Refine search
Results 1-7 of 7
Effects of Grass and Legume-Grass Mixture pasture on Production performance and Milk Composition of Dairy Cows
2019
Numan Kılıçalp | Mustafa Avcı | Hatice Hızlı | Rüştü Hatipoğlu
This research was conducted to determine forage yield, chemical composition, milk yield and milk composition in dairy cattle grazing on pasture established with species and mixtures of Perennial ryegrass (Lolium perenne, Bastion,PR), Orchardgrass(Dactylis glometata, Pizza,OG) and White clover(Trifolium repens, Huia,WC). In this research conducted for two years, the grazing experiment was carried out according to a change over trial design. For this purpose, a total of 6 Holstein Friesian cows (at the 2nd lactation and with an average of 520 ± 26 kg live weight) were used for two periods, each of which consisted of 30 days (8 days of adaptation and 22 days of the basis period). The milk nutritional composition of the animals (dry matter, fat and protein content) was determined in the last three days in the last five consecutive days of each lactation period. The acid detergent fiber (ADF) content of pasture obtained from Perennial ryegrass + White clover mixture (PRWC) was found to be lower than that obtained from the other two (PR and OG) pasture and Net Energy Lactation (NEL) content was found higher in the first grazing period in the first year. However, the effect of the investigated pastures on milk yield was not significant, but it was found that the effects on milk protein yield in the first year and dry matter of milk in the second year were significant. In the first year of grazing period, milk yield, milk fat yield and protein yield were found to be significant. The results of this study showed that under these operating conditions, the botanical composition of the pasture had no effect on the amount and composition of the milk, but the milk yield decreased as the vegetation period advanced.
Show more [+] Less [-]Türkiye’de Yetiştirilen Bazı Sığır Irklarında GHR Geni Bakımından Genetik Çeşitlilik
2018
Özden Çobanoğlu
Bu çalışmanın amacı ülkemizde yetiştirilen kültür ırkı süt sığırları ile bazı yerli sığır ırklarında Büyüme Hormonu Reseptörü (GHR) gen çeşitliliğinin belirlenmesidir. Çalışmada hayvan materyali olarak 468 Siyah Alaca (SA), 280 Jersey, 93 Boz Irk, 86 Yerli Kara (YK), 64 Doğu Anadolu Kırmızısı (DAK) kullanılmıştır. Popülasyonların GHR geni için FIS değerinin negatif bulunduğu Jersey, SA (Samsun), SA (Bursa) ve DAK’larda heterozigot bireylerin fazlalığı görülmüştür. Bu değerin pozitif bulunduğu Boz ırk ve YK’da ise homozigot bireyler daha fazladır. GHR lokusu bakımından Hardy-Weinberg oranından beklenen sapmalar YK hariç diğer popülasyonlarda önemli bulunmuştur. Genel popülasyon bazında ise %14 oranında heterozigot bireylerin fazlalığı ve Hardy-Weinberg oranından sapmalar önemli bulunmuştur. Popülasyonlar arasında genetik uzaklık değerleri ise 0,0004 ile 0,1881 arasında belirlenmiştir. Kümeleme analizi sonucunda iki temel kümenin şekillendiği görülmüştür. Bu kümelerin ilkinde Jersey ile YK bir alt kümede Boz ırkla genetik olarak yakın bir şekilde gözlenmiştir. Diğer ana kümede ise SA (Samsun) ve DAK bir kümede ve bu kümeye ise SA (Bursa) daha yakın bulunmuştur. Sonuç olarak ülkemizde yetiştirilen beş farklı sığır ırkında genetik olarak kümeleme analizi ile sınıflandırmaları yapılırken bu ırkların GHR geni açısından göstermiş oldukları genetik varyasyon da belirlenmiştir. Dolayısıyla bu ırklar açısından verim özelliklerinin artırılmasına yönelik bir genetik ilerlemenin mümkün olduğu söylenebilir.
