Refine search
Results 341-350 of 447
Tüketicilerin Gıda İsrafına Yönelik Davranışsal Niyetinin Öncülleri ve Ardılları: Planlı Davranış Teorisi Yaklaşımı Full text
2025
Arzu Tuygun Toklu | İsmail Tamer Toklu
Dünyada insanların üçte biri yeterli gıdaya erişememektedir. Ancak üretilen tüm gıdanın üçte biri ile yarısı arasındaki miktar çöpe gitmektedir. İsraf edilen gıda, küresel sera gazı emisyonlarının %8’ine neden olurken, asla tüketilmeyen bu gıdayı üretmek için tarım arazilerinin %30’u ve tatlı suyun %20’si kullanılmaktadır. Gıda israfının tedarik zinciri boyunca en çok gerçekleştiği kısım hanelerdeki israftır. Bu çalışmada genişletilmiş planlı davranış teorisi ile tüketicilerin gıda israfına yönelik davranışı modellenmiştir. Araştırmanın verileri kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen tüketicilerle yapılan web tabanlı anketlerle elde edilmiştir. Verilerin analizinde SPSS istatistik programı ve PLS tabanlı yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre gıda israfının sonuçları konusunda farkındalık ve çevresel kaygılar; kişisel tutumlar, öznel normlar ve algılanan davranışsal kontrol üzerinde etkilidir. Kişisel tutumlar, öznel normlar ve algılanan davranışsal kontrol gıda israf etmeme niyeti üzerinde etkilidir. Gıda israfına yönelik davranışta, gıda israf etmeme niyeti, yiyecek fazlası ve özel günler etkilidir. Fikirlerin pazarlanması bağlamında, paydaşların sosyal sorumluluk davranışlarının, israfa yönelik farkındalıklarının, çevre bilincinin geliştirilmesi, sorumlu tüketim kavramlarının iletişiminin arttırılması sürdürülebilirlik için anlamlıdır
Show more [+] Less [-]Investigation of β-Lactam Antibiotic Residues in Cow’s Milk Collected from Ardahan Province Full text
2025
Ertan Doğan
Milk and dairy products constitute essential nutritional sources for humans, particularly infants and children. From a public health perspective, it is therefore imperative that animal-derived milk remains free from residues that may pose risks to human health. This study aims to assess the presence of beta-lactam antibiotic residues in bovine milk. Between July and August 2023, a total of 180 raw cow’s milk samples were collected from six distinct locations (Ardahan, Göle, Çıldır, Hanak, Damal, and Posof) within the Ardahan region. The samples were obtained from milk collection tanks and cattle farms, with 15 samples collected from each location. Approximately 30 ml of milk per sample was placed in sterile plastic containers with lids, immediately transported to the laboratory, and stored at -20°C until analysis. The detection of beta-lactam antibiotic residues in the milk was performed using the ELISA method. The analysis confirmed the absence of beta-lactam antibiotic residues in all 180 raw cow’s milk samples. Consequently, this study indicates that raw cow’s milk from the Ardahan region is safe for human consumption. To ensure food safety and protect public health, it is recommended that training sessions be conducted to emphasise the importance of responsible antibiotic use and strict adherence to legal withdrawal periods for antibiotic-treated cattle. Additionally, the regular and systematic monitoring of antibiotic residues in milk is strongly advised.
Show more [+] Less [-]Evaluation of Veterinary Faculty Students’ Attitudes Towards Veterinary Biochemistry Course: Sivas Cumhuriyet University Faculty of Veterinary Medicine Example Full text
2025
Batuhan Alp Eren | Nazlı Ercan
The research is a survey using a 5-point Likert scale in which the importance, interest and satisfaction sub-dimensions of Veterinary Faculty students’ attitudes towards veterinary Biochemistry-I and Biochemistry-II courses are evaluated. The first part of the survey consists of demographic data, and the second part consists of 20 questions evaluating attitudes towards the biochemistry course. Surveys of 250 were conducted in the research. As a result, it can be said that students who study biochemistry regularly, daily or weekly, show more importance, interest and satisfaction in the biochemistry course than students who only study biochemistry when the exam approaches.
