Refinar búsqueda
Resultados 281-290 de 307
Investigation of Antibacterial Activity of Carvacrol, Alpha-Terpineol and Eugenol on Extended-Spectrum Beta-Lactamase-Producing Escherichia Coli Strains Isolated from Chicken Meat Texto completo
2025
Tülin Güven Gökmen
Extended-Spectrum Beta-Lactamase-producing Escherichia coli, previously isolated only from clinical samples, is now also isolated from foods. This poses a major threat to public health and food safety. Food contamination is currently prevented with various chemical substances. However, due to their harmful effects, the usability of food-grade natural antimicrobials is being investigated. In this study, the antibacterial effects of Carvacrol, Alpha-Terpineol and Eugenol on Extended-Spectrum Beta-Lactamase-producing Escherichia coli isolates isolated from chicken meat were examinated. Broth dilution and Well-Diffusion methods were used. As a result of broth dilution test of carvacrol, minimum inhibitory concentration and minimum bactericidal concentration values were determined as 0.78µL/mL. Minimum Inhibitory Concentration value was determined as 3.125-6.25 µL/mL; Minimum Bactericidal Concentration value was 3.125-12.5 µL/mL for Alpha-Terpineol. For Eugenol, Minimum Inhibitory Concentration value was 3.125-6.25 µL/mL, Minimum Bactericidal Concentration value was 6.25-12.5 µL/mL. When the Well-Diffusion test inhibition zones were examined, it was measured as 35-38 mm for Carvacrol, 18-23 mm for Alpha-Terpineol, and 22-30 mm for Eugenol. It was found that Carvacrol was the most effective, followed by Eugenol. In conclusion, the use of Carvacrol, Alpha-Terpineol and Eugenol products can be recommended in various applications to prevent the spread of Extended-Spectrum Beta-Lactamase-producing Escherichia coli isolates in the food chain.
Mostrar más [+] Menos [-]Tüketicilerin Gıda İsrafına Yönelik Davranışsal Niyetinin Öncülleri ve Ardılları: Planlı Davranış Teorisi Yaklaşımı Texto completo
2025
Arzu Tuygun Toklu | İsmail Tamer Toklu
Dünyada insanların üçte biri yeterli gıdaya erişememektedir. Ancak üretilen tüm gıdanın üçte biri ile yarısı arasındaki miktar çöpe gitmektedir. İsraf edilen gıda, küresel sera gazı emisyonlarının %8’ine neden olurken, asla tüketilmeyen bu gıdayı üretmek için tarım arazilerinin %30’u ve tatlı suyun %20’si kullanılmaktadır. Gıda israfının tedarik zinciri boyunca en çok gerçekleştiği kısım hanelerdeki israftır. Bu çalışmada genişletilmiş planlı davranış teorisi ile tüketicilerin gıda israfına yönelik davranışı modellenmiştir. Araştırmanın verileri kolayda örnekleme yöntemiyle seçilen tüketicilerle yapılan web tabanlı anketlerle elde edilmiştir. Verilerin analizinde SPSS istatistik programı ve PLS tabanlı yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Elde edilen bulgulara göre gıda israfının sonuçları konusunda farkındalık ve çevresel kaygılar; kişisel tutumlar, öznel normlar ve algılanan davranışsal kontrol üzerinde etkilidir. Kişisel tutumlar, öznel normlar ve algılanan davranışsal kontrol gıda israf etmeme niyeti üzerinde etkilidir. Gıda israfına yönelik davranışta, gıda israf etmeme niyeti, yiyecek fazlası ve özel günler etkilidir. Fikirlerin pazarlanması bağlamında, paydaşların sosyal sorumluluk davranışlarının, israfa yönelik farkındalıklarının, çevre bilincinin geliştirilmesi, sorumlu tüketim kavramlarının iletişiminin arttırılması sürdürülebilirlik için anlamlıdır
Mostrar más [+] Menos [-]Investigation of β-Lactam Antibiotic Residues in Cow’s Milk Collected from Ardahan Province Texto completo
2025
Ertan Doğan
Milk and dairy products constitute essential nutritional sources for humans, particularly infants and children. From a public health perspective, it is therefore imperative that animal-derived milk remains free from residues that may pose risks to human health. This study aims to assess the presence of beta-lactam antibiotic residues in bovine milk. Between July and August 2023, a total of 180 raw cow’s milk samples were collected from six distinct locations (Ardahan, Göle, Çıldır, Hanak, Damal, and Posof) within the Ardahan region. The samples were obtained from milk collection tanks and cattle farms, with 15 samples collected from each location. Approximately 30 ml of milk per sample was placed in sterile plastic containers with lids, immediately transported to the laboratory, and stored at -20°C until analysis. The detection of beta-lactam antibiotic residues in the milk was performed using the ELISA method. The analysis confirmed the absence of beta-lactam antibiotic residues in all 180 raw cow’s milk samples. Consequently, this study indicates that raw cow’s milk from the Ardahan region is safe for human consumption. To ensure food safety and protect public health, it is recommended that training sessions be conducted to emphasise the importance of responsible antibiotic use and strict adherence to legal withdrawal periods for antibiotic-treated cattle. Additionally, the regular and systematic monitoring of antibiotic residues in milk is strongly advised.
