Refine search
Results 351-360 of 426
İlkbahar ve Yaz Mevsiminde Yetiştirilen, Çiftleştirme Kutularında ve Banka Kolonilerinde Depolanan Ana Arıların Maiyet Feromonlarının Belirlenmesi Full text
2018
Aytül Uçak Koç | Mete Karacaoğlu | Nurhan Günay | Burcu Keser
Bu çalışmada, çiftleştirme kutularında ve banka kolonilerinde depolanan Kafkas ve Anadolu arısı Ege ekotipi ana arıların maiyet feromonları (9-ODA, 9 HDA, HOB, HVA, metil oeat, koniferil alkol, setil alkol ve linolenik asit) belirlenmiştir. Ana arılardan ilk grubu yumurtlamaya başladıktan 102 gün sonra ependorf tüplerine tek tek toplanmış ve -20°C’de analize kadar depolanmıştır (A grubu). Çiftleştirme kutusundan aynı gün toplanan ikinci grup ana arılar (10 Ege ve 10 Kafkas) banka kolonisinde 25 gün depolanmıştır (B grubu). Son grubu (C grubu) oluşturan ana arılar (10 Ege ve 10 Kafkas) ise, yumurtlamaya başladıktan 352 gün sonra çiftleştirme kutularından toplanmıştır. Bu sürelerin sonunda B ve C grubu ana arıları tek tek ependorf tüplerine alınarak -20°C’de analize kadar depolanmıştır. Depolanan ana arının baş, göğüs ve karın kısmında gaz kromotografi ile maiyet feromonları belirlenmiştir. Bulgulara göre, ana arı yetiştirme mevsimi, uygulama grupları (A, B ve C) ve genotipler bakımından 9 ODA ve 9 HDA değerleri arasındaki farklar önemsiz, vücut kısımları arasındaki farklılıklar ise önemli bulunmuştur. Ana arı yetiştirme mevsimi, uygulama grupları, genotip ve vücut kısımları bakımından HOB ve HVA değerleri arasındaki farklar da önemsiz olarak bulunmuştur. Araştırmada linolenik asit miktarı üzerinde uygulama grubunun, genotipin ve vücut kısımlarının etkilerinin önemli olduğu belirlenmiştir. Linolenik asitin ana arının karın kısmında, baş ve göğüs kısmına göre daha fazla salgılandığı ve farkların önemli olduğu belirlenmiştir. Genel olarak 9 ODA ve 9 HDA miktarları en yüksek ana arının baş kısmından, HOB ve HVA ise vücudun üç bölümünde eşit miktarlarda, linolenik asit ise en fazla karın kısmından salgılanmıştır. Çiftleştirme kutularında 352 gün yumurtlamasına izin verilen ana arılar, 102 gün yumurtlamasına izin verilen ve bankalanan ana arılara göre daha çok 9 ODA, 9 HDA, HOB, HVA salgılamışlardır.
Show more [+] Less [-]Biberiye ve Kekik Yağı İlavesinin Marine Edilen Gökkuşağı Alabalıklarının (Oncorhynchus Mykiss Walbaum 1972) Buzdolabında Depolanması üzerine Etkisi Full text
2018
Pelin Özlem Can | Gonca Kaşıkçı
Bu çalışmada, biberiye ve kekik yağı ekstraktları kullanılarak elde edilen alabalık (Oncorhynchus mykiss) marinatlarının depolanması sırasında meydana gelen kimyasal değişimler araştırılmış ve kullanılan bitkisel yağ ekstraktlarının ürünün yağ asidi kompozisyonu üzerine etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Fileto haline getirilmiş balıklar üç farklı formülasyon kullanılarak (M grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl, B grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl-%0,1 biberiye yağı ekstraktı, K grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl- %0,1 kekik yağı ekstraktı) marine edilmiş, olgunlaşma aşamasından sonra vakum paketlenerek +4°C’ deki buzdolabı koşullarında depolanmışlardır. Numunelerin 0. gün, 1., 2., 3., 4. ve 5. ayın sonunda kimyasal analizleri (pH, TBA, Peroksit Sayısı, TVB-N, Serbest yağ asitleri, yağ asitleri kompozisyonu) yapılmıştır. Deneysel örnekler TVB-N açısından değerlendirildiğinde depolamanın 3. ayında K grubu örneklerinde 14,12 mg/100 g, B grubu örneklerinde 19,2 mg/100 g ve M grubu örneklerinde ise 28,9 mg/100 g olarak tespit edilmiştir. M grubu örnekleri TBA sayısı bakımından değerlendirildiğinde muhafazanın 3. ayında 5,84 mg MDA/ kg olup, diğer gruplar ile istatistiki fark önemli bulunmuştur. Kontrol grubu (M grubu) örneklerinin 4 ve 5. aylarda duyusal olarak bozulduğu için analizleri yapılamamıştır. Kontrol grubu ve K grubu örneklerinde marinasyon işlemi sonrasında, muhafaza periyodu boyunca EPA ve DHA değerlerinde düşüş şekillenmiş olup, istatistikî açıdan fark önemli bulunmuştur. Biberiye ilave edilen gruba ait örneklerin yağ asidi değerleri incelendiğinde, kaproik, miristik ve palmitik asit miktarları marinasyon işleminden sonra artmıştır ve fark istatistiki açıdan önemli bulunmuştur.
