganizmaların meyve, sebze ve tahıl ürünlerinde kullanımı, yaygın olarak kullanılan probiyotikler ve bu mikroorganizmaların gıdalarda canlılığını etkileyen faktörler araştırılmıştır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Valuation of Gender Differentiated Dairy Farming and Household Level Food Security Status in Eastern Oromia, Ethiopia
2018
Beyan Ahmed Yuya
This study was aimed at examining gender diversified dairy farming and household level food security status and determinants of dairy cattle benefits in Haramaya district, Oromia, Ethiopia, using cross sectional data collected from randomly selected 120 sample households during year 2016 production season. Descriptive statistics and multiple linear regression models were employed for data analysis. Descriptive statistics stated that of the sample households, 71 households were found to be food secured whereas the remaining 49 household were food unsecured. Comparison of female headed and male headed dairy farming households indicated that 46.7 percent’s of female headed and 12.5 percent’s of male headed households were secured. The logistic regression result showed that female headed dairy farming participation was significantly influenced by education of household head, extension contact, cultivated land area, availability of supplementary feeds and access to market information. The impact estimation result showed that female headed have got increment in farm household’s food security status nearly by 66% than male headed households. The regression estimated coefficients indicated that dairy cattle benefits is significantly influenced by; education, access to vaccination, extension service, market information, cultivated area, milk sold on farm and fodder supplement were significant variables which affect the dairy cattle income in the study area. Therefore, policy makers should give due emphasis to the aforementioned variables to increase dairy farming benefits and improve the livelihood of rural households.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Endemic Vascular Plants of Marble and Serpentine Parent Materials in Semiarid Grassland
2018
Melda Dölarslan | Ebru Gül | Sabit Erşahin
Endemism is an important criterion for identification of floristic regions and determination of floristic properties of these regions. Turkey is one of the world’s major countries in terms of endemism over 3.000 endemic plant species. This study was carried out in order to determine the floristic composition and endemic plant species on the serpentine and marble (metamorphic rocks) parent material in semi-arid garssland in Çankırı-Eldivan. For this reason plant samples were collected in different growing season in 2014 (month of between April- September), approximately 4ha (Marble, 3.88 ha; Serpentine, 0.08 ha) area in Çankırı-Eldivan. Study area is located A4 square according to the grid system of P.H. Davis (1965-1988) and Irano-Turanian region in phytogeographic respect. As a result of the plant sampling carried out in the area; 16 families, 27 genera, 31 species determined in serpentine parent material. Among of these plants 9 of them are endemic plant. Endemism rate of the serpentine area is 29%. In addition, 20 families, 58 genera, 72 species of plants have been identified in marble parent material and 14 plant taxa of these species endemic. Endemism ratio is 19%. Results of this study showed that parent material effects of plant diversity and endemism ratio.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Effects of Egg Shell Temperature and Incubator Ventilation Programme on Incubation Results of Broiler Breeders
2018
Nezih Okur | Sabri Arda Eratalar | Hasan Eleroğlu
The impacts of egg weight (EW), egg shell temperature (EST), egg position in the incubator (EP) and incubator ventilation program (IVP) on embryonic mortality (EM) and hatchability of fertile eggs (HFE) of broiler breeders were investigated in this study. EW was determined total 1920 hatching eggs which were obtained from middle aged (31 weeks) Ross 308 broiler breeders. These eggs were classified according to weight as heavy (65.52±0.08g), medium (61.47±0.04g) and light (57.56±0.08g) then were randomly set in trolleys of four identical incubators sorted as near the heather side – door side, humidifier side – opposite side and top – middle – bottom. In two incubators 37.78°C (100.0°F) EST and 38.06°C (100.5°F) EST were provided in the other two. Similarly, two machines were operated on classic IVP system and the other two were operated on new IVP system organised specially for this project during first 10 days of incubation. At the end of the hatching period, data including EM and HFE data were examined in eggs with different EST, EW and EP. It was found that EW and EST were affected to EM and HFE. Lower last stage + pipped but unhatched embryo rates and accordingly higher HFE were determined in eggs with 37.78°C (100.0°F) EST and light. However, differences between IVP and EP data were not significant.
اظهر المزيد [+] اقل [-]