Refine search
Results 51-60 of 349
Organik Olarak Üretilen Yumurtaların Bazı Besinsel ve Duyusal Özelliklerinin İyileştirilme Olanakları Full text
2018
Musa Karaalp | Hacer Kaya | Vecihi Aksakal
Organik olarak üretilen tavuk yumurtasının daha fazla besleyicilik ve duyusal özelliklere sahip olmasının yanı sıra sağlığa zararlı herhangi bir madde içermemesi, tüketicinin öncelikli beklentilerindendir. Araştırmalar, beklenenin aksine; kafes yumurtaları ile organik yumurtaların kuru madde, lipit ve yağ asitleri arasında önemli bir farklılık bulunmadığını göstermektedir. Organik yumurtanın kafes yumurtasına göre yaklaşık iki kat fiyata satılmasının sadece psikolojik ve etik motivasyon taşıdığı bildirilmektedir. Avrupa Birliği Konseyi organik yumurta üretiminde tavukların bazal rasyonun yanı sıra yeşil kaba yem materyallerine erişimini de gerekli görmektedir. Ancak bu erişimin sağlanması durumunda, organik olarak üretilen yumurta tüketici beklentilerine karşılık verebilir. Araştırmalar ülkemiz Organik Tarım Kanuna göre tavuk başına ayrılan 4 m2’lik gezinti alanının bu talepleri karşılamada yeterli olmadığını göstermektedir. Bu durum tavuklara ayrılan gezinti alanının çeşitli yem bitkileri ile rotasyona uygun olarak ekili olmasını sağlayacak şekilde artırılmasını veya gezinti alanına dışarıdan ilave yeşil kaba yem materyallerinin getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece fonksiyonel gıda özelliği olan bir ürün elde etmenin yanı sıra gagalama ve kanibalizmin azalarak hayvan refahının arttığı bir üretim tarzına ulaşılmış olacaktır. Bu derlemede organik yumurta üretiminde başta karotenoidler olmak üzere yağ asitleri gibi kimyasal içeriklerin artırılması ile renk, koku ve tat gibi duyusal özelliklerin iyileştirilme olanaklarına yönelik uygulamalara yer verilmiştir.
Show more [+] Less [-]Yaz Koşullarında Gece-Gündüz Yemlemesi ve Aydınlatmanın Etlik Piliçlerin Performansı Üzerine Etkileri Full text
2018
Mesut Karaman | Mehmet Öcal
Yaz koşullarında etlik piliçlerde gece-gündüz yemlemesi ve aydınlatmanın performans üzerine etkileri toplam 1104 adet ticari etlik civciv kullanılarak araştırılmıştır. Denemenin ikinci haftasında, etlik piliçler erkek-dişi ayrı olmak üzere 2 × 6 tekerrürlü olmak üzere deneme bölmelerine yerleştirilmişlerdir. Denemede, kontrol grubuna (1. grup) sürekli aydınlatma ve serbest yemleme yapılmıştır. 2. gruba sürekli aydınlatma uygulanmış ve son üç hafta 10:00 ile 16:00 saatleri arasında aç bırakılmıştır. 3. gruba ise sürekli aydınlatma yapılmış ve deneme süresince gündüz 10:00 ile 16:00 saatleri arasında aç bırakılmıştır. 4. gruba günışığı dışında sürekli aydınlatma yapılmış ve gece 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. 5. gruba sürekli aydınlatma uygulanmış ve son üç hafta gece 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. 6. gruba ise gündüz yem verilmiş, gece ise karartma yapılarak 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. Deneme sonunda her iki cinsiyette de muameleler arasında canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı bakımından farklılık istatistikî olarak önemsiz bulunmuştur. Sıcak-soğuk karkas ağırlığına erkek-dişi etlik piliçlerde muamelelerin etkisi önemli olup, erkeklerde 3. ve 6. muamele grupları, dişilerde ise 6. muamele grubu daha yüksek bulunmuştur. Erkek etlik piliçlerde karkas randımanına muamelenin etkisi önemli bulunmuş, 4. ve 6. muamele gruplarının en yüksek değere sahip olduğu saptanmıştır. Dişi etlik piliçlerde ise karkas randımanı bakımından muameleler arasında farklılık bulunmamış. Muamelelerin ölüm oranlarına olan etkisi de önemsiz bulunmuştur. Yaz koşullarında serbest yemleme ve sürekli aydınlatma uygulaması piliçlerin performansını olumsuz etkilerken, kısıtlı yemleme ve aydınlatma ise hayvanların verim kayıplarını göreceli olarak azaltmıştır.