Show more [+] Less [-]Mesobuthus gibbosus (Brullé, 1832) (Scorpiones: Buthidae) Akrep Türünün Tarak Organının Fonksiyonel Morfolojisi ve Histolojisi Full text
2018
İlkay Çorak Öcal | Nazife Yiğit | Merve Oruç
Akrepler, Arachnida sınıfında zehirli arthropodlardan olup; örümcekler, keneler ve akarlar ile akraba oldukları düşünülmektedir. Ancak; akrepler, tarak organ (pektin) adı verilen duyu organı taşırlar ve bu yapılarıyla diğer akrabalarından ayrılırlar. Bu çalışmanın amacı, ışık mikroskobu ve taramalı elektron mikroskop (SEM) kullanarak Mesobuthus gibbosus (Brullé, 1832) (Scorpionidae: Buthidae) akrep türünün tarak organının (pektin) morfolojik ve histolojik özelliklerini belirlemektir. Tarak organı oluşturan dişlerin detaylı morfolojik ve histolojik yapıları rutin yöntemlerle parafine gömülerek, kesitler alınmış ve alınan kesitler hematoksilen-eosin ile boyanarak ışık mikroskobunda mikrografları kayıt edilmiştir. M. gibbosus’un pektinleri bir çift olarak mesosomal ikinci segmentin ventrolateral yerleşmiş olup, tarak şeklindeki her bir pektin organ marjinal lamella, farklı sayılardaki median lamella ve dişler olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Pektinlerde, çeşitli kutikular duyu kılları ve her bir dişin uç kısmında çok sayıda peg sensilla gözlenmiştir. M. gibbosus’un pektin organından alınan enine kesitlerde her bir peg sensilumun çok sayıda sinir hücresi ile ilişkili olduğu gözlenmiştir.
Show more [+] Less [-]Türkiye Peynir Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırılmalı Analizi Full text
2018
Mustafa Terin | Fahri Yavuz
Peynir, protein ve kalsiyum bakımından zengin bir gıda maddesi olmasının yanı sıra, uluslararası ticarette de önemli bir yere sahiptir. Dünya süt ürünleri ihracatının %40,3’ü peynir ticaretinden oluşmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka yanında Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Avusturalya uluslararası peynir ticaretinde önemli bir paya sahiptir. Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka 2016 yılı itibariyle dünya peynir ticaretinin %54,8’ini ve Avrupa Birliği toplam peynir ihracatının %71,8’ini gerçekleştirmektedir. Türkiye 2016 yılındaki 150 milyon dolar peynir ihracatı ile dünya sıralamasında 25. sırada yer almaktadır. Türkiye süt ürünleri ihracatının %45,0’i peynir ihracatından oluşmaktadır. Türkiye ve AB uluslararası peynir ticaretinde net ihracatçı konumdadır. Çalışmanın amacı, Türkiye peynir sektörünün uluslararası ticaretteki rekabet gücünü belirlemek ve AB ve seçilmiş AB üyesi ülkelerle karşılaştırmaktır. Çalışmanın verileri Uluslararası Ticaret Merkezi veri tabanından (2001-2016) derlenmiştir. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede Balassa (RCA) ve Vollrath (RXA, RTA, RC) indeksleri kullanılmıştır. Çalışmada bu indekslerin yanı sıra uluslararası rekabet gücünün karşılaştırılmasında Ticaret Dengesi İndeksi de kullanılmıştır. Araştırmada, Türkiye’nin ortalama RXA, RTA, RC ve TBI indeks sonuçları sırasıyla 0,44, 0,34, 1,51 ve 0,49 ve AB-28’için bu sonuçlar sırasıyla 2,21, 0,34, 0,17 ve 0,10 olarak hesaplanmıştır. Türkiye uluslararası peynir ticaretinde karşılaştırmalı avantaja sahip olmasına rağmen, AB’nin avantajı, Türkiye’ye göre daha fazladır.
