Affiner votre recherche
Résultats 351-360 de 598
Erzincan Geleneksel Dut Pekmezinin Bazı Fiziksel, Kimyasal ve Antioksidan Özelliklerinin Belirlenmesi Texte intégral
2021
Mehmet Ali Salık | Ayla Arslaner | Songül Çakmakçı
Bu araştırmada, geleneksel yöntemle üretilen Erzincan dut pekmezinin bazı kalite özelliklerinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, 2018 ve 2019 yıllarında geleneksel olarak üretilen 10 adet dut pekmezi örneğinde, çeşitli fiziksel ve kimyasal özellikler ile antioksidan aktivite tespit edilmiştir. Pekmez örneklerinde; pH 4,86-5,17, titrasyon asitliği %0,53-0,85, toplam kuru madde %71,91-84,07, suda çözünür kuru madde %70,60-83,80, toplam kül %1,44-3,47, protein %1,47-3,19, su aktivitesi 0,59-0,75, 5-hydroxymethyl furfural (HMF) 5,70-72,62 mg/kg, toplam şeker %64,04-71,40, invert şeker %40,46-56,15, sakkaroz %7,76-26,59, kalori 262,01-294,54 kcal/100 g, viskozite 745-15275 cP, L* değeri 19,19-32,64, a* değeri 5,68-17,53, b* değeri 2,46-9,01, H° değeri 15,78-52,10 ve C* değeri 8,74-19,72 aralığında belirlenmiştir. Toplam fenolik madde (TFM), 1,1diphenyl-2picyrlhydrazyl (DPPH) antioksidan aktivite ve % inhibisyon değerleri ise sırasıyla; 3,92-10,05 mg GAE/g, 1,31-6,25 mg TE/g ve %7,96-30,69 aralığında bulunmuştur. Araştırma sonuçları değerlendirildiğinde; genel olarak pekmez örneklerinin besin değerlerinin yüksek olduğu, antioksidan ve TFM açısından iyi birer kaynak oldukları ve HMF miktarlarının TS 12001 Pekmez Standardı’nda bildirilen limitlerin oldukça altında kaldığı görülmektedir. Sonuç olarak, Erzincan yöresine ait geleneksel üretim tekniği ile doğal, besin değeri yüksek ve sağlığa yararlı pekmezlerin üretilebildiği ortaya çıkmıştır. Bu araştırma sonuçlarının, Erzincan geleneksel dut pekmezinin önemi, tanıtımı, değer kazanması ve koruma altına alınmasında katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Önemli Çilek Genotiplerinin Tat Parametreleri Bakımından Değerlendirilmesi Texte intégral
2021
Furkan Cihad Akbaş | Mehmet Ali Sarıdaş | Erdal Ağçam | Gülşah Selcen Keskinaslan | Rojbin Kamar | Sevgi Paydaş Kargı
Çilek dünyada ve ülkemizde eşsiz tat ve aromasından dolayı, üretimi giderek artan önemli bir meyve türüdür. Birçok meyve türünde olduğu gibi, çilek meyvelerdeki verim, tad ve diğer önemli kalite bileşenlerinin genetik yapıdan etkilendiği bilinmektedir. Bu kapsamda, özellikle son 100 yılda dünyadaki çilek ıslah çalışmaları sonucunda çok miktarda çilek çeşidi geliştirilmiştir. Bu bağlamda, Çukurova Üniversitesi bünyesinde de uzun yıllar farklı yoğunluklarda çilek ıslah çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada, bölümümüzde gerçekleşen çilek ıslah programı sonucu ön plana çıkan ‘33’, ‘36’ ve ‘61’ kodlu genotipler ile Akdeniz bölgesinde yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan ‘Fortuna’, ‘Rubygem’ ve ‘Festival’ gibi ticari çilek çeşitleri geniş hasat (Ocak-Mayıs) süresi boyunca meyve SÇKM, pH, asit miktarı ile et sertliği gibi özellikler bakımından karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda Akdeniz iklim koşullarında ocak ayında az miktarda ürün elde edilmiş olup, söz konusu ayda incelenen çeşit ve genotiplerde en yüksek SÇKM ve meyve et sertlik değerleri elde edilmiştir. Genotipler bakımından; ‘36’ kodlu olan, sezon boyunca %8,0 ile %13,1 arasında değişen SÇKM değerleriyle diğerlerine göre yüksek olması yanında, nispeten düşük asit içeriğiyle de dikkat çekmiştir. Bu genotip tat bakımından güçlü yönüne rağmen, 0,63 lb/inch2 meyve et sertlik değeriyle ticari çeşitlere (1,10-1,20 lb/inch2) göre oldukça yumuşak bulunmuştur. Bütün bu bilgiler doğrultusunda, her yönüyle çok iyi bir çeşit elde etmenin fizyolojik ve genetik nedenlerden dolayı mümkün olmadığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, çilek ıslahçıları belirledikleri temel amaçlar doğrultusundaki özellikleri en yüksek seviyelerde bünyesinde barındıran çilek çeşidi geliştirmeyi hedeflemelidirler.