Show more [+] Less [-]İpekböceği (Bombyx mori L.) Yetiştiriciliğinde Koza Örememe Sendromu ve Olası Sebepleri Full text
2025
Fehmi Gürel
İpekböceği (Bombyx mori L.), yaklaşık beş bin yıldır geleneksel olarak ipek üretimi için yetiştirilen, ekonomik öneme sahip evcilleştirilmiş bir böcektir. İpekböceği, tam başkalaşım geçirerek yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere dört yaşam evresini tamamlar. İpekböceği, larva döneminin sonunda ipek sanayinin ana ürünü olan kozasını salgıladığı ipekle örer. Koza örememe sendromu, larvaların genellikle olumsuz bir belirti göstermeden koza örme aşamasına kadar sağlıklı olarak gelişmesine karşın koza örememesi ve bir iki hafta daha yaşayıp ölmesi olarak tanımlanmaktadır. Koza üretimi yapılan ülkelerde son yıllarda yaygın olarak görülen bu sorun, ipekböceği yetiştiricilerinin yaklaşık bir ay besledikleri larvalarını koza örme aşamasında kaybetmelerine ve çok büyük ekonomik kayıplar yaşamalarına yol açmaktadır. Yapılan birçok çalışmada böcek büyümesini düzenleyici özellikleri olan pestisitlerin özellikle pyriproxyfen, fenoxycarb, methoprene gibi jüvenil hormon etkisine benzer etkiler gösteren yeni nesil geniş spektrumlu jüvenil hormon analoglarının çok düşük dozlarının bile ipekböceklerinde koza örememe sendromuna yol açtığı gözlenmiştir. İpekböcekleri, pestisitleri çoğunlukla bulaşık dut yapraklarını tüketerek almaktadır. Bulaşma da genellikle pestisitlerin dut ağaçları dışındaki bitkilere uygulanmalarından veya vektör kontrolü için yapılan pestisit uygulamalarından pestisitlerin taşınarak dut ağaçlarına ve yapraklarına ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu makalede koza üretimi yapılan ülkelerde koza örememe sendromunun durumu ve yaşanan sorunlar, ipekböceği larvasının koza örememe davranışı ve bu süreçte gözlenen biyokimyasal değişiklikler, böcek büyüme düzenleyicilerinin ipekböceği larvasına ve koza üretimine etkileri ve koza örememe sendromu konusunda yapılmış çalışmalar özetlenmiş ve öneriler sunulmuştur.
Show more [+] Less [-]Sivas İlinde Tüketime Sunulan Süzme Çiçek Ballarında Hidroksimetilfurfural (HMF) Miktarı ve Halk Sağlığı Üzerine Etkisi Full text
2025
Seyda Şahin
Bu çalışmada, Sivas ilinde tüketime sunulan süzme çiçek bal örneklerindeki hidroksimetilfurfural (HMF) seviyeleri spektrofotometrik yöntem kullanılarak, halk sağlığı ve gıda güvenliği yaklaşımıyla değerlendirildi. Ulusal markalar ve yerel üreticilerden alınan 50 adet bal örneğinden %10’unun (n = 5), Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre yasal sınırı (<40 mg/kg) aştığı tespit edildi. Çalışmada limit değeri aşan beş adet bal örneğinin HMF miktarı sırasıyla 40,08, 61,55, 67,79, 132,28 ve 240,48 mg/kg olarak bulundu. Bu çalışmada yerel üreticilerden alınan bal örneklerinin birinde HMF miktarının 200 mg/kg bulunması, uzun süreli tüketimde halk sağlığı açısından potansiyel risk oluşturabileceğini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle çalışma, tüketime sunulan süzme çiçek ballarındaki HMF içeriğinin belirlenmesi, tüketici haklarının korunmasına ve halk sağlığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesine önemli bir katkı sunmaktadır. Halk sağlığının korunması için HMF maruziyetinin azaltılmasına yönelik risk değerlendirme çalışmalarının yapılması, gıda güvenliği düzenlemelerinin gözden geçirilmesi ve üreticilere yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Show more [+] Less [-]Tokat İli Florasındaki Bazı Geofitlerin Yetişme Alanına Ait Toprakların Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri Full text
2025
Saliha Erdoğdu | Aysun Çelik
Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olup floristik zenginliğinin önemli bir kısmını geofit bitkiler oluşturmaktadır. Belirli ekolojik koşullara adapte olmuş türler olan geofitlerin yetişme alanlarna ait özellikler, bu bitkilerin popülasyonlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle bu türlerin toprak özelliklerinin bilinmesi önemli bir araştırma konusudur. Bu doğrultuda yürütülen çalışma Tokat ili florasında doğal yayılış gösteren bazı geofitlerin (Lilium akkusianum, Scilla bifolia L., Allium scorodoprasum subsp. rotundum) doğal yetişme alanlarına ait toprakların bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerini (bünye sınıfı, toprak reaksiyonu, elektriksel iletkenlik, kireç, organik madde, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, bakır, mangan, çinko) belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Lilium akkusianum ve Scilla bifolia L. topraklarının killi yapıda, Allium scorodoprasum L. subsp. rotundum (L.) stearn toprağının ise kumlu yapıda olduğu belirlenmiştir. Topraklar tuzsuz toprak sınıfına dahil olmaktadır. Toprak reaksiyonu 6,15-7,70 arasında değişim gösterirken orta ve düşük oranda kireç içermektedir. Topraklardaki organik madde miktarı ise Lilium akkusianum’da çok yüksek, Scilla bifolia L. yüksek ve Allium scorodoprasum subsp. rotundum bitkisinde ise düşük bulunmuştur. Topraktaki fosfor (P); 2,50-3,80 kg/da, potasyum (K); 22,0-57,3 kg/da, kalsiyum (Ca); 1050,00-4670,00 kg/da, magnezyum (Mg); 179,00-732,50 mg kg-1, bakır (Cu); 0,73-1,16 mg kg-1, demir (Fe); 2,58-33,54 mg kg-1, mangan (Mn); 0,02-15,78 mg kg-1, çinko (Zn); 0,1-0,6 mg kg-1 değerleri arasında değişim tespit edilmiştir. Çalışmadan elde edilen saptamalara göre bu bitkilerin kültürel ortamda yetiştirilmesinin söz konusu olduğu durumlarda, toprak karışımlarının hazırlanması ve gübreleme programlarının oluşturulmasında bu analiz sonuçlarının dikkate alınması gerekmektedir.
