Refine search
Results 241-250 of 349
Determination and Comparison of In Vitro Radical Scavenging Activity of Both Garlic Oil and Aqueous Garlic Extracts and Their In Vivo Antioxidant Effect on Schistosomiasis Disease in Mice Full text
2018
Somayye Sadrefozalayi | Behnaz Aslanipour | Murat Alan | Mehmet Calan
Garlic has long been utilizing as a folk remedy for various diseases. In this study, the effect of aqueous garlic extract (AGE) (125 mg kg-1), garlic oil extract (GOE) (125 mg kg-1), and the combination of both extracts (AGE+GOE) (62.5 from each) was studied over a parasitic disease namely schistosomiasis. Determination of some radical scavenging activities including Ferric Reducing Ability Power, Hydrogen peroxide, DPPH and nitric oxide radical scavenging activities were studied. The antioxidant properties of the mentioned extracts on both normal and Schistosoma mansoni-infected mice was also studied. The liver tissues were analyzed for the level of Malondialdehyde (MDA) and glutathione (GSH) known as biomarkers for oxidative and reducing status, respectively. The results showed that almost all tested extracts showed high effect of radical scavenging activity. Furthermore, remarkable decrease in worms and tissue eggs were analyzed in all tested extracts as AGE+ GOE (1015 ± 1.41) represented higher level of prohibition in total number of worms and eggs compared to infected untreated mice (1502 ± 2.13). The garlic extracts were potent antioxidants with slight differences.
Show more [+] Less [-]Karyological Characteristics of Some Endemic Onobrychis Taxa Belonging to Onobrychis Section Naturally Grown in Turkey Full text
2018
Onur İleri | Süleyman Avcı
Karyotype properties of of six endemic Onobrychis taxa (O. beata, O. cilicica, O. fallax, O. podperae, O. sulphurea and O. lasistanica) naturally grown in Turkey were determined using squash preparation method and similarity of these endemics with cultivated taxon (O. viciifolia) were revealed. Ploidy levels of Onobrychis taxa were diploid (2n=14) except O. lasistanica and O. viciifolia (2n=28). Basic chromosome number is x=7 and chromosomes ranged from median to sub median with regard to centromere position. While the longest total chromosome length was measured in O. cilicica (28.21 µm), the shortest total chromosome length was in O. beata (21.47 µm). O. cilicica and O. sulphurea have satellite on chromosome 1 and chromosome 2, respectively. Hierarchical cluster analysis was performed to determine the relationships among the Onobrychis taxa and they were separated into three groups. O. fallax, and O. podperae were in the first group while O. sulphurea and O. cilicica were in the second group. O. beata, O. lasistanica, and O. viciifolia were assigned to the third group.
Show more [+] Less [-]Polifenol Oksidaz Enzimi ve İnaktivasyon Yöntemleri Full text
2018
Leman Yılmaz | Yeşim Elmacı
Polifenol oksidaz enzimi, sebze ve meyvelerde bulunmasının yanı sıra bazı hayvansal organlarda ve mikroorganizmalarda da bulunmaktadır. Enzimatik esmerleşmeden sorumlu olan polifenol oksidaz enzimi meyve ve sebzelerde yaygın olarak bulunan fenolik bileşiklerin kahverengi pigmentleri üreten kinonlara oksidasyonunu katalizleyen bakır proteinlerinin bir grubudur. Meyve ve sebzelerin endüstriyel olarak hazırlanması sırasında polifenol oksidazın katalitik etkisi sonucu enzimatik esmerleşme meydana gelmektedir. Enzimatik esmerleşme fenolik yapıda bileşenler içeren ürünlerde görünüşü bozmakla kalmayıp istenmeyen renk, koku ve tat oluşumuna ve ürünlerin besleyici değerinde önemli ölçüde kayıplara neden olmaktadır. Bu durum ürünlerin tüketici tarafından kabul edilirliğini etkilemekte ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu derlemede farklı meyve ve sebzelerdeki polifenol oksidaz enziminin bazı karakteristikleri gözden geçirilmiş ve polifenol oksidazı inaktive etmek için kullanılan enzimatik esmerleşme karşıtı kimyasal ajanlar, ısıl uygulamalar, ışınlama uygulamaları ve yüksek basınç uygulaması, vurgulu elektrik alan uygulaması, süperkritik karbondioksit uygulaması ve ultrason uygulaması gibi alternatif yöntemler hakkında bilgi verilmiştir.
