خيارات البحث
النتائج 21 - 30 من 98
Bıldırcın Rasyonlarına Kekik Yağı İlavesinin Yumurta Verimi ve Kalite Özelliklerine Etkisinin Diskriminant Analizi ile İncelenmesi
2025
Şevket Evci | Erva Eser | Rabia Olgun | Ayça Melisa
Çalışmada, Japon bıldırcınlarının (Coturnix coturnix Japonica) yemlerine farklı oranlarda kekik yağı ilavesinin yumurta kalite parametreleri üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışma, 6 haftalık yaşta 72 dişi Japon bıldırcını üzerinde gerçekleştirilmiştir ve bıldırcınlar kontrol, düşük kekik yağı (150 mg/kg) ve yüksek kekik yağı (300 mg/kg) gruplarına ayrılmıştır. Rasyona farklı oranlarda kekik yağı eklenmesinin bazı yumurta dış ve iç kalite parametreleri üzerine etkileri istatiksel olarak incelenmiştir. Yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA) sonucundayumurta kabuk oranı, şekil indeksi ve sarı rengi gibi parametrelerin gruplar arasında istatiksel olarak anlamlı farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir (P<0,05). Çalışmada elde edilen veriler, ANOVA sonrasında, Diskriminant analizi ile de incelenmiş ve grupların yumurta kalite parametreleri bakımından gruplanmaları belirlenmiştir. Diskriminant analizi sonucunda iki fonksiyon tanımlanmıştır. İlk fonksiyonda, düşük kekik grubunun diğer gruplardan belirgin bir şekilde ayrıldığı; özellikle kabuk ağırlığı ve pH bakımından farklılık olduğu belirlenmiştir. İkinci fonksiyonda ise kontrol ve yüksek kekik grupları arasında önemli ayrım tespit edilmiştir. Her iki fonksiyonda da ANOVA sonuçlarına benzer şekilde yumurta sarı rengi bakımından gruplar arasında farklılık gözlenmiştir. Sonuçlar, kekik yağının 150 mg/kg dozunda yem katkı maddesi olarak kullanılmasının yumurta kalitesini olumlu yönde etkileyebileceğini, ancak bıldırcın rasyonuna 300 mg/kg kekik yağı ilavesinin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Bazı Melez Patates (Solanum tuberosum L.) Genotiplerinin Karakterizasyonu
2025
Nazire Gülşah Kütük Dinçel | Güngör Yılmaz | Şaziye Dökülen
Bu araştırma, melezleme ıslahı yöntemi ile elde edilen 12 melez patates ailesine ait 714 klon arasından uygun özelliklere sahip çeşit adaylarının belirlenmesine, erken dönem seleksiyonlarının katkı sağlaması için yürütülmüştür. Araştırma 113O928 nolu TÜBİTAK-TOVAG projesi kapsamında polikarbon sera şartlarında yürütülmüştür. Araştırma sonucunda melez ailelerinin ortalama çıkış süresi 10,92 gün, bitki boyu, 55,24 cm, ana sap sayısı 1,75 adet olarak belirlenmiştir. Melez aileleri, %97,60 sarı, %2,40’ı kırmızı benekli kabuk rengine sahip iç rengi bakımından ise %75,85’i açık sarı, %13,05’i sarı ve %11,10’u beyaz olduğu belirlenmiştir. Çalışmada yer alan 12 melez ailesinin ocak başına ortalama yumru verimleri 133,93-410,97 g/ocak arasında değişmiş olup, ortalama 267,24 g/ocak şeklinde gerçekleşmiştir. Söz konusu melez ailelerinin bitki başına yumru sayıları 5,99-15,03 arasında değişmiş olup, ortalama 9,97 yumru/ocak olmuş, ortalama yumru ağırlıkları ise 12,58-37,37 g arasında ve ortalaması 24,77 g olarak gerçekleşmiştir. İncelenen 714 klondan 23’ü ele alınan kriterler bakımından daha üstün bulunarak, yapılan erken dönem seleksiyonlarında öne çıkmıştır. Üstün özellik gösteren bu 23 klon, devam eden ıslah süreçlerinin ileri aşamasında ümit var klon olarak değerlendirilmişlerdir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Doğu Akdeniz Bölgesinde Yetiştirilen Jersey Sığırların Süt Yağ Asitleri Kompozisyonu ve Yağ Asitleri Kompozisyonuna Mevsim Etkisi
2025
Gökhan Gökçe | Gökhan Tamer Kayaalp
Bu çalışmada Jersey ırkı sığırların süt yağı asit profili ve mevsimsel değişimi incelenmiştir. Araştırmada ilkine buzağılamış 15 baş Jersey ırkı sığır kullanılmıştır. Süt örnekleri yaz ve kış mevsimi olmak üzere iki defa alınmıştır. Yapılan analizler neticesinde mevsimin süt yağının yağ asitleri profili üzerinde sınırlı bir etkisi olduğunu tespit edilmiştir. Sadece 3 yağ asidinde (C21:0, C23:0, C18:1 trans11) mevsimsel değişkenlik gözlemlenmiştir (p<0,05). İstatistiksel olarak önemli çıkmasa da yaz mevsiminde çoğu doymuş ve çoklu doymamış yağ asitlerinin içeriğinin daha düşük ve çoğu tekli doymamış yağ asitleri içeriği kış mevsimine göre daha yüksek olduğu görülmüştür.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Prebiotic Properties of Dates and Their Impact on Health
