Refine search
Results 391-400 of 426
Hoşrük Çayı (Elazığ-Türkiye) Zooplanktonu Full text
2018
Serap Saler | Songül Yüce | Burcu Çelik | Hilal Bulut
Hoşrük Çayı’ndan Mart 2104 - Şubat 2015 tarihleri arasında aylık olarak 3 istasyondan zooplankton numuneleri alınmıştır. Çaya ait su sıcaklığı, çözünmüş oksijen ve pH değerleri arazide portatif ölçüm cihazları ile belirlenmiştir. Shannon Wiever (H'), Simpson (D) ve Margalef (M) indeks değerleri ilgili formüller kullanılarak aylık olarak hesaplanmıştır. Araştırma süresince toplam 28 zooplankton türü teşhis edilmiştir. Bu türler içinde 18 tür Rotifera, 8 tür Cladocera 2 tür ise Copepodan grubundandır. Rotiferler takson sayısı, birey sayısı ve ortaya çıkış sıklığı bakımından ilk sırada yer almıştır. Rotiferlerden Polyarthra dolichoptera 11 örneklemede tespit edilerek, tüm zooplankton türleri içinde en fazla ortaya çıkan tür olmuştur. Copepoda’dan Cyclops vicinus 9 ay gözlenerek ikinci dominant tür olmuştur. Mayıs ayı en fazla taksonun (20 tür) kaydedildiği ay olurken, ocak ayı en az taksonun (2 tür) kaydedildiği ay olmuştur. Shannon Wiever tür zenginliği indeks değeri (H') en yüksek değerine H= 1,51 ile temmuz ayında ulaşmıştır. Margalef indeks değeri de M=2,22 ile en yüksek mayıs ayında, Simpson indeks değeri D=0,89 ile mart ayında en yüksek değerinde hesaplanmıştır. H' indeks değerinin her ay düşük çıkması çayın tür çeşitliliği bakımından fakir olduğunu göstermektedir.
Show more [+] Less [-]Organik Olarak Üretilen Yumurtaların Bazı Besinsel ve Duyusal Özelliklerinin İyileştirilme Olanakları Full text
2018
Musa Karaalp | Hacer Kaya | Vecihi Aksakal
Organik olarak üretilen tavuk yumurtasının daha fazla besleyicilik ve duyusal özelliklere sahip olmasının yanı sıra sağlığa zararlı herhangi bir madde içermemesi, tüketicinin öncelikli beklentilerindendir. Araştırmalar, beklenenin aksine; kafes yumurtaları ile organik yumurtaların kuru madde, lipit ve yağ asitleri arasında önemli bir farklılık bulunmadığını göstermektedir. Organik yumurtanın kafes yumurtasına göre yaklaşık iki kat fiyata satılmasının sadece psikolojik ve etik motivasyon taşıdığı bildirilmektedir. Avrupa Birliği Konseyi organik yumurta üretiminde tavukların bazal rasyonun yanı sıra yeşil kaba yem materyallerine erişimini de gerekli görmektedir. Ancak bu erişimin sağlanması durumunda, organik olarak üretilen yumurta tüketici beklentilerine karşılık verebilir. Araştırmalar ülkemiz Organik Tarım Kanuna göre tavuk başına ayrılan 4 m2’lik gezinti alanının bu talepleri karşılamada yeterli olmadığını göstermektedir. Bu durum tavuklara ayrılan gezinti alanının çeşitli yem bitkileri ile rotasyona uygun olarak ekili olmasını sağlayacak şekilde artırılmasını veya gezinti alanına dışarıdan ilave yeşil kaba yem materyallerinin getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece fonksiyonel gıda özelliği olan bir ürün elde etmenin yanı sıra gagalama ve kanibalizmin azalarak hayvan refahının arttığı bir üretim tarzına ulaşılmış olacaktır. Bu derlemede organik yumurta üretiminde başta karotenoidler olmak üzere yağ asitleri gibi kimyasal içeriklerin artırılması ile renk, koku ve tat gibi duyusal özelliklerin iyileştirilme olanaklarına yönelik uygulamalara yer verilmiştir.