Show more [+] Less [-]Toxicity and Reproductive Parameters Impairment of Cypermethrin in Male Guinea Pig (Cavia porcellus) Full text
2018
Bertin Narcisse Vemo | Augustave Kenfack | Ferdinand Ngoula | Edouard Akono Nantia | Claude Cedric Njieudeu Ngaleu | Arthénice Jemima Nounamo Guiekep | Astride Martine Megnimeza Tsambou | Ferry Nana Yidjeu | Chancel Patrick Nelo | Alexis Teguia
Cypermethrin is a large spectrum action insecticide, globally employed to control pests in agriculture and some human and domestic animals ectoparasites. This study aimed to evaluate its toxicity and reproduction impairment in male guinea pig. Forty adult male guinea pigs were divided into 4 groups and orally submitted to 0, 92, 137.5 and 275 mg/kg body weight/day for 90 days. The weight of the liver increased significantly, while that of kidneys decreased significantly in treated animals compared to controls. Serum concentrations of creatinine, urea, ALAT, ASAT, total cholesterol, prostatic acid phosphatase increased significantly, while the testicular total protein level decreased significantly in groups given the insecticide relatively to the control. The testes weight, libido, serum level of testosterone, mobility, sperm count and the percentage of spermatozoa with entire plasma membrane decreased significantly in animals exposed to cypermethrin with reference to controls. The percentages of abnormal spermatozoa increased significantly in animals submitted to 137.5 or 275 mg/kg body weight (bw) of cypermethrin compared to control ones. On the testis histological sections of pesticide-treated animals, immature germinal cells were observed in the lumen of seminiferous tubules. Cypermethrin was toxic in male guinea pig and damaged reproductive parameters.
Show more [+] Less [-]Organik Olarak Üretilen Yumurtaların Bazı Besinsel ve Duyusal Özelliklerinin İyileştirilme Olanakları Full text
2018
Musa Karaalp | Hacer Kaya | Vecihi Aksakal
Organik olarak üretilen tavuk yumurtasının daha fazla besleyicilik ve duyusal özelliklere sahip olmasının yanı sıra sağlığa zararlı herhangi bir madde içermemesi, tüketicinin öncelikli beklentilerindendir. Araştırmalar, beklenenin aksine; kafes yumurtaları ile organik yumurtaların kuru madde, lipit ve yağ asitleri arasında önemli bir farklılık bulunmadığını göstermektedir. Organik yumurtanın kafes yumurtasına göre yaklaşık iki kat fiyata satılmasının sadece psikolojik ve etik motivasyon taşıdığı bildirilmektedir. Avrupa Birliği Konseyi organik yumurta üretiminde tavukların bazal rasyonun yanı sıra yeşil kaba yem materyallerine erişimini de gerekli görmektedir. Ancak bu erişimin sağlanması durumunda, organik olarak üretilen yumurta tüketici beklentilerine karşılık verebilir. Araştırmalar ülkemiz Organik Tarım Kanuna göre tavuk başına ayrılan 4 m2’lik gezinti alanının bu talepleri karşılamada yeterli olmadığını göstermektedir. Bu durum tavuklara ayrılan gezinti alanının çeşitli yem bitkileri ile rotasyona uygun olarak ekili olmasını sağlayacak şekilde artırılmasını veya gezinti alanına dışarıdan ilave yeşil kaba yem materyallerinin getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece fonksiyonel gıda özelliği olan bir ürün elde etmenin yanı sıra gagalama ve kanibalizmin azalarak hayvan refahının arttığı bir üretim tarzına ulaşılmış olacaktır. Bu derlemede organik yumurta üretiminde başta karotenoidler olmak üzere yağ asitleri gibi kimyasal içeriklerin artırılması ile renk, koku ve tat gibi duyusal özelliklerin iyileştirilme olanaklarına yönelik uygulamalara yer verilmiştir.
Show more [+] Less [-]Türkiye’nin Adana İlinden Toplanan Suillus collinitus (Fr.)’un Uçucu Aroma Kompozisyonunun Belirlenmesi Full text
2018
Fuat Bozok | Ebru Kafkas | Saadet Büyükalaca
Bu çalışmada, Türkiye’nin Adana ili Çukurova Üniversitesi kampüsünden toplanan Suillus collinitus (Fr.)’un aroma bileşenleri Tepe Boşluğu Katı Faz Mikro Ekstraksiyon Gaz Kromatografisi Kütle Spektrofotometresi (Headspace Solid-Phase Gas Chromatography Mass Spectrometry, HS/SPME/GC/MS) tekniği ile ve 40 ve 70°C olmak üzere iki farklı ekstraksiyon sıcaklık uygulamalarının denenmesi ile belirlenmiştir. Aroma çalışmalarından önce, toplanan mantar örnekleri morfotaksonomik karakterizasyonun yanı sıra, ITS rDNA gen bölgesinin dizi analizleri ile moleküler olarak da tanımlanmıştır. Çalışma sonucunda; 1-octen-3-ol, 3-hexen-1-ol, 2-octene, xylene, butylacetate ve benzaldehyde ana bileşenleri, 40 ve 70°C sıcaklıklarda sırasıyla %75,71-%83,14, %5,59-%6,14, %3,64-%3,99, %3,21-3.53, %2,69-%2,96, %2,36-%2,59 oranlarında tespit edilmiştir. Farklı ekstraksiyon sıcaklıkları denemelerinde ise, 40°C’de 19 bileşik belirlenirken, 70°C’de 16 aromatik bileşik tespit edilmiştir.
