Affiner votre recherche
Résultats 81-90 de 426
Özlüce Baraj Gölü’ndeki Capoeta trutta (Heckel, 1843) populasyonunda Balık Boyu-Otolit Biyometrisi İlişkisi Texte intégral
2018
Mustafa Düşükcan
Bu çalışmada, Elazığ-Bingöl il sınırında, Peri çayı üzerinde bulunan Özlüce Baraj Gölü’nden elde edilen karabalık, Capoeta trutta (Heckel, 1843)’da otolit biyometrisi total boy ilişkisi araştırıldı. Bu amaçla, Eylül 2017–Aralık 2017 tarihleri arasında toplam 115 örnek (60 erkek ve 55 dişi) incelendi. Balık örneklerinin Total boyları (TB) ölçüldükten sonra eşey tespiti yapıldı. Her bir balığın sağ ve sol otolitleri çıkarıldı ve ölçüme hazır hale getirildi. Otolit ağırlıkları (OA) 0,0001g hassasiyette tartıldı. Otolit uzunluğu (OU) ve otolit genişliği (OG) bilgisayar destekli görüntü analiz programı kullanılarak ölçüldü. Sağ ve sol otolitler ile erkek ve dişi otolitlere ait OU, OG ve OA değerleri arasındaki farklar istatistiki olarak önemsiz bulundu. Tüm populasyonda TB: 118-381 mm, OU: 1,536-3,734 mm, OG: 1,049-2,585 mm ve OA: 1,10-13,90 mg arasında tespit edildi. TB ile OU, OG ve OA arasındaki pozitif yönde kuvvetli bir ilişki olduğu görüldü.
Afficher plus [+] Moins [-]An Evaluation of Climate Mitigation Adoption Technologies in Improving Rural Households’ Livelihood Outcomes: The Case of Eastern Oromia, Ethiopia Texte intégral
2018
Beyan Ahmed Yuya | Nano Alemu Daba
Agricultural technologies are seen as an important route out of poverty in most of the developing countries. However, the rates of adoption of these technologies have remained low in most of these countries. This study aim at shedding some light on an evaluation of climate mitigation agricultural adoption technologies, and its contribution to rural livelihood outcomes in Gurawa district using cross sectional data collected from randomly selected 180 sample households during the 2016 crop production season. Multivariate probit and Propensity score matching was used to identify impacts of adoption technologies, and to identify factors affecting smallholder farmers’ multiple technology adoption decisions. The results showed that the probability of adoption of agricultural technologies are influenced by several factors: family size, economical active members, education level, age of the household head, social status, soil fertility status, distance from extension office, land holding, distance to markets and distance to weather road. The impact evaluation results indicated that on average, the participation household in soil conservation has increased food security status and asset accumulation nearly by 38% and 15%, respectively, however it decreases the rate of poverty nearly by 51 percent. Use of improved seeds increased food security status and decreased poverty rate nearly by 38% and 44%, respectively. On the other hand, use of irrigation technology increased food security status and asset accumulation nearly by 23% and 31.8%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 29 percent. Similarly, adoption of row planting methods increased food security status and asset accumulation nearly by 28.7% and 15.5%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 51.5 percent. Therefore, policy makers should give due emphasis to the aforementioned variables to increase adoption technologies and improve the livelihood of the rural households.
Afficher plus [+] Moins [-]The Effect of Drying of Bread Wheat Seeds Following First Water Uptake on Germination Rate Texte intégral
2018
Mustafa Yıldırım
In semi-arid regions, unfavorable weather conditions are the most important limiting factors for seed germination. The imbibed or germinating seeds in soil can be dried by hot and dry weather. Thus, seeds can largely lose their germination abilities until the next water uptake (called as ‘alatav’ in Turkish). Before drying, the time of the first water uptake by a seed may be more effective on seed viability at the second water uptake for germination. Therefore, this experiment was conducted to identify the first water uptake rates (WU) of seeds of three bread wheat genotypes (Bezotaja, Kirac and 13-BVD-4) per hour during 50 hours and their germination rates (GR) at the second water uptake after drying the seeds for 3-week in laboratory conditions. The results presented here indicated that the WU and GR were significantly affected by genotypes, imbibition time (T) and their interaction (1% probability level). There was also a significant negative correlation between the WU and GR (r** = –0.9295) at all times studied. Furthermore, the germination ability of Kirac lasted longest (for 38th hour) when the WU reached to 160.24%, and it was followed by Bezostaya and 13-BVD-4 genotypes (63.34% at 37th hour and 152.58% 34th hour, respectively).
