Refinar búsqueda
Resultados 91-100 de 183
Robotik Hasat Sistemlerinde Kullanılmak Amacıyla Lahana ve Brokolinin Derin Öğrenme Metodu ile Sınıflandırılması
2023
Erhan Kahya | Fatma Funda Özdüven
Robotik hasat sistemlerinde lahana ve brokolinin derin öğrenme kullanılarak sınıflandırılması oldukça önemlidir. Derin öğrenme, yapay sinir ağları ve büyük veri setleri kullanılarak karmaşık modellerin öğrenilmesine olanak sağlayan bir makine öğrenme yöntemidir. Bu yöntem yardımıyla bitki sınıflandırmasında ve görsel tanıma problemlerinde etkili bir şekilde kullanılabilir. Lahana ve brokoli gibi bitkilerin sınıflandırılması için öncelikle bir derin öğrenme modeli oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle yapılan çalışmada derin öğrenme yöntemlerinden olan Inception_v3 görüntü tanıma ve sınıflandırma modellemesi kullanılmıştır. Çalışma oluşturulan 2 sınıf üzerinden yürütülmüştür. Oluşturulan sınıflar lahana ve brokoli’dir. Modelin eğitimi için Google Colab’ın sağladığı tpu donanım hızlandırıcısı kullanılmıştır. Eğitim döngüsü (epoch) sayısı 10’dur.Eğitim parametreleri olarak öğrenme hızı 0,001 tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre brokoli ve lahana data setin eğitimi için Inception_v3 modelinin başarılı olduğu sonucuna varılmıştır. Eğitim sürecinde modelin kayıp değeri giderek düşmüş ve doğruluk değeri artmıştır. Son aşama olan doğrulama aşamasında kayıp değeri 0,0005, doğruluk değeri 1,0000 olarak gözlenmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Ağır Metal ile Kontamine Toprakta Fungal Mikrobiyomun Metagenomik Analizi
2023
Melike Çebi Kılıçoğlu
Gelişen sanayi faaliyetleri ile birlikte günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelen ağır metal kontaminasyonu tüm canlı organizmalar için ciddi bir tehdittir. Bazı funguslar ağır metallere karşı direnç mekanizmalarına sahiptir ve bu durum iyileştirme süreçleri için sürdürülebilir bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmanın amacı ağır metal kontaminasyonunun yüksek oranlarda olduğu alanlardaki dirençli fungal mikrobiyotayı belirleyerek ağır metallerin biyolojik ıslah yaklaşımlarına ışık tutmaktır. Araştırmada yüksek oranda ağır metal kirliliğine sahip Samsun Organize Sanayi Bölgesinden alınan toprak örneklerindeki Cr, Mn, Ni, Cu, Zn, Cd, Pb, As ve V ağır metal oranları ICP-OES ile tespit edilmiştir. Toprak fungal mikrobiyotası ise metagenenomik yeni nesil sekanslama teknolojisi kullanılarak belirlenmiştir. Metagenomik sekanslama için illumina MiSeq teknolojisi, istatistiksel mikrobiyom analizi için QIIME 2 2017,4 kullanılmıştır. Ağır metalle kontamine olmuş çalışma alanında en yüksek oranlarda sırasıyla Mortierella %53,90, Halokirschsteiniothelia %18,01, Rhizopogon %2,74, Cladosporium %,1,88, Aspergillus %1,62 ve Gibberella %1,12 cinsleri tespit edilmiştir. Sonuçlar metal konsantrasyonundaki fazlalığa dirençli taksonların ortamda dominant olduğunu göstermektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Konya İlindeki Hububat Depolarının Mevcut durumu ve Yapısal Özellikleri Bakımından Değerlendirilmesi
2023
Elif Şahin Suci | Nuh Uğurlu
Bu çalışma, Konya ilindeki hububat depolarının mevcut durumlarını ortaya koymak, yapısal ve teknik özellikleri açısından değerlendirmek amacıyla yürütülmüş olup, ildeki hububat depoları çeşitli kategorilerde değerlendirilmiştir. İşletme başına ortalama depolama kapasitesi yaklaşık 38.267 ton olup, işletme başına silo sayısı ise 20 adettir. İldeki düz tabanlı çelik siloların %78’inin kapasitesi 2000-3000 ton arasında, konik tabanlı çelik siloların %67’sinin kapasiteleri 1000-2500 ton arasında değişmesine rağmen, yatay beton depoların %82’sinin kapasitesi 2500-4000 ton arasında değişmektedir. Depolama süresi, işletmelerin yaklaşık %23’ünde 6 aydan az, %3’ünde 24 aydan fazla, yaklaşık %43’ünde 6-12 ay arasında değişmektedir. Depolarda doluluk oranları sezon içerisinde %100’e kadar çıkmasına rağmen işletme başına ortalama doluluk oranı %37,4’tür. İşletmelerin 12’sinde depoların doluluk oranı %0-25 iken 9 işletmede bu değer %76-100 arasında değişmektedir. Depoların %93’ünde mekanik havalandırma sistemleri ile havalandırma yapılmasına rağmen %7’sinde havalandırma sistemi bulunmamaktadır. Depolama yapılarının %89,4’ü tek kanatlı, %6,1’i kepenk, %1,8’i sürgülü, %0,9’u çift kanatlı ve %1,3’ü endüstriyel seksiyonel kapıya sahiptir. Depolama yapılarının %89,4’ünde konik çatı sistemi ve %10,1’inde beşik çatı sitemi bulunmasına rağmen %0,5’inde çatı bulunmamaktadır. Beşik çatıya sahip depoların yaklaşık %80’inde çatı malzemesi olarak trapez galvanizli sac ve yaklaşık %12’sinde sandviç panel kullanılmıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]In Vitroda Yetiştirilen Bazı Kiraz Anaçlarının Kireç Stresine Gösterdiği Tepkiler
2023
Muzaffer İpek | Şeyma Arıkan | Lütfi Pırlak | Ahmet Eşitken | Murat Şahin
Topraktaki yüksek kireç içeriği bitkilerin verimini ve yaşamını sınırlandıran önemli abiyotik stres faktörlerindendir. Kireçli topraklar dünyadaki karaların %30’dan fazlasını kaplarken, ülkemizde ise Karadeniz Bölgesi hariç hemen hemen tüm bölgelerimizin topraklarının kireç içeriği oldukça yüksektir. Kiraz da dâhil olmakla birlikte meyve türleri genel olarak yüksek kireç içeriğine oldukça duyarlıdır. Bu bağlamda meyve yetiştiriciliğinde topraktaki yüksek kireç içeriğine dayanıklılık sağlayan anaçların varlığı ve mevcut anaçların kirece dayanımlarının belirlenmesi önem arz etmektedir. Bu amaçla, in vitro koşullarda çoğaltılan Kuş kirazı, Mahlep, MaxMa 14, CAP-6P ve PHL-C anaçlarının farklı kireç seviyelerinde (Kontrol, %1,0, %3,0 ve %5,0 CaCO3) morfolojik ve biyokimyasal tepkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Stres altındaki bitkilerde, bitki ve kök gelişimi gibi morfolojik özellikleri ile membran geçirgenliği ve yaprak oransal su içeriği gibi fizyolojik özelliklerinin yanında, peroksidaz, süperoksidaz dismutaz, hidrojen peroksit, prolin ve protein miktarı gibi biyokimyasal özellikler ve demir aktiviteleri (bitkilerde demir içeriği, aktif demir içeriği, bitkilerde demir şelat redüktaz aktivitesi ve köklerde demir şelat aktivitesi) belirlenmiştir. Denemede ortamda CaCO3 seviyesi arttıkça anaçların dayanımının azaldığı belirlenmiştir. Ancak denemenin 15. gününde yapılan ölçümlerde MaxMa-14 kiraz anacının diğer kiraz anaçlarına göre daha iyi bir gelişim gösterdiği tespit edilmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Effect of Potassium Humate on Soybean Germination Traits Under Salinity Stress Conditions
2023
Öner Canavar | Hatice Kübra Gören | Seçil Küçük Kaya | Feride Öncan Sümer
This study investigated the effects of salinity and K-humate concentrations on soybean germination. The findings contribute to our knowledge of soybean germination under salt stress and the potential use of potassium humate. The experiment was conducted in the laboratory of the Department of Field Crops at Adnan Menderes University, Turkey. Seeds were surface-sterilized and placed on filter paper in Petri dishes. Different concentrations of water (control), NaCl solution (3 dS m-1), and K-humate solution were added. The experiment followed a factorial design with two factors and four replications. K-humate had a positive impact on germination rate. Significant differences were observed among control, salinity, and salinity * K-humate applications. Salinity reduced germination percentage. K-humate mitigated the negative effects of salinity, improving germination. These findings suggest the potential use of K-humate to enhance seedling establishment and overall plant productivity in salinity-affected environments.