Show more [+] Less [-]Effects of Essential Oils on Feed Efficiency, Digestion, Ruminal Fermentation, Milk Production, and Milk Composition in Dairy Cows
2015
Hayrettin Çayıroğlu
Essential oils are secondary compounds obtained from several parts of plants. They play an important role in the protection of the plants as antibacterials, antivirals, antifungals, insecticides in nature. Along with the prohibition of the use of antibiotics as feed additives in a lot of countries around the world, scientists have accelerated the search for safer and more natural feed additive. In this respect, essential oils and their active components have come to the fore as an alternative feed ingredient. In this review, effects of essential oils on feed intake, feed efficiency, nutrient digestibility, rumen fermentation, milk yield and its composition in dairy cattle were evaluated.
Show more [+] Less [-]Süt Sığırlarında Kuru Dönemde Düşük Enerji İçeren Rasyon ile Beslemenin Doğum Sonrası Metabolik Rahatsızlıklar ve Süt Verimi Üzerine Etkisi
2023
Yusuf Koç | Yusuf Cufadar
Bu çalışma Siyah Alaca (Holstein) süt sığırlarında kuru dönemde farklı enerji içeriğine sahip rasyonların erken laktasyon dönemi süt verimi ve bazı metabolik bozuklukların görülme sıklığına etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada süt verim ortalamaları birbirine yakın olan 800 baş kuru dönemde bulunan Siyah Alaca ırkı süt sığırı kullanılmıştır. Hayvanlar her birinde 400’ er baş olacak şekilde iki gruba ayrılmış ve kuru dönemin ilk 39 günü (erken kuru dönem) boyunca iki farklı rasyonla yemlenmişlerdir. İlk 400 hayvanın bulunduğu kontrol grubu 1,34 (Mcal/kg KM) net enerji laktasyon (NEL) değerinde rasyonla yemlenirken, ikinci 400 baş hayvanın bulunduğu grup ise 1,07 (Mcal/kg KM) NEL enerji değerine sahip düşük enerjili rasyonla yemlenmiştir. Kuru dönemin son 21 gününde ve laktasyonun ilk 90 gününde her iki grup da benzer rasyonlarla yemlenmişlerdir. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, kuru dönemde normal enerjili kontrol rasyonu ile beslenen grupta süt verimi 2. laktasyonda daha yüksek olurken, 3. laktasyonda düşük enerjili rasyon ile beslenen grupta daha yüksek olmuştur. Sonraki laktasyon sıralarında iki farklı rasyonla yemlenen gruplar arasında fark olmamıştır. Hipokalsemi ve septik metritis rasyonlardan önemli seviyede etkilenmese de düşük enerji rasyonla beslenen grupta rakamsal olarak görülme sıklığında azalma olmuştur. Abomasum deplasmanı düşük enerjili rasyonla beslenen grupta önemli seviyede azalmıştır. Düşük enerjili rasyonla beslenen grupta ketosiz+2 görülme sıklığı (insidans) %2 oranında artsa da ketosiz+1 görülme sıklığı %14 oranında artarak önemli seviyede yüksek olmuştur. Sonuç olarak kuru dönemde düşük enerjili rasyonların 2. laktasyondan sonraki dönemlerde süt verimini olumsuz etkilemeksizin, abomasum deplasmanı, hipokalsemi ve septik metritis gibi problemlerin görülme sıklığını azaltmaya yardımcı olabileceği söylenebilir.
Show more [+] Less [-]Subacute Rumen Acidosis and Preventive Feeding Practices in Dairy Cows
2019
Hayrettin Çayıroğlu | Ahmet Şahin | İsa Coşkun
Subacute rumen acidosis is a metabolic disease that usually occurs in the form of recurrent seizures of low rumen pH during periods giving of high energy-containing rations and usually lasts for several minutes or several hours. The most important clinical signs are decreased feed consumption, live weight loss, decrease in rumen movements, abomasum displacement, laminitis, diarrhea, decrease in milk yield and milk fat yield, softening of feces, presence of undigested grains in feces. In this article, the reasons of subacute rumen acidosis which causes significant economic losses in dairy cow farms, methods that can be applied to detect and prevent it have been emphasized.