Show more [+] Less [-]Türkiye Peynir Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırılmalı Analizi Full text
2018
Mustafa Terin | Fahri Yavuz
Peynir, protein ve kalsiyum bakımından zengin bir gıda maddesi olmasının yanı sıra, uluslararası ticarette de önemli bir yere sahiptir. Dünya süt ürünleri ihracatının %40,3’ü peynir ticaretinden oluşmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka yanında Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Avusturalya uluslararası peynir ticaretinde önemli bir paya sahiptir. Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka 2016 yılı itibariyle dünya peynir ticaretinin %54,8’ini ve Avrupa Birliği toplam peynir ihracatının %71,8’ini gerçekleştirmektedir. Türkiye 2016 yılındaki 150 milyon dolar peynir ihracatı ile dünya sıralamasında 25. sırada yer almaktadır. Türkiye süt ürünleri ihracatının %45,0’i peynir ihracatından oluşmaktadır. Türkiye ve AB uluslararası peynir ticaretinde net ihracatçı konumdadır. Çalışmanın amacı, Türkiye peynir sektörünün uluslararası ticaretteki rekabet gücünü belirlemek ve AB ve seçilmiş AB üyesi ülkelerle karşılaştırmaktır. Çalışmanın verileri Uluslararası Ticaret Merkezi veri tabanından (2001-2016) derlenmiştir. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede Balassa (RCA) ve Vollrath (RXA, RTA, RC) indeksleri kullanılmıştır. Çalışmada bu indekslerin yanı sıra uluslararası rekabet gücünün karşılaştırılmasında Ticaret Dengesi İndeksi de kullanılmıştır. Araştırmada, Türkiye’nin ortalama RXA, RTA, RC ve TBI indeks sonuçları sırasıyla 0,44, 0,34, 1,51 ve 0,49 ve AB-28’için bu sonuçlar sırasıyla 2,21, 0,34, 0,17 ve 0,10 olarak hesaplanmıştır. Türkiye uluslararası peynir ticaretinde karşılaştırmalı avantaja sahip olmasına rağmen, AB’nin avantajı, Türkiye’ye göre daha fazladır.
Show more [+] Less [-]Effects of Essential Oils for Broiler Chicks with Delayed Feeding after Hatching 2. Morphological Development of Small Intestine Full text
2018
Senay Sarıca | Menderes Suicmez | Muzaffer Corduk
The study investigated the effects of oregano- or red pepper-essential oil at delayed feeding (0, 24 and 48 h post-hatching) on performance and morphological development of small intestine segments. Female broilers were fed one of 3 rations including a control ration with no essential oil (CONT), the rations added with either oregano essential oil (OEO) or red pepper essential oil (RPEO) at 250 mg/kg to CONT. A total of 18 chicks from each treatment were used to measure the morphological parameters of the small intestine segments on the 14th day. Prolongation of accessing time to ration significantly decreased the body weights of broilers at 3rd, 7th and 14th d, feed intake (FI) from 4 to 7 d and improved feed conversion ratio (FCR) of broilers at the period of 4-7 d. Access to ration for 48 h post-hatching significantly decreased the body weight gains at the period of 4-7 and 7-14 d, FI from 7 to 14 d and improved FCR of broilers at the period of 7-14 d. OEO250 ration significantly increased villus height (VH) and villus surface area (VSA) of jejunum (J) and ileum (I) of broilers fed immediately and the IVH and IVSA of broiler accessed to ration for 48 h post-hatching. VH of duodenum (D), IVH and IVSA of broilers fed for 24 h post-hatching were significantly increased by RPEO250 ration. OEO250 and RPEO250 rations significantly reduced crypt depth (CD) of D and J of broiler accessed to ration for immediate and DCD of broiler fed for 24 h post-hatching. OEO250 and RPEO250 rations significantly increased IVH and IVSA and reduced DCD, JCD and ICD of broilers. In conclusion, OEO250 and RPEO250 rations affected positively VH and VSA of I and reduced CDs of small intestine segments of broilers accessed to ration at different times.
