Refine search
Results 21-30 of 2,985
The Symptoms of Herbicidal Action: The Case of Aclonifen
2015
Özgür Kıvılcım Kılınç
The symptoms which were directly bound to the biochemical mode of action of an herbicide, other symptoms result from an indirect consequence of this action. The symptoms of herbicidal action deeply differed and that the climatic factors during the two first weeks after treatment could change definitely the result of the selective herbicide action. The repetitive observation of symptoms allows to inform the farmer about the tolerance or resistance of certain plant species, including the culture, for instance through the appearance of symptoms on the first leaves of the seedlings and their absence in the following leaves. As a whole, the accurate observation of herbicidal symptoms on plants is the essential, rapid and non-expensive analysis of treatment effectiveness at the field scale. The purpose of the current report is to describe the symptoms of a very complex herbicidal action, that of aclonifen involving two modes of action for the same molecule, approximately at the same concentration, and to compare these symptoms under field conditions and under controlled conditions, for a better understanding.
Show more [+] Less [-]Epipelic Diatoms as Indicators of Water Quality in the Lower Part of River Melet (Ordu, Türkiye)
2015
Beyhan Taş | Özlem Yılmaz | Işıl Kurt
Phytobenthos includes bioindicator species and is widely used in water ecology studies. Diatoms constitute one of the most important groups of phytobenthos in streams. In particular, these organisms are good indicators in investigations related with determining of water quality in medium and long time. In this study, the epipelic diatom flora of the lower part of River Melet were investigated, the most important source of drinking water in Ordu city. The examination was performed periodically in March-November 2012 and total of 56 taxa were identified. Cymbellales (14 taxa) and Naviculales (16 taxa) ordo constituted 54% of diatom diversity. These were followed by Fragilariales (16%, 9 taxa) Bacillariales (14%, 8 taxa) Surirellales (9%, 5 taxa) Achnanthales (3%, 2 taxa) Eunotiales (2%, 1 taxa) and Melosirales (2%, 1 taxa), respectively. Diatome vulgaris, Melosira varians, Navicula gregaria, N. tripunctata and Nitzschia sigmoidea species were recorded as widespread and intense in the epipelic communities. These species are usually tolerant to organic pollution and are found in β-α- mesosaprobic conditions. According to the obtained results, the lower part of the Melet River has character from pollution towards moderate pollution. In other words, it has II-III. class water quality.
Show more [+] Less [-]Koçansız Şeker Mısırı Silajlarının Kalitesine Sodyum Format Katkısının Etkisi
2023
Asuman Arslan Duru | Behlül Sevim | İlker İnal | Bülent Çakır | Osman Olgun | Tugay Ayaşan
Bu çalışma, farklı düzeylerde organik asit temeline dayalı sodyum format (SF) ilavesinin koçansız şeker mısır silajlarının ham besin madde içerikleri, fermentasyon kalitesi, kuru madde tüketimi, sindirilebilir kuru madde ve nispi yem değeri üzerine etkisini tespit etmek amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada, koçansız mısır hasıllarına %0 SF (kontrol grubu); %1 SF ve %2 SF ilave edilerek gruplar oluşturulmuş ve 60 gün fermentasyona bırakılmıştır. Araştırma sonunda, SF katkısının mısır silajlarının kuru madde, ham protein, ham yağ, ADF, NDF, nişasta, ME, asetik asit, propiyonik asit, bütirik asit ve etanol içeriklerini azalttığı, buna karşılık laktik asit, ham kül ve nişasta düzeylerini artırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca araştırma silajlarının pH değerlerinin, %1 SF ilavesiyle istatistiksel olarak önemli düzeyde azaldığı belirlenirken; kuru madde tüketimi, sindirilebilir kuru madde ve nispi yem değerlerinin ise arttığı tespit edilmiştir. Araştırma sonunda, %1 SF ilavesinin koçansız mısır silajlarının pH’sını düşürücü ve laktik asit artırıcı etkisinin yanı sıra kuru madde tüketimi, sindirilebilir kuru madde ve nispi yem değerleri üzerine pozitif etkisi nedeniyle kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.