Show more [+] Less [-]Effect of Biochar and Nitrogen Applications on Growth of Corn (Zea mays L.) Plants Full text
2018
Ardalan Jalal Majeed | Hüseyin Dikici | Ömer Faruk Demir
The objective of the study was to determine the effect of three different biochars (Pin, Poplar, and Oak biochars), four different biochar doses (0, 1, 2, and 4%), and four different nitrogen rates (0, 70, 140, and 210 mg kg-1) on soil fertility, growth, and nutrient uptake of corn plants. The experiment was conducted in a greenhouse, and corn (Zea mays L.) was used as the test plant. The biochar types, biochar doses, and nitrogen rates significantly affected many soil and plant parameters. The highest leaf dry matter yield was obtained with a combination of the poplar biochar, 4% biochar dose, and 140 mg kg-1 N application.
Show more [+] Less [-]Süs Bitkilerinde Ön Soğutma Uygulamalarının Önemi ve Kullanım Olanakları Full text
2018
İlknur Alibaş | Nezihe Köksal
Kesme çiçek sektöründe, çiçeğin kalite parametrelerinin ve vazo ömrünün uzun süre korunması hem ürünün ekonomik değerini hem de satıla bilirliğini artırmak açısından önem taşımaktadır. Benzer şekilde, hasattan sonra soğanlı süs bitkilerinin toprak altı organlarının soğuklama gereksiniminin giderilmesi amacıyla depolanması aşamasında, ürünün hasat sıcaklığından depolama sıcaklığına hızlı bir şekilde getirilmesi önem arz etmektedir. Ürünün kalitesini artırırken kayıpları en aza indirmek için geçmişten günümüze pek çok yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemlerden biri de ön soğutma yöntemidir. Ön soğutma, ürünün hasat sıcaklığından depolama sıcaklığına hızlı ve etkin bir şekilde düşürülmesi olarak tanımlanmaktadır. Ön soğutma, hem ürünün hasat sonrası soğuk depoya konulması hem de depolama yapılmaksızın doğrudan satışa çıkarılması durumlarında, ürünün dayanım süresini ve kalite parametrelerini artırmak için kullanılabilmektedir. Uygulandığı tarımsal ürünlerin yapısal ve fizyolojik özelliklerine bağlı olarak ön soğutma, havayla, suyla ve vakumla olmak üzere temelde üç ayrı yöntemle yapılabilmektedir. Bu çalışmada, ön soğutma yöntemleri süs bitkilerine uygunlukları bakımından detaylı bir şekilde tartışılmıştır.
