Refinar búsqueda
Resultados 251-260 de 344
Yield and Some Quality Properties of Binary Alfalfa-Grass Mixtures in Different Mixture Ratios
2021
Osman Yüksel | Cahit Balabanlı
The aim of this investigation was to determine appropriate perennial grasses and their most suitable mixture ratios, which can be grown with alfalfa in binary mixtures. The research was conducted during 2009-2011 in Isparta (37.50 °N, 30.32 °E), located in the Western Mediterranean climate conditions. In the study, alfalfa was planted as a binary mixture with perennial ryegrass (Lolium perenne L.), orchardgrass (Dactylis glomerata L.), meadow fescue (Festuca pratensis Huds.), and smooth bromegrass (Bromus inermis Leyss.) in a randomized block design with three replications. Sowing ratios of alfalfa in the mixtures varied 20, 30, and 40%, and grass species ratios were 80, 70, and 60%. In the study, significant differences were found among the applications regarding hay yield, crude protein content, crude protein yield, NDF, ADF, land equivalent ratio (LER), and grass ratio in the hay (GR). The highest hay yield was obtained from alfalfa + orchardgrass and alfalfa + smooth bromegrass binary mixtures (25.98 and 25.78 t ha-1, respectively). Alfalfa + perennial ryegrass and alfalfa + meadow fescue mixtures gave the highest crude protein contents as 14.93 and 14.80%, respectively. The highest LER values were observed on perennial ryegrass and smooth bromegrass binary mixtures, and the highest grass ratios were determined in orchardgrass and smooth bromegrass mixtures made with alfalfa. Increasing the alfalfa sowing ratio in the mixtures positively affected all quality characteristics such as crude protein, NDF, and ADF. It was concluded that orchardgrass and smooth bromegrass binary mixtures with alfalfa produced high yield and quality hay and that the mixture should contain 40% alfalfa and 60% grass.
Mostrar más [+] Menos [-]Age-Related Changes in the Gross Morphology and Morphometry of the Testis and Epididymis of the African Greater Cane Rat (Thryonomys swinderianus)
2021
Jamiu Oyewole Omirinde | Samuel Gbadebo Olukole | Bankole Olusiji Oke
This study evaluated age-related changes in the gross morphology and morphometry of the testis and epididymis of the African Greater Cane Rat (AGCR). Twenty pathogen-free cane rats used for this study were randomly divided into 4 groups; Group I - prepubertal (≤4 months), Group II - pubertal (>4≤12 months), Group III - adult (>12≤30 months), and Group IV - aged (>30 months) of 5 animals each. On day 8th of acclimatization, testis and epididymis were harvested from sedated cane rat, described grossly and standard morphometric parameters (length, width, circumference, weight, and relative weight) determined. Gross morphological observations in the testes of all the different age categories showed similar characteristically cream to milky-white coloration and ellipsoidal shape. The epididymis in the different AGCR group uniquely presents the same inverted S-shaped outline, loose attachment to the testis, and less distinct division into caput, corpus, and cauda segments. Testicular and epididymal morphometric parameters were significantly reduced in the prepubertal cane rat relative to other groups. The parameters consistently displayed an age-dependent increment with the advancing age of the animal. In conclusion, this study has shown that both testicular and epididymal gross morphometrics increase with age advancement and perhaps might be linked to the varying functional reproductive status of the different age groups of the African greater cane rat.
Mostrar más [+] Menos [-]Effect of Nitrogen Fertilizer Applications on Nitrogen Remobilization and Grain Yield in Soybean (Glycine max [L] Merril) in the Savelugu-Nanton Municipality in Northern Region of Ghana
2021
John Bokaligidi Lambon | Joseph Sarkodie- Addo | James Mantent Kombiok
Two experiments were conducted in the Savelugu-Nanton Municipality of the Northern Region of Ghana in 2012 and 2013 to assess the effect of N fertilizer on growth, N remobilization and grain yield of three local varieties of soybean (Glycine max [L] Merill). The experiments were a 3 x 4 factorial laid in Randomized Complete Block Design (RCBD) with four replications. Factor A was soybean varieties (Jenguma, Quarshie, Ahotor); Factor B was 0, 15, 30 and 45 kg N ha-1. The experimental fields were planted manually on the flat by drilling and later thinned to 2 plants hill-1 at 0.50 m × 0.10 m with a population of about 400 000 plants ha-1. Growth and yield parameters measured were plant height, nodule number plant-1, nodule dry weight plant-1, percent nodule effectiveness, number of pods plant-1, number of seeds pod-1, 100 seed weight, harvest index and grain yield. The results showed that the control recorded lower figures in all growth parameters. Nitrogen remobilization was also observed in all plots, which indicate that soybean needs greater levels of N during grain filling. Again, N remobilization and soybean yield were highest in the 45 kg N ha-1 treatment compared to the other treatments. However, considering the overall yields, farmers in the study area should be advised to adopt starter N fertilization of soybean for higher yields as the soils are highly degraded in soil fertility.