2025
Ahmad Alhomsi | Mukaddes Kılıç Bayraktar
The date palm (Phoenix dactylifera L.), primarily cultivated in desert regions like the Middle East, is a significant source of nutrition, rich in sugars, polysaccharides, and bioactive compounds such as carotenoids, flavonoids, phenolics, anthocyanins, and sterols. Notably, the polysaccharides in dates exhibit prebiotic properties, supporting beneficial gut microbiota. Research highlights that dates promote the growth of helpful bacteria, including Bifidobacterium and Lactobacillus, which enhance intestinal health, improve barrier function, and increase the production of short-chain fatty acids. Beyond gut health, dates offer additional benefits, including anti-inflammatory, antioxidant, cardiovascular, neuroprotective, and blood sugar-regulating effects. This review synthesizes recent findings on the prebiotic effects and broader health impacts of dates, suggesting their potential in dietary strategies for promoting health and preventing gastrointestinal disorders.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Çalışan Kadınların Dondurulmuş Besin Tüketim Alışkanlıkları
2025
Nildem Kızılaslan
Bu çalışmada, Samsun ili 19 Mayıs ilçesinde çalışma hayatında yer alan kadınların dondurulmuş besin tüketim alışkanlıklarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırma, 200 çalışan kadın birey ile yapılmıştır. Aktif olarak çalışan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan bireyler çalışmaya dahil edilmiştir. Bireylerin vücut ağırlığı ve boy uzunluğu ölçülmüştür. Bireylerin vücut ağırlığı ve boy uzunluğu kullanılarak beden kütle indeksi (BKİ) hesaplanmıştır. Araştırma sonuçlarında, bireylerin %76,0’sı dondurulmuş besin tüketirken %24,0’ü tüketmemektedir. Dondurulmuş besin gruplarından sırasıyla et ve et ürünleri, meyve ve sebze, hamur işleri daha fazla tüketilmektedir. Bireylerin dondurulmuş besin satın alma nedenleri, %41,4’nün zamandan tasarruf, %48,0’nin hazırlama kolaylığından, %6,6’nın reklamlardan etkilendiği, %18,4’nün mevsimsel farklılıktan satın aldıklarını belirtmişlerdir. Bireylerin satın almama nedenleri incelendiğinde, %25,0’i fiyatını yüksek bulmakta, %33,3’ü sağlıklı olduğuna inanmakta, %33,3’ü taze olmadığı ifade etmekte ve %4,2’i ise doyurucu olmadığını düşünmektedir. Tüketim şekli incelendiğinde, %61,8’i yardımcı yemek olarak, %42,8’i aperatif olarak, %17,1’i ana yemek olarak tükettiklerini belirtmişlerdir. Aile bireyleri içerisinde 15-30 yaş aralığında bireyler dondurulmuş besini en fazla tüketmektedir. Araştırmaya katılan bireylerin dondurulmuş besin tüketip tüketmeme durumuna göre yaş, medeni durum, eğitimleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Genel olarak dondurulmuş besinler, çalışan bireyler ve aileler için kolaylık, beslenme ve lezzet arasında bir denge sunan kullanışlı ve pratik bir seçenek olabilir. Ancak dondurulmuş besinlerin güvenli etiketlemeye, depolama koşullarına, tüketim miktarına ve şekline de dikkat etmek gerekmektedir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]A Study on Consumers' Knowledge of Distinguishing Natural and Organic Honey
2025
Fatih Bilici | Nebi Seren
In today's marketing processes, knowing what consumers want plays an active role in shaping the products businesses offer and gaining a competitive advantage. This study aims to obtain a guiding result for companies in this sector by questioning the knowledge levels of consumers regarding honey products. The study aims to reveal the uncertainties in consumer perception between natural and organic honey and examine this distinction's impact on purchasing decisions. The research seeks to create more informed consumer preferences in the honey market and to show the contributions of positioning the product correctly in the minds of consumers. In this study, content analysis was conducted