Show more [+] Less [-]Türkiye’de Üretilen Mısırın Ekonomik Gelişim Seyri Full text
2018
Zeki Bayramoğlu | Merve Bozdemir
Bu çalışmada dünyada ve Türkiye’de önemli bir gıda ve endüstriyel hammadde kaynağı olan mısırın ekonomik gelişim seyrinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ikincil verilerden derlenen mısırın yetiştirildiği alanı, üretim miktarı, verimliliği, üretim- tüketim dengesi, ithalat-ihracat değerleri, yurtiçi ve yurtdışı fiyatları incelenmiştir. Dünyadaki başlıca mısır üreten ülkeler ile Türkiye’de mısırın gelişim seyri iç ve dış piyasa açısından değerlendirilmiştir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yıllar itibariyle mısırın verimliliği ve üretim alanları artmış, buna bağlı olarak da hem üretim miktarı hem tüketim miktarında artış olduğu görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) mısır üretimi ve tüketiminde ilk sırada yer alırken, mısır en çok hayvansal üretimde yem olarak kullanmıştır. İthalat ve ihracat değerleri incelendiğinde ABD iç tüketimini karşılama açısından başarı göstermiş ve iç tüketimini karşılamanın yanı sıra mısırın ihracatında da önemli rol almıştır. Türkiye’de ise 2016/17 üretim yılı içerisinde mısırın yeterlilik derecesi %87,80 olarak belirlenmiş ve yıllar itibariyle yeterlilik oranının arttığı belirlenmiştir. Dünyadaki nüfus artışına bağlı olarak gıda talebinde oluşacak artışlar, alternatif enerji kaynağı arayışları ve mısırın kullanım alanının genişlemesine bağlı olarak gelecek yıllarda mısıra olan talebin artmaya devam etmesi ve dolayısıyla yaratılan ekonomik değerinde artması beklenmektedir.
Show more [+] Less [-]Van Gölü Havzası Fasulye Genotipleri (Phaseolus vulgaris L.) Arasındaki Genetik Çeşitliliğin Fenotipik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi Full text
2018
Aytekin Ekincialp | Suat Şensoy
Van Gölü havzasının değişik yörelerinden toplanmış olan 95 fasulye genotipinin genetik akrabalık ilişkileri hem fenotipik hem de moleküler yöntemlerle incelenmiştir. Fenotipik yöntemde, 71 adet morfolojik özellik incelenmiş ve bunlar arasında yüksek korelasyon gösterenler değerlendirme dışı bırakılarak fasulye genotiplerine ait 61 adet ölçüm veya gözlemden yararlanılmış; moleküler yöntemde ise 28 primerden elde edilen 219 adet polimorfik ISSR belirteci ve 10 primerden elde edilen 76 adet polimorfik RAPD belirteci kullanılmıştır. Fasulye genotipleri arasındaki genetik akrabalık dereceleri, fenotipik ve moleküler veriler kullanılarak elde edilen değişik matrislerden (Öklid ve Jaccard katsayı matrisleri) dendrogram oluşturularak incelenmiştir. Fenotipik olarak incelenen genotiplerin %69,5’inin Güney Amerika (Andean) ve %30,5’inin Orta Amerika (Mesoamerican) orijinli olduğu ve genotipler arasında yüksek genetik çeşitliliğin olduğu saptanmıştır. Fenotipik ve moleküler verilerin birlikte incelenmesi sonucunda, Güney Amerika ve Orta Amerika orijinli genotiplerin; bodur ve sırık genotiplerin; beyaz, diğer tek renkli ve çok renkli tohumlara sahip genotiplerin ayrı kümelenmelerde yer aldıkları gözlenmiştir.