Afficher plus [+] Moins [-]Effects of Acute Ammonium Nitrate Levels Caused by Agricultural Activities on Four Amphibian Species in The Eastern Black Sea Region Texte intégral
2021
Handan Karaoglu
The tadpoles of four amphibian species, namely the Marsh Frog (Pelophylax ridibundus), the Iranian Long-Legged Frog (Rana macrocnemis), the Caucasian Parsley Frog (Pelodytes caucasicus) and the Variable Green Toad (Bufotes variabilis), were exposed to acute concentrations (0 to 500 mg/L) of ammonium nitrate to assess the lethal effects (larval growth, abnormalities, mortality, and LC50 values). Eggs of each species were obtained from clean and polluted habitats in the same region and the tadpoles for experiments were provided from those eggs in the laboratory conditions. Although there was some variability between different populations of the same species or between different species in the observed effects, acute levels of ammonium nitrate caused decreased growth rate and increased abnormalities and mortality in general. Among the 4 amphibian species, the Variable Green Toad was the most damaged one in terms of growth reduction (on average 77-83%), and abnormality rates, and the most damaged one in terms of mortality rates was the Marsh Frog (on average 61-72%). Additionally, the species with the lowest concentration of ammonium nitrate, which killed half of its population, was the Marsh Frog. LC50 values for two populations of Marsh Frog were 37 and 59 mg/L. As a result of our research, it was determined that the acute fertilizer levels caused by agricultural activities in the region had very important harmful effects for all the species we examined. In this context, it can be said that very important environmental and biodiversity problems may occur if certain precautions are not taken regarding the use of the fertilizers and if the awareness of the farmers using these fertilizers cannot be raised.
Afficher plus [+] Moins [-]Effect of Walnut Tea and Microcapsule Saturated with Lavender Oil on Vase Life of Gerbera Flowers Texte intégral
2021
Güzella Yılmaz | Hakan Karadağ
In the study, it was aimed to increase the vase life of Basic, Ulaş and Terra Ozan cultivars of Gerbera sp. For this purpose, microcapsules containing lavender oil (1000 and 1500 ppm) and naturally obtained walnut tea (33% and 50%) were used. Sucrose (4%) was added to all vase solutions, including the control group solutions. The experiment was set up with 3 replications (three vases) for each treatment and one flower per replication. As a result of the experiment, it was observed that both walnut tea and lavender treatments did not cause a significant change in the vase life of the Terra Ozan cultivars. In the Basic cultivar, the vase life of the flowers in the solution containing lavender oil was longer than that in the solution containing walnut tea, but both treatments did not make a significant difference compared to the control. In Ulaş, both walnut tea and lavender oil applications caused significant increases in the vase life of the flowers. The applications made in the study caused significant changes in the water intake of the flower stems. The treatments that increase the water intake also increased the vase life.
Afficher plus [+] Moins [-]Süt ve Ürünlerinde Tatlandırıcıların Kullanımı Texte intégral
2021
Zeynep Ece Günaydı | Ahmet Ayar
Obezite ve ilişkili hastalıklar günümüzde yetişkinler ile birlikte çocuklarda ve ergenlerde artmaktadır. Fiziksel aktivitede azalma, özellikle yağ ve şekeri yüksek miktarda içeren yüksek enerjili ürünlerin tüketimindeki artış obezitenin yaygınlaşmasına sebep olan en önemli faktörler arasındadır. Buna bağlı olarak piyasaya sunulan düşük enerjili ürünlere olan talep de giderek artmaktadır. Düşük enerjili ürün üretiminde en çok kullanılan yöntemlerden biri; şeker yerine besleyici özelliği olmayan doğal ve yapay tatlandırıcıların kullanımıdır. Dondurma, aromalı süt ve yoğurt, sütlü tatlılar gibi içerisinde önemli miktarda şeker bulunan süt ürünlerinin tüketimi tüm toplumlarda yaygındır. Bu ürünlerde bulunan şeker; lezzetin yanı sıra tekstür, renk gibi gıdanın birçok özelliğinden sorumludur. Süt ve ürünlerinin içeriğinde insan sağlığı için oldukça yararlı besin bileşenleri bulunmaktadır. Şeker yerine tatlandırıcı kullanımı; süt ve ürünlerinin tüketiminin artmasını sağlarken aynı zamanda aşırı şeker alımının da önüne geçebilmek için oldukça önemlidir. Bu derlemenin amacı dünya çapında otorite olarak kabul edilen kuruluşlar tarafından onaylı doğal ve yapay tatlandırıcıları ve bunların süt ürünlerinde kullanımlarını incelemektir.