Mostrar más [+] Menos [-]Molecular Investigation of the Impact of Thermal Processing Techniques on Tropomyosin Crustacean Allergens
2023
Elif Tuğçe Aksun Tümerkan
While shellfish species are widely consumed due to their nutritional advantages, they are also among the top eight food items for food-borne allergies. Five distinct thermal processing techniques were applied to the crustacean to investigate the tropomyosin level variations caused by heat processing. Fresh shrimp and prawns were utilized as controls for the determination of allergen-encoding genes. Prior to molecular analysis, the proximate composition and acidity of raw and processed samples were also performed. The yield and purity of DNA were also determined. Melting curve and gel electrophoresis tests verified the existence of allergen-coding genes. Thermal processing procedures affected the proximate composition, particularly the total protein and fat concentrations, according to the findings. Following the heat treatment, the pH levels decreased, particularly in the grilled samples. There were also significant differences in the quantity and quality of the extracted DNA. Regardless of crustacean species, the tropomyosin-encoding gene was detected in both fried and grilled samples. These findings demonstrated that RT-PCR identification and validation of the crustacean allergy gene by gel electrophoresis might be a reliable approach for the thermally treated shrimp and prawn samples. This study shows that investigating the allergen coding gene might provide a viable way for detecting food-borne allergens in other thermally processed food items, which are becoming more concerned about food safety.
Mostrar más [+] Menos [-]Tuzluluğun Bazı Enginar [Cynara cardunculus var. scolymus (L.) Fiori] Çeşitlerinin Büyüme Parametreleri ve Toplam Fenol-Antioksidan İçeriği Üzerine Etkisi
2023
Tuğçe Özsan Kılıç | Timur Tongur | Ahmet Naci Onus
Antik çağlardan beri enginar [Cynara cardunculus var. scolymus (L.) Fiori] mutfak ve tıbbi özellikleri nedeniyle büyük değer kazanmıştır. Son yıllarda küresel iklim değişikliğinin kötüleşen etkileri sonucunda hem çevre hem de ekonomi konusunda endişeler artmaktadır. Küresel ölçekte ele alındığında abiyotik stresler, özellikle de tuzluluk, bitkilerin büyüme ve gelişmesini etkilemekte, bitkisel üretimi ve gıda talebinin karşılanmasını sınırlamakta ve gıda güvenliği açısından potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır. Bu çalışmada enginar tohumları öncelikle üç farklı sodyum klorür (NaCl) konsantrasyonunda (50, 100 ve 250 mg L-1) sekiz saat bekletilmiş ve gelişen fideler 15 gün aralıklarla aynı NaCl konsantrasyonlarına maruz bırakılmıştır. Daha sonra tuzluluk stresi altında üç enginar çeşidi (Sakız, Bayrampaşa ve Olympus F1) yaprak sayısı, kök uzunluğu, gövde yüksekliği, bitki boyu, klorofil, prolin, yaprakla ilgili su içerikleri ve toplam fenol-antioksidan içerikleri bakımından incelenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde enginar tohumlarına ve fidelerine uygulanan farklı konsantrasyonlarda NaCl’nin çeşitler arasında farklı etkilere sahip olduğu tespit edilmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Analytical Hierarchy Process for the Selection of A Square: the Case Study of Konya City
2023
Büşra Altay | Nurgül Arısoy
Rapid population growth, industrial and technological development, and improvement in the social and economical conditions of people have increased their need for socializing, gathering, and relaxing with various recreational activities and mutual communications. The sustainable development of social life has increased the importance of squares as public spaces, which brings the citizens together for cultural, commercial, and political purposes; thus, giving an identity to the city and becoming the focal point of urban life. The selection of an area as a square is based on certain criteria. The decisions regarding the choice of the location and their use as squares must be per the internationally accepted criteria. We studied four squares, namely Mevlana Square with historical background, Hükümet Square, Anıt Square, and Kılıçarslan City Square with a high demand for social events. The squares are considered to be important and comprehensive titles for evaluating their comparative functions under the selection criteria of visuality, functionality, and accessibility. The Analytical Hierarchy Process (AHP) method was used to determine the importance of the selection criteria of squares in a survey with participants for solving the problem and selecting the best square according to these criteria. By performing the AHP analysis, we found that the most preferred square by the participants was the Mevlana Square with a preference rate of 58.68%, and the most preferred criterion was “visuality” with a preference rate of 64.5%. In this study, we aimed to determine the characteristics of a preferable square to improve the existing squares and to contribute to the stages of a new square design, planning, and implementation.