Show more [+] Less [-]Malacosoma neustria Larvalarına Farklı Sekonder Maddelerin Sinerjistik Etkisi Full text
2018
Oğuzhan Yanar
Bu çalışmada polifag bir tür olan Malacosoma neustria’nın son larva döneminde toplam diyet tüketim miktarı, pupa ağırlıkları, pupaların lipit ve protein miktarları ve gelişme sürelerine sekonder maddelerin sinerjistik etkisi araştırılmıştır. Kontrol diyetine farklı konsantrasyonlarda (%1, 3, 5) tanik asit, galik asit ve p-Kumarik asit katılarak 9 diyet hazırlanmıştır. Kontrol diyetine %3 konsantrasyonda tanik asit, galik asit ve p-Kumarik asit katılarak ikili kombinasyonlu 3 diyet hazırlanmıştır. Üçlü kombinasyonda bir diyet yapılarak toplamda 14 diyet ile tercihsiz beslenme deneyi yapılmıştır. Lipit miktarının belirlenmesinde kloroform kullanılmıştır. Protein analizi semi-mikro Kjeldahl metodu ile Kjeltec Auto 1030 analizörü (Tecator, Sweden) ile yapılmıştır. İstatistik analizlerde ANOVA-Dunnet testi kullanılmıştır. Kontrol grubuna göre hem tanik asit hem de p-Kumarik asit içeren diyetlere ilave edilen madde konsantrasyonu arttıkça, M. neustria larvalarının toplam diyet tüketim miktarlarında, pupa protein ve lipit miktarlarında azalma olduğu bulunmuştur. Gallik asit ilave edilen diyetlerde gallik asit konsantrasyonu arttıkça toplam tüketim miktarının arttığı belirlenmiştir. Diyete ilave edilen tanik asit konsantrasyonu arttıkça gelişim süresinin uzadığı bulunmuştur. Bu çalışmada kullanılan sekonder maddelerin ilgili konsantrasyonlarına ve kombinasyonlarına larvaların dirençli olduğu ve pupa dönemine ulaşabildikleri gözlemlenmiştir.
Show more [+] Less [-]Evaluating an Interspecific Helianthus annuus × Helianthus nuttallii Line for Use in Sunflower Breeding Program Full text
2018
Roumiana Dimova Vassilevska-Ivanova | Ira Stancheva | Maria Geneva | Zoya Tcekova
Interspecific cross was made between the common sunflower inbred line HA89 and an accession of wild Helianthus nuttallii (2n=2x=34) resistant to the most harmful disease complex and tolerant to drought and high temperature. The recombinant inbred line was a BC1F15 progeny. The most remarkable feature observed was the vigorous plant habit that manifests itself in measurable morphological characters such as increment plant height, stem diameter and diameter of the head. The line was non-branched (monocephalic) without anthocyanin pigmentation and possessed good agronomic characteristics. Along with the morphological and reproductive traits, some biochemical characteristics related to antioxidant activity were associated to wide hybridization. The overall characteristics of HA-Hnutt line make it a useful plant material for research on interspecific hybridization in Helianthus genus.
Show more [+] Less [-]Bitkilerde Rizosferden Demir Alım Mekanizmaları Full text
2018
Emre Aksoy | Bayram Ali Yerlikaya | Sefa Ayten | Buasimuhan Abudureyimu
Demir, toprakta en çok bulunan elementlerden bir tanesi olmasına karşın çözünürlüğü alkali topraklarda düşüktür. Dolayısıyla bu tür topraklarda yetişen bitkiler sürekli demir eksikliği stresine maruz kalırlar. Dünyadaki tarım arazilerin üçte biri bu tür topraklardan oluştuğundan dolayı tedavi edilemeyen demir eksikliği tarımsal üretimi kısıtlar. Bitkilerde gözlenen demir eksikliğinin tedavisinde farklı demir gübreleri kullanılmaktadır. Ancak, bu gübrelerin kullanımı üretim maliyetlerini artırmaktadır. Maliyetlerin azaltılabilmesi için bitkilerin toprakta bulunan demiri en etkin biçimde kullanabilmeleri gerekir. Bunun için de ilk olarak bitkilerin topraktaki demiri nasıl kök içerisine aldıklarının incelenmesi gerekmektedir. Son otuz yılda yapılan çalışmalarda farklı bitki gruplarının 3 farklı demir alım mekanizması kullandıkları keşfedilmiştir. Bu derlemenin amacı, demirin kök içerisine alımından sorumlu taşıyıcılar ile bu taşıyıcılar hakkındaki güncel gelişmelerden bahsetmektir.