Afficher plus [+] Moins [-]Flow Sitometri ile Bazı Ispanak Aksesyonlarının Çekirdek DNA İçeriklerinin Belirlenmesi Texte intégral
2018
Murat Deveci | Özcan Yavaş | Nihan Sahin | Metin Tuna
Bu araştırmanın amacı, yurt dışından elde edilmiş olan 53 ıspanak (Spinacia oleracea L.) aksesyonunun flow sitometri ile ploidi düzeylerini belirlemektir. Araştırma verilerine göre; ıspanak aksesyonlarının çekirdek DNA içerikleri arasındaki farklılıkların istatistiki olarak önemli olduğu saptanmıştır. Araştırmada kullanılan ıspanak aksesyonlarının ortalama çekirdek DNA içeriği 2,225 pg/2C (Esfenaj çeşidi) ile 2,059 pg/2C (Matador ve Godir çeşitleri) arasında değişmiştir. Kök ucu meristem dokuları kullanılarak yapılan kromozom sayımlarında analiz edilen tüm bitkilerin 2n=12 kromozoma sahip oldukları ve dolayısıyla diploid oldukları belirlenmiştir. Bu nedenle çalışmada kullanılan aksesyonların tamamının diploid olduğu kabul edilmiştir. 2C DNA içeriklerine göre yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre iki ana küme altında sekiz farklı kümenin oluştuğu görülmüştür. Aksesyonların kümelenmesi çoklu karşılaştırma testinde de benzer sonucu vermiştir. Ispanak aksesyonlarında ploidi seviyelerini belirlemeye yönelik olarak yapılan bu çalışma sonucunda çalışmaya konu olan 53 ıspanak aksesyonu ile ileride yapılacak ıslah çalışmalarında araştırmacılara önemli bir zaman, enerji ve emek tasarrufu sağlayacaktır.
Afficher plus [+] Moins [-]Determination of Behavioural Characteristics of Different Honey bee (Apis mellifera L.) Genotypes in Eastern Anatolian Conditions Texte intégral
2018
Mahir Murat Cengiz | Yaşar Erdoğan
In this study, it was investigated the stinging, robing and swarming tendencies of Buckfast, Carniolan, Caucasian and Erzurum honeybee genotypes in Eastern Anatolian conditions. In the 2015 production period, a total of 40 colonies,10 from each of Buckfast, Carniolan, Caucasian and Erzurum genotypes were used in the study. Caucasian genotype was the most gentle with 6.22±0.65 pcs/colony average number of stings, while Erzurum genotype was the most aggressive with 12.12±1.08 pcs/colony average number of stings. As a result of analysis of variance applied to average numbers of stings genotypes, the difference between the genotypes was found to be very significant in terms of tendency to stinging. In terms of tendency to robing, the Buckfast genotype ranked first with 1.57±0.17 pcs, while the Carniolan genotype had the lowest trend of robing with a value of 0.62±0.16 pcs. In terms of swarming tendency, the difference between the genotypes was statistically significant.