Mostrar más [+] Menos [-]Seroprevalence of Bovine Leukemia Virus Infection in Cattle in Muş Province, Türkiye
2023
Alaattin Sökmen | Ali Rıza Babaoğlu
Bovine leukemia virus (BLV) is known as the causative agent of enzootic bovine leukosis (EBL), which is a worldwide distributed disease and has also been detected in marketed beef and dairy products. BLV causes significant economic losses due to the loss of milk and yield or the slaughter of animals without adequate development. It has been reported in epidemiological studies that this infection is common in Türkiye, especially in the western provinces. There is no data on the possible presence or prevalence of BLV infection and its seroepidemiology in Muş province. The aim of this study is to determine the possible presence and prevalence of the infection, its role in yield losses, and to obtain epidemiological data on cattle farming in the Muş district. For this purpose, 300 blood serum samples were collected from cattle aged six months and older in the province of Muş and its different districts. The blood serum samples taken were tested for the presence of BLV-specific antibodies by agar gel immunodiffusion (AGID) and competitive enzyme-linked immunosorbent assay (C-ELISA) methods. As a result of the study, all of the controlled districts were evaluated as negative in the AGID and C-ELISA tests for the presence of BLV-specific antibodies. In conclusion, for the first time, it was demonstrated that cattle farming in the Muş province were BLV-free during the sampling period. Although BLV seropositivity was not detected in the tested animals, it is emphasized that the control of infection and eradication program should not be ignored.
Mostrar más [+] Menos [-]Carpinus orientalis Mill. Fidanlarının Kalite Özellikleri ve Morfogenetik Varyasyonlar
2023
Ebru Atar | Fahrettin Atar | Deniz Güney
Çalışmada, farklı yükseltiden temin edilen tohumlardan yetiştirilmiş 1+0, 2+0, 2+1 ve 2+2 yaşlarındaki doğu gürgeni (Carpinus orientalis Mill.) fidanlarının bazı morfolojik özelliklerinin belirlenmesi, morfolojik özelliklere bağlı olarak varyasyonların ortaya koyulması ve gürbüzlük indisi değerlerine göre kalite sınıflarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Materyal olarak doğu gürgeni türünün doğal yayılış alanı olan Trabzon-Maçka havzasında deniz seviyesinden 1200 m’ye kadar olan üç farklı yükselti basamağından (Maçka-1, Maçka-2, Maçka-3) toplanan tohumlardan yetiştirilmiş fidanlar kullanılmıştır. Farklı yaşlardaki fidanlarda kök boğaz çapı ve fidan boyu değerleri ölçülmüştür. Ayrıca fidanlara ait ölçülen morfolojik karakterler ile gürbüzlük indisi değeri hesaplanmış ve buna göre fidan kalite sınıflandırması yapılmıştır. Çalışma sonucunda ortalama fidan boyları fidan yaşının artmasına bağlı olarak sırasıyla 20,11 cm, 36,85 cm, 55,31 cm ve 82,74 cm olarak elde edilmiştir. Fidanlara ait ortalama kök boğaz çağı değerleri ise fidan yaşının artmasına göre sırasıyla 2,98 mm, 6,26 mm, 8,68 mm ve 12,08 mm olarak belirlenmiştir. Yapılan varyans analizi sonucunda ölçülen parametreler bakımından populasyonlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıkların olduğu tespit edilmiştir. 2+0 yaşlı fidanlar haricinde diğer yaştaki fidanlarda ölçülen morfolojik parametrelere ilişkin en yüksek varyasyon katsayıları genel olarak en yüksek rakımda yer alan Maçka-3 populasyonunda elde edilmiştir. Fidan yaşının artmasına paralel olarak kök boğaz çapı ve fidan boyu arasındaki korelasyon katsayısı değeri genel olarak azalmıştır. Gİ değerlerinin yükseltinin artmasına bağlı olarak genellikle azaldığı ve yüksek rakımlı populasyonların gürbüzlük indisine göre daha kaliteli fidanlara sahip olduğu belirlenmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]