Show more [+] Less [-]Türkiye’nin Adana İlinden Toplanan Suillus collinitus (Fr.)’un Uçucu Aroma Kompozisyonunun Belirlenmesi Full text
2018
Fuat Bozok | Ebru Kafkas | Saadet Büyükalaca
Bu çalışmada, Türkiye’nin Adana ili Çukurova Üniversitesi kampüsünden toplanan Suillus collinitus (Fr.)’un aroma bileşenleri Tepe Boşluğu Katı Faz Mikro Ekstraksiyon Gaz Kromatografisi Kütle Spektrofotometresi (Headspace Solid-Phase Gas Chromatography Mass Spectrometry, HS/SPME/GC/MS) tekniği ile ve 40 ve 70°C olmak üzere iki farklı ekstraksiyon sıcaklık uygulamalarının denenmesi ile belirlenmiştir. Aroma çalışmalarından önce, toplanan mantar örnekleri morfotaksonomik karakterizasyonun yanı sıra, ITS rDNA gen bölgesinin dizi analizleri ile moleküler olarak da tanımlanmıştır. Çalışma sonucunda; 1-octen-3-ol, 3-hexen-1-ol, 2-octene, xylene, butylacetate ve benzaldehyde ana bileşenleri, 40 ve 70°C sıcaklıklarda sırasıyla %75,71-%83,14, %5,59-%6,14, %3,64-%3,99, %3,21-3.53, %2,69-%2,96, %2,36-%2,59 oranlarında tespit edilmiştir. Farklı ekstraksiyon sıcaklıkları denemelerinde ise, 40°C’de 19 bileşik belirlenirken, 70°C’de 16 aromatik bileşik tespit edilmiştir.
Show more [+] Less [-]Türkiye Peynir Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırılmalı Analizi Full text
2018
Mustafa Terin | Fahri Yavuz
Peynir, protein ve kalsiyum bakımından zengin bir gıda maddesi olmasının yanı sıra, uluslararası ticarette de önemli bir yere sahiptir. Dünya süt ürünleri ihracatının %40,3’ü peynir ticaretinden oluşmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka yanında Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Avusturalya uluslararası peynir ticaretinde önemli bir paya sahiptir. Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka 2016 yılı itibariyle dünya peynir ticaretinin %54,8’ini ve Avrupa Birliği toplam peynir ihracatının %71,8’ini gerçekleştirmektedir. Türkiye 2016 yılındaki 150 milyon dolar peynir ihracatı ile dünya sıralamasında 25. sırada yer almaktadır. Türkiye süt ürünleri ihracatının %45,0’i peynir ihracatından oluşmaktadır. Türkiye ve AB uluslararası peynir ticaretinde net ihracatçı konumdadır. Çalışmanın amacı, Türkiye peynir sektörünün uluslararası ticaretteki rekabet gücünü belirlemek ve AB ve seçilmiş AB üyesi ülkelerle karşılaştırmaktır. Çalışmanın verileri Uluslararası Ticaret Merkezi veri tabanından (2001-2016) derlenmiştir. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede Balassa (RCA) ve Vollrath (RXA, RTA, RC) indeksleri kullanılmıştır. Çalışmada bu indekslerin yanı sıra uluslararası rekabet gücünün karşılaştırılmasında Ticaret Dengesi İndeksi de kullanılmıştır. Araştırmada, Türkiye’nin ortalama RXA, RTA, RC ve TBI indeks sonuçları sırasıyla 0,44, 0,34, 1,51 ve 0,49 ve AB-28’için bu sonuçlar sırasıyla 2,21, 0,34, 0,17 ve 0,10 olarak hesaplanmıştır. Türkiye uluslararası peynir ticaretinde karşılaştırmalı avantaja sahip olmasına rağmen, AB’nin avantajı, Türkiye’ye göre daha fazladır.