Afficher plus [+] Moins [-]Bayburt Koşullarında Organik Olarak Yetiştirilen Bazı Yerel Fasulye (Phaseolus vulgaris L.) Genotiplerinin Bazı Morfolojik ve Agronomik Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma Texte intégral
2018
Ümit Girgel | Alihan Çokkızgın | Mustafa Çölkesen
Bu araştırma, organik şartlarda seçilmiş bazı yerel fasulye (Phaseolus vulgaris L.) genotiplerinin morfolojik ve agronomik özelliklerini belirlemek amacıyla, Bayburt Üniversitesi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Uygulama ve Araştırma Merkezi deneme alanında 2016 yetiştirme döneminde yürütülmüştür. Araştırmada 13 yerel fasulye genotipi ile 3 tescilli çeşit (Önceler-98, Horoz ve Dermason) kullanılmıştır. Çalışma tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulmuştur. Araştırmada, bitki boyu 32,1-44,3 cm, ilk bakla yüksekliği 6,7-11,1 cm, gövde kalınlığı 5,6-8,4 cm, bakla boyu 85,9-120,7 mm, bakla eni 12,5-15,4 mm, bitkide bakla sayısı 10,0-24,1 adet/bitki, baklada tane sayısı 3,5-5,5 adet/bakla, 1000 tane ağırlığı 393,7-545,5 g, dekara tane verimi 128,3-194,3 kg/da arasında değişim göstermiştir. En yüksek tane verimi dermason fasulye çeşidinden elde edilmiş olurken, bunu takiben Önceler-98 çeşidi ve Aydıntepe genotipinin de tane verimi ve bölgeye adaptasyon özelliklerinin iyi olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, incelenen yerel genotiplerden bazılarının bazı morfolojik özellikler ve bitki verimi açısından değerlendirmeye uygun olduğu, ıslah çalışmalarında bir genitör olarak kullanılmalarının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Salep Kullanımının Fermente Türk Sucuğu Kalite Parametreleri Üzerine Etkisi Texte intégral
2018
İsmail Gök | Birol Kılıç | Cem Okan Özer
Bu çalışmanın amacı farklı oranlardaki (%2,5, 5, 7,5 ve 10) salep ilavesinin, sucuğun fermantasyon ve depolama dönemlerinde (5., 10., 20. ve 30. gün) fizikokimyasal, tekstürel ve duyusal özellikleri üzerine etkisini belirlemektir. Araştırma sonuçları tüm sucuk gruplarında fermantasyon ve depolama süresince TBARS değerlerinin kademeli olarak arttığını göstermiştir. Ancak %10 oranında salep ilavesi ile üretilen sucuklarda fermantasyon sonrasında ve depolama süresince kontrol grubuna kıyasla daha düşük TBARS değerleri tespit edilmiştir. Ayrıca sucuk formulasyonunda salep kullanımının pH değerlerinde düşüşe neden olduğu belirlenmiştir. Fermantasyon ve depolama süresince, en yüksek L* değerleri %10 oranında salep ilavesi yapılan sucuk örneklerinde tespit edilmiştir. Sucuk formulasyonunda kullanılan salep oranının arttırılmasının sucuk örneklerinde tespit edilen sertlik değerlerini ve kül miktarını arttırdığı, nem miktarını ise azalttığı saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları sucuk üretiminde salep kullanımının et endüstrisi tarafından ürün raf ömrü ve kalite parametrelerine katkı sağlamak amacıyla kullanılabileceğini göstermiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Balık Hastalıkları ile Mücadelede Bitki Esansiyel Yağlarının Major Komponentlerinin Önemi Üzerine bir Araştırma Texte intégral
2018
Azime Küçükgül
Taninler, alkaloidler, terpenoidler ve fenolik bileşikler gibi esansiyel yağlardaki farklı fitokimyasalbileşenlerin mevcudiyeti anti-bakteriyel, anti-fungal ve anti-inflamatuar etkiler göstermektedir. Bu çalışmanın amacı üç bitkiye ait esansiyel yağın (Thymus vulgaris L., Centaurium erythraea Rafn. ve Foeniculum vulgare Mill) major bileşiklerinin balık hastalıkları ile mücadeledeki rolünü ortaya koymaktır. Ticari bir firmadan temin edilen esansiyel yağlara ait bileşenler GC/MS analizleriyle belirlendi. T. vulgaris’in en önemli bileşeni phenol, 2-methyl-5-(1-methylethyl) olarak adlandırılan karvakroldü (%40). Diğerleri ise linalool L (%15,11) ve