Affiner votre recherche
Résultats 421-426 de 426
Morphology, Pathogenicity and Management of Coniella Fruit Rot (Coniella granati) on Pomegranate Texte intégral
2018
Aysun Uysal | Şener Kurt | Emine Mine Soylu | Merve Kara | Soner Soylu
One of the objectives of the study was to identify the fungus involved in fruit rot on pomegranates in the Mediterranean Region of Turkey. The fungus designated as Coniella granati (Saccardo) Petrak and Sydow based on morphological characteristics. The fungus colonized the fruit after 5 to 8 days, followed by the appearance of fruit rot symptoms leading to the formation of abundant pycnidia covering the peel. Secondly, the efficacy of fungicides against C. granati was evaluated by mycelial growth and conidial germination assays. Tebuconazole, boscalid+pyraclostrobin and iprodione at 1.0, 25, and 50 μgml-1 concentrations, respectively, completely inhibited mycelial growth. In the azoxystrobin and dodine, relatively higher concentrations required to inhibit mycelial growth. Tebuconazole exhibited the greatest inhibition (82.2%) of mycelium growth. The EC50 values in mycelial growth of C. granati ranged from 0.13 to 151.9. The highest EC50 values occurred for tebuconazole (0.13μgml-1). Tebuconazole, boscalid+pyraclostrobin and iprodione at 200, 10 and 5 μgml-1 concentrations, respectively, were the highly effective in inhibiting conidial germination. Azoxystrobin exhibited a low effect (61%) on conidial germination. The EC50 values on conidial germination of C. granati ranged from 0.2 to 28.7. Tebuconazole had the lowest EC50 value, while boscalid+pyraclostrobin exhibited the highest EC50 value.
Afficher plus [+] Moins [-]Van Gölü Havzası Fasulye Genotipleri (Phaseolus vulgaris L.) Arasındaki Genetik Çeşitliliğin Fenotipik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi Texte intégral
2018
Aytekin Ekincialp | Suat Şensoy
Van Gölü havzasının değişik yörelerinden toplanmış olan 95 fasulye genotipinin genetik akrabalık ilişkileri hem fenotipik hem de moleküler yöntemlerle incelenmiştir. Fenotipik yöntemde, 71 adet morfolojik özellik incelenmiş ve bunlar arasında yüksek korelasyon gösterenler değerlendirme dışı bırakılarak fasulye genotiplerine ait 61 adet ölçüm veya gözlemden yararlanılmış; moleküler yöntemde ise 28 primerden elde edilen 219 adet polimorfik ISSR belirteci ve 10 primerden elde edilen 76 adet polimorfik RAPD belirteci kullanılmıştır. Fasulye genotipleri arasındaki genetik akrabalık dereceleri, fenotipik ve moleküler veriler kullanılarak elde edilen değişik matrislerden (Öklid ve Jaccard katsayı matrisleri) dendrogram oluşturularak incelenmiştir. Fenotipik olarak incelenen genotiplerin %69,5’inin Güney Amerika (Andean) ve %30,5’inin Orta Amerika (Mesoamerican) orijinli olduğu ve genotipler arasında yüksek genetik çeşitliliğin olduğu saptanmıştır. Fenotipik ve moleküler verilerin birlikte incelenmesi sonucunda, Güney Amerika ve Orta Amerika orijinli genotiplerin; bodur ve sırık genotiplerin; beyaz, diğer tek renkli ve çok renkli tohumlara sahip genotiplerin ayrı kümelenmelerde yer aldıkları gözlenmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]How Did Canada’s Increasing Lentil Production Affect Turkey? Is There A Possible Win-Win Situation for Both Countries? Texte intégral
2018
Cevher Özden
Competition is fierce in the world markets of agricultural products. It is especially harder for developing countries to compete with the wealthier industrialized countries. Canada entered in the lentil production mainly for export purposes in the early 1990s and exports nearly all of its lentil products every year. As Canada has become the dominant power in lentil trade, Turkey’s lentil production has declined notably. In the study, Turkey’s adaptation to this trend is investigated. Based on the results, it is concluded that Turkey’s market share has not changed in its traditional markets and its export has risen both in quantity and value. For instance, Turkey’s lentil export has increased from 127 Thousand tons in 1997 to 178 Thousand in 2013. This is achieved through partnerships between Canadian and Turkish entrepreneurs. Furthermore, lentil producers in Turkey have shifted to alternative crops, which yields higher income.
