细化搜索
结果 151-160 的 183
The Effect of Different Cooking Methods and Addition of Different Sweeteners on the Physicochemical and Antioxidant Properties of Aronia Marmalade
2023
Memnune Şengül | İsa Arslan Karakütük | Sefa Aksoy | Melek Zor
The present study examined the physicochemical properties, antioxidant activity (DPPH, ABTS, and FRAP), and sensory properties of aronia marmalades prepared with different cooking methods (CM) (boiled (B) and pressure-boiled (PB)) by adding sugar (S) and stevia prebiotic fiber sweetener (SP). Ash, reducing sugar, sucrose, viscosity, L*, a*, b*, C*, and H° values, and total sugar content of aronia pulp and marmalades differed significantly by cooking method and sweetener type (ST). Hydroxymethylfurfural could not be detected in aronia pulp and marmalades. Concerning CM, TPC (total phenolic content) and TMA (total monomeric anthocyanin) values were found to be significantly higher in PB cooking than in the B cooking method. On the other hand, TFC (total flavanoid content) was statistically higher in boiled marmalades. According to CM, the DPPH antioxidant activity of marmalades was significantly higher in B marmalades. The TPC, TMA, TFC, and antioxidant properties of marmalades differed sigficantly by ST. The TPC of marmalades prepared with SP addition was higher than that of S-added marmalades and control. According to ST, whereas the antioxidant activities (DPPH, ABTS, and FRAP) of S and SP-added marmalades were lower compared to the control, the antioxidant activities determined by DPPH and ABTS among S and SP-added marmalades were higher in SP-added marmalades. The panelists gave the highest scores to BSC (boiled S-added marmalade). Considering the overall acceptance scores, the second highest score was given to BST (boiled SP-added marmalade). In other words, in terms of sensory evaluation, boiled marmalades received higher overall acceptance scores, while PBST (PB SP-added marmalade) received the lowest scores. According to these results, astringency components decrease with cooking in an open vessel. Furthermore, it can be said that sugar masks this astringent taste.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Investigation of Leaf Gas Exchange Parameters of Several Chestnut Population Seedlings at the End of the Growing Season
2023
Uğur Cantürk | Hatice Çobanoğlu | Fadime Beyazyüz | İsmail Koç
Changes in temperature and precipitation due to global climate change negatively affect plant species' growth, development, and adaptation to new places. However, genetic structure is the most critical criterion for determining a species's potential to adapt to changing environmental conditions. Monitoring gas exchange parameters in plants is the simplest way to monitor physiological changes in plants under changing environmental factors. Among species, the Anatolian chestnut (Castanea sativa) is native and economically important tree species (fruit and wood production). It is naturally distributed from the north side of Turkey, Marmara, and Western Anatolia. However, the Anatolian chestnut is one of the most affected tree species by global climate change. In this study, numerous Anatolian chestnut populations (3 years old) were used to determine leaf gas exchange parameters at the end of the growing season in Düzce. Stomatal conductance (gs), transpiration rate (E), net photosynthetic rate (Anet), and other parameters were measured. As a result, the leaf gas exchange parameters of chestnut populations changed significantly based on the populations. Marigoule population seedlings had 2-fold Anet values compared to the Ibradı population. Regarding gs, the differences between populations (Erfelek and Ibradı) changed approximately 2.5 folds and the differences (Erfelek and Ibradı) increased more than 3 folds in terms of E values. It can be said that Marigoule and Erfelek populations can adapt more to Düzce climate conditions than other populations. In contrast, Ibradi population seedlings have a low adaptation mechanism in terms of gas exchange traits.