benzene, methyl(1-methylethyl)- (%12,12) olarak belirlendi. C. erythraea’nın en zengin esansiyel yağı %34,90 ilebicyclo [3.1.1] hept-2-ene, 2,6,6-trimethyl-, (ñ)- diğer adıyla alfa-pinendi. Diğerleri sırasıyla heptacosane (%19,15) ve dotriacontane (%17,72) olarak bulundu. F. vulgare esansiyel yağı değerlendirildiğinde ise benzene, 1-methoxy-4-(1-propenyl)- (eş anlamlısı Cis-Anethol) %67,99 en önemli bileşen olarak bulundu, onu dl-Limonene (%16,03) ve benzene, 1-methoxy-4-(2-propenyl)- (%6,97) izledi. Kekiğin terapötik etkisi yüksek fenolik içeriğinden dolayıdır (özellikle karvakrol). F. vulgare esansyel yağındaki en önemli bileşenler antibakteriyel, antioksidan, antifungal ve antikanser etkileri olan anethole, fenchone ve limonene’ dir. Önceki çalışmalar gösteriyor ki alfa-pinene birçok patojenik gram negatif bakteri üzerinde inhibe edici etkiler göstermektedir. Bizim araştırmamızda bahsi geçen esansiyel yağların dominant bileşenleri, balık yetiştiriciliği ile ilgili hem in viv hemde in vitro önceki bulgularla uyumluluk arz etmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Analysis of the Socio-Economic Constraints of Small Ruminants’ Production in West Bank-Palestine Texte intégral
2018
Yahya Istaitih | Makbule Nisa Mencet Yelboga
This study analysed the socio-economic constraints facing small ruminants’ production in West Bank Palestine. Therefore, it investigated the sites of Al-thaheryia and Facuoa and included. From primary data collected from different sources, 170 small ruminants’ rearers have been randomly selected. Additionally, two workshops have been implemented to gather both quantitative and qualitative data through discussion and brainstorming. Descriptive statistics; frequency, percentage, mean, standard deviation, Chi-square test and T-test are used to shape the socioeconomic constraints facing by small ruminants rearers. The findings revealed a need for extension system to enhance small ruminants’ productivity.
Afficher plus [+] Moins [-]Türkiye’de Üretilen Organik ve Konvansiyonel Sütlerin Bazı Fizikokimyasal Özellikleri ile Yağ Asitleri Kompozisyonu ve Antioksidan Kapasitesinin Belirlenmesi Texte intégral
2018
Bayram Ürkek | Mustafa Şengül
Bu çalışmada Türkiye’de üretilen konvansiyonel ve organik çiğ sütlerin bazı fizikokimyasal özellikleri, yağ asitleri kompozisyonu ve antioksidan kapasitesi üzerine çiftlik üretim tipinin (konvansiyonel ve organik) ve süt toplama zamanın etkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırmada organik ve konvansiyonel çiftliklerden bir yıl boyunca iki ayda bir 9’ar adet çiğ süt örnekleri toplanmıştır. Organik ve konvansiyonel olarak üretilen sütlerin yağ asidi kompozisyonu, antioksidan kapasitesi, toplam fenolik madde ve bazı fizikokimyasal özellikleri (kurumadde, yağ, protein, kül, titrasyon asitliği (% laktik asit), pH, özgül ağırlık) incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre konvansiyonel ve organik süt örneklerinin ortalama kurumadde, yağ, protein, kül, özgül ağırlık, asitlik ve pH değerleri sırayısla %12,06-11,97, %3,67-3,50, %3,33-3,34, %0,67-0,66, 1,0381-1,0381 g mL-1, %0,18-0,16 6,67-6,73 olarak belirlenmiştir. Konjuge linoleik asit oranlarının organik sütlerde %1,39 ile %2,87 arasında, konvansiyonel sütlerde %1,67 ile %2,96 arasında değiştiği belirlenmiştir. Sonuç olarak, süt bileşenlerini (kurumadde, yağ, protein ve kül), yağ asidi kompozisyonunu, EC50 ve toplam fenolik madde değerlerinin çiftlik üretim tipinden etkilenmediği ortaya konulmuştur. Diğer taraftan süt yağı, protein, yağ asidi oranları (oleik asit hariç), EC50, inhibisyon ve toplam fenolik madde değerlerinin toplama zamanına bağlı olarak önemli değişimler gösterdiği belirlenmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]