Affiner votre recherche
Résultats 361-370 de 394
Ekoturizm Alan Uygunluğu Analizinde CBS Teknolojisi Kulanımının Yeterliliği Üzerine Bir Araştırma
2021
Fatma Aşılıoğlu
Son yıllarda, ekoturizm gelişimi için uygun alanları belirlemeye yönelik çalışmalarda Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) teknolojisinin yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. CBS teknolojisi, sayısallaştırılmış veri kullanarak sistematik ve kapsamlı bir analiz sunan güçlü bir yaklaşımdır. Araştırmacılar topoğrafya, arazi örtüsü, iklim, sosyokültürel yapı vb. bileşenlere sayısal değerler vermek suretiyle yaygın yöntemler oluşturmaya çalışmaktadır. Fakat araştırmaların çoğunun vaka çalışması şeklinde olması, her çalışmada alana özgü değerlemeler yapılması ve bazı niteliklerin sayısal olarak ifade edilme güçlüğü, ortak yöntemler ortaya koymayı zorlaştırmaktadır. Bu araştırmada CBS araçları ile yapılan alan uygunluğu analizlerinin farklı aşamalarında kullanılan çeşitli yöntem ve yaklaşımların sonuçlar üzerindeki etkileri incelenmiştir. Sonuçların CBS’ye eşlik eden Çok Kriterli Karar Verme (ÇKKV) tekniklerine, analizde kullanılan kriterlerin seçimine ve bunlara ağırlık tayin etme yöntemlerine, kriterlerin nasıl standardize edildiğine ve sonuç haritasının yorumlanmasını sağlayan uygunluk analizi türlerine göre değiştiği görülmektedir. Özellikle sosyokültürel bileşenlerin sayısal olarak ifade edilme zorluğu ve çeşitliliği, CBS ile yapılan nicel değerlendirmenin yanında nitel değerlendirmenin de gerekli olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun yanısıra ekoturizm uygunluk seviyelerinin belirlenmesinde kullanılan Doğal Kırılmalar Yöntemi, Eşit Aralık Yöntemi ve FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) Arazi Sınıflandırması, analiz haritasında farklı desenler oluşturmaktadır. Sonuç olarak CBS teknolojisi, bu alanda ortak ve yaygın yöntemler oluşturmak için tek başına yeterli değildir ve çalışma alanı ile planlanan faaliyete özgü değerlendirmelerle desteklenmesi gerekmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Maviyemiş Çeşitlerinden (Vaccinum Sp.) Üretilen Reçel ve Marmelatın Bazı Özelliklerinin Belirlenmesi
2021
Emine Kübra Güzel | Cemal Kaya | Esra Esin Yücel | Mustafa Bayram
Yapılan bu çalışmada, Türkiye’de yetişen iki farklı Maviyemiş (Brigitta ve Darrow) çeşidine ait sezonluk meyveler tüm yıl boyunca ulaşılabilirliğinin sağlanması amacıyla reçel ve marmelata işlenmiştir. Elde edilen ürünlerin depolama süresince toplam fenolik madde, toplam antosiyanin ve antioksidan kapasitesi gibi beslenme ve sağlık açısından son derece önemli fitokimyasal özelliklerindeki değişimlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Taze maviyemiş meyvelerinde başlangıçta, reçel ve marmelatlarda ise 6 aylık depolama sürecinin 0, 2, 4 ve 6. aylarında toplam fenolik madde, antioksidan kapasite (TEAC, FRAP), toplam antosiyanin, polimerik renk ve HMF analizleri yapılmıştır. Depolama süresince maviyemiş çeşitlerine ait reçel ve marmelat örneklerinde toplam fenolik madde miktarı 178,68-518,45 μg GAE/g; TEAC değerleri 1,16-11,60 μmol TE/g; FRAP değerleri 1.83-10,33 μmol TE/g ve antosiyanin miktarının 7,35-298,22 µg cy-3 glu/g arasında değiştiği ve en yüksek değerlere Darrow çeşidine ait örneklerin sahip olduğu belirlenmiştir. 6 aylık depolama süresi sonunda Polimerik renk değeri bakımından en fazla artışın (%124 ve %73) Darrow çeşidine ait reçel ve marmelat örneklerinde gerçekleştiği, HMF değeri bakımından ise en fazla artışın (%65 ve %87) Brigitta çeşidine ait reçel ve marmelat örneklerinde meydana geldiği gözlemlenmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Spirulina (Arthrospira): Kanatlı Kümes Hayvanlarında Yem Katkı Maddesi Olarak Kullanılma Potansiyeli
2021
Meltem Tufan | Hasan Rüştü Kutlu