Afficher plus [+] Moins [-]Biberiye ve Kekik Yağı İlavesinin Marine Edilen Gökkuşağı Alabalıklarının (Oncorhynchus Mykiss Walbaum 1972) Buzdolabında Depolanması üzerine Etkisi Texte intégral
2018
Pelin Özlem Can | Gonca Kaşıkçı
Bu çalışmada, biberiye ve kekik yağı ekstraktları kullanılarak elde edilen alabalık (Oncorhynchus mykiss) marinatlarının depolanması sırasında meydana gelen kimyasal değişimler araştırılmış ve kullanılan bitkisel yağ ekstraktlarının ürünün yağ asidi kompozisyonu üzerine etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Fileto haline getirilmiş balıklar üç farklı formülasyon kullanılarak (M grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl, B grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl-%0,1 biberiye yağı ekstraktı, K grubu: %4 asetik asit-%10 NaCl- %0,1 kekik yağı ekstraktı) marine edilmiş, olgunlaşma aşamasından sonra vakum paketlenerek +4°C’ deki buzdolabı koşullarında depolanmışlardır. Numunelerin 0. gün, 1., 2., 3., 4. ve 5. ayın sonunda kimyasal analizleri (pH, TBA, Peroksit Sayısı, TVB-N, Serbest yağ asitleri, yağ asitleri kompozisyonu) yapılmıştır. Deneysel örnekler TVB-N açısından değerlendirildiğinde depolamanın 3. ayında K grubu örneklerinde 14,12 mg/100 g, B grubu örneklerinde 19,2 mg/100 g ve M grubu örneklerinde ise 28,9 mg/100 g olarak tespit edilmiştir. M grubu örnekleri TBA sayısı bakımından değerlendirildiğinde muhafazanın 3. ayında 5,84 mg MDA/ kg olup, diğer gruplar ile istatistiki fark önemli bulunmuştur. Kontrol grubu (M grubu) örneklerinin 4 ve 5. aylarda duyusal olarak bozulduğu için analizleri yapılamamıştır. Kontrol grubu ve K grubu örneklerinde marinasyon işlemi sonrasında, muhafaza periyodu boyunca EPA ve DHA değerlerinde düşüş şekillenmiş olup, istatistikî açıdan fark önemli bulunmuştur. Biberiye ilave edilen gruba ait örneklerin yağ asidi değerleri incelendiğinde, kaproik, miristik ve palmitik asit miktarları marinasyon işleminden sonra artmıştır ve fark istatistiki açıdan önemli bulunmuştur.
Afficher plus [+] Moins [-]Composition Analysis of Municipal Solid Waste A Case Study in Benghazi, Libya Texte intégral
2018
Faisal Ali Mohamed Baba | Miraç Aydın | Idris Imneisi
Benghazi, like other cities in Libya, faces problems associated with poorly managed solid waste operation. The uncertainty of the types of municipal solid waste (MSW) it is the challenge that, hinders chosen the best method for solid waste management. This study deals composition analysis of the city’s MSW as, sustainable waste management options. To specify types of MSW the samples collection in wet seasons and dry seasons. Number of samples collected as 40 samples per season. And to get a representative sampling, in this case employed a range of sampling techniques including stratified sampling, systematic random sampling, and purposive sampling. The samples was collected, mixed and then weighed as, kilogram (Kg). The samples were characterized. as, paper, glass, metals, plastics, textiles, non-food, food and putrescibles, misc-combustibles, misc. non-combustibles, household hazardous waste. And then the samples weighed again to determine the proportion of each type. Finally, this study forwarded some important conclusion and recommendations towards improving the current situation.
Afficher plus [+] Moins [-]Bayburt Koşullarında Organik Olarak Yetiştirilen Bazı Yerel Fasulye (Phaseolus vulgaris L.) Genotiplerinin Bazı Morfolojik ve Agronomik Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma Texte intégral
2018
Ümit Girgel | Alihan Çokkızgın | Mustafa Çölkesen
Bu araştırma, organik şartlarda seçilmiş bazı yerel fasulye (Phaseolus vulgaris L.) genotiplerinin morfolojik ve agronomik özelliklerini belirlemek amacıyla, Bayburt Üniversitesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi deneme alanında 2016 yetiştirme döneminde yürütülmüştür. Araştırmada 13 yerel fasulye genotipi ile 3 tescilli çeşit (Önceler-98, Horoz ve Dermason) kullanılmıştır. Çalışma tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulmuştur. Araştırmada, bitki boyu 32,1-44,3 cm, ilk bakla yüksekliği 6,7-11,1 cm, gövde kalınlığı 5,6-8,4 cm, bakla boyu 85,9-120,7 mm, bakla eni 12,5-15,4 mm, bitkide bakla sayısı 10,0-24,1 adet/bitki, baklada tane sayısı 3,5-5,5 adet/bakla, 1000 tane ağırlığı 393,7-545,5 g, dekara tane verimi 128,3-194,3 kg/da arasında değişim göstermiştir. En yüksek tane verimi dermason fasulye çeşidinden elde edilmiş olurken, bunu takiben Önceler-98 çeşidi ve Aydıntepe genotipinin de tane verimi ve bölgeye adaptasyon özelliklerinin iyi olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, incelenen yerel genotiplerden bazılarının bazı morfolojik özellikler ve bitki verimi açısından değerlendirmeye uygun olduğu, ıslah çalışmalarında bir genitör olarak kullanılmalarının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]