Show more [+] Less [-]Evaluation of the Blood Gas Parameters Changes During Ovariohysterectomy with Butorphanol, Medetomidine, and Ketamine Combination Anesthesia in Queens
2023
Fatma Satılmış | Merve İder | Muhammed Furkan Çiftçi | Ömer Faruk Yeşilkaya | Berrak Işık Soytürk | Hasan Alkan | Kübra Karakaş Alkan
Sunulan çalışmanın amacı kedilerde ovaryohisterektomi sırasında butorfanol, medetomidine ve ketamin kombinasyonu ile yapılan anestezinin kan gazı parametrelerine etkisinin belirlenmesidir. Çalışmada 6-72 ay aralığında, farklı ırklarda, 19 adet kısırlaştırılan dişi kedi kullanıldı. Anesteziden önce vena cephalica antebrachi’den heparinli enjektöre 1 mL kan alınarak kan gazı parametreleri değerlendirildi. Klinik muayene ve laboratuvar analizler sonucunda sağlıklı olduğu belirlenen kediler ovaryohisterektomi için genel anesteziye alındı. Anestezi indüksiyonu için butorfanol (0,01 mg/kg, IV) uygulandı, uygulamadan 5 dakika sonra medetomidine (0,08 mL/kg, IV) ve 10 dakika sonrasında ise ketamin (5-7,5 mg/kg, IV) damar içi yolla verildi. Ketamin uygulamasının 10. dakikasında kedilerden tekrar kan örneği alındı. Anestezi öncesi ve sırasında alınan kan örneklerinde pH, pCO2, pO2, sO2, Na, Ca, K, Cl, Glu, Lac, BE ve HCO3 düzeyleri değerlendirildi. Anestezisi indüklenen kedilerde pH, pO2, sO2, BE ve HCO3 düzeylerinin anestezi öncesine göre daha düşük, pCO2 ve laktat konsantrasyonlarının ise yüksek olduğu tespit edildi. Sonuç olarak ovaryohisterektomi uygulanacak kedilerde kan gaz parametreleri takibinin yapılmasının, operasyon öncesi ve sonrası oluşabilecek komplikasyonların önlenebilmesi için yararlı olabileceği düşünüldü.
Show more [+] Less [-]Süt Sığırı Çiftliklerinde İyi Tarım Uygulamaları, Globalgap, AB ve TR Organik Sistemlerin Analizi ve Bunların Hayvan Refahı Standartları Bakımından Karşılaştırılması
2023
Adil Akın Aydın | Ali Şenok | Gürsel Dellal
Çok önemli bir hayvansal protein kaynağı olan süt, dünyada ve Türkiye’de esas olarak sığırlardan elde edilmektedir. Diğer çiftlik hayvanlarında olduğu gibi sığırlarda da iyi bir hayvan refahının sağlanamaması durumunda istenilen verim düzeyine ulaşılamamakta ve önemli ekonomik kayıplar meydana gelmektedir. Son yıllarda süt sığırı çiftliklerinin sürdürülebilir üretim yapabilmesi için sığır refahının iyi bir şekilde yönetilmesine yönelik çalışmalarla birlikte birçok ülkede hayvan refahının daha etkili yönetildiği geleneksel üretim sistemleri dışındaki diğer üretim sistemlerini uygulayan çiftliklerin sayısında da önemli artışlar gerçeklemiştir. Bu üretim sistemlerinden Türkiye’de uygulananlar İTU, GlobalGap, TR-Organik ve AB-Organik sistemleridir ve özellikle Avrupa Yeşil Antlaşması’nın yayınlanmasından ve ülkemizin Paris Antlaşması’na taraf olmasından sonra bu sistemlerin daha da gelişeceği beklenmelidir. Bu noktadan hareketle bu makalede; Türkiye’de İTU, GlobalGap ve organik kapsamda üretim yapan süt sığırcılığının mevcut durumunun analizi ile birlikte bu sistemlerde uygulanan sığır refahı standartlarının hedefleri ve etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Show more [+] Less [-]Bazı Anadolu Yerli Sığır Irklarının MtDNA D-loop Dizi Analizi: Genetik Çeşitlilik ve Popülasyon Geçmişinin Değerlendirilmesi
