Affiner votre recherche
Résultats 211-220 de 280
Organik Olarak Üretilen Yumurtaların Bazı Besinsel ve Duyusal Özelliklerinin İyileştirilme Olanakları
2018
Musa Karaalp | Hacer Kaya | Vecihi Aksakal
Organik olarak üretilen tavuk yumurtasının daha fazla besleyicilik ve duyusal özelliklere sahip olmasının yanı sıra sağlığa zararlı herhangi bir madde içermemesi, tüketicinin öncelikli beklentilerindendir. Araştırmalar, beklenenin aksine; kafes yumurtaları ile organik yumurtaların kuru madde, lipit ve yağ asitleri arasında önemli bir farklılık bulunmadığını göstermektedir. Organik yumurtanın kafes yumurtasına göre yaklaşık iki kat fiyata satılmasının sadece psikolojik ve etik motivasyon taşıdığı bildirilmektedir. Avrupa Birliği Konseyi organik yumurta üretiminde tavukların bazal rasyonun yanı sıra yeşil kaba yem materyallerine erişimini de gerekli görmektedir. Ancak bu erişimin sağlanması durumunda, organik olarak üretilen yumurta tüketici beklentilerine karşılık verebilir. Araştırmalar ülkemiz Organik Tarım Kanuna göre tavuk başına ayrılan 4 m2’lik gezinti alanının bu talepleri karşılamada yeterli olmadığını göstermektedir. Bu durum tavuklara ayrılan gezinti alanının çeşitli yem bitkileri ile rotasyona uygun olarak ekili olmasını sağlayacak şekilde artırılmasını veya gezinti alanına dışarıdan ilave yeşil kaba yem materyallerinin getirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece fonksiyonel gıda özelliği olan bir ürün elde etmenin yanı sıra gagalama ve kanibalizmin azalarak hayvan refahının arttığı bir üretim tarzına ulaşılmış olacaktır. Bu derlemede organik yumurta üretiminde başta karotenoidler olmak üzere yağ asitleri gibi kimyasal içeriklerin artırılması ile renk, koku ve tat gibi duyusal özelliklerin iyileştirilme olanaklarına yönelik uygulamalara yer verilmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Nanoteknolojik Tekniklerle Karotenoid Bileşenlerin Enkapsülasyonundaki Son Gelişmeler
2018
Nuray İnan-Çınkır | Erdal Ağçam | Asiye Akyıldız
Gıda ve sağlık endüstrisi açısından karotenoid bileşenler önemli bir potansiyele sahiptir. Karotenoid bileşenler işlem ve depolama koşullarına bağlı olarak çevresel koşulların etkisiyle oksidasyona ve izomerasyona uğramaktadır. Ayrıca, sindirim sırasında gıda matriksinden tam olarak serbest kalamaması, parçalanması ve hidrofobik özellikte olması biyoyararlılığını da azaltmaktadır. Enkapsülasyon, istenmeyen çevresel koşullara karşı koruyucu fiziksel bir bariyer oluşturarak biyoaktif bileşenleri uygun kaplama materyalleri ile kaplanmasını sağlayan etkili bir işlem olarak tanımlanmaktadır. Son yıllarda karotenoidlerin dayanımını, işlenmesini ve biyoyararlığını geliştirmek için nanoteknolojinin gelişmesiyle beraber nanoenkapsülasyon teknolojisinin kullanımı giderek artmaktadır. Yapılan çalışmalar, nanoenkapsülasyonun, mikroenkapsülasyona göre daha fazla yüzey alanı sağlaması, yüksek enkapsülasyon etkinliği ve verimi, suda çözünürlüğü arttırması ve kontrollü salınımı geliştirmesi gibi özelliklere sahip olma potansiyelinin yüksek olduğunu göstermektedir. Bu derlemede, karotenoid bileşenlerin dayanımını arttırmak amacıyla kullanılan nanoenkapsülasyon tekniklerinin etkinliği ve bu alandaki son gelişmeler üzerinde durulmuştur.