Show more [+] Less [-]Süs Bitkilerinde Ön Soğutma Uygulamalarının Önemi ve Kullanım Olanakları Full text
2018
İlknur Alibaş | Nezihe Köksal
Süs Bitkilerinde Ön Soğutma Uygulamalarının Önemi ve Kullanım Olanakları Full text
2018
İlknur Alibaş | Nezihe Köksal
Kesme çiçek sektöründe, çiçeğin kalite parametrelerinin ve vazo ömrünün uzun süre korunması hem ürünün ekonomik değerini hem de satıla bilirliğini artırmak açısından önem taşımaktadır. Benzer şekilde, hasattan sonra soğanlı süs bitkilerinin toprak altı organlarının soğuklama gereksiniminin giderilmesi amacıyla depolanması aşamasında, ürünün hasat sıcaklığından depolama sıcaklığına hızlı bir şekilde getirilmesi önem arz etmektedir. Ürünün kalitesini artırırken kayıpları en aza indirmek için geçmişten günümüze pek çok yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden biri de ön soğutma yöntemidir. Ön soğutma, ürünün hasat sıcaklığından depolama sıcaklığına hızlı ve etkin bir şekilde düşürülmesi olarak tanımlanmaktadır. Ön soğutma, hem ürünün hasat sonrası soğuk depoya konulması hem de depolama yapılmaksızın doğrudan satışa çıkarılması durumlarında, ürünün dayanım süresini ve kalite parametrelerini artırmak için kullanılabilmektedir. Uygulandığı tarımsal ürünlerin yapısal ve fizyolojik özelliklerine bağlı olarak ön soğutma, havayla, suyla ve vakumla olmak üzere temelde üç ayrı yöntemle yapılabilmektedir. Bu çalışmada, ön soğutma yöntemleri süs bitkilerine uygunlukları bakımından detaylı bir şekilde tartışılmıştır.
Show more [+] Less [-]Caracterización técnica y económica de los agrosistemas de producción en dos resguardos indígenas del Putumayo (Colombia) Full text
2014
Palacios Bucheli, Vandreé Julián(Universidad Nacional de Colombia, , sede Bogotá Facultad de Ciencias Agrarias Departamento de Desarrollo Rural) | Barrientos Fuentes, Juan Carlos(Universidad Nacional de Colombia, , sede Bogotá Facultad de Ciencias Agrarias Departamento de Desarrollo Rural)
The intended outcome of this research is to comparatively assess the farm systems in two indigenous territories of Putumayo (Colombia): San Félix (1° 10' 34.67" N and 76° 55' 04.33" W), and Tamabioy (1° 10' 24.36" N and 76° 56' 55.54" W). Both of these territories are located at an altitude of between 2.000 and 2.150 metres above sea level, and have an average temperature of 15°C. The methods we used to obtain our primary information were a census and interviews. In both the census and interviews, it was neccesary for participants to answer a survey that contained open and closed questions. Through these surveys, we found that 33 out of the 55 families in the Tamabioy indigenous territory, and 54 out of the 70 families in the San Félix indigenous territory, have agrarian activity as their main economic activity for income. For the Tamabioy terroritory, 33 families represents 49.5% of the total population, and in San Félix, 54 families represents 49% of the total population. In both territories, there are three types of agrarian systems: traditional, market, and mix. The traditional system has the home garden as main agrarian system; the market system has the corn/bean relay and dairy as the main systems; finally, the mix is a combination between traditional and market systems. Other economic activities &nin the territories are farm and home services, handicrafts, and agro-businesses. The market of agrarian outputs in the Tamabioy territory is more efficient than the San Félix territory because it's located close to the head municipalities of San Francisco and Sibundoy. Thus, this research will show that the market and mix systems have easily entered the territory and consequently the home gardens have lost importance. | En el estudio se caracterizaron y analizaron de manera comparativa los sistemas de producción agraria en los resguardos San Félix (1° 10' 34.67" N y 76° 55' 04.33" O) y Tamabioy (1° 10' 24.36" N y 76° 56' 55.54" O) del departamento del Putumayo, Colombia, localizados entre los 2.000 y 2.150 m.s.n.m., con una temperatura promedio de 15 °C. La información de fuente primaria preliminar se recopiló directamente en las zonas de estudio mediante la realización de censos en ambos resguardos, seguidos de entrevistas con algunas familias de las fincas-hogar. En ambos casos se utilizó un cuestionario estructurado con preguntas cerradas y abiertas. En el resguardo Tamabioy se encontraron 55 familias y en San Félix 70, de las cuales 33 (49.5 %) y 54 (49 %), respectivamente, derivan sus ingresos de la actividad agropecuaria. En ambos resguardos se hallaron los sistemas agrarios: tradicional, comercial y de transición. El primero es el huerto casero; el segundo lo constituyen el cultivo de maíz en rotación con fríjol, la ganadería y la producción de pasturas; y el tercero la combinación de sistema tradicional más comercial. Otras actividades económicas presentes son los servicios, la artesanía y la agroindustria. La comercialización de los productos agrarios en Tamabioy es más eficiente que en San Félix, debido a la cercanía con las cabeceras municipales, en consecuencia los sistemas comerciales y de transición han entrado con mayor facilidad a la dinámica económica y, por ende, los huertos caseros han perdido importancia.