2023
Müge Doğan | Mehmet Nizamlıoğlu
Maternal kalıtımın moleküler göstergesi olan mitokondrial DNA, genomik DNA‘ya oranla daha hızlı evrimleşmesi, rekombinasyonun olmayışı ve türlerin coğrafi dağılımına göre farklılıklar göstermesi gibi özelliklerinden dolayı popülasyon genomiği, filogenetik ve filocoğrafik çalışmalarda sıklıkla tercih edilen belirteçlerden birisidir. Bu çalışmada Anadolu'da yetiştirilen bazı yerli sığır ırklarının, ırk içi ve ırklar arası genetik çeşitlilikleri ile filogenetik ilişkilerinin ortaya konulması amacıyla mitokondrial DNA D-Loop bölgesi dizi analizleri gerçekleştirildi. Öncelikle araştırmaya konu olan sığır ırklarının örnekleme çalışması tamamlandı. Standart Fenol/Kloroform Yöntemi kullanılarak DNA izolasyonu yapılan örneklerin mitokondrial DNA D-Loop bölgesinin yükseltgenmesi ise Polimeraz Zincir Reaksiyonu ile yapıldı. DNA dizi analizi sonrası yerli sığır ırklarına ait veriler GenBANK’ tan alınan referans mitokondrial DNA dizileri ile birlikte hizalandı. Haplotip ve nükleotid çeşitlilikleri ile popülasyon içi ve popülasyonlar arası genetik ve filogenetik ilişkileri değerlendirildi. Elde edilen veriler ile Anadolu yerli sığır ırklarının, nükleotid ve haplotip çeşitliliği, haplotip sayıları ile popülasyon içi ve popülasyonlar arası varyasyonun oldukça yüksek olduğu belirlendi. Anadolu da yetiştirilen yerli sığır ırklarının filogenetik olarak Asya ve Avrupa sığır ırkları arasında yer aldığı sonucuna varıldı.
Show more [+] Less [-]Kestane Balının Gastronomideki Önemi ve Antioksidan Potansiyeli
2023
Tuba Pehlivan
Bal, insan diyetinin önemli elemanlarından biridir. Kestane balı diğer ballar içerisinde sağlığa sunduğu katkılar nedeniyle özel bir yere sahiptir ve fonksiyonel bir gıda olarak kabul edilir. Bu çalışmada değerli bir ürün olan kestane balının gastronomik açıdan Türkiye ve Dünya’da kullanım alanları ve önemi sosyal medya, internet kaynakları taranarak araştırılmış ve kullanım alanlarının arttırılması amacıyla bütünsel bir yaklaşımla doğru hammadde temininden ürün tasarımı ve sunumuna değin dikkat edilmesi gereken kritik noktalara değinilmiştir. Bu amaçla ülkemizdeki farklı yörelerden elde edilen kestane balı örneklerinde total antioksidan (TAS), total oksidan (TOS) ve oksidatif stres indeksleri (OSI) değerlendirilmiştir. Yapılan analizlerde en yüksek antioksidan potansiyelinin Bursa/Kurşunlu ilinden, en düşük antioksidan potansiyelinin ise Kastamonu/Fakaz ilinden temin edilen örneklerde bulunduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre balın içerisinde bulunan antioksidan etkili bileşiklerin coğrafik bölgelere göre değişiklik gösterdiği ve genel olarak kestane balının antioksidan potansiyelinin yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca kestane balının gastronomik kullanımının yurt dışına göre kısıtlı kaldığı tespit edilmiştir. Ürün tasarımında tat duyusunu etkileyebilecek ürün şekli, kıvamı, tabak rengi, sunum şekli gibi etkenlerden faydalanılabileceği düşünülmektedir.