Afficher plus [+] Moins [-]Effects of Arbuscular Mycorrhizal Fungi (AMF) on Heavy Metal and Salt Stress
2018
Aydın Atakan | Hülya Özgönen Özkaya | Oktay Erdoğan
The Arbuscular mycorrhizal fungi (AMF) are microorganisms that live symbiotically with plant roots and have many benefits to soil and plants. In this study, some effects of AMF which are known to be soil and plant beneficial, have been evaluated and solution proposals have been put forward against heavy metal and salinity stress in the soil. Salt accumulation and high concentrations of heavy metal in the soil affects negatively the microbial diversity and activity. Removal of salt acumulation and heavy metal from contaminated soil by chemical and physical methods is both very expensive and ineffective. Therefore, AMF are important for alleviating the heavy metal and salt stress in plants. AMF can alter plant physiol¬ogy and root morphology, increase the uptake of nutrients and water from the soil through an extensive hyphal network, decrease the use of chemical fertilizer, interact with other soil microorganisms plant growth promoting, induce of some resistance parameters in the plants and produce the glomalin which develops the properties and structure of soil. AMF are eco-friendly solutions according to traditional methods and the use of suitable plant-fungi combinations increases the chances of success of these applications.
Afficher plus [+] Moins [-]Fenolik Bileşenler ve Bağırsak Bakterileri Arasında Karşılıklı Etkileşim
2018
Rabia Talay | Ümmügülsüm Erdoğan
Bağırsak bakteri popülasyonunu anaerobik bakteriler olan Clostridium, Bifidobacterium, Peptococcus, Eubacterium, Fusobacterium, Peptostreptococcus, Bacteroides, E. coli, Lactobacillus, Klebsiella, Staphylococcus, Streptococcus ve Bacillus türleri oluşturmaktadır. Bu popülasyonu oluşturan bakterilerin insan sağlığını etkilediği bilinmektedir. Bu nedenle popülasyondaki herhangi bir değişiklik çeşitli hastalıklara (obezite, diyabet, hipertansiyon vb.) sebep olmaktadır. Bozulan bu dengeyi eski haline getirmek ve hastalıklardan korunmak için prebiyotiklere ihtiyaç duyulur. Meyve ve sebze gibi doğal gıdalardan oluşturulmuş bir diyet bağırsak mikrobiyotasının düzenlenmesinde önemli bir rol üstlenmektedir. Kızılcık, kuşburnu, kaki, domates, havuç, soya fasulyesi, ceviz, greyfurt gibi fenolik bileşenlerce zengin pek çok meyve-sebze bu anlamda önemlidir. Bu derlemenin amacı; fenolik bileşikler, genel mikrobiyota ve bağırsak mikrobiyotası hakkında bilgiler vermek ve bağırsak mikrobiyotasının fenolik bileşiklere, fenolik bileşiklerin de bağırsak mikrobiyotasına etkisini açıklamaktır.
Afficher plus [+] Moins [-]Pazarsuyu Deresi (Giresun, Türkiye) Sediment Kalitesinin Çok Değişkenli İstatistik Yöntemlerle Belirlenmesi
2018
Fikret Ustaoğlu | Yalçın Tepe
Doğu Karadeniz Bölgesi, Giresun il sınırları içerisinde bulunan Pazarsuyu Deresi sediment kalitesinin tespitini amaçlayan bu çalışma Haziran 2014 ile Mayıs 2015 tarihleri arasında yürütülmüştür. Belirlenen dört istasyondan mevsimsel olarak alınan sediment örneklerindeki ortalama ağır metal miktarları; Cr; 10,64 ppm, Mn; 155,83 ppm, Fe; 8312 ppm, Co; 5,73 ppm, Cu; 17,79 ppm, Zn; 32,74 ppm, Cd; 0,16 ppm, Pb; 19,69 ppm olarak tespit edilmiştir. Ayrıca ortalama olarak sediment pH’ı ve organik madde yüzdesi sırasıyla 6,64-5,02 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen veriler tek yönlü varyans analizi (ANOVA), pearson korelasyon analizi, kümeleme ve faktör analizleriyle istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Noktalama grafikleri PAST istatistik programında yapılmıştır. Bu grafikler sediment kalite kriterleri ve yerkabuğu ortalama ağır metal içeriği ile karşılaştırılarak, akarsuyun sedimentindeki ağır metal kirliliğinin seviyesi belirlenmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Yaz Koşullarında Gece-Gündüz Yemlemesi ve Aydınlatmanın Etlik Piliçlerin Performansı Üzerine Etkileri