Siyanobakteri olan Spirulina platensis önemli bir gıda katkı maddesidir. Fotosentetik bir mikroalg olan Spirulina platensis yüksek oranda ham protein (%62-70) içeriğine sahiptir ayrıca kıymetli sekonder metabolitleri de içerir. Yapısında bulunan proteinler ağırlıklı olarak esansiyel amino asitlerden oluşur. Kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde tüketici talepleri doğrultusunda üreticiler sentetik katkı maddeleri yerine doğal ve fonksiyonel besin katkı maddelerine yönelmiştir. Kanatlı kümes hayvanları üzerine yapılan çalışmalarda Spirulina’ nın büyüme ve gelişmeyi desteklediği, kuluçka ve kuluçka sonrası performansı arttırdığı, yumurta sarı skoru ve ürün kalitesini iyileştirdiği, hastalıklara karşı direnç kazandırdığı dolayısıyla fonksiyonel bir yem katkı maddesi olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada Spirulina mikroalginin besin değeri ve kompozisyonu açıklanarak fonksiyonelliği ve kanatlı kümes hayvanları (etlik piliç, yumurtacı tavuk ve damızlık) rasyonlarında uygulanabilirliği çalışılmıştır.
Afficher plus [+] Moins [-]Wheat Flour Alternatives Used in Tarhana Production
2021
Ceyda Dadalı | Yeşim Elmacı
The aim of this study was to investigate the possibilities of using various flour substitutes instead of wheat flour in the production of tarhana, which is a fermented food. In the studies examined for this purpose, various legume and cereal flours (oats, quinoa, lupine, wheat germ, chickpeas, beans, corn, rice, buckwheat and lentil flours), tomato paste production waste (tomato seed, tomato pulp, pepper seed, pepper pulp), potato starch, chestnut flour, carob flour, hazelnut pulp, almond pulp, and fish meat were substituted for wheat flour. With these substitutions used instead of wheat flour in the production of tarhana, it was aimed to increase the nutritional properties of the tarhana, improve its sensory properties and quality features. Alternative flours used in the production of tarhana were investigated in this study. According to the results obtained from the compiled studies, tarhana produced with the use of substitute flour will be an alternative to demand of consumers with high functional, natural and nutritional quality.
Afficher plus [+] Moins [-]Fasulye Bakteriyel Adi Yanıklık Hastalığına Karşı Farklı Bakırlı Bileşiklerin Etkililiği
2021
Metin Balçık | Kubilay Kurtulus Baştaş
Xanthomonas axonopodis pv. phaseoli'nin neden olduğu bakteriyel adi yanıklık (CBB), üretim alanlarında tüm fasulye çeşitlerini etkileyen en tahripkâr bakteriyel hastalıktır. Bu çalışmada, farklı iklim özelliklerine sahip Konya ve Afyonkarahisar illerinde yaygın olarak yetiştirilen Alberto çeşidi kuru fasulye üzerinde CBB hastalığına karşı farklı bakırlı preparatların etkililiği araştırılmıştır. Tarla koşullarında 5 haftalık fasulye bitkileri, yüksek virülent Xap k133 izolatının 108 hücre mL-1 konsantrasyonundaki bakteri süspansiyonu ile inokule edilmişler ve inokulasyonlardan sonra 5’er gün arayla 2 kez üretici firmalar tarafından önerilen dozlarda bakır hidroksit, bakır sülfat pentahidrat, bakır oksiklorür + bakır hidroksit ve bakır oksiklorür uygulanmıştır. Hastalık şiddeti (%) ve hastalık skoru, 0-9 skalası kullanılarak değerlendirilmiş ve kimyasalların etkililikleri su püskürtülen kontrol bitkileri ile mukayese edilerek Abbott formülü yardımıyla belirlenmiştir. Elde edilen istatistiki verilere göre, en etkili bakırlı preparat %42,59–47,25 etkililik oranlarıyla bakır oksiklorür uygulaması ile tespit edilmiş, bakır sülfat pentahidrat ise %7,69–12,96 oranları ile en düşük etkiliğe sahip olmuştur. Tarımda aşırı miktarda bakır kullanımının çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin yanısıra bakteriyel patojenlerde bakıra dirençli ırklar gelişmektedir. Ülkemizde kuru fasulyede CBB hastalığına karşı en etkili bakırlı preparatın belirlenmesi amacıyla yaygın kullanılan preparatların etkinliği ilk kez araştırılmıştır ve elde edilen bulgular ile daha az bakır kullanılarak organik ve çevre dostu sürdürülebilir bir fasulye üretimi yapılabileceği düşünülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Investigation of Stability of Olive Oils Aromatized with Some Local Plants
2021
Buket Aydeniz-Guneser