to determine the responses of 117 participants to the statement, “There is a difference between natural honey and organic honey, and I have information about what this difference is.” After the analysis, the study is shaped by dividing consumers into four categories according to their level of knowledge about honey. The qualitative research aims to obtain comprehensive information on the participants' awareness of natural and organic honey. The study results show that the concepts of natural and organic honey can be confused by consumers, and the difference between these two products cannot be fully conveyed. This result shows that organic honey businesses and regulatory organizations should inform consumers more accurately and clearly through marketing communication efforts in marketing their products. In the study, recommendations are presented to consumers and businesses based on the results of the qualitative analysis, and the methods that companies should apply to overcome the deficiencies in consumer perception of the distinction between natural and organic honey are included.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Detection of Structural Damage After an Earthquake Using GIS and Remote Sensing Methods
2025
Aşır Yüksel Kaya
Developments in Geographic Information Systems and Remote Sensing (RS) technologies and innovative approaches emerging in deep learning (DL) supported analysis methods have an important place in disaster research as in every field. Convolutional neural networks such as Mask RCNN, U-NET, one of the deep learning methods for disaster damage impact assessment and classification, have started to show successful results. However, high-resolution geospatial imagery and drones provide faster and more accurate detection of structural damage. In this study, damaged building detection was performed using Göktürk-1 satellite images from 6 February 2023 using Mask-RCNN architecture. In this study, deep learning methods were used to detect the collapsed buildings in the city of Malatya during the 6 February 2023 earthquakes. The study aims to emphasize the significance of GIS and remote sensing for the timely and efficient evaluation of building damage after a disaster. Considering this, high quality images of Malatya city before and after the earthquake were analyzed and data sets were created by masking using Mask RCNN deep learning method through ArcGIS Pro 3.4.0 software. According to the results of the research, it quickly detected damaged buildings with an accuracy rate of 70% according to satellite images after the earthquake. As a result, GIS and deep learning models were used to detect and map the initial damage after the earthquake.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Alkali ve Ultrasonik Destekli Yöntemlerle Üretilen At Kestanesi Nişastalarının Morfolojik, Termal ve Fonksiyonel Özellikleri
2025
Zeynep Inatci | Ali Cingöz
Küresel iklim değişiklikleri ve artan nüfus alternatif nişasta kaynaklarına yönelik araştırmaları artırmaktadır. Bu çalışmanın amacı, at kestanesi tohumlarından alkali ve ultrason destekli yöntemlerle nişasta üretimi gerçekleştirmek ve üretilen nişastaların morfolojik, termal ve fonksiyonel özelliklerini belirlemektir. Ultrason destekli yöntem nişastaların şişme gücü ve su/yağ tutma kapasite değerlerini yükseltmiş, sineresis değerlerini ise düşürmüştür. Örnekler minimum %6 ve %12 nişasta oranlarına sahipken jel oluşumu göstermiştir. Alkali ve ultrasonik yöntemlerle üretilen nişastaların amiloz içerikleri sırasıyla %25,41 ve %29,86’dır. Nişastaların termal bozunmasının en yüksek olduğu sıcaklıklar 221-343°C aralığında tespit edilmiştir. Ultrasonik yöntem nişastanın lmax değerini 523,0 nm’den 583 nm’ye yükseltmiş ve spesifik dönme açısını 59,90’dan 21,75’e düşürmüştür. Termogravimetrik veriler kütlenin %50’sinin alkali yöntem için 302-312°C ve ultrason destekli yöntem için 303-304°C aralığında kaybolduğunu göstermiştir. Ultrasonikasyon, ortorombik kristal yapıya sahip nişastaların yapısında kısmi bir değişikliğe neden olmuştur. Çalışmamız alternatif nişasta kaynakları ile ilgili kapsamlı bir çalışmadır. Üretilen nişastaların başta glutensiz ürün üretiminde ve jel yapısı istenen ürünlerde kullanılma potansiyeli bulunmaktadır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Determination of Water Quality in Dairy Cattle Enterprises: A Case of Niğde Province
