Refine search
Results 211-220 of 280
Balık Hastalıkları ile Mücadelede Bitki Esansiyel Yağlarının Major Komponentlerinin Önemi Üzerine bir Araştırma
2018
Azime Küçükgül
Taninler, alkaloidler, terpenoidler ve fenolik bileşikler gibi esansiyel yağlardaki farklı fitokimyasalbileşenlerin mevcudiyeti anti-bakteriyel, anti-fungal ve anti-inflamatuar etkiler göstermektedir. Bu çalışmanın amacı üç bitkiye ait esansiyel yağın (Thymus vulgaris L., Centaurium erythraea Rafn. ve Foeniculum vulgare Mill) major bileşiklerinin balık hastalıkları ile mücadeledeki rolünü ortaya koymaktır. Ticari bir firmadan temin edilen esansiyel yağlara ait bileşenler GC/MS analizleriyle belirlendi. T. vulgaris’in en önemli bileşeni phenol, 2-methyl-5-(1-methylethyl) olarak adlandırılan karvakroldü (%40). Diğerleri ise linalool L (%15,11) ve benzene, methyl(1-methylethyl)- (%12,12) olarak belirlendi. C. erythraea’nın en zengin esansiyel yağı %34,90 ilebicyclo [3.1.1] hept-2-ene, 2,6,6-trimethyl-, (ñ)- diğer adıyla alfa-pinendi. Diğerleri sırasıyla heptacosane (%19,15) ve dotriacontane (%17,72) olarak bulundu. F. vulgare esansiyel yağı değerlendirildiğinde ise benzene, 1-methoxy-4-(1-propenyl)- (eş anlamlısı Cis-Anethol) %67,99 en önemli bileşen olarak bulundu, onu dl-Limonene (%16,03) ve benzene, 1-methoxy-4-(2-propenyl)- (%6,97) izledi. Kekiğin terapötik etkisi yüksek fenolik içeriğinden dolayıdır (özellikle karvakrol). F. vulgare esansyel yağındaki en önemli bileşenler antibakteriyel, antioksidan, antifungal ve antikanser etkileri olan anethole, fenchone ve limonene’ dir. Önceki çalışmalar gösteriyor ki alfa-pinene birçok patojenik gram negatif bakteri üzerinde inhibe edici etkiler göstermektedir. Bizim araştırmamızda bahsi geçen esansiyel yağların dominant bileşenleri, balık yetiştiriciliği ile ilgili hem in viv hemde in vitro önceki bulgularla uyumluluk arz etmektedir.
Show more [+] Less [-]Investigations on Some Physicochemical Parameters of Demirköprü Dam Lake (Manisa, Turkey)
2018
Saniye Türk Çulha | Mirati Erdoğuş
This study was carried out at 3 different stations in Demirköprü Dam Lake, Köprübaşı, situated in Manisa, between June 2015 – May 2016. Samples collected from the surface and the bottom of the lake were analyzed seasonally in terms of depth (m), temprature (°C), dissolved oxygen (DO), pH, salinity (‰), total dissolved solids (TDS), electrical conductivity (EC), secchi disk depth (SD), suspended solid matter (SSM), particulate organic matter (POM), particulate inorganic matter (PIM), ammonium nitrogen (NH4+-N), nitrite nitrogen (NO2--N), nitrate nitrogen (NO3--N), phosphate phosphorus (PO4-3-P), silica (SiO2) and Chlorophyll-a parametres. As a result of this study, according to Inland Water Quality Standards defined in ʽʽSurface Water Quality Management Regulations’’ Demirköprü Dam Lake can be considered; Class-I quality according to measured temperature (15±1.3°C), NO2--N (0.010±0.003 mg/l) and NO3--N (0.04±0.01 mg/l) values; Class-II quality according to measured DO (6.86±0.90 mg/l), EC (591±6.4 µS/cm), SSM (5.90±6.40 mg/l), NH4+-N (0.30±0.09 mg/l) and PO4-3-P (0.08±0.01 mg/l) values; Class-III quality according to measured pH (8.72±0.09) values. Also, according to Turkish Boundary Values of Trophic Classification System of Lakes, Ponds and Reservoirs; the trophic level of the lake is considered eutrophic in regard to PO4-3- and SD values and hypereutrophic in regard to Chlorophyll-a values.
