خيارات البحث
النتائج 81 - 90 من 195
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)Tatlısu Göletlerinin Yaz Fitoplanktonu Üzerine İlk İncelemeler
2024
Haşim Sömek | Semra Cirik
Bu araştırmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan 12 göletin fitoplanktonik organizmaları taksonomik ve ekolojik yönden incelenmiştir. Her gölet için, sadece bir adet örnekleme istasyonu seçilmiştir. 22 Haziran 2002’de 12 istasyondan 60 μ göz açıklığındaki plankton kepçesi ile toplanan örnekler % 4’lük formaldehit ile fikse edilerek, optik mikroskopta incelenmiştir. Çalışmada tayin edilen organizmaların 15’i Cyanobacteria, 24’ü Heterokontophyta, 3’ü Dinoflagellata, 9’u Euglenophyta ve 34’ü Chlorophyta’ dan olmak üzere toplam 85 fitoplankton taksonu tespit edilmiştir. Göletler, fitoplankton taksonlarının varlık ve yokluklarına baz alınarak uygulanan kümelenme ve metrik olmayan çok boyutlu ölçeklendirme analizine göre 4 gruba ayrılmıştır. Yarı kurak iklim koşullarından etkilen göletlerdeki sığlaşmanın ve tuzluluğun fitoplankton dağılımında ana faktör olduğu değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda saptanan taksonlar, fitoplanktonik organizmalar üzerine çalışmaların mevcut olamadığı K.K.T.C tatlısu alg florasi için ilk kayıtlardır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Türkiye'de Yağış Ölçer Ağı Yoğunluğunun Yağış Dağılımı Modellemesine Etkisinin Değerlendirilmesi: Antalya Havzası Örneği
2024
Hasan Hüseyin Aksu
Yağış deseninin ve potansiyelinin doğru belirlenmesi su kaynakları yönetimi, planlaması ve geliştirilmesi açısından çok önemlidir. Yağışlar zamana ve yere göre en fazla değişkenlik gösteren iklim elemanıdır. Bu sebeple yağış ölçümlerinde diğer iklim elemanlarından daha sık ölçüm ağına ihtiyaç duyulur. Bu çalışmada yağış ölçer ağı sıklığı ve konumunun Antalya Havzasında yağış deseni, miktarı ve hacmine olan etkisinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu maksatla çalışmada iki farklı veri seti kullanılmıştır. Veri Seti-1’de sadece Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) istasyonlarına ait yağış verileri kullanılmıştır. Veri Seti-2’de MGM ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) istasyonlarına ait yağış verileri birlikte kullanılmıştır. Veri setlerinin mekânsal enterpolasyonunda, çok yaygın bir kullanım alanına sahip olan jeoistatistik Ordinary Kriging (OK) yöntemi uygulanmıştır. Veri setlerinin sonuçları çapraz doğrulama yöntemiyle ölçülmüş ve Ortalama Mutlak Hata (MAE), Ortalama Karekök Hatası (RMSE), Belirleyicilik Katsayısı (R2) ve Nash-Sutcliffe etkinlik katsayısı (NSE) ile karşılaştırılmıştır. Veri Seti-1 ile NSE: 0.64, R2: 0,64, MAE: 123,75 ve RMSE: 145,83; Veri Seti-2 ile NSE: 0,77, R2: 0,77, MAE: 111,55 ve RMSE: 135,22 olarak hesaplanmıştır. Veri Seti-1 ile karşılaştırıldığında Veri Seti-2’nin hata miktarları daha düşük, doğruluğu ve çalışma alanını temsil etmesi daha yüksektir. MGM ve DSİ istasyonlarının birleştirilerek kullanılması çalışma alanında istasyon ağı sıklığı ve homojenliği sağlamıştır. Bu uygulama enterpolasyon metodunun da başarısını artırmıştır. Havzanın alansal ortalama yağış miktarı MGM istasyonlarıyla 763 mm, Veri Seti-2 istasyonlarıyla 887,1 mm olarak hesaplanmıştır. DSİ yağış istasyonu verilerinin kullanımı Antalya Havzanın yağış deseni ve potansiyelinde büyük farklılıklar oluşturmuştur.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Karadeniz Bölgesinde Yaşayan Tüketicilerin Fındığa Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
2024
Derya Öztürk