Show more [+] Less [-]The farm systems in two indigenous territories of Putumayo (Colombia), a technical economic comparative assessment | Caracterización técnica y económica de los agrosistemas de producción en dos resguardos indígenas del Putumayo (Colombia) Full text
2014
Palacios Bucheli, Vandreé Julián | Barrientos Fuentes, Juan Carlos
The intended outcome of this research is to comparatively assess the farm systems in two indigenous territories of Putumayo (Colombia): San Félix (1º 10’ 34.67’’ N and 76º 55’ 04.33’’ W), and Tamabioy (1º 10’ 24.36’’ N and 76º 56’ 55.54’’ W). Both of these territories are located at an altitude of between 2,000 and 2,150 metres above sea level, and have an average temperature of 15ºC. The methods we used to ob-tain our primary information were a census and interviews. In both the census and interviews, it was neccesary for participants to answer a survey that contained open and closed questions. Through these surveys, we found that 33 out of the 55 families in the Tamabioy indigenous territory, and 54 out of the 70 families in the San Félix indigenous territory, have agrarian activity as their main economic activity for income. For the Tamabioy terroritory, 33 families represents 49.5% of the total population, and in San Félix, 54 families represents 49% of the total population. In both territories, there are three types of agrarian systems: traditional, market, and mix. The traditional system has the home garden as main agrarian system; the market system has the corn/bean relay and dairy as the main systems; finally, the mix is a combination between traditional and market systems. Other economic activities in the territo-ries are farm and home services, handicrafts, and agro-businesses. The market of agrarian outputs in the Tamabioy territory is more efficient than the San Félix territory because it's located close to the head municipalities of San Francisco and Sibundoy. Thus, this research will show that the market and mix systems have easily entered the territory and consequently the home gardens have lost importance. | En el estudio se caracterizaron y analizaron de manera comparativa los sistemas de producción agraria en los resguardos San Félix (1º 10’ 34.67’’ N y 76º 55’ 04.33’’ O) y Tamabioy (1º 10’ 24.36’’ N y 76º 56’ 55.54’’ O) del Departamento del Putumayo, Colombia, localizados entre los 2000 y 2150 m.s.n.m., con una temperatura promedio de 15 ºC. La información de fuente primaria preliminar se recopiló directamente en las zonas de estudio mediante la realización de censos en ambos resguardos seguidos de entrevistas con algunas familias de las fincas-hogar. En ambos casos se utilizó un cuestionario estructurado con preguntas cerradas y abiertas. En el resguardo Tamabioy se encontraron 55 familias y en San Félix 70, de las cuales 33 (49.5 %) y 54 (49 %), respectivamente, derivan sus ingresos de la actividad agropecuaria. En ambos resguardos se hallaron los sistemas agrarios: tradicional, comercial y de transición. El primero es el huerto casero; el segundo lo constituyen el cultivo de maíz en rotación con fríjol, la ganadería y la producción de pasturas; y el tercero la combinación de sistemas tradicional más comercial. Otras actividades económicas presentes son los servicios, la artesanía y la agroindustria. La comercialización de los productos agrarios en Tamabioy es más eficiente que en San Félix, debido a la cercanía con las cabeceras municipales, en consecuencia los sistemas comerciales y de transición han entrado con mayor facilidad a la dinámica económica y por ende, los huertos caseros han perdido importancia.