Mostrar más [+] Menos [-]Evaluation of Veterinary Faculty Students’ Attitudes Towards Veterinary Biochemistry Course: Sivas Cumhuriyet University Faculty of Veterinary Medicine Example Texto completo
2025
Batuhan Alp Eren | Nazlı Ercan
The research is a survey using a 5-point Likert scale in which the importance, interest and satisfaction sub-dimensions of Veterinary Faculty students’ attitudes towards veterinary Biochemistry-I and Biochemistry-II courses are evaluated. The first part of the survey consists of demographic data, and the second part consists of 20 questions evaluating attitudes towards the biochemistry course. Surveys of 250 were conducted in the research. As a result, it can be said that students who study biochemistry regularly, daily or weekly, show more importance, interest and satisfaction in the biochemistry course than students who only study biochemistry when the exam approaches.
Mostrar más [+] Menos [-]İpekböceği (Bombyx mori L.) Yetiştiriciliğinde Koza Örememe Sendromu ve Olası Sebepleri Texto completo
2025
Fehmi Gürel
İpekböceği (Bombyx mori L.), yaklaşık beş bin yıldır geleneksel olarak ipek üretimi için yetiştirilen, ekonomik öneme sahip evcilleştirilmiş bir böcektir. İpekböceği, tam başkalaşım geçirerek yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere dört yaşam evresini tamamlar. İpekböceği, larva döneminin sonunda ipek sanayinin ana ürünü olan kozasını salgıladığı ipekle örer. Koza örememe sendromu, larvaların genellikle olumsuz bir belirti göstermeden koza örme aşamasına kadar sağlıklı olarak gelişmesine karşın koza örememesi ve bir iki hafta daha yaşayıp ölmesi olarak tanımlanmaktadır. Koza üretimi yapılan ülkelerde son yıllarda yaygın olarak görülen bu sorun, ipekböceği yetiştiricilerinin yaklaşık bir ay besledikleri larvalarını koza örme aşamasında kaybetmelerine ve çok büyük ekonomik kayıplar yaşamalarına yol açmaktadır. Yapılan birçok çalışmada böcek büyümesini düzenleyici özellikleri olan pestisitlerin özellikle pyriproxyfen, fenoxycarb, methoprene gibi jüvenil hormon etkisine benzer etkiler gösteren yeni nesil geniş spektrumlu jüvenil hormon analoglarının çok düşük dozlarının bile ipekböceklerinde koza örememe sendromuna yol açtığı gözlenmiştir. İpekböcekleri, pestisitleri çoğunlukla bulaşık dut yapraklarını tüketerek almaktadır. Bulaşma da genellikle pestisitlerin dut ağaçları dışındaki bitkilere uygulanmalarından veya vektör kontrolü için yapılan pestisit uygulamalarından pestisitlerin taşınarak dut ağaçlarına ve yapraklarına ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu makalede koza üretimi yapılan ülkelerde koza örememe sendromunun durumu ve yaşanan sorunlar, ipekböceği larvasının koza örememe davranışı ve bu süreçte gözlenen biyokimyasal değişiklikler, böcek büyüme düzenleyicilerinin ipekböceği larvasına ve koza üretimine etkileri ve koza örememe sendromu konusunda yapılmış çalışmalar özetlenmiş ve öneriler sunulmuştur.