Show more [+] Less [-]Effects of Different Organic Source Materials on Growth, Flowering and Yield in Zinnia Plant
2023
Onur Sefa Alkaç | Esra Öndeş | Esat Tuncel | Rümeysa Temir
The study was carried out in a randomized plot design with three replications, with 4 pots in each replication and 3 plants in each pot. A total of 10 applications consisting of liquid compost (25%- 50%), vermicompost (25%-50%), and humic acid (600-1200 ppm) and combining these applications were applied to Zinnia seedlings. The first application was applied as 400 mL per pot when the plants reached 20 cm in size. Applications were made 3 times with an interval of 7 days. When the plants are harvested, flower diameter (mm), stem thickness (mm), number of flowers (piece), stem length (cm), number of branches (pieces), the weight of branches (g), number of leaves (pieces), root length ( cm), root fresh weight (g), root dry weight (g), vase life (days) parameters were examined. As a result of the study, the highest flower diameter (72.27 mm) and SPAD value (34.93) was 600 ppm humic acid application, the highest flower stem thickness (4.67) and flower stem length (45.56 cm) 25% liquid compost + 25% vermicompost application, the highest flower stem thickness (4.67). The number of flowers (6.17 pieces) and root wet weight (8.10 g) were found in 25% vermicompost application, the highest number of branches (7,25) in 1200 ppm humic acid application, the highest branch weight (30.76) in 50% vermicompost application. As a result, it was observed that in applications where 25% of vermicompost was used, it had positive effects on the number of leaves, flowering, and root parameters. In humic acid applications, it has been found to have a positive effect when used at low rates such as 600 ppm. It is stated in the results of the study that the doses used togive better results when applied at low rates.
Show more [+] Less [-]Effect of Blackberry and Oat Bran Addition on Lactobacillus acidophilus Viability and Antioxidant Activity of Probiotic Yogurt
2022
Ecem akan
In this study, oat bran and blackberry were used separately and together in the production of probiotic yogurt (Lactobacillus acidophilus). It was aimed to determine the effect of oat bran and/or blackberry on probiotic viability, total phenolic content and antioxidant activity levels (DPPH, ABTS, CUPRAC methods) of yoghurts during both cold storage times and in vitro gastrointestinal digestion stages. At the end of the 21 day of storage period, it was determined that the highest and lowest L. acidophilus viability was found in yoghurt containing blackberry (B) (107 cfu/g) and oat bran (Y) (105 cfu/g), respectively. Oat bran and blackberry containing yogurt YB and control yogurt had the highest and lowest total phenolic content at the beginning and end of the storage period, respectively. According to the antioxidant activity results determined by the DPPH method, B yogurt had the highest antioxidant activity, while according to the ABTS and CUPRAC methods, YB yogurt had the highest antioxidant activity. As a result, it has been revealed that the functional properties of probiotic yogurt can be further improved with the addition of oat bran and blackberry, and blackberry can have a prebiotic effect on L. acidophilus.
Show more [+] Less [-]Organic Beekeeping and Honey Production Approach in Iğdır Region of Türkiye
2022
Fatih Araz | Başaran Karademir | İbrahim Hakkı Kadirhanoğulları
Organic agricultural products are food products that are inspected and certified at all stages of production until they are offered for consumption by institutions that are authorized by the state. Beekeeping products made for human food are also subject to the same certification process. With this research, it was aimed to reveal the organic beekeeping and organic honey understanding of the people of Iğdır region. With the survey, the information of the local consumers about organic honey, how they got this information, their status and reasons for organic honey consumption, as well as the certification processes were collected. The obtained data were analyzed with numerical, proportional, and decision tree methods. The genders of the survey participants were 66% male, 34% female. It was also determined that 70.5% of the participants were under the age of 40, had a bachelor's degree or higher education level in the proportion of 43%, and 63% had a minimum wage or lower-income level. For the questions asked about the research topic, it was reported that participants know and eat organic honey in the proportion of 93%, buy organic honey in the proportion of 77.5%, having information about the organic honey certificate in the proportion of 67% and certification stages in the proportion of 43%. Despite these high rates, the same participants gave contradictory answers to some other questions, such as; for the question of “What is organic honey?” the answer of "Certified honey" in the proportion of only 11.5% and for the question of “How did you know that the organic honey you bought was organic honey?” the answer of " I saw its certificate” in the proportion of only 18.1%. This contradiction was noted. With this research, it was determined that the local people did not have enough information about organic beekeeping and honey understanding. In order to fill this gap, it can be suggested that healthy nutrition lessons be included in the education curricula starting from primary school, and usage of TV, radio, and internet broadcasting for this purpose. The fact that the participants' education level is high and their age is young may provide an advantage in order to get results from the training to be given on the subject.
Show more [+] Less [-]