Mostrar más [+] Menos [-]Kelkit Çayı (Tokat) Epilitik Diyatomeleri
2021
Metin Çağlar
Bu çalışmada, Kelkit Çayı (Tokat) epilitik diyatomelerin aylık değişimi, yerleşim yeri altı ve tarım alanları altından seçilen iki istasyondan Mart-Aralık 2018 tarihleri arasında aylık periyotlarda alınan taş örneklerinde incelenmiştir. Çalışma süresince epilitik diyatomelere ait toplam 18 takson kaydedilmiştir. En fazla taksonla temsil edilen diyatome cinsleri Cymbella (3 takson) ve Nitzschia (3 takson) olurken, her iki istasyonda tüm aylarda kaydedilen diyatomeler arasındaki en yüksek nispi yoğunluklar ise Ulnaria ulna türüne ait olmuştur. İstasyonlardaki diyatomeler arasında Sorensen Benzerlik İndeksi ise %56,41 olarak bulunmuştur. Ayrıca istasyonlardan alınan su örneklerinde sıcaklık ve çözünmüş oksijen ölçümleri yapılmıştır. Ölçülen bu değişkenlerin epilitondaki diyatome gelişimini olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Epilitik florada tespit edilen diyatome türlerin nispi yoğunlukları belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre en düşük nispi yoğunluk 1. İstasyonda 4,76 olarak Mart ayında (Cymbella affinis ), 2. İstasyonda ise 2,83 olarak yine Mart ayında (Lindavia glomerata) kaydedilmiştir. En yüksek nispi yoğunluk değerleri dikkate alındığında ise 1. İstasyonda Navicula radiosa ve Ulnaria ulna türünde Aralık ayında (13,56), 2. İstasyonda ise Ulnaria ulna türünde Mart ayında (9,43) belirlenmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Yonca Silajlarında Atık Reçel Karışımı İlavesinin Silaj Fermantasyonu ve İn Vitro Sindirilebilirlik Üzerine Etkileri
2021
Sibel Soycan Önenç | Damla Yayla
Bu araştırma, atık reçel karışımı ilavesinin yonca silajlarının fermantasyonu ve in vitro sindirilebilirlik üzerine etkilerini belirlemek amacıyla planlanmıştır. Yonca, ekim ayında çiçeklenme başlangıcında hasat edilerek soldurulmuştur. Atık reçel karışımı önce bir süzgeç yardımıyla katı ve sıvı olarak iki kısıma ayrılmıştır. Kontrol grubuna, 20 ml saf su ilavesi yapılmıştır. Sıvı kısım; Reçel-I silajı (RI), 50 mg sıvı reçel+20 ml saf su /kg yonca; Reçel-II silajı (RII), 100 mg sıvı reçel+20 ml saf su /kg yonca olacak şekilde ilave edilmiştir. Katı kısım ise; Reçel Parçacık-I silajı (RPI), 30 mg reçel parçacıkları +30 ml saf su /kg yonca; Reçel Parçacık-II silajı (RPII), 60 mg reçel parçacıkları +60 ml saf su /kg yonca olacak şekilde hazırlanmıştır. Silajlar, kapalı bir depoda 60 gün süresince fermantasyona bırakılmıştır. Reçel ve reçel parçacıkları ilave edilmesi yonca silajının pH ve nötral deterjanda çözünmeyen lif (NDF) içeriklerini düşürmüştür. Araştırmada, en yüksek laktik asit (LA) içeriği RII grubunda kuru madde (KM) de 100,28 g/kg olarak belirlenirken en düşük ise kontrol grubunda 23.07 g/kg KM olarak belirlenmiştir. Yoncaya reçel ve reçel parçaçıkları ilavesi, kontrol grubuna göre enzimde çözünen organik madde (EÇOM) içeriğini önemli düzeyde arttırmıştır (P