Show more [+] Less [-]Ayçiçeğinde Tuz Zararı Üzerine Bor Uygulamalarının Etkisinin Belirlenmesi Full text
2018
Ayfer Torun | Ebru Duymuş | Halil Erdem | İnci Tolay | Şahin Cenkseven | Kemal Yalçın Gülüt | Bülent Torun
Tuzluluk, bitki yetiştiriciliğini kısıtlayan, dünyada ve Türkiye’de özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde görülen, bitkisel verimi sınırlandıran ve geniş alanların tarım dışı kalmasına neden olan ciddi bir tarımsal problemdir. Dünyanın farklı bölgelerinde bitki yetiştiriciliğinde ortaya çıkan bor (B) noksanlığı ülkemizde de önemli bir beslenme problemidir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda, B noksanlığı altında tuz stresinin yol açtığı zararın arttığı bildirilmiştir. Türkiye'nin en önemli yemeklik yağ bitkilerinden biri olan ayçiçeğinin B noksanlığına en duyarlı bitkilerden biri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada ayçiçeğinde tuz zararının etkisinin azaltılması üzerine B uygulamasının etkisinin belirlenmesi amacıyla su kültüründe tuzlu ve tuzsuz koşullarda artan oranlarda B uygulaması altında iki ayçiçeği genotipi denenmiştir. Denemede bitkilerin kök ve yeşil aksam kuru madde verimi, B konsantrasyonu ve K/Na ve Ca/Na oranları belirlenmiştir. Denemeden elde edilen sonuçlara göre, kontrol uygulamasına göre tuz ilavesinin yeşil aksam kuru madde verimini azalttığı, buna karşılık B uygulamalarının ise kontrol uygulamasına göre kuru madde verimini görülmüştür. Bitkinin tuz zararını gidermede B’un belirgin bir rolünün olmadığı ve tuzlu koşullarda bitkinin B alım düzeyinin arttığı belirlenmiştir. Bu sonuçlara ilave olarak B noksanlığına ve tuz toksisitesine karşı dayanıklılıkta ayçiçeği genotipleri arasında farklılıkların olduğu gözlemlenmiştir.
Show more [+] Less [-]Ekmeklik ve Makarnalık Buğdaylara Uygulanan Çinko Dozlarının Kadmiyum Alımına Etkisi Full text
2018
Faruk Özkutlu | Halil Erdem
Bu çalışmanın amacı, yüksek Cd konsantrasyonuna sahip toprağa çinko (Zn) uygulamaları ile ekmeklik ve makarnalık buğdayın Cd alımına olan etkisini araştırmaktır. Çalışma sera koşullarında Zn noksanlığına sahip kireç içeriği yüksek bir toprakta tesadüf blokları deneme desenine göre dört tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiştir. Denemede Cd uygulamaları 0 (Cd 0) ve 10 (Cd10) mg kg-1 Cd dozlarında uygulanmıştır. Çinko uygulamaları ise topraktan 0 (Zn 0) ve 10 (Zn 10) mg kg-1 Zn ile toprak + yapraktan (Zn10+3Y; Zn10+8Y) olacak şekilde yapılmıştır. Yapraktan Zn uygulamalarına sapa kalkma döneminde başlanmış ve haftada 1 defa olmak üzere 3 ve 8 defa yapraktan %0,1 dozunda ZnSO4.7H2O uygulaması yapılmıştır. Bitkiler tane olgunluk döneminde hasat edilmiş ve tanelerde Zn ve Cd konsantrasyonları belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlardan topraktan ve toprak+yapraktan Zn uygulamaları ile ekmeklik ve makarnalık buğdayların tane Zn konsantrasyonlarında önemli artışların olduğu görülmüştür. Toprağa Cd uygulaması ile Karacadağ çeşidine göre Harran-95 çeşidinin tanesinde daha fazla Cd birikimi olduğu görülmüştür. Karacadağ çeşidinin kontrol koşullarında 31 μg kg-1 olan Cd konsantrasyonu, Cd 10 koşullarında 3.616 μg kg-1’e, Harran çeşidinin ise 70 μg kg-1 tane Cd konsantrasyonu Cd10 koşullarında 8.434 μg kg-1’e yükseldiği görülmüştür. Bununla birlikte, toprak, toprak + yapraktan Zn uygulamaları, makarnalık buğday çeşitlerinin tane Cd konsantrasyonlarını önemli ölçüde azaltmıştır. Haran-95 çeşidinin Cd 10 koşullarında 8.434 μg kg-1 olan tane Cd konsantrasyonu, Zn10 koşullarında 6.464 μg kg-1’a, Zn10+3Y koşullarında 7.932 μg kg-1’a, Zn10+8Y koşullarında ise 6.745 μg kg-1’a düşmüştür. Sonuçlardan makarnalık buğday çeşidinin ekmeklik buğday çeşidine göre topraktan daha fazla Cd aldığı görülmüştür. Bunun yanında topraktan ve yapraktan Zn uygulamaları ile makarnalık buğday çeşidinin Cd alımında daha fazla azalma olduğu görülmüştür.