Bu çalışmada, Karadeniz Bölgesinde yaşayan tüketicilerin fındığa yönelik tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada ayrıca, katılımcıların fındığa yönelik tutumlarının demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği de tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın evrenini Karadeniz Bölgesinde yaşayan 18-65 yaş arasındaki kişiler oluşturmaktadır. Örneklemini ise kolayda örnekleme yöntemi ile seçilen ve gönüllü olarak araştırmaya katılan 384 kişi oluşturmaktadır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel analizler, açımlayıcı faktör analizi, t-testi ve Anova testleri kullanılmıştır. Araştırma bölgesindeki tüketicilerin çoğunluğunun fındığı genellikle haftada 2-3 kez olmak üzere yarım avuç kadar natürel iç fındık şeklinde akşam öğünlerinde tükettikleri görülmüştür. Tüketicilerin fındığa yönelik tutumlarını ölçmek amacıyla yapılan faktör analizi sonucunda sağlık, kültür, mutluluk ve lezzet olmak üzere dört alt boyut elde edilmiştir. Fındığa yönelik tutum ölçeğinin lezzet alt boyutu hariç diğer bütün alt boyut ortalamalarının tüketicilerin bazı demografik özelliklerine göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Bekar ve erkek tüketicilerin evli ve kadın tüketicilere oranla fındığa yönelik tutumlarında mutluluk alt boyutunun daha önemli olduğu görülmüştür. Tüketicilerin yaş ve eğitim düzeyi arttıkça fındığa yönelik tutumlarında sağlık alt boyutunun daha önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışma sonucunda elde edilen bulguların; fındık tüketicilerinin yaşam standartlarını sağlıklı yaşam ve psikolojik olarak mutluluk ekseninde ele alarak insanlara yol göstermesi açısından faydalı olacağı düşünülmektedir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Siyez, Dinkel ve Kavılca Unu ile Kaplanmış Tavuk Nuggetların Soğukta Depolama Süresince Bazı Kalite Özelliklerinin İncelenmesi
2024
Eylem Ezgi Fadıloğlu | Haluk Ergezer | Engin Demiray
Bu çalışmanın amacı, Siyez, Kavılca ve Dinkel gibi atalık buğday unlarının tam buğday unu yerine kaplama formülasyonlarında kullanılmasının tavuk nuggetların kalitesi üzerine etkilerini araştırmaktır. 4°C’de 7 gün depolanan derin yağda kızartılmış tavuk nuggetların kimyasal özellikleri, kalite karakteristikleri, pH, lipid oksidasyonu, renk, doku ve duyusal özellikleri değerlendirilmiştir. Hamur formülasyonları, nuggetların kimyasal ve kalite özelliklerini önemli ölçüde etkilediği, Dinkel unu ile kaplanan tavuk nuggetlarda kaplama kalınlığının, kaplama yapışma oranının ve pişirme veriminin en yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kontrol örneklerinin renk puanlarının depolama süresi boyunca azaldığı, atalık unlarla kaplanmış tavuk nuggetların renk puanlarının değişmediği tespit edilmiştir. 0. günde Siyez unu ile kaplı örnekler en yüksek lezzet puanını alırken, 3. günde örneklerin lezzet puanlarının birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir. Depolamanın 7. gününde kontrol örneği en düşük lezzet puanını almıştır. Siyez unu ile kaplanmış tavuk nuggetların sululuk puanlarının depolama süresince değişmediği, doku puanlarının arttığı tespit edilmiştir. Siyez ve Kavılca unu ile kaplanmış nuggetların genel kabul edilebilirlik puanları depolamanın 0. ve 3. günlerinde kontrol örnekleriyle benzer bulunmuştur. Doku profil analizinde, tüm nuggetlarin sertlik, yapışkanlık, elastikiyet ve sakızımsılık değerleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Depolama süresi arttıkça Kavılca unu ile kaplı örneklerin sertlik değerinin arttığı, çiğnenebilirlik değerlerinin azaldığı tespit edilmiştir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Kitosan ve Organik Asitli Çözeltilerinin Mısır Silajı Kalitesine Etkileri
2024
Selim Sırakaya
Silaj grubu yemlerin, belirli kalite standartlarında muhafaza edilmeleri noktasında, bazen katkı maddesi kullanımı önemlidir. Bu çalışma kapsamında, non-toksik, antimikrobiyal, antifungal ve biyobozunur özeliklere sahip kitosan ve kitosanın asetik ve laktik asitle hazırlanan jelatinize çözeltilerinin, mısır silajında katkı olarak kullanım potansiyelinin araştırılması amaçlanmıştır. Kitosan ve organik asitli çözeltileri, mısır silajına iki farklı biçimde uygulanmıştır. Mısır silajına, %0,5 - %1,0 ve %2,0 oranlarında kitosan karıştırılmış ayrıca %2’lik asetik ve laktik asit çözeltilerine, %0,0 - %1,0 ve %2.0 kitosan ilave edilerek hazırlanan jelatinize karışımlar, %10 oranında mısır silajına püskürtülmüştür. Kitosanlı gruplarda, ham protein (HP), toplam sindirilebilir besinler (TSB) ve enerji değerleri (ME, NEL, NEM, NEG), diğer gruplara oranla yüksek bulunmuştur. NDF ve ADF’de çözünmeyen kalıntıların HP değerleri (NDICP, ADICP), %2,0 kitosanlı grupta daha yüksek bulunmuştur. Nispi yem değeri (NYD), kitosanlı gruplarda yüksek bulunmuştur. Besin maddeleri tüm gruplar arasında değişkenlik göstermiş, fakat değişkenliklerin gruplar arasındaki kolerasyonu uyumlu bulunmamıştır. Amonyak azotu (NH3-N) en fazla %2,0 kitosan grubunda görülmüştür. Bütirik asit sadece kitosanlı gruplarda tespit edilmiştir. Laktik, asetik ve propiyonik asit miktarları gruplar arasında farklılık göstermiş fakat bu farklılıklar katkı uygulama oranları nispetinde olmadığı belirlenmiştir. Küf sadece kontrol grubunda tespit edilmiş, uygulama gruplarında ise görülmemiştir. Laktik asit bakterileri (LAB) uygulama gruplarında, kontrol grubuna oranla daha az bulunmuş ve en az %2,0 kitosan grubunda görülmüştür. Enterobakteri grubu mikroorganizmalar uygulama gruplarında tespit edilmemiştir. Maya en fazla kitosanlı gruplarda görülmüştür. Sonuç olarak kitosan ve kitosanlı çözeltiler, bazı parametrelerde olumlu değişimlere sebep olsa da genel olarak fermantatif ve mikrobiyoljik kalite bakımından istenilen düzeyde iyileştirme sağlamamıştır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Yeni Bir Toprak Patojeni: Phytopythium
2024
Çigdem Özkan Kahraman | Figen Yıldız
Phytopythium genusu önceleri Pythium cinsi altında yer alan, taksonomik çalışmaların devam etmesiyle birlikte Pythium genusundan ayrılan, günümüzde ise Pythium genusuna göre daha farklı özellikleri ortaya konmuş ve daha yeni anlaşılmaya başlamış toprak kaynaklı bir patojen grubudur. Phytopythium cinsi içinde yer alan toprak kaynaklı organizmalar Phytophthora ve Pythium türleri ile yakından ilişkili, benzer morfolojik yapı ve biyolojiye sahip organizmalardır. Phytopythium genusunda yaklaşık olarak 20 tür bulunmakta ve çoğu tür konukçu bitkilerde saprofitik olarak yaşamını devam ettirmektedir. Patojen olan türler ise konukçu bitkiler için oldukça tehlikeli ve potansiyel tehdit oluşturmaktadırlar. Bu türler içinde özellikle Phytopythium vexans dikkat çekmektedir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde Pp. vexans’ın kültür bitkilerinin yanı sıra odunsu bitkilerde ve süs bitkilerinde de ciddi zararlar meydana getirdiği görülmektedir. Bu çalışmanın amacı Phytopythium genusunun genel özelliklerini tanıtabilmek, Phytophthora ve Pythium genusundan farklılaşan ve benzeşen özelliklerini ortaya koyabilmek, özellikle bitkilerde patojenik tür olan ve Türkiyede de son yıllarda çeşitli bitkilerde patojen olduğu saptanan ve önemi vurgulanan Pp. vexans hakkında ayrıntılı bilgi vermektir. Bu derlemede Phytopythium genusu hakkında genel bilgilendirmenin yanı sıra Pp. vexans’ın morfolojik özellikleri, konukçu bitkilerde meydana getirdiği hastalık belirtileri, tanılanmasında kullanılan yöntemler, dünyada ve Türkiye’de yürütülen çalışmalar ve savaşımına yönelik stratejilere yer verilecektir. Böylece toprak kaynaklı olan bu patojen grubunun tarımsal üretimde meydana getirdiği potansiyel tehdit hakkında fikir sahibi olunacaktır.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Aydın İli Pamuk Üretiminde Bitki Koruma Sorunları
2024
Ayşe Yeşilayer | Bilge Gözener | Cengizhan Ünal
Pamuk üreticileri ile yapılan anket çalışması Aydın’ın Koçarlı ilçesinde 2023 yılında 50 çiftçi ile birebir görüşülerek yürütülmüştür. Anket toplam 34 sorudan oluşmakta olup 17’si yabancı otlar ve bitki koruma sorunları ile ilgilidir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre; üreticilerin tamamı erkektir ve %32’si ilk okul mezunudur. Çalışmada pamukta bitki koruma sorunları ile ilgili verilere bakıldığında; yabancı ot olarak en çok Kanyaş (Sorgum halepense) (%41) ve Köpek üzümü- Solanum nigrum en az ise Yapışkan otu- Setaria verticillata (%4) ile süpürge otu-Descurainia sophia (%2)’nun sorun olduğu görülmüştür. Çiftçiler zararlı olarak iki noktalı kırmızıörümcek (Tetranchus urticae) (%38) ve afit (%28)’in en yoğun olarak görüldüğünü ve problem olduklarını belirtmişlerdir. Çalışma sonunda çiftçilerin bitki koruma sorunları hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıkları, bu konularla ilgili gerekli yerlere danışmadıkları, pestisit kullanımı ve uygulama sırasında veya sonrasında da gerekli tedbirleri almadıkları belirlenmiştir.