2018
Mesut Karaman | Mehmet Öcal
Yaz koşullarında etlik piliçlerde gece-gündüz yemlemesi ve aydınlatmanın performans üzerine etkileri toplam 1104 adet ticari etlik civciv kullanılarak araştırılmıştır. Denemenin ikinci haftasında, etlik piliçler erkek-dişi ayrı olmak üzere 2 × 6 tekerrürlü olmak üzere deneme bölmelerine yerleştirilmişlerdir. Denemede, kontrol grubuna (1. grup) sürekli aydınlatma ve serbest yemleme yapılmıştır. 2. gruba sürekli aydınlatma uygulanmış ve son üç hafta 10:00 ile 16:00 saatleri arasında aç bırakılmıştır. 3. gruba ise sürekli aydınlatma yapılmış ve deneme süresince gündüz 10:00 ile 16:00 saatleri arasında aç bırakılmıştır. 4. gruba günışığı dışında sürekli aydınlatma yapılmış ve gece 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. 5. gruba sürekli aydınlatma uygulanmış ve son üç hafta gece 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. 6. gruba ise gündüz yem verilmiş, gece ise karartma yapılarak 24:00 ile 06:00 saatleri arasında yem verilmemiştir. Deneme sonunda her iki cinsiyette de muameleler arasında canlı ağırlık artışı, yem tüketimi ve yemden yararlanma oranı bakımından farklılık istatistikî olarak önemsiz bulunmuştur. Sıcak-soğuk karkas ağırlığına erkek-dişi etlik piliçlerde muamelelerin etkisi önemli olup, erkeklerde 3. ve 6. muamele grupları, dişilerde ise 6. muamele grubu daha yüksek bulunmuştur. Erkek etlik piliçlerde karkas randımanına muamelenin etkisi önemli bulunmuş, 4. ve 6. muamele gruplarının en yüksek değere sahip olduğu saptanmıştır. Dişi etlik piliçlerde ise karkas randımanı bakımından muameleler arasında farklılık bulunmamış. Muamelelerin ölüm oranlarına olan etkisi de önemsiz bulunmuştur. Yaz koşullarında serbest yemleme ve sürekli aydınlatma uygulaması piliçlerin performansını olumsuz etkilerken, kısıtlı yemleme ve aydınlatma ise hayvanların verim kayıplarını göreceli olarak azaltmıştır.
Afficher plus [+] Moins [-]Evaluation of Hybrid Seeds of Three-Way and Single Cross for Grain Number and Weight in Bread and Durum Wheat
2018
Mustafa Yıldırım | Mustafa Çakmak
The hybrid seeds obtained by crossing in wheats should be heavier and a greater number of grains per combination because of more variation and to created powerful plants for next year generations. Therefore, this study was conducted during the winter growing season of 2005-2006 in Transitional Zone Agricultural Research Institute in Eskişehir and to determine the hybrid seeds of single cross and three-way cross compared to each other for 10-grains weight (TGW) and grain number per combination (GC) in separately bread wheat and durum wheat. 224 F1s for single cross and 326 F1s for three-way cross in bread wheat and 56 F1s for single cross and 66 F1s for three-way cross in durum wheat were produced. According to results, GC and TGW in bread wheats were higher values than durum wheats both in single cross and three-way cross. The GC values in three-way cross had higher variation (68.9%) compared the others. The separately mean of GC and TGW of hybrids in single cross both in bread and durum wheat were lower than the means of hybrids in three-way cross (with ratios of 32% and 16.7%, respectively). In brief: three-way cross had more performance for studied traits in wheat hybrids compared to single cross. The reason of such an outcome can be demonstrated in the future by genetic studies.