Show more [+] Less [-]Türkiye Su Ürünleri Dış Ticaret Eğilimleri Full text
2018
Serpil Yılmaz | Mustafa Tunca Olguner | İbrahim Yılmaz
Türkiye’nin toplam su ürünleri üretimi son yıllarda az da olsa giderek azalmaktadır. Bu azalış avcılıktan kaynaklanmaktadır. Avcılığın tersine yetiştiricilik üretimi ise giderek hızla artmaktadır. Toplam su ürünleri üretiminin yaklaşık 1/5’i ihracata konu olurken, su ürünleri dış ticaret hacmi, miktar ve değer olarak giderek hızla artmaktadır. Tarımdaki gelişimin aksine, su ürünleri dış ticaret dengesi, ihracattaki hızlı artışa paralel olarak giderek artan bir şekilde fazla vermektedir. Bu miktar 2016 yılında yaklaşık 610 milyon $’a ulaşmıştır. Su ürünleri ihracatının kaynağını büyük ölçüde yetiştiricilik oluşturmaktadır. İhracat değeri içerisinde levrek (%24), çipura (%21) ve alabalık (%13) başta gelen türlerdir. İhracat pazarları arasında, %65’lik payı ile AB ülkeleri başta gelirken, AB’ni %6,6 ile Japonya, %5,9 ile Rusya, %3,9 ile Lübnan, %3,5 ile ABD izlemektedir. Türkiye’nin su ürünleri dış pazarlamasındaki en büyük sorunu; uluslararası normlara uygun satış ve işlemedeki eksikliklerdir. Nitekim ihracatın yaklaşık %55’ini taze ya da soğutulmuş balıklar oluştururken, %25’ini balık filetoları ve %9’unu dondurulmuş şeklindeki işlenmiş balıkların oluşturduğu gözlenmektedir. Öte yandan, özellikle son yıllarda yetiştiricilikte yem fiyatlarından dolayı yaşanan olumsuzluklar avcılık stoklarını, dolayısıyla dış ticareti de etkilemektedir. Nitekim toplam üretim içinde %49’luk paya sahip olan hamsilerin yaklaşık yarısı, çaça balıklarının ise neredeyse tamamı balık unu ve yağı için kullanıldığından herbivor ve omnivor türlerin yetiştiriciliği gündeme gelmektedir. Bu çalışmada daha çok istatistiksel kaynaklardan sağlanan ikincil veriler ve bu konuda yapılmış çalışma sonuçlarından yararlanılmıştır. Bu çerçevede su ürünleri üretim ve dış ticaretindeki gelişmeler değerlendirilerek, su ürünleri dış ticaretinde karşılaşılan sorunlar ile bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinin tartışılması amaçlanmıştır.
Show more [+] Less [-]Etlik Piliç ve Ebeveynlerinin Gelişimi Full text
2018
Ahmet Uçar | Mesut Türkoğlu | Musa Sarıca
Et tipi tavukların seleksiyonu öncelikle büyüme hızına ve vücut kompozisyonunun geliştirilmesine odaklanmıştır. Büyüme ve üreme ile ilgili özellikler arasındaki negatif ilişki ıslah ve yetiştiricilik uygulamalarını zorlaştırmaktadır. Tavuk ıslahıyla ilgili çalışmalar yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe dayanıyor olmasına karşın üretimdeki verim artışları son 75 yıllık dönemde sağlanabilmiştir. Damızlık hayvanlar seçilirken; iskelet yapısı, vücut konformasyonu ve kondisyonu, morbidite vb. fenotipik özellikler dikkate alınmaktadır. Yıllar içinde etlik ebeveyn düzeyinde kuluçkalık yumurta sayısı, yumurta ağırlığı ve kuluçka randımanı açısından ilerleme kaydedilmiştir. Et tipi tavuklar için, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde kesim yaşına kadar günlük canlı ağırlık artışı ortalama 8 g ve yemden yararlanma oranı 5,0 iken 21. yüzyılın başında bu özellikler için sırasıyla 66 g ve 1,7 değerlerine ulaşmıştır. Etlik piliç üretiminde kullanılan genotiplerin canlı ağırlığındaki ve yemden yararlanma oranındaki iyileşmede etkili asıl faktör genetik çalışmalardır. Bu gelişmelerin yanında, etlik piliçlerin bağışıklık sistemi, iskelet sistemi bozuklukları, yaşama gücü ve damızlıklardaki üreme ile ilgili bazı olumsuzluklar ortaya çıkan sorunlardır.
Show more [+] Less [-]