Mostrar más [+] Menos [-]Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin Ekstraksiyon Yöntemleri, Gıdalarda Kullanımı ve Takviye Edici Gıda Alanında Değerlendirilmesi
2021
Derya Arslan | Merve Aydın | Selman Türker
Tıbbi ve aromatik bitkiler (TAB), tüketicilerin doğal beslenme ve yaşama olan ilgisinin artmasıyla birlikte son yirmi yılda ön plana çıkmıştır. Türkiye, bulunduğu coğrafi konum, sahip olduğu iklim ve bitki çeşitliliği sayesinde TAB açısından önemli bir yere sahiptir. Oldukça geniş bir varyete gösteren TAB’ın; lezzet, koku, tat verici, antimikrobiyal, antioksidan ve terapötik gibi etkileri nedeniyle çeşitli formlarda (bütün, öğütülmüş, toz, ekstrakt, ekstre, hidrosol veya uçucu yağlar) kullanımları mevcuttur. Bileşimlerindeki sekonder metabolitlerden dolayı tıp ve eczacılık alanlarının yanı sıra fonksiyonel gıda bileşeni ve takviye edici gıda olarak kullanımları da önem taşımaktadır. Son yıllarda dünya ölçeğinde artarak yaşanan küreselleşme, kentleşme, değişen yaşam koşulları ve beslenme alışkanlarının farklılaşması ile birlikte ortaya çıkan yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu tüketicilerin takviye edici gıdalara yönelimini artırmıştır. Takviye edici gıdalar pazarında TAB’ın kullanımına daha fazla yer verilmesiyle bu alanda gerekli düzenlemelere gidilmiştir. Bu derlemede, TAB ile bunların takviye edici gıda üretiminde kullanımı üzerine bazı bilgilere yer verilmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Determination of Heavy Metals in Locally Available Chocolates in Lahore Region
2021
Muhammad Amjad | Shabbir Hussain | Zia Ur Rehman Baloch | Aoun Raza
Heavy metal toxicity can either be acute or chronic effects. Long-term exposure of the body to heavy metal can progressively lead to muscular, physical and neurological degenerative process. In this research, a total of 30 representative chocolate samples were collected from local shops and markets in Lahore. All the samples were analysed to assess the levels of Lead (Pb), Nickel (Ni), Chromium (Cr) and Cadmium (Cd) by using Atomic Absorption Spectrophotometer in Pakistan Council of Scientific and Industrial Research (PCSIR), Lahore. It was observed that the majority of chocolate samples contain heavy metals levels higher than the permissible limits as recommended by Punjab Food Rules (PFR) 2011. The levels of Pb ranged between 0.375 and 3.4 mg/kg with 90% samples having concentrations exceeding PFR allowable limit (0.5 mg/kg). Whereas, Ni concentrations varied from 0.005 to 0.28 mg/kg and 80% samples were above the PFR limit (0.025 mg/kg). Further, Cr levels analysed between 0.005 to 0.28 mg/kg and 53% samples had Cr concentrations higher than PFR limit (0.02 mg/kg). Similarly, Cd levels were observed between 0.50-3.25 mg/kg with 53% samples having Cd concentrations exceeding the PFR limit (1.0 mg/kg). Investigation indicates that the quality of available chocolates is not recommendable for eating because of the higher concentrations of toxic heavy metals.