Afficher plus [+] Moins [-]Organik ve Geleneksel Yöntemle Üretilen İçme Sütlerindeki Bileşim Farklılıklarının FTIR Spektroskopisi ile Belirlenmesi Texte intégral
2021
Ayse Demet Karaman | Didem Peren Aykas | Rodriguez Rodriguez-Saona | Valente Alvarez
Son yirmi yılda en çok ilgi çeken gıda üretim yöntemlerinden birisi organik gıda üretimidir. Sütün organik ya da geleneksel yöntemlerle üretilip üretilmediğinin belirlenmesi, Fourier dönüşümlü kızılötesi (FTIR) spektroskopisinden daha uzun zaman alan kromatografik ve titrimetrik yöntemler ile yapılmaktadır. Bununla birlikte, literatürde organik ve geleneksel yöntemlerle üretilen gıdalar arasındaki kalite farklarıyla ilgili çelişkili sonuçlar bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, organik ve geleneksel yöntemle üretilen içme sütlerinin bileşimlerindeki farklılığın tespiti için FTIR spektroskopisinin kullanılabilirliğinin değerlendirilmesidir. Araştırmada materyal olarak 185 adet (98 organik, 87 organik olmayan) pastörize tam yağlı (%3) süt numunesi, Columbus’daki (Ohio, ABD) çeşitli marketlerden tedarik edilmiştir. Kızılötesi spektrumlar, Agilent Cary 630 FTIR spektrometresi ile 4 cm-1 çözünürlükte 4.000-700 cm-1 arasında kaydedilmiş olup spektrum analizi için Yumuşak Bağımsız Sınıf Analojileri Modellemesi (SIMCA) yapılmıştır. Görsel inceleme sonucunda 25±1°C’de 185 adet süt numunesinin spektrumlarının oldukça homojen olduğu tespit edilmiştir. FTIR teknolojisi ile elde edilen spektral veriler, organik ve geleneksel yöntemle üretilen içme sütlerinin bileşim özelliklerine bağlı olarak ayırt edilebileceğini göstermiştir. FTIR spektrometresi, kromatografi gibi diğer tekniklerle karşılaştırıldığında, organik pastörize inek sütündeki tağşişin ekonomik olarak belirlenmesi için basit, hızlı ve güvenli sonuçlar veren bir tekniktir.
Afficher plus [+] Moins [-]Effect of Oak Chips Application on Phenolic Compounds of Wine Vinegars at Different Maturation Times Texte intégral
2021
Mustafa Bayram | Semra Topuz | Cemal Kaya | Rahmi Ertan Anlı
This study was conducted to investigate the effects of oak chips-supplementations on phenolic compound profiles of grape vinegar samples. Total acidity, volatile acids, non-volatile acids, pH, dry extract, ash, color, alcohol, total phenolic compound, individual phenolic compounds and aroma compounds of un supplemented control (UC) samples and oak chips-supplemented (OCS) samples were analyzed at the 0th, 1st and 3rd months of ageing. Total phenolic compound of UC vinegar samples was measured as 1256.50 mg GAE/L at the end of the 3rd month. Total phenolic compound of OCS vinegar samples was measured as 1521.03 mg GAE/L at the end of the 1st month and as 1470.67 mg GAE/L at the end of the 3rd month. Gallic acid, catechin and vanillic acid contents of UC vinegar samples were respectively measured as 8.43 mg/L, 22.26 mg/L and 1.78 mg/L at the end of the 3rd month. Gallic acid, catechin and vanillic acid contents of OCS vinegar samples were respectively measured as 19.12 mg/L, 17.98 mg/L and 2.58 mg/L at the end of the 3rd month. The 3-hydroxy-2-butanone, hexadecanoic acid methyl ester, 9,12-octadecadienoic acid methyl ester and 9-octadecanoic acid methyl ester quantities increased at the end of the 3rd month with oak chips-supplementation to ageing process. It was observed that oak chips-supplementation increased total phenolic compound and some individual phenolics of grape vinegar samples.
Afficher plus [+] Moins [-]Natural Food Colorants Obtained from Algae and Their Functional Properties Texte intégral
2021
Işıl İlter | Saniye Akyıl | Mehmet Koç | Figen Kaymak-Ertekin
Colour is one of the major features that fascinate the customers and makes the foods more allurement. Due to changes of customer demands and countries’ legislations, usage of synthetic colorants is being decreased every day and food industry tends to use natural colorant. Algae have recently gained importance owing to a sustainable natural source of colorant. Algae can rapidly increase their biomass compared to plants thus they produce more pigments. This review covers the subjects about the functional properties and usage areas of natural colorants obtained from algae; phycocyanin, phycoerythrin, astaxanthin, canthaxanthin, β-carotene, lutein, fucoxanthin.