Show more [+] Less [-]Bitkisel Gıdalarda Probiyotik Mikroorganizmaların Kullanımı
2018
Burcu Sıla Göral | Gülten Tiryaki Gündüz
Günümüzde tüketicilerin sağlıklı beslenmeye olan ilgisi ve bu konudaki farkındalığı her geçen gün artmaktadır. Hayvansal gıdaların tüketilmesinin bazı olumsuz yönleri ve bitkisel gıdaların hem kolay erişilebilir olması hem de sağlığa birçok olumlu etki göstermesi nedenleriyle, bitkisel gıdaların tüketimi artmaktadır. Probiyotiklerin laktoz sindirilebilirliğini arttırma ve bağışıklık sistemini düzenleme gibi işlevlerinin yanında, yüksek tansiyon, kanser, bağırsak ve vajinal enfeksiyonlar gibi bazı hastalıklara karşı olumlu etkileri birçok çalışmada ortaya konmuştur. Probiyotiklerin asit dirençliliği, antimikrobiyal madde üretme yeteneği ile patojenlere karşı inhibisyon etkileri de bu mikroorganizmaların gıdalarda kullanımını teşvik edici özelliklerdir. Probiyotikler yaygın olarak süt ürünlerinde kullanılmakla birlikte, bitkisel gıdaların probiyotikler için uygun bir gıda matrisi özelliği göstermesinden dolayı, bitkisel gıdalarda da probiyotiklerin kullanımı ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Bu derleme çalışmasında, probiyotik mikroorganizmaların meyve, sebze ve tahıl ürünlerinde kullanımı, yaygın olarak kullanılan probiyotikler ve bu mikroorganizmaların gıdalarda canlılığını etkileyen faktörler araştırılmıştır.
Show more [+] Less [-]Valuation of Gender Differentiated Dairy Farming and Household Level Food Security Status in Eastern Oromia, Ethiopia
2018
Beyan Ahmed Yuya
This study was aimed at examining gender diversified dairy farming and household level food security status and determinants of dairy cattle benefits in Haramaya district, Oromia, Ethiopia, using cross sectional data collected from randomly selected 120 sample households during year 2016 production season. Descriptive statistics and multiple linear regression models were employed for data analysis. Descriptive statistics stated that of the sample households, 71 households were found to be food secured whereas the remaining 49 household were food unsecured. Comparison of female headed and male headed dairy farming households indicated that 46.7 percent’s of female headed and 12.5 percent’s of male headed households were secured. The logistic regression result showed that female headed dairy farming participation was significantly influenced by education of household head, extension contact, cultivated land area, availability of supplementary feeds and access to market information. The impact estimation result showed that female headed have got increment in farm household’s food security status nearly by 66% than male headed households. The regression estimated coefficients indicated that dairy cattle benefits is significantly influenced by; education, access to vaccination, extension service, market information, cultivated area, milk sold on farm and fodder supplement were significant variables which affect the dairy cattle income in the study area. Therefore, policy makers should give due emphasis to the aforementioned variables to increase dairy farming benefits and improve the livelihood of rural households.
Show more [+] Less [-]Endemic Vascular Plants of Marble and Serpentine Parent Materials in Semiarid Grassland
2018
Melda Dölarslan | Ebru Gül | Sabit Erşahin
Endemism is an important criterion for identification of floristic regions and determination of floristic properties of these regions. Turkey is one of the world’s major countries in terms of endemism over 3.000 endemic plant species. This study was carried out in order to determine the floristic composition and endemic plant species on the serpentine and marble (metamorphic rocks) parent material in semi-arid garssland in Çankırı-Eldivan. For this reason plant samples were collected in different growing season in 2014 (month of between April- September), approximately 4ha (Marble, 3.88 ha; Serpentine, 0.08 ha) area in Çankırı-Eldivan. Study area is located A4 square according to the grid system of P.H. Davis (1965-1988) and Irano-Turanian region in phytogeographic respect. As a result of the plant sampling carried out in the area; 16 families, 27 genera, 31 species determined in serpentine parent material. Among of these plants 9 of them are endemic plant. Endemism rate of the serpentine area is 29%. In addition, 20 families, 58 genera, 72 species of plants have been identified in marble parent material and 14 plant taxa of these species endemic. Endemism ratio is 19%. Results of this study showed that parent material effects of plant diversity and endemism ratio.