Mostrar más [+] Menos [-]Marka Otantikliğinin Satın Alma Niyeti Üzerindeki Etkisinde Marka Bağlılığının Aracılık Rolü: X Marka Gıda Tüketicileri Üzerine Bir Uygulama
2021
Ebru Onurlubaş | Remzi Altunışık
Bu çalışmanın amacı, marka otantikliğinin satın alma niyeti üzerindeki etkisinde marka bağlılığının aracılık rolünü tespit etmektedir. Bu bağlamda, İstanbul İlinde 18 yaşından büyük X marka gıda tüketicilerine kolayda örnekleme yöntemiyle yüz yüze 384 anket uygulanmıştır. Verilerin analizinde, SPSS 23 ve AMOS 20 programı kullanılmıştır. Veriler Cronbach Alpha Katsayısı yöntemi, Normallik testi, Açıklayıcı Faktör Analizi, Doğrulayıcı Faktör Analizi, Yapısal Eşitlik Modeli, Sobel test kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda, marka otantikliğinin satın alma niyeti üzerindeki etkisinde marka bağlığının kısmen aracılık rolü olduğu belirlenmiştir. Ayrıca marka otantikliği boyutlarından olan güvenilirlik, orijinallik ve doğallığın marka bağlılığı üzerinde, marka bağlılığı, orijinallik ve doğallığın satın alma niyeti üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu tespit edilmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Farklı Nitrifikasyon İnhibitörlerinin Domateste Bakteriyel Kanser ve Solgunluk (Clavibacter Michiganensis Subsp. Michiganensis) Hastalığına Etkisi
2021
Aysu Tuğçe Gül | Sümer Horuz
Domateste bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı ekonomik boyutta bitki gelişimini ve verimini sınırlandıran önemli bir hastalıktır. Hastalığa dayanıklı ticari çeşit bulunmaması ve kimyasal mücadelenin yetersiz olması nedeniyle mücadelesi oldukça zordur. Bu çalışmanın amaçları (1) domates bitkilerinden farklı yıllarda elde edilen Cmm izolatlarının klasik ve moleküler yöntemlerle tanısını yapmak, (2) domates bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına karşı farklı nitrifikasyon inhibitörlü gübrelerin hastalık gelişimi üzerine etkisini incelemektir.Elde edilen sekiz adet izolat Mirabilis jalapa yapraklarında aşırı duyarlılık, domates fidelerinde patojenite özelliği ve agaroz jelde 614 bp bant oluşturarak Cmm olarak tanılanmışlardır. Saksı denemeleri şeklinde yürütülen bu çalışmada karşılaştırma olarak azot inhibitörsüz normal amonyum sülfat ile yavaş salınım özelliğine sahip disiyandiamid (DCD) ve 3,5 dimetilpirazolyum gliseroborat (DMPB) azot inhibitörlü amonyum sülfat gübreleri kullanılmıştır. Denemede gübrelerin 100, 250 ve 500 ppm dozları bitkilere sulama suyu şeklinde birer hafta arayla üç kez uygulanmış ve uygulanan gübrelerin etkinliği, pozitif kontrol grubundaki bitkilerle kıyaslanarak belirlenmiştir. İki kez tekrarlanan çalışmada, birinci denemede gübreler hastalık gelişimini %42-78 oranları arasında, ikinci denemede ise %44-82 oranları arasında engellemiştir. Her iki denemede inhibitörlü ve inhibitörsüz gübrelerin 500 ppm dozları hastalığı baskılamada en etkili uygulamalar olmuştur. Bu çalışma azot inhibitörlü gübrelerin bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı üzerine etkisini ortaya koyan ilk çalışmadır. Sonuç olarak, domates bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı ile entegre mücadele programlarına inhibitörlü gübrelerin de eklenmesi faydalı olacaktır.
Mostrar más [+] Menos [-]Areal Precipitation Estimation Using Satellite Derived Rainfall Data over an Irrigation Area
2021
Mehmet Ali Akgül | Hakan Aksu
The average precipitation on the irrigation field can be estimated from the Meteorology Observation Stations by using spatial interpolation methods such as Thiessen polygon and isohyetal curves. However, the fact that precipitation doesn't occur homogenous in spatial scales, spatial interpolation methodologies need a large number of meteorology stations for more accurate results. In recent years, remote sensing methods have diversified to estimate precipitation. In this study, performance of the satellite-based precipitation data was assessed to determine areal precipitation over an irrigation area. This study was conducted over left bank irrigation area located in the Çukurova Plain of Turkey. Relationship between CHIRPS satellite based on monthly precipitation data and 4 meteorology stations’ data were analyzed. Determination coefficients (R2) of the stations were found between 0.64 and 0.77, for point based comparison, R2 was calculated as 0.84 with Thiessen polygon method. It is concluded that the precipitation amount in the irrigated area can be estimated as accurately as classical methods such as Thiessen polygon with satellite-based precipitation data.
Mostrar más [+] Menos [-]