اظهر المزيد [+] اقل [-]The Impact of Food Safety Criteria on Fruit and Vegetable Exports from Türkiye to The European Union
2024
Mithat Direk | Hasan Arısoy | Huseyin Ozen
Food safety has become an increasingly important issue as people become more concerned about access to healthy food. Particularly in affluent societies such as the European Union, the increasing consumption of unhealthy fruits and vegetables and carcinogenic residues are constantly on the agenda. Reducing aflatoxin levels in dried foods to below health risk levels, eliminating them from food and ensuring access to healthy food are essential for food safety and human health. In this study, the impact of food safety practices in fruit and vegetable trade between the European Union and Türkiye was examined using mandarins, one of Türkiye’s main fresh fruit and vegetable exports, and the European Union Rapid Alert System for Food and Feed (RASFF) notifications for food and feed for the period between 2019 and 2022. The reasons for these notifications and the requests made in this context were examined and a TOWS analysis matrix was created based on the findings obtained. In conclusion, residue and aflatoxin inspections should be included in traceability activities in Türkiye. Producers need to be informed to ensure the effectiveness of inspections. It is crucial to provide adequate support to producers to improve storage conditions for perishable and dry products and to encourage the use of the latest production techniques. It is of great importance to raise awareness of these techniques among producers. Thus, the European Union can be an alternative market to the Russian Federation, which is Türkiye’s largest trading partner.
اظهر المزيد [+] اقل [-]The Effects of Different GA3 and Mycorrhiza Dosages on Mini Tuber Production in Potatoes
2024
Burak Dinçel | Güngör Yılmaz
This study was conducted in 2017 under greenhouse conditions using selected four different potato clones to determine the effects of different doses of GA3 and arbuscular mycorrhizal fungus on mini tuber production. The research, carried out in a randomized complete block design with three replications, applied GA3 doses of 0, 5, 10, and 15 ppm, and mycorrhizal inoculat doses of 0, 500, 1250, and 2000 mg/100 tubers. Parameters including emergence time, plant height, main stem number, tuber number, average tuber weight, tuber size distribution (>45 mm, 28-45 mm, <28 mm), and maturity period were examined. The effect of GA3 application on all investigated parameters except the number of main stems was significant, statistically. The highest mini tuber number (9.1 tubers) and mini tuber yield (408.4 g/pot) were obtained from the application of 15 ppm GA3, while the highest average mini tuber weight (46.74 g) was obtained from the control group. In mycorrhizal applications, the highest tuber number was obtained at a dose of 500 mg/100 tubers, and the highest mini tuber weight and yield were obtained at a dose of 1250 mg/100 tubers. As a result of the study, it was determined that the application of 15 ppm GA3 is suitable due to its positive effect on mini tuber multiplication, and the mycorrhizal application at a dose of 500 mg/100 tubers is appropriate due to its positive effect on increase of tuber number.
اظهر المزيد [+] اقل [-]Silicon Improves Cold and Freezing Tolerance in Pea
2024
Ufuk Akçay | Hande Nur Kumbul | İbrahim Ertan Erkan
The most significant crop losses worldwide occur due to unfavorable temperatures such as heat, drought, cold, and freezing. Minerals like silicon can play important roles in the growth, development, and stress responses of plants. In this study, changes in stem/root length, dry weight, relative water content and silicon content, of peas under cold and freezing stress, as well as antioxidant system indicators such as proline, malondialdehyde, hydrogen peroxide, and chlorophyll levels, ion leakage, and the expressions of genes coding for the topoisomerase TOP2 and DNA helicase PDH47 enzymes, which play important roles in the replication, transcription, and repair of DNA molecules, were examined in root and stem tissues in the presence of two different concentrations of silicon. The results of the study showed that silicon application under cold and freezing stresses has induced various changes in pea metabolism, including increases in cell membrane integrity parameters and superoxide dismutase enzyme activity, as well as increase in the expressions of TOP2 and PDH47 genes. These changes have been found to have positive effects on the pea cold and freezing tolerance.
اظهر المزيد [+] اقل [-]