Show more [+] Less [-]Effects of Essential Oils for Broiler Chicks with Delayed Feeding after Hatching 2. Morphological Development of Small Intestine Full text
2018
Senay Sarıca | Menderes Suicmez | Muzaffer Corduk
The study investigated the effects of oregano- or red pepper-essential oil at delayed feeding (0, 24 and 48 h post-hatching) on performance and morphological development of small intestine segments. Female broilers were fed one of 3 rations including a control ration with no essential oil (CONT), the rations added with either oregano essential oil (OEO) or red pepper essential oil (RPEO) at 250 mg/kg to CONT. A total of 18 chicks from each treatment were used to measure the morphological parameters of the small intestine segments on the 14th day. Prolongation of accessing time to ration significantly decreased the body weights of broilers at 3rd, 7th and 14th d, feed intake (FI) from 4 to 7 d and improved feed conversion ratio (FCR) of broilers at the period of 4-7 d. Access to ration for 48 h post-hatching significantly decreased the body weight gains at the period of 4-7 and 7-14 d, FI from 7 to 14 d and improved FCR of broilers at the period of 7-14 d. OEO250 ration significantly increased villus height (VH) and villus surface area (VSA) of jejunum (J) and ileum (I) of broilers fed immediately and the IVH and IVSA of broiler accessed to ration for 48 h post-hatching. VH of duodenum (D), IVH and IVSA of broilers fed for 24 h post-hatching were significantly increased by RPEO250 ration. OEO250 and RPEO250 rations significantly reduced crypt depth (CD) of D and J of broiler accessed to ration for immediate and DCD of broiler fed for 24 h post-hatching. OEO250 and RPEO250 rations significantly increased IVH and IVSA and reduced DCD, JCD and ICD of broilers. In conclusion, OEO250 and RPEO250 rations affected positively VH and VSA of I and reduced CDs of small intestine segments of broilers accessed to ration at different times.
Show more [+] Less [-]Türkiye Su Ürünleri Dış Ticaret Eğilimleri Full text
2018
Serpil Yılmaz | Mustafa Tunca Olguner | İbrahim Yılmaz
Türkiye’nin toplam su ürünleri üretimi son yıllarda az da olsa giderek azalmaktadır. Bu azalış avcılıktan kaynaklanmaktadır. Avcılığın tersine yetiştiricilik üretimi ise giderek hızla artmaktadır. Toplam su ürünleri üretiminin yaklaşık 1/5’i ihracata konu olurken, su ürünleri dış ticaret hacmi, miktar ve değer olarak giderek hızla artmaktadır. Tarımdaki gelişimin aksine, su ürünleri dış ticaret dengesi, ihracattaki hızlı artışa paralel olarak giderek artan bir şekilde fazla vermektedir. Bu miktar 2016 yılında yaklaşık 610 milyon $’a ulaşmıştır. Su ürünleri ihracatının kaynağını büyük ölçüde yetiştiricilik oluşturmaktadır. İhracat değeri içerisinde levrek (%24), çipura (%21) ve alabalık (%13) başta gelen türlerdir. İhracat pazarları arasında, %65’lik payı ile AB ülkeleri başta gelirken, AB’ni %6,6 ile Japonya, %5,9 ile Rusya, %3,9 ile Lübnan, %3,5 ile ABD izlemektedir. Türkiye’nin su ürünleri dış pazarlamasındaki en büyük sorunu; uluslararası normlara uygun satış ve işlemedeki eksikliklerdir. Nitekim ihracatın yaklaşık %55’ini taze ya da soğutulmuş balıklar oluştururken, %25’ini balık filetoları ve %9’unu dondurulmuş şeklindeki işlenmiş balıkların oluşturduğu gözlenmektedir. Öte yandan, özellikle son yıllarda yetiştiricilikte yem fiyatlarından dolayı yaşanan olumsuzluklar avcılık stoklarını, dolayısıyla dış ticareti de etkilemektedir. Nitekim toplam üretim içinde %49’luk paya sahip olan hamsilerin yaklaşık yarısı, çaça balıklarının ise neredeyse tamamı balık unu ve yağı için kullanıldığından herbivor ve omnivor türlerin yetiştiriciliği gündeme gelmektedir. Bu çalışmada daha çok istatistiksel kaynaklardan sağlanan ikincil veriler ve bu konuda yapılmış çalışma sonuçlarından yararlanılmıştır. Bu çerçevede su ürünleri üretim ve dış ticaretindeki gelişmeler değerlendirilerek, su ürünleri dış ticaretinde karşılaşılan sorunlar ile bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinin tartışılması amaçlanmıştır.