Afficher plus [+] Moins [-]Changes in Nutrients, Energy, Antioxidant and Carotenoid Levels of Dried Tomato (Lycopersicon esculentum) Pomage Treated with Aspergillus niger Solid-State Fermentation Texte intégral
2021
Kerim Demirgül | Ergin Ozturk
Tomato pomace (TP), utilized improperly is not namely causes a waste of valuable resources but also increases environmental pollution. In this study, possibilities improving nutrient composition by fermenting dry TP with Aspergillus niger was investigated for the value-added utilization of this pomace in animal feed. The TP, dried at 65°C for 8 hours with a simple layer and under a laminar airflow drying oven, was subjected to solid-state fermentation. After unfermented and fermented dry pomaces were milled in 2 mm sieve, proximate analysis and the analysis of cellulosic fractions were performed. Roughage quality indices were calculated using cellulosic fractions. Fermentation of TP with Aspergillus niger inoculant increased the amount of dry matter (82.98 vs 91.47%), crude fiber (21.71 vs 23.00%), neutral detergent fiber (29.70 vs 35.92%), acid detergent fiber (25.22 vs 26.84%), acid detergent lignin (7.91 vs 10.77%), hemicellulose (44.71 vs 90.78), crude protein (13.70 vs 21.37%), ether extract (2.82 vs 3.52%) and ash (10.57 vs 13.24%) compare to unfermented TP. Fermentation process decreased nitrogen-free extract (51.19 vs 38.86%), non-fiber carbohydrates (46.03 vs 29.47%) and quality index as relative feed value (216.9 vs 176.1) and relative forage quality (242.5 vs 195.5) and metabolizable energy (2.66 vs 2.60). Ferric reducing antioxidant power (FRAP), DPPH free radical (2,2-diphenyl-1-picrilhydrazil) and total phenolic content of TP did not increase by fermentation. Concentration of β-carotene and lycopene of TP decreased after fermentation with A niger. The results indicate that the selected strains of A. niger can be used to enrich the chemical composition of TP, except for cellulosic fractions and also carotenoids and antioxidant activity.
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Gübre Uygulamalarının Buğday Bitkisinin SPAD Değerleri, Yeşil Aksam Kuru Madde Verimi ve Azot Konsantrasyonu Üzerine Etkisi Texte intégral
2021
Kemal Yalçın Gülüt
Son yıllarda gerek tarımsal ilaçların gerekse kimyasal gübrelerin bilinçsizce kullanımı bitkisel üretimde artışın yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Söz konusu sorunlara karşı sürdürebilir tarım ve değişik tarım alternatifleri konusunda çalışmalara ihtiyaç olduğu görülmektedir. Bitkilerin farklı tarım uygulamaları altında en yaygın sorununun azot (N) kullanım şekli olduğu görülmektedir. Bitkinin N kullanım etkinliğinde, uygulanan gübrenin N dozu ve formunun önemli olduğu düşünülmektedir. Bu amaçla, sera koşullarında artan dozlarda (0 (kontrol), 100, 200, 400 ve 800 mg N kg-1) ve farklı formlarda (mineral, organik) N uygulamalarının buğday bitkisinin büyüme, yeşil aksamda klorofilin bir ifadesi olan SPAD değeri, yeşil aksam kuru madde verimi ve yeşil aksam N konsantrasyonu üzerine etkisi belirlenmiştir. Denemeden elde edilen bulgulara göre, N noksanlığından kaynaklı verim kayıplarının olduğu buna karşılık N uygulamasının söz konusu verim kayıplarının önüne geçtiği saptanmıştır. Azot uygulamasından kaynaklı verim artış oranları üzerine uygulanan N formunun da önemli olabildiği belirlenmiştir. Özellikle mineral gübre uygulamasında verim artış oranlarının %58 ile %87 arasında değiştiği buna karşılık organik kaynaklı gübre uygulamalarının verim değerlerinde kısmen düşüşe neden olduğu görülmüştür. Farklı formlardaki N uygulamaları, bitkinin yeşil aksam kuru madde veriminin aksine yeşil aksam N konsantrasyonunu arttırmıştır. Bu artışlarda, N uygulama dozunun önemli olduğu buna karşılık uygulanan gübre formunun önemli bir farklılık yaratmadığı belirlenmiştir. Sonuçlar genel olarak değerlendirildiğinde en etkin N uygulama dozunun 200 mg kg-1 olduğu, bunun dışında N formları içinde bitkinin büyümesinde ve N kullanım etkinliğinde en etkin formun organik kaynaklı gübre olduğu görülmüştür.
Afficher plus [+] Moins [-]