Show more [+] Less [-]Determination of Fermentation Characteristics of a Total Mixed Ration Prepared with Maize Forage with Different Dry Matter Contents Full text
2025
Hande Işıl Akbağ | Emre Gezgin | Soner Yiğit | Hakan Erdem
This study aims to assess the effects of silage on the quality characteristics and aerobic stability of total mixed rations (TMR) made with maize forage that have different dry matter (DM) contents. For this purpose, TMRs prepared using maize forage with two different dry matter (low dry matter (29.6 %); LDM, high dry matter (39.66 %); HDM) levels were divided into two groups. All groups were subjected to an aerobic stability test for 5 days at the end of the 45-day fermentation period. Aerobic stability tests of five repetitively generated TMR silages were determined by measuring internal temperatures through data loggers. During this process, chemical analysis, pH, and microbiological analysis were performed daily. It was determined that pH, crude protein (CP), acide detergent lignin (ADL), and dry matter (DM) concentrations of ensilled and unensilled TMR samples were affected by group x day interaction (P≤0.05). The pH values in TMR samples increased during aerobic stability, but they were more noticeable in unensilled groups (P≤0.05). The internal and ambient temperature values in ensilled TMR remain within the confidence intervals. On the contrary, the temperature values of unensilled TMR samples have been determined to be higher than ambient temperature values (P≤0.05). Under aerobic conditions, unensilled TMR silages deteriorated rapidly. Therefore, the addition of high dry matter corn forage to TMR and esilled of TMR is more suitable for both good fermentation quality and resistance to aerobic deteriation. There is a need for studies to determine the aerobic deterioration and digestibility properties of TMR silages with different dry matter contents.
Show more [+] Less [-]Assessment of Veterinarians’ Knowledge, Attitudes and Practices on Bovine Mastitis Full text
2025
Necati Esener | Rahmi Canbar | Neffel Kürşat Akbulut | Metehan Kutlu
The aim of this study was to obtain information on the approach of veterinarians to mastitis cases. It was conducted among clinical veterinarians in the Ereğli district of Konya province, which is located in central Türkiye and covers an area of 2,260 km². In this study, data were collected from surveys conducted with 52 veterinary clinics randomly selected from a total of 60 clinics in the Ereğli district of Konya province. Participants were asked to indicate their level of knowledge regarding the use of antibiotics and non-steroidal anti-inflammatory drugs in the diagnosis and treatment of mastitis, as well as their colleagues’ use of these drugs. Descriptive and inferential statistics were calculated by using Python language, whereas the graphs were plotted by using Excel, Python and R language. Chi-square, Fisher’s Exact Test and Friedman test were used as inferential statistics. Fisher’s Exact Test was applied to evaluate the association between categorical variables. In this study, veterinarians reported diagnosing mastitis in dairy animals primarily based on clinical findings (34%) and the California Mastitis Test (CMT) (31%). Fluid therapy (27%) and frequent milking (24%) were commonly mentioned as alternative management methods. Clinical indications (37%) were identified as the main factor influencing their selection of non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAIDs). Most respondents rated their own and their colleagues’ knowledge of antibiotics and NSAIDs as good or very good. Beta-lactams and fluoroquinolones were the most frequently preferred antibiotics, with professional experience cited as the primary source of information for prescribing decisions. In conclusion, effective prevention, diagnosis, and treatment of mastitis rely heavily on enhancing the knowledge and experience levels of veterinarians, as well as ensuring the appropriateness of the protocols followed. In mastitis diagnosis, the use of tests to isolate the causative agent and promote targeted treatments is crucial for both reducing treatment durations and mitigating the risk of antimicrobial resistance. Achieving these objectives requires not only legislative measures but also investments in improving the necessary infrastructure and support systems.