Mostrar más [+] Menos [-]Sivas İlinde Tüketime Sunulan Süzme Çiçek Ballarında Hidroksimetilfurfural (HMF) Miktarı ve Halk Sağlığı Üzerine Etkisi Texto completo
2025
Seyda Şahin
Bu çalışmada, Sivas ilinde tüketime sunulan süzme çiçek bal örneklerindeki hidroksimetilfurfural (HMF) seviyeleri spektrofotometrik yöntem kullanılarak, halk sağlığı ve gıda güvenliği yaklaşımıyla değerlendirildi. Ulusal markalar ve yerel üreticilerden alınan 50 adet bal örneğinden %10’unun (n = 5), Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’ne göre yasal sınırı (<40 mg/kg) aştığı tespit edildi. Çalışmada limit değeri aşan beş adet bal örneğinin HMF miktarı sırasıyla 40,08, 61,55, 67,79, 132,28 ve 240,48 mg/kg olarak bulundu. Bu çalışmada yerel üreticilerden alınan bal örneklerinin birinde HMF miktarının 200 mg/kg bulunması, uzun süreli tüketimde halk sağlığı açısından potansiyel risk oluşturabileceğini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle çalışma, tüketime sunulan süzme çiçek ballarındaki HMF içeriğinin belirlenmesi, tüketici haklarının korunmasına ve halk sağlığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesine önemli bir katkı sunmaktadır. Halk sağlığının korunması için HMF maruziyetinin azaltılmasına yönelik risk değerlendirme çalışmalarının yapılması, gıda güvenliği düzenlemelerinin gözden geçirilmesi ve üreticilere yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Tokat İli Florasındaki Bazı Geofitlerin Yetişme Alanına Ait Toprakların Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri Texto completo
2025
Saliha Erdoğdu | Aysun Çelik
Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olup floristik zenginliğinin önemli bir kısmını geofit bitkiler oluşturmaktadır. Belirli ekolojik koşullara adapte olmuş türler olan geofitlerin yetişme alanlarna ait özellikler, bu bitkilerin popülasyonlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle bu türlerin toprak özelliklerinin bilinmesi önemli bir araştırma konusudur. Bu doğrultuda yürütülen çalışma Tokat ili florasında doğal yayılış gösteren bazı geofitlerin (Lilium akkusianum, Scilla bifolia L., Allium scorodoprasum subsp. rotundum) doğal yetişme alanlarına ait toprakların bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerini (bünye sınıfı, toprak reaksiyonu, elektriksel iletkenlik, kireç, organik madde, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, bakır, mangan, çinko) belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Elde edilen analiz sonuçlarına göre; Lilium akkusianum ve Scilla bifolia L. topraklarının killi yapıda, Allium scorodoprasum L. subsp. rotundum (L.) stearn toprağının ise kumlu yapıda olduğu belirlenmiştir. Topraklar tuzsuz toprak sınıfına dahil olmaktadır. Toprak reaksiyonu 6,15-7,70 arasında değişim gösterirken orta ve düşük oranda kireç içermektedir. Topraklardaki organik madde miktarı ise Lilium akkusianum’da çok yüksek, Scilla bifolia L. yüksek ve Allium scorodoprasum subsp. rotundum bitkisinde ise düşük bulunmuştur. Topraktaki fosfor (P); 2,50-3,80 kg/da, potasyum (K); 22,0-57,3 kg/da, kalsiyum (Ca); 1050,00-4670,00 kg/da, magnezyum (Mg); 179,00-732,50 mg kg-1, bakır (Cu); 0,73-1,16 mg kg-1, demir (Fe); 2,58-33,54 mg kg-1, mangan (Mn); 0,02-15,78 mg kg-1, çinko (Zn); 0,1-0,6 mg kg-1 değerleri arasında değişim tespit edilmiştir. Çalışmadan elde edilen saptamalara göre bu bitkilerin kültürel ortamda yetiştirilmesinin söz konusu olduğu durumlarda, toprak karışımlarının hazırlanması ve gübreleme programlarının oluşturulmasında bu analiz sonuçlarının dikkate alınması gerekmektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Determination of Fermentation Characteristics of a Total Mixed Ration Prepared with Maize Forage with Different Dry Matter Contents Texto completo
2025
Hande Işıl Akbağ | Emre Gezgin | Soner Yiğit | Hakan Erdem
This study aims to assess the effects of silage on the quality characteristics and aerobic stability of total mixed rations (TMR) made with maize forage that have different dry matter (DM) contents. For this purpose, TMRs prepared using maize forage with two different dry matter (low dry matter (29.6 %); LDM, high dry matter (39.66 %); HDM) levels were divided into two groups. All groups were subjected to an aerobic stability test for 5 days at the end of the 45-day fermentation period. Aerobic stability tests of five repetitively generated TMR silages were determined by measuring internal temperatures through data loggers. During this process, chemical analysis, pH, and microbiological analysis were performed daily. It was determined that pH, crude protein (CP), acide detergent lignin (ADL), and dry matter (DM) concentrations of ensilled and unensilled TMR samples were affected by group x day interaction (P≤0.05). The pH values in TMR samples increased during aerobic stability, but they were more noticeable in unensilled groups (P≤0.05). The internal and ambient temperature values in ensilled TMR remain within the confidence intervals. On the contrary, the temperature values of unensilled TMR samples have been determined to be higher than ambient temperature values (P≤0.05). Under aerobic conditions, unensilled TMR silages deteriorated rapidly. Therefore, the addition of high dry matter corn forage to TMR and esilled of TMR is more suitable for both good fermentation quality and resistance to aerobic deteriation. There is a need for studies to determine the aerobic deterioration and digestibility properties of TMR silages with different dry matter contents.