2025
Müge Erkan Can | Mustafa Boğa
In dairy farms, water is crucial for the health, productivity, and welfare of animals. Water is a fundamental component in all biological processes, and insufficient water intake can negatively impact milk production, reproductive health, and overall animal welfare. The water requirement for dairy cattle depends on various factors such as age, weight, milk yield, environmental temperature, and nutritional status. An adult dairy cow can consume approximately 80-150 liters of water per day. This requirement increases in high-yielding cows. Adequate water intake directly affects milk production, as approximately 87% of milk is composed of water. The quality of water is as crucial as its quantity. This study investigates the quality of drinking water in dairy farms within Niğde Province, Turkey, focusing on its implications for livestock health and productivity. Water samples were collected from 11 livestock enterprises, encompassing water tanks and troughs, and analyzed for electrical conductivity (EC), pH, nitrate (NO₃), nitrite (NO₂), and phosphate phosphorus (PO₄) concentrations. Results showed EC values averaging 0.803 dSm⁻¹, within acceptable standards for livestock, although high concentrations in certain tanks raised concerns regarding mineral content and potential health impacts. The pH ranged from 7.27 to 8.20, remaining suitable for all livestock classes. NO₃ concentrations averaged 21.834 mgL⁻¹, with no samples below the 10 mgL⁻¹ threshold, highlighting risks from prolonged exposure. In contrast, NO₂ concentrations averaged 0.251 mgL⁻¹, remaining within safe limits. PO₄ concentrations were minimal, averaging 0.056 mgL⁻¹, and posed no significant risks. The findings underscore the importance of periodic water quality monitoring in livestock farms to mitigate risks of contamination and ensure optimal health and productivity. These findings highlight the necessity for customized water management techniques to fit particular farm settings and advance our understanding of the complex effects of water quality on livestock performance.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Mikrodalga Ön İşlemli Vakumlu Kurutma Yönteminin Portakal Dilimlerinin Renk ve Fenolik Bileşen Profili Üzerine Etkileri: Çok Değişkenli Analiz Yaklaşımı
2025
Büşra Acoğlu Çelik | Tuğba Özdal | Azime Özkan Karabacak | Perihan Yolcı Ömeroğlu
Bu çalışmada, portakal dilimlerinin kalite özellikleri üzerine farklı sıcaklık (60, 70 ve 80°C) ve mutlak basınç (15 ve 30 kPa) kombinasyonlarında gerçekleştirilen vakumlu kurutma (VK) işlemlerinde mikrodalga ön işleminin (90 W, 30 dk) etkileri incelenmiştir. Vakumlu kurutma işlemleri, aynı sıcaklık ve basınç koşullarında mikrodalga ön işlemi uygulanarak (MDVK) ve uygulanmadan (VK) gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında, polifenolik bileşikler (vanilik asit, klorojenik asit, gallik asit, sinapik asit, o-kumarik asit, epikateşin, hesperidin ve naringenin) analiz edilmiştir. Ek olarak, renk parametreleri (L*, a*, b* ve ΔE), esmerleşme indeksi (BI) ve beyazlatma indeksi (WI) gibi görsel kalite özellikleri de değerlendirilmiştir. Taze portakalların başlangıçta sahip olduğu renk özellikleri ve fenolik bileşen seviyelerini kurutma işlemi sonucunda en iyi koruyan vakumlu kurutma koşulları 80°C sıcaklık ve 15 kPa mutlak basınç olmuştur. Temel bileşen analizi (PCA) ve hiyerarşik kümeleme analizi (HCA) kullanılarak, kurutma koşullarının renk ve polifenolik bileşen profilleri üzerindeki etkileri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Bu analizler, ürün kalitesine ilişkin kimyasal ve polifenolik profillerin ayrıştırılmasına olanak sağlamıştır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]