Afficher plus [+] Moins [-]Şalgam Suyu Üretiminde Gerçekleştirilen Havuç Fermantasyonu Sırasında Mikrobiyal Değişim Üzerine Sıcaklığın Etkisi
2018
Akkız Çankaya | Hasan Tangüler
Ülkemize özgü geleneksel fermente bitkisel ürünlerimizden biri olan şalgam suyu üretimi ile ilgili standart bir teknik ve kullanılan sıcaklık bulunmamaktadır. Bununla beraber Adana, İçel, Hatay gibi illerimizde oldukça popüler olan şalgam suyu üretiminde genellikle endüstriyel boyutta geleneksel yöntem adı verilen bir yöntem kullanılmaktadır. Bu çalışmada, şalgam suyu üretiminde geleneksel yöntem kullanılarak farklı sıcaklığın mikrobiyal flora üzerine etkisine bakılmıştır. Bu amaçla öncelikle hamur fermantasyonu gerçekleştirilerek ekstrakt elde edilmiş ve ardından diğer hammaddeler ile karıştırılarak havuç fermantasyonu farklı sıcaklıklarda (10°C, 22°C ve 35°C) gerçekleştirilmiştir. Denemelerde fermantasyon sırasında ortamda bulunan laktik asit bakterileri (LAB), toplam mezofil aerob bakteri (TMAB), koliform bakteri (KB) ve toplam maya (TM) sayıları belirlenmiştir. Fermantasyonun başlamasıyla beraber LAB, TMAB ve TM sayılarında artış ve KB sayısında bir azalma gözlenmiştir. İlave olarak farklı sıcaklık uygulaması, havuç fermantasyonunun süresi üzerinde de önemli derecede etkiye neden olmuştur. Sıcaklık arttıkça fermantasyon süresi kısalmıştır.
Afficher plus [+] Moins [-]Thermal Inactivation of Salmonella Enteritidis Inoculated to Cake and Chicken
2018
Ceyda Dadalı | Duygu Kışla
In this study, thermal inactivation of Salmonella Enteritidis inoculated to the cake dough and a whole raw chicken was investigated. The cake dough was inoculated with 6.15 log-cfu/g S. Enteritidis then, thermal treatment was applied at 160°C top-bottom fan cooking mode. The initial count of S. Enteritidis showed reductions 1.49 log-cfu/g, 2.06 log-cfu/g and 4.29 log-cfu/g in the samples from the cold point location from the geometric center of the cake at 5, 7 and 10 minutes of thermal treatment, respectively. Although S. Enteritidis is not detected at the end of 15 minutes of heat treatment, the center of the cake temperature has reached 85.69°C and the cake sample is uncooked and its sensory properties are not acceptable. The cake that is safe and favorable with the sensory properties to the consumers was obtained by heat treatment for 30 minutes. After the cold point of a whole raw chicken was inoculated with 7.29 log-cfu/g S. Enteritidis, thermal treatment was applied at 220°C top-bottom fan cooking mode. The temperature at the cold point of 35 and 45 minutes heat-treated chickens reached 59.33 and 74.08°C, respectively, and 1.93 log-cfu/g and 5.33 log-cfu /g S. Enteritidis reduction caused in the samples respectively. S. Enteritidis cells were not detected in the whole chicken heat treated at 220°C for 60 minutes. The cakes, heat treated at 160°C top-bottom fan cooking mode for 30 minutes, were stored at two different storage temperatures as 4°C and 25°C for 72 hours. The whole chicken, heat treated at 220°C top-bottom fan cooking mode for 60 minutes, was stored at 4°C for 72 hours. S. Enteritidis cells were not detected in the cake and the whole chicken samples after the storage period.
Afficher plus [+] Moins [-]Bayburt Koşullarında Yetiştirilen Farklı Bezelye Genotiplerinde Fenolojik Özellikler, Verim ve Verim Unsurlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
2018
Ümit Girgel | Alihan Çokkızgın | Mustafa Çölkesen | Hatice Çokkızgın
Bu çalışma, 2016 yılında on farklı bezelye genotipinin (Pisum elatius L.(erkenci ve doğal vejetasyon kökenli), Utrillo, Bolero, Reyna, Nihal, Jof, Karina, Pisum elatius L.(doğal vejetasyon kökenli), Senador, Pisum sativum L. (doğal vejetasyon kökenli)) fenolojik özellikleri, verim ve verim bileşenlerini karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır. Araştırma Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre üç tekerrürlü olarak Bayburt üniversitesi Aydıntepe Meslek Yüksekokulu deneme alanında yürütülmüştür. Çalışmada bitki boyu, gövde kalınlığı, dal sayısı, ilk bakla yüksekliği, bakla boyu, bakla eni, bitkide bakla sayısı, baklada tane sayısı, 1000 tane ağırlığı ve tane verimi özellikleri incelenmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre en düşük tane verimi değeri 61 kg/da ile doğal vejetasyondan toplanan Pisum elatius L.’populasyonundan alınırken, en yüksek verim değeri ise 138 kg/da ile Reyna çeşidinden elde edilmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]