Show more [+] Less [-]Isolation, Characterization and Identification of Lipase-Producing Bacteria from Olive Oil Mills Wastes Full text
2025
Seda Nur Gelir | Zehra Burcu Bakır
This study aimed to utilize waste products while identifying bacteria capable of producing the industrially significant enzyme lipase. The research investigated the potential of olive oil production waste obtained from an olive oil factory in Aydın Province in Turkey as a source of novel bacterial isolates with lipase-producing capabilities. During the study, samples obtained from olive oil mills wastes were enriched in liquid media and subsequently cultured on tributyrin agar. Colonies exhibiting lipase activity were selected and subjected to quantitative assays for lipase activity. Following this, DNA isolation was conducted, and the molecular identification of the selected strains was performed using 16S rRNA analysis. A total of 14 bacterial isolates with distinct colony morphologies and lipase production capabilities were identified in the study. Of these, nine isolates were obtained from olive mill wastewater (OMW), while five were isolated from olive pomace samples. The lipase activity of the isolates was measured in triplicate. The results indicated that isolates L0918 and L0919 exhibited significantly higher activity values, with 137.39 U/mL and 62.76 U/mL, respectively, compared to the other isolates. BLAST analysis revealed that isolate L0918 shared 99% similarity with Serratia sp., while isolate L0919 demonstrated 98% similarity with Serratia liquefaciens. The findings of this study suggest that olive oil mill byproducts have significant potential as a source of diverse bacteria capable of producing the industrially important enzyme lipase. Additionally, these byproducts can be effectively utilized as a growth medium for such bacterial strains.
Show more [+] Less [-]Biyobozunur Plastiklerin Evsel Kompostlama Sürecindeki Davranışı: Kompost Kalitesi, Polimer Yüzey Morfolojisi ve Yapısındaki Değişimler Full text
2025
Ceyhun Akarsu | Vildan Zülal Sönmez | Ömer Acar | Merve Meryem Aslan | Molham Hadri | Nüket Sivri
Bu çalışmada, biyobozunur plastiklerin mezofilik şartlar altında standart alıkonma süresince kompost kalitesi üzerindeki etkileri incelenmiş ve kompostlama süresinin biyobozunur plastik degradasyonu için yeterli olup olmadığı araştırılmıştır. Sıcaklık, pH ve nem gibi kompost kalite parametreleri belirlenmiş; biyobozunur plastiklerin bozunma derecesi ise ağırlık kaybı, ATR-FTIR ile kimyasal yapı değişimleri ve SEM ile yüzey morfolojisi analiz edilerek değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda biyobozunur plastik ihtiva eden kompost ile geleneksel kompost karşılaştırıldığında, kompostun olgunlaşma sürecinde belirgin bir hızlanma veya kalite artışı gözlemlenmemiştir. Ancak süreç üzerinde ciddi bir olumsuzluk yaratmadığı da anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, çalışmanın bulguları, biyobozunur plastiklerin süreç içerisinde tam olarak bozunmadığını, yani belirli bir oranda kompost içerisinde kalıntı bırakabildiğini göstermektedir. Doksan günlük süre sonunda, biyobozunur plastikler için %22,5 oranında ağırlık kaybının gerçekleştiği tespit edilmiştir. ATR-FTIR sonuçları simetrik C-H ve O-H bağlarındaki değişimler ile degradasyonu desteklerken, SEM analizleri yüzey pürüzlülüğündeki artış ve çatlak oluşumunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, biyobozunur plastiklerin kompost süreçlerinde ne kadar süreyle ve hangi koşullarda tamamen ayrışabildiğinin daha uzun vadeli çalışmalarla belirlenmesi gerekmektedir.
Show more [+] Less [-]