Show more [+] Less [-]Etlik Piliç ve Ebeveynlerinin Gelişimi Full text
2018
Ahmet Uçar | Mesut Türkoğlu | Musa Sarıca
Et tipi tavukların seleksiyonu öncelikle büyüme hızına ve vücut kompozisyonunun geliştirilmesine odaklanmıştır. Büyüme ve üreme ile ilgili özellikler arasındaki negatif ilişki ıslah ve yetiştiricilik uygulamalarını zorlaştırmaktadır. Tavuk ıslahıyla ilgili çalışmalar yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe dayanıyor olmasına karşın üretimdeki verim artışları son 75 yıllık dönemde sağlanabilmiştir. Damızlık hayvanlar seçilirken; iskelet yapısı, vücut konformasyonu ve kondisyonu, morbidite vb. fenotipik özellikler dikkate alınmaktadır. Yıllar içinde etlik ebeveyn düzeyinde kuluçkalık yumurta sayısı, yumurta ağırlığı ve kuluçka randımanı açısından ilerleme kaydedilmiştir. Et tipi tavuklar için, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde kesim yaşına kadar günlük canlı ağırlık artışı ortalama 8 g ve yemden yararlanma oranı 5,0 iken 21. yüzyılın başında bu özellikler için sırasıyla 66 g ve 1,7 değerlerine ulaşmıştır. Etlik piliç üretiminde kullanılan genotiplerin canlı ağırlığındaki ve yemden yararlanma oranındaki iyileşmede etkili asıl faktör genetik çalışmalardır. Bu gelişmelerin yanında, etlik piliçlerin bağışıklık sistemi, iskelet sistemi bozuklukları, yaşama gücü ve damızlıklardaki üreme ile ilgili bazı olumsuzluklar ortaya çıkan sorunlardır.
Show more [+] Less [-]The Effects of Age and Number of Grafted Larvae on Some Physical Characteristics of Queen Bees and Acceptance Rate of Queen Bee Cell Full text
2018
Samet Okuyan | Ethem Akyol
This study was carried out to determine the effects of age and number of grafted larvae on acceptance rates, body weight, body length, head width and length, thorax width and length, and wing width and length of queen bees. One breeding and eleven starter hives were used for rearing queen bees. Totally, 495 one, two, and three-day-old larvae were grafted into starter hives comprising 30, 45, and 60 and 414 larvae were accepted; thus, generally, the acceptance rate was calculated as 83%. The best acceptance rate was calculated in three-day-old larvae group as 85.15%. There were found a statistically significant effect of the number of grafted larvae on body length and head width of queen. However, there were any effects on weight, head length, thorax width, thorax length, wing width, wing length, and acceptance rate of larvae. Age of grafted larvae did not have a statistically significant effect on head width, head length, wing width and acceptance rate of larvae. On the other hand, age of grafted larvae had a statistically significant effect on queen weight, body length, thorax width and length, and wing length of queen. If bee breeders wish to improve their stock, they should graft one-day-old larvae for rearing better queen bees.
Show more [+] Less [-]Effects of Egg Shell Temperature and Incubator Ventilation Programme on Incubation Results of Broiler Breeders Full text
2018
Nezih Okur | Sabri Arda Eratalar | Hasan Eleroğlu
The impacts of egg weight (EW), egg shell temperature (EST), egg position in the incubator (EP) and incubator ventilation program (IVP) on embryonic mortality (EM) and hatchability of fertile eggs (HFE) of broiler breeders were investigated in this study. EW was determined total 1920 hatching eggs which were obtained from middle aged (31 weeks) Ross 308 broiler breeders. These eggs were classified according to weight as heavy (65.52±0.08g), medium (61.47±0.04g) and light (57.56±0.08g) then were randomly set in trolleys of four identical incubators sorted as near the heather side – door side, humidifier side – opposite side and top – middle – bottom. In two incubators 37.78°C (100.0°F) EST and 38.06°C (100.5°F) EST were provided in the other two. Similarly, two machines were operated on classic IVP system and the other two were operated on new IVP system organised specially for this project during first 10 days of incubation. At the end of the hatching period, data including EM and HFE data were examined in eggs with different EST, EW and EP. It was found that EW and EST were affected to EM and HFE. Lower last stage + pipped but unhatched embryo rates and accordingly higher HFE were determined in eggs with 37.78°C (100.0°F) EST and light. However, differences between IVP and EP data were not significant.
Show more [+] Less [-]