Show more [+] Less [-]Biological Activities of Stem, Leaves and Essential Oil of Cedrus deodara from District Poonch, Rawalakot Azad Kashmir, Pakistan Full text
2018
Tahir Zaman | Mubasher Sabir Syed | Sadaf Isfaq | Muhammad Sarfraz Khan
Cedrus deodara (Roxb. ex D. Don) Loudon, is a high value medicinal plant found in flora of Poonch part of Himalayan region. The present study was conducted to determine and compare the antioxidant activity, quantification of phenolics and flavonoids, chelating ability, biofilm inhibition, thrombolytic activity and cytotoxicity of the stem, leaves of crudes extracts and essential oil. It can be claimed that that all parts of C. deodara including its essential oil is a rich source of phytochemicals that exhibited high quantity of phenolics ranged from (49.76±0.22 GAE to 60.36±0.44GAE mg/g) and flavonoids ranged from (4.78±0.61mg/g to 6.62±0.45 mg/g)but also exhibited antioxidant, metal chelating agent ability, antibacterial potential ranged from (35.59±0.50 to 61.61±0.61%)and thrombolytic activities ranged from (22.86±0.7 to 32. 64±0.5 %)with minimal toxicity ranged from (0.40±0.35 to 3.73±0.23%). Further studies are required to determine the bioactive compounds and bioactivity of plant extracts and fractions.
Show more [+] Less [-]An Evaluation of Climate Mitigation Adoption Technologies in Improving Rural Households’ Livelihood Outcomes: The Case of Eastern Oromia, Ethiopia Full text
2018
Beyan Ahmed Yuya | Nano Alemu Daba
Agricultural technologies are seen as an important route out of poverty in most of the developing countries. However, the rates of adoption of these technologies have remained low in most of these countries. This study aim at shedding some light on an evaluation of climate mitigation agricultural adoption technologies, and its contribution to rural livelihood outcomes in Gurawa district using cross sectional data collected from randomly selected 180 sample households during the 2016 crop production season. Multivariate probit and Propensity score matching was used to identify impacts of adoption technologies, and to identify factors affecting smallholder farmers’ multiple technology adoption decisions. The results showed that the probability of adoption of agricultural technologies are influenced by several factors: family size, economical active members, education level, age of the household head, social status, soil fertility status, distance from extension office, land holding, distance to markets and distance to weather road. The impact evaluation results indicated that on average, the participation household in soil conservation has increased food security status and asset accumulation nearly by 38% and 15%, respectively, however it decreases the rate of poverty nearly by 51 percent. Use of improved seeds increased food security status and decreased poverty rate nearly by 38% and 44%, respectively. On the other hand, use of irrigation technology increased food security status and asset accumulation nearly by 23% and 31.8%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 29 percent. Similarly, adoption of row planting methods increased food security status and asset accumulation nearly by 28.7% and 15.5%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 51.5 percent. Therefore, policy makers should give due emphasis to the aforementioned variables to increase adoption technologies and improve the livelihood of the rural households.
Show more [+] Less [-]Ortaca (Muğla) Yöresinde Halk Arasında Kullanılan Bazı Bitkiler Full text
2018
Hasan Akan | Aydın Öz | Hatice Pekmez
Bu çalışma, 2015–2016 yılları arasında, Ortaca (Muğla) ilçesinde halk arasında kullanılan bazı bitkileri tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Çalışma alanından doğal olarak yetişen 28 familyaya ait 38 taksonun halk tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir. Bunlardan 23’ü tıbbi, 19’u yiyecek, 3’u baharat, 3’ü süs, 2’si yem, 2’si dini, 2’si diğer (kaşık yapımı, tarım ilacı yapımı) amaçlarla kullanılmaktadır. Yöre halkının bu bitkilerden bazen sadece bir amaçla bazen de birkaç değişik amaçla yararlandığı tespit edilmiştir.
Show more [+] Less [-]