Show more [+] Less [-]Effects of Egg Shell Temperature and Incubator Ventilation Programme on Incubation Results of Broiler Breeders
2018
Nezih Okur | Sabri Arda Eratalar | Hasan Eleroğlu
The impacts of egg weight (EW), egg shell temperature (EST), egg position in the incubator (EP) and incubator ventilation program (IVP) on embryonic mortality (EM) and hatchability of fertile eggs (HFE) of broiler breeders were investigated in this study. EW was determined total 1920 hatching eggs which were obtained from middle aged (31 weeks) Ross 308 broiler breeders. These eggs were classified according to weight as heavy (65.52±0.08g), medium (61.47±0.04g) and light (57.56±0.08g) then were randomly set in trolleys of four identical incubators sorted as near the heather side – door side, humidifier side – opposite side and top – middle – bottom. In two incubators 37.78°C (100.0°F) EST and 38.06°C (100.5°F) EST were provided in the other two. Similarly, two machines were operated on classic IVP system and the other two were operated on new IVP system organised specially for this project during first 10 days of incubation. At the end of the hatching period, data including EM and HFE data were examined in eggs with different EST, EW and EP. It was found that EW and EST were affected to EM and HFE. Lower last stage + pipped but unhatched embryo rates and accordingly higher HFE were determined in eggs with 37.78°C (100.0°F) EST and light. However, differences between IVP and EP data were not significant.
Show more [+] Less [-]İç Anadolu'da (Türkiye) Doğal Halofitlerin Peyzaj Tasarımında Kullanılması
2018
Coşkun Sağlam | Serpil Önder
Bu çalışmada, İç Anadolu bölgesinde yılın büyük bölümünde kuruyan tuzlu bataklıklarda doğal olarak yetişen bazı otsu halofitlerin peyzaj tasarımında kullanılabilirlikleri araştırılmıştır. Araştırma kapsamında 2016 ve 2017 yıllarında Konya, Ankara, Aksaray ve Nevşehir civarında bulunan tuzlu habitatlarda vejetasyon döneminde periyodik olarak alan çalışmaları yapılmış ve halofit bitki türlerine ait fotoğraflar ve herbaryum örnekleri alınmıştır. Seçilen türlerin genel botanik ve ekolojik özellikleri verilmiş, estetik ve fonksiyonel özellikleri dikkate alınarak peyzaj tasarımında kullanım değerleri belirlenmiştir. Araştırma alanında bulunan tuzlu habitatlarda vejetasyon dönemlerinde yapılan saha çalışmaları sonucunda peyzaj tasarımında kullanılabilecek 19 familya ve 38 cinse ait 59 halofit bitki türü tespit edilmiştir. Bu türlerden 25 tanesi Türkiye için endemik olup endemizm oranı %42’dir. 11 tür ile Asteraceae en fazla temsil edilen familya olurken, ardından 9 tür ile Plumbaginaceae ve 8 tür ile Chenopodiaceae familyası izlemiştir. Plumbaginaceae familyasından Limonium cinsi, 8 tür ile peyzaj tasarımında en fazla kullanım potansiyeli olan cins olmuştur. Peyzaj tasarımında en yaygın kullanım alanları, 49 türle çatı bahçelerinde belirlenirken, 31 türle yer koruma ve erozyon önleyiciler izlenmektedir. Çoğu sukkulent olan bu halofit türler hem sulak hem de kurak alanlara iyi adapte olduklarından gelecekte yaşanabilecek küresel ısınma tehdidine karşı kurak ve çorak araziler için sürdürülebilir bir alternatif olacaktır. Bunun yanında çoğu endemik olan bu türlerin peyzaj tasarımında kullanılması aşırı tuzdan çoraklaşmış arazilerin restorasyonu, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamaları için büyük önem taşımaktadır.