The aims of this study were to evaluate the total phenolic and pigment contents of five edible plants collected from Eastern Black Sea region and to test the storage stability of extra virgin olive oils aromatized with traditionally consumed plants. Aromatized extra virgin olive oils were prepared by addition of dry forms of local plants such as mendek (Aegopodium podagraria L.), çalıçilek (Vaccinium myrtillus L.), galdirik (Trachystemon orientalis L.), sakarca (Ornithogalum umbellatum L.) and hırnık (Diospyros lotus L.). Changes in the quality status of extra virgin olive oil were monitored with free fatty acid, peroxide value, total phenol content, pheophtyin a, lutein and beta carotene analyses during 5-month storage period at 24°C. Furthermore, hue and chrome values, total phenolic, chlorophyll and carotene contents were also analysed to determine the characteristic properties of plant samples. The addition of mendek and çalıçilek have remarkable effects on the transfer of phenolic compounds and pigments from plants to oil during all storage. It was determined that the addition of plant materials can improve the oil stability and cause to a lower free fatty acid and peroxide values in aromatized extra virgin olive oils. Obtained findings suggest that the aromatized olive oils with local plants is sensorial and nutritionally acceptable and can be used safely in aromatization and preparation of healthy and tasty foods at non-thermal process.
Afficher plus [+] Moins [-]Bitki Mikrop Etkileşiminin Sekonder Metabolitler Üzerindeki Etkisi
2021
Mehmet Veysi Çetiz | Abdulrezzak Memon
Bitkilerde ve üzerinde yaşayan mikroplar (bitki mikrobiyomu) bitki sağlığı için kritik öneme sahiptir ve besin alımını kolaylaştırarak, bitki hormon seviyelerini düzenleyerek ve patojen saldırısına karşı koymaya yardımcı olarak etkilerini gösterirler. Bitkiler karmaşık mikrobiyomlarla ilişkili meta organizmalardır. Bitki yüzeylerinde (epifitler) veya bitki dokuları (endofitler) içinde bulunan mikroorganizmaların çoğu, herhangi bir bitki hastalığına neden olmaz, ancak genellikle konakçı bitkilerinin besin tedarikine önemli ölçüde katkıda bulunur. Ayrıca bitki mikrop etkileşimi sekonder metabolit miktarında değişimlere neden olur. Bu derlemede, bitki sekonder metabolit miktarını artıran bitki ve kökle ilişkili mikrop (Rizosfer) arasındaki etkileşimine odaklanarak bu fenomeni destekleyen mekanizmalar hakkında anlayışımızı geliştirecek detaylı bilgiler verilmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Nitrifikasyon İnhibitörlerinin Domateste Bakteriyel Kanser ve Solgunluk (Clavibacter Michiganensis Subsp. Michiganensis) Hastalığına Etkisi
2021
Aysu Tuğçe Gül | Sümer Horuz
Domateste bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı ekonomik boyutta bitki gelişimini ve verimini sınırlandıran önemli bir hastalıktır. Hastalığa dayanıklı ticari çeşit bulunmaması ve kimyasal mücadelenin yetersiz olması nedeniyle mücadelesi oldukça zordur. Bu çalışmanın amaçları (1) domates bitkilerinden farklı yıllarda elde edilen Cmm izolatlarının klasik ve moleküler yöntemlerle tanısını yapmak, (2) domates bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına karşı farklı nitrifikasyon inhibitörlü gübrelerin hastalık gelişimi üzerine etkisini incelemektir.Elde edilen sekiz adet izolat Mirabilis jalapa yapraklarında aşırı duyarlılık, domates fidelerinde patojenite özelliği ve agaroz jelde 614 bp bant oluşturarak Cmm olarak tanılanmışlardır. Saksı denemeleri şeklinde yürütülen bu çalışmada karşılaştırma olarak azot inhibitörsüz normal amonyum sülfat ile yavaş salınım özelliğine sahip disiyandiamid (DCD) ve 3,5 dimetilpirazolyum gliseroborat (DMPB) azot inhibitörlü amonyum sülfat gübreleri kullanılmıştır. Denemede gübrelerin 100, 250 ve 500 ppm dozları bitkilere sulama suyu şeklinde birer hafta arayla üç kez uygulanmış ve uygulanan gübrelerin etkinliği, pozitif kontrol grubundaki bitkilerle kıyaslanarak belirlenmiştir. İki kez tekrarlanan çalışmada, birinci denemede gübreler hastalık gelişimini %42-78 oranları arasında, ikinci denemede ise %44-82 oranları arasında engellemiştir. Her iki denemede inhibitörlü ve inhibitörsüz gübrelerin 500 ppm dozları hastalığı baskılamada en etkili uygulamalar olmuştur. Bu çalışma azot inhibitörlü gübrelerin bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı üzerine etkisini ortaya koyan ilk çalışmadır. Sonuç olarak, domates bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığı ile entegre mücadele programlarına inhibitörlü gübrelerin de eklenmesi faydalı olacaktır.