Show more [+] Less [-]Holstein İneklerde GH/AluI Polimorfizmi ile Bazı Süt Verim Özellikleri Arasındaki İlişkiler
2018
Zeynep Sönmez | Memiş Özdemir | Bahri Bayram | Vecihi Aksakal
Bu çalışmanın amacı, organik yetiştirilen 115 baş Holstein ırkı inekten oluşan sürüde Büyüme Hormon (GH) geni bakımından genotip ve allel frekanslarınının dağılımını belirlemek, genetik varyasyonu ortaya koymak ve bazı süt verim özellikleri arasındaki ilişkileri araştırmaktır. Elde edilen bulgular sonucunda, çalışılan sığır populasyonunun GH geni LL, LV ve VV genotip frekanslarının sırasıyla 0,41, 0,49, ve 0,10 olarak bulunduğu ve Hardy-Weinberg eşitliği testine göre dengede olduğu görülmüştür. Laktasyon süt verimi ortalamaları LL, LV ve VV genotipleri için sırasıyla 7136 kg, 7470 kg ve 8017 kg olarak tespit edilmiştir. Genotiplere ait incelenen Laktasyon süt verimi, 305 günlük süt verimi, Pik süt verimi ve Laktasyon uzunluğu ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır. Çalışmada GH/AluI polimorfizminin sığırların süt verim özelliklerinin ıslahı için tek başına yeterli olmadığı görülmüştür.
Show more [+] Less [-]Doğu Anadolu Bölgesindeki Sığırcılık İşletmelerinde Hayvan Sağlığı ve Refahı Uygulamaları: Erzurum İli Aşkale İlçesi Örneği
2024
Rıdvan Koçyiğit | Mete Yanar | Recep Aydın | Veysel Fatih Özdemir | Oğuz Fatih Ergün | Bahri Bayram | Abdulkerim Diler | Onur Şat
Bu çalışma, Erzurum ili Aşkale İlçesindeki süt sığırcılığı işletmelerinde hayvan sağlığı uygulamaları ve sığır yetiştiricilerinin hayvan refahı konusunda görüşleri hakkında bilgi elde etmek üzere yürütülmüştür. Çalışmanın materyalini 221 işletmeci ile yüz yüze yapılan anketlerden elde edilen veriler oluşturmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, yetiştiricilerin %79,8’nin gebe ineklere septisemi aşısı yaptırmadığı saptanmıştır. Ayrıca, işletmelerin sadece %20,7’sinin veterinerlik hizmetlerinden yararlandığı tespit edilmiştir. İşletmelerin %68,6’sında ecza dolabı ve ilkyardım kitleri bulunduğu ve en yüksek oranda bu ekipmanlara sahip işletmelerin 41-50 baş hayvana sahip işletmeler olduğu belirlenmiştir. Yıllık sağlık harcamaları bakımından işletmelerin yarıdan fazlası 1000-5000 ₺ harcamada bulundukları ve 31-40 baş hayvana sahip işletmelerde bu harcamaların en fazla (%46,7) olduğu saptanmıştır. Ayrıca, işletmelerin %44,6’sının yeme vitamin-mineral-tuz takviyesi yaptığı ve söz konusu işletmelerinde vitamin takviyesinin daha yüksek oranda (%66,7) yapıldığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, hayvanlar üzerindeki sıcak ve soğuk stresi gidermek amacıyla genellikle sıcak havalarda su ile serinletme (%92,2) yapıldığı, soğuk havalardan korunmak için ise ahır izolasyonuna (%84,2) önem verdikleri saptanmıştır. Ayrıca, Yetiştiricilerin %95,0’i hayvan refahının gerekliliğini belirtmiş ve hayvan refahında en önemli unsurun ise genellikle hayvanlar için stressiz bir ortamın oluşturulması (%59,4) olduğunu ifade etmişlerdir. Yetiştiricilerin çoğunluğu işletmelerinde hayvan refahını sağladıklarını (%78,1) ve hayvanlarının gayet sağlıklı olduğunu (%89,5) bildirmişlerdir.
Show more [+] Less [-]