Show more [+] Less [-]Productivity and Egg Quality of Two Commercial Layer Hybrids Kept in Free-Range System
2018
Muhittin Tutkun | Muzaffer Denli | Ramazan Demirel
The purpose of this study was to compare the performance and egg quality parameters of two layer hybrids (Lohmann Brown and Atak-S) which were reared in free-range system. The experiment was carried out with a total of 300 laying hens. From 18 to 50 weeks of age Lohmann Brown (LB) and Atak-S (AS) were housed in two groups of 150 hens in a poultry house with a stocking density of 7 hens/m2. The 2 trial groups were formed from 10 repetitions each consisting of 15 hens. At the 20, 30, 40 and 50 weeks of ages, the production performance and egg quality parameters were evaluated. Mean daily feed intake and feed efficiency through the trial were 111.2 g vs 124.3 g, and 2.46 vs 2.58 respectively for LB and AS hybrids (P
Show more [+] Less [-]Ordu Ekolojik Şartlarında Farklı Nane (Mentha sp.) Türlerinin Tarımsal Özelliklerinin Belirlenmesi
2018
Meryem Yeşil | Emel Karaca Öner | Mehmet Muharrem Özcan
Bazı nane türlerinin (Mentha piperita, Menta spicata ve Mentha longifolia) tarımsal özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan bu çalışma, 2016-2017 yıllarında Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme alanında, “Şansa Bağlı Parseller Deneme Planına” göre üç tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Araştırmada bitki boyu, taze herba verimi, drog herba verimi, taze yaprak verimi ve drog yaprak verimi, uçucu yağ verimi ve uçucu yağ oranı gibi özellikler incelenmiştir. Araştırmanın birinci yılında M. piperita ve M. spicata’da iki, M. longifolia’ da dört biçim; araştırmanın ikinci yılında M. piperita’ da bir, M. spicata’da iki, M. longifolia’ da dört biçim yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, bitki boyu bakımından türler arasında sadece ilk yıl birinci biçimde fark belirlenmiştir. Araştırmanın birinci yılında Mentha piperita’da toplam taze herba verimi 2.442,73 kg/da, toplam drog herba verimi 585,70 kg/da, toplam taze yaprak verimi 1.120,67 kg/da, toplam drog yaprak verimi 266,87 kg/da, toplam uçucu yağ verimi 6,40 lt/da olarak tespit edilmiştir. İkinci yıl ise Mentha spicata türü toplam taze herba verimi (920,37 kg/da), toplam drog herba verimi (247,93 kg/da), toplam taze yaprak verimi (502,5 kg/da) ve toplam drog yaprak verimi (149,93 kg/da) bakımından öne çıkmıştır. M. longifolia türü toplam uçucu yağ verimi bakımından 2017 araştırma yılında 3,47 lt/da ile diğer türlerin önüne geçmiş, toplam uçucu yağ oranı yönünden ise her iki araştırma yılında da (3,48 lt/da ve 3,19 lt/da) ilk sırada yer almıştır.
Show more [+] Less [-]Doğu Karadeniz Sahili Batlama Deresi’nde Dağılım Gösteren Bazı Balık Türlerinde Ağır Metal Birikiminin Değerlendirilmesi
2018
Mustafa Türkmen | Ekrem Mutlu | Sena Zebel | Aysun Türkmen
Bu araştırma Temmuz 2011 ve Mayıs 2012 tarihleri arasında mevsimsel olarak gerçekleştirilmiş olup çalışmada Giresun sahillerinde denize dökülen Batlama Deresi’nde dağılım gösteren bazı balık türlerinin kas ve solungaç dokularındaki ağır metal birikimleri değerlendirilmiştir. Analiz edilen balıklarda ağır metal birikimleri ortalama ppm olarak kas dokuda; Co: 1,47-1,64 Cr: 0,09-0,36, Cu: 0,92-11,0, Fe: 8,01-17,6, Mn: 1,46-2,20, Ni: 2,69-3.55, Pb: 1,83-2,63, Zn: 9,80-17,0; solungaçta; Co: 2,14-3,99, Cr: 0,20-0,58, Cu: 1,32-22,6, Fe: 52,2-140, Mn: 13,1-20,3, Ni: 7,85-13,6, Pb: 2,75-6,28, Zn: 37,5-80,8 düzeylerinde bulunmuştur. Bunun yanı sıra çalışmada, kas doku için günlük ve haftalık alımlar hesaplanmıştır. Bu değerler uluslararası kuruluşlar tarafından bildirilen sınır değerlerinin altında olduğundan, çalışmanın yapıldığı zaman, çalışılan türler ve metaller açısından bu bölgede yakalanarak tüketilen balıkların insan sağlığı üzerine herhangi bir tehdit oluşturmayacağı söylenebilir.
Show more [+] Less [-]