Mostrar más [+] Menos [-]Effects of Temperature and Relative Humidity on Benzene Adsorption by Porous Activated Carbons from Lignocellulosic Biomass: Experimental Insights Texto completo
2025
Kaan Işınkaralar
Investigating the contamination of indoor air with benzene is a global issue because it causes harm to humans. Gas adsorption has been applied for benzene removal from a gaseous environment, potentially threatening human health. Activated carbon (AC) has recently gained the interest of influential purification industries because of its significantly high adsorption capacity against air pollutants like benzene. A low-cost chemically-ACs (AGCACs) from lignocellulosic biomass was produced by pyrolysis (600-900 oC) of the precursor impregnated with H3PO4 activating agents (1:1, 3:1, 5:1). 5:1 H3PO4 activated carbon (AGCAC800-5) featured a high specific surface area (703 m2/g) and a large pore volume (0.547 cm3/g). Scanning electron microscope (SEM) analysis confirmed that the AGCAC800-5 exhibited enhanced total basicity. The AGCAC800-5 showed superior benzene uptakes of 105 and 92 mg/g at room temperature (22±0.3 oC) under humid conditions (40±2 and 60±2% relative humidity). It was emerging gas-solid interaction mechanisms for benzene capture with AGCACs by demonstrating high capacities correlated with high surface areas. The finding reveals that Agrostis capillaris residual biomass is a useful material for producing adsorbents, and successful testing outcomes demonstrate that AGCAC800-5 exhibited great potential to adsorb benzene vapor. Transformation of lignocellulosic biomass into AC can solve environmental issues such as agricultural residues and air pollution management, which could be regarded as a fine sorbent.
Mostrar más [+] Menos [-]Koza ören ve koza öremeyen ipek böceklerinde (Bombyx mori L.) ipek bezinin histolojik yapısının karşılaştırılması Texto completo
2025
Şeniz Öziş Altınçekiç | Zehra Avcı Küpeli | Arda Sözcü
Bu çalışma, koza ören ve koza öremeyen ipek böceği larvalarından elde edilen ipek bezlerinin histolojik yapıları arasındaki farklılıkların karşılaştırılması amacıyla yürütülmüş olup, bu kapsamda larval dönemin sonunda histolojik teknikler kullanılarak ipek bezinin orta bölümünde meydana gelen değişimler incelenmiştir. Çalışmada koza ören grupta 5.larval yaşın 7.günü itibariyle koza örme süreci başlamış olup, beklenen normal süre içerisinde koza örme işlemi tamamlanmıştır. Koza öremeyen grupta ise koza örme sürecinin normal süre içerisinde başlayamadığı, dolayısıyla 5. larval yaşın 13.güne kadar uzadığı tespit edilmiştir. Koza ören grupta posterior ipek bezinde hücrelerin birbiriyle sıkı şekilde bağlı olması, nükleusta artan yoğunlaşma (kromatin materyalinin çekirdek içerisinde yoğun şekilde toplanmasıyla karakterize edilmekte olup, metamorfoz süreci sırasında gerçekleşen aktif hücresel yeniden yapılanmanın önemli bir göstergesidir), hücre içerisinde otofajik vakuollerin gözlenmesi pupal metamorfozun sağlıklı şekilde devam ettiğini göstermiştir. Öte yandan, koza öremeyen grupta nükleer yoğunlaşmanın olmaması, otofajik vakuollerin ayırt edilememesi ve hücre ölümüyle ilgili değişimlerin gerçekleşmemiş olması larval sürecin devam ettiğini göstermiştir. Koza örememe sendromunun gözlenmesi, bu durumun dut yapraklarındaki zirai ilaç kalıntılarından kaynaklanabileceğini göstermektedir. Dut yapraklarının zirai ilaçlarla bulaşık hale gelmesiyle ipek böceği larvalarında son larval evrenin uzadığı ve pupal metamorfoz sürecinin engellendiği düşünülmektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]