Show more [+] Less [-]Characterization of Probiotic Properties of Lactic Acid Bacteria Isolated from Yoghurt Available in Bangladesh Full text
2018
Mohammad Shaokat Ali | Shamima Ahmed | Md. Forhad Uddin | Abdul Matin | Mohammad Sharif Uddin | Nilufa Yeasmin
Yoghurt is the common fermented dairy product consumed worldwide and it is considered a potential source of probiotic bacteria (Lactobacilli and Lactococci). To assess the in-vitro probiotic properties of lactic acid bacteria, Lactococcus lactis subsp. lactis, Lactobacillus delbrueckii and Lactobacillus plantarum species isolated from yoghurt sold in different local markets of Chittagong region in Bangladesh were examined by morphological characteristics and biochemical tests. In the preliminary test, all isolates were grown well at acidic pH (pH 3-5) while the optimum growth temperature was 37°C and better growth was observed in the presence of 1-8% NaCl concentrations. In addition, the selected isolates were able to survive up to 3% bile salt concentrations while the best tolerance was at 1% bile salt. The strains successfully inhibited the growth of common pathogenic bacteria likely Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Salmonella Paratyphi, Staphylococcus aureus and Bacillus subtilis examined by in vitro growth inhibition test. Most of the isolated strains exhibited resistance pattern against ten commonly used antibiotics in foodborne illness in the country. However, the strains in yoghurt sold at Chittagong city have ideal probiotic characteristics and this fermented dairy product could be a potential source of human probiotic bacteria.
Show more [+] Less [-]Kaliteli ve Dengeli Beslenme Açısından Kanatlı Üretiminin Etkinliği Full text
2018
Ahmet Uçar | Mesut Türkoğlu
Dünya’da gıda eşit dağılmamaktadır. Gelişmiş ülkelerin sağlıkla ilgili sorunu obezite iken, diğer ülkeler açlık ve buna bağlı hastalıklarla karşı karşıyadır. Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 1/3 oranında artacağının bekleniyor olması hayvansal protein üretiminin de artırılmasını zorunlu kılıyor olacaktır. Türkiye’de kişi başına toplam et tüketimi 35 kg, kanatlı eti ise 22 kg’ı aşmıştır ve yumurta tüketimi 200 adet iken yaklaşık 230 lt süt tüketimi bildirilmektedir. Günlük hayvansal protein tüketimimiz 35 g civarındadır ve iletişim çağına ayak uydurabilmek bakımından 45-50 g seviyesine çıkarılması önerilmektedir. Dünyada en yüksek artış kanatlı et sektöründe ve bunu takiben yumurta tavukçuluğu sektöründe görülmektedir, bu artış ülkemiz için dünya ortalaması üzerinde iken kırmızı et üretiminde dünya ortalamasının gerisinde kalınmıştır. Görsel, yazılı ve sosyal medyada bilimsel dayanağı olmayan haberlerin oluşturduğu bilgi kirliliği tüketicilerin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olmaktadır. Özellikle gençler başta olmak üzere tüm bireyler, biyolojik değeri yüksek olan yumurta, süt ve et ürünlerini doğal ihtiyaçları düzeyinde tüketebilmelidir. Organik ve free-range sistemlerden elde edilen ürünlere talep eden tüketiciler rahatlıkla ulaşabilmelidir. Ancak hangi sistemde üretilmiş olursa olsun, ürünlerin güvenilir kaynaklardan geldiğinden, üretim tarihi ve sağlıklı bir şekilde elde edildiğinden emin olunmalıdır. Bu derlemede, zihin ve beden gücü yüksek nesiller yetiştirilmesi bakımından son derece önemli olan hayvansal protein kaynaklarından yeterince faydalanılması için artan insan nüfusunu beslemede kanatlı üretiminin etkinliğinden bahsedilmektedir.
Show more [+] Less [-]