Afficher plus [+] Moins [-]Antiviral Effects of Microalgae
2021
Aybike Türkmen | İhsan Akyurt
Microalgae, also called phytoplankton by biologists, are very small plant-like organisms with a diameter of 1-50 micrometers without roots, stem and leaves. Microalgae, which have hundreds of thousands of species in both fresh waters and seas, form the lowest link of the food chain in aquatic ecosystems. Most species contain chlorophyll, use sunlight as an energy source, and convert carbon dioxide into biomass (biomass). Because of their role in the photosynthesis process, microalgae produce most of the oxygen in the atmosphere. It has a very wide biodiversity and is reported to contain more than 200 thousand species. As a result of genetic analysis, a continuous increase in microalgae species is observed. More than 15 thousand new chemical compounds have been discovered from algae in recent years. It has been observed that most of the bio compounds obtained from microalgae have antiviral effects. However, although extensive research has been done on the antibacterial, antioxidant and antifungal effects of these bioactive compounds, there is limited research on their antiviral effects. In these limited number of studies on the antiviral effects of microagines, it has been reported that some biocompounds isolated from algae may be effective against viruses that are the cause of diseases such as “HIV, SARS and AIDS”. However, the number of researches on viruses that cause today's biggest pandemic, such as coronavirus, of different biocompounds isolated from microalgae, is very small. To date, no vaccine that can be effective against the COVID-19 virus or a drug that can inhibit the reproduction of the virus has not been found. It is thought that micro or macro algae may be one of the most promising natural resources in solving this global health problem. Because Spirulina, which is a microalgae, has antiviral, anticancer, antidiabetic, antibiotic, antioxidant, prebiotic, cardiovascular system protective and antiallergic effects and these positive effects are caused by bioactive compounds found in high content (Rosales-Mendoza et al., 2020a). In this review, especially the antiviral effects of microalgae were tried to be summarized and it was tried to be emphasized that algae could be promising natural resources in the development of new antiviral drugs by our country's scientists.
Afficher plus [+] Moins [-]The Effects of Using Pomegranate (Punica granatum) Seed Powder on Quality Parameters of Model System Chicken Meat Emulsions
2021
Meltem Serdaroğlu | Özlem Yüncü | Hülya Serpil Kavuşan | Elnaz Sharefiabadi | Sahar Seyedhosseini
This study aimed to investigate the effects of using 1%, 3% and 5% pomegranate seed powder (PSP) on model system chicken meat emulsion (CME) quality parameters. For this purpose, the properties of the emulsion samples prepared using different amounts of PSP were compared with the control group prepared with 70% chicken breast meat, 18% chicken skin, 10% water, 1.5% salt and 0.5% sodium tripolyphosphate (STPP). Chemical composition, pH, emulsion stability, water holding capacity, cooking yield, and color were analyzed in emulsion samples. TBARs and peroxide values of the samples were determined on days 0, 3, 5 and 7 during storage. Use of pomegranate seed powder in emulsion formulation resulted a decrease in b* and a* values. At the same time, with the addition of pomegranate seed powder, there was no difference in the protein values of the raw samples and the moisture, ash and pH values of the cooked samples. It was also observed that pH values, water holding capacity and cooking efficiency of emulsions increased with the increasing levels of PSP. Both peroxide and TBARs values were lower in emulsion samples formulated with PSP on 7 d compared to the control group.
Afficher plus [+] Moins [-]