显示更多 [+] 显示较少 [-]A Review of the Nutritional Profile, Chemical Composition and Potential Health Benefits of Aronia melanocarpa (Chokeberry) Berries and Products
2023
Ayşe Semra Aksoy
Aronia melnocarpa, commonly known as chokeberry, originates from the eastern region of North America and belongs to the Rosaceae family within the Maloideae subfamily. The sour taste of fresh chokeberries makes them infrequently eaten as is, but they find extensive use in the food industry for creating fruit juices, fruit teas, wines, jams, jellies, and dietary supplements. Chokeberries represent a source of a wide range of bioactive compounds with potential health benefits for humans. Among the effects supporting human health are antidiabetic, anti-inflammatory, antimicrobial, and anticancer properties, as well as protection for the heart, liver, and nervous system. The abundant presence of polyphenols, such as phenolic acids, flavonols, anthocyanins, flavanols, and proanthocyanidins, plays a crucial role in conferring the remarkable bioactivity of chokeberries. These compounds are responsible for many of the health benefits associated with the consumption of chokeberries. Chokeberry fruits and their derived products showcase notable antioxidant properties and have the potential to promote health by effectively reducing the formation of free radicals. In this review, a comprehensive analysis of scientific research has been conducted to explore the polyphenolic compounds found in chokeberries, as well as their antioxidant potential. The findings in this review are likely to have a significant impact on future research focused on developing functional food products based on chokeberries. Chokeberries possess the potential to serve as food constituents intentionally crafted to augment antioxidant capacity. However, similar to other natural plants and medicinal products, conducting extensive research is crucial to assess the antioxidant potential, safety, and mechanisms of action of chokeberries. Therefore, the aim is to make a positive contribution to the continuation of research on the positive effects of chokeberry on health.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Akciğer Oskultasyon Skorlamasının Alt Solunum Yolu Hastalığı Tespit Edilen Koyunlarda Klinik Öneminin Değerlendirilmesi
2023
Serkan İrfan Köse | Fırat Doğan
Sunulan çalışmada solunum yolu hastalığı belirtileri gösteren koyunlarda genel fiziksel ve özel klinik muayene bulgularının, tam kan sayımı sonuçlarının ve nazofarengial sürüntü örneklerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmada solunum yolu hastalığı şikâyeti bulunan bir İvesi koyun sürüsünde (n:62) alt solunum yolu hastalığı belirtileri tespit edilen 18 adet dişi koyun kullanıldı. Hasta koyunların yaş kayıtları tutuldu, genel fiziksel muayeneleri gerçekleştirildi. Özel klinik muayene parametrelerinin her biri kendi içinde skorlandı. Hasta koyunlar akciğer oskultasyon skor sonuçlarına göre “Hafif Hasta (n:11)” ve “Orta Hasta (n:7)” şeklinde iki gruba ayrıldı. Hasta hayvanlar da dahil bütün koyunlardan antikoagülantlı ve antikoagülantsız kan örnekleri alındı. Antikoagülantlı kan örneklerinden tam kan sayımı yapıldı. Hasta (n:18) ve sağlıklı (n:6) koyunlardan mikrobiyolojik ve virolojik analizler için steril swap ile nazofarengial sürüntü örnekleri alındı. Kan (n:62) ve nazofarengial sürüntü (n:24) örneklerinden Bovine herpesvirus tip 1, Respiratorik sinsityal virus (RSV), Parainfluenza 3 (PI-3) ve Pestivirus varlığına yönelik analizler gerçekleştirildi. Hafif hasta ve orta hasta koyunlar karşılaştırıldığında, yaş, dakikadaki kalp atım sayısı, klinik durum gözlem skoru, MCH Pg, MCHC g/dL verilerinde gruplar arasında anlamlı farklılık (P<0,05) tespit edildi. Sağlıklı ve hasta olan koyunların nazofaringeal örneklerinde baskın olarak sırasıyla Staphylococcus spp., Streptococcus spp. ve E. coli bakteri türleri izole edildi. Klinik olarak sağlıklı görünen bir koyundan Klebsiella spp. izole edilirken, yalnızca bir hasta koyundan M. haemolytica izole edildi. Sağlıklı görünen bir koyunda serolojik olarak BoHV-1-spesifik antikor tespit edildi. Sonuç olarak saha şartlarında uygulanabilecek en kolay ve en hızlı yöntemler arasında yer alan akciğer oskultasyon bulguları ve nazofarengial sürüntü sonuçları ile muhtemel etiyolojik etken ve hastalık durumu hakkında öngörüde bulunulabilir. Bu sayede ekonomik değere sahip bu hayvanlarda erken muhtemel tanı ile tedaviye başlanarak ekonomik kayıplar azaltılabilir.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Putka Gölü Sulak Alanı’nda (Ardahan) elementlerin ve birincil üretim proksilerinin kirlilik ve risk değerlendirmesi
2023
Dilek Aykır
Bu çalışmanın amacı Putka Gölü Sulak Alanı’nda (PGSA) yüzey sedimentlerinde PTE konsantrasyonlarının ve muhtemel kaynakların tespit edilmesi, ekolojik risk seviyelerinin belirlenerek gelecekte bu sulak alanın sürdürülebilirliğine katkı sağlanmasıdır. Ayrıca azot, fosfor ve diğer birincil üretim indikatörlerinin konsantrasyonunun ölçülerek organik kirlilik seviyelerinin belirlenmesidir. Çalışma için göl yüzeyinde belirlenen 8 farklı noktadan yüzey sedimenti alınmıştır. Alınan örneklerde çoklu element analizleri, Klorofil Bozunma Ürünleri (CDP), Toplam Organik Karbon (TOC), Toplam Azot (TN), Toplam Fosfor (TP), Biyojenik Silika (BSi) analizleri yapılmıştır. Ekolojik değerlendirmeler için Zenginleşme Faktörü (EF), Jeoakümülasyon İndeksi (Igeo) , Toksik Risk İndeksi (TRI), Modifiye Ekolojik Risk İndeksi (mER), Modifiye Potansiyel Ekolojik risk İndeksi (mPER) indeksleri kullanılmıştır. Değişkenlerin minimum maksimum değerleri şu şekildedir. CDP için 113,37-623,82, TOC için 10,21-29,57, TN için 0,51-0,96, TP için 0,054-0,115, BSi için 0,317-0,90, Cu için 11,70-32,88, Pb için 10,25-21,65, Zn için 44,20-75,90, Ni için 18,40-50,60, Co için 3,20-10,50, Mn için 142-331, Fe için 0,80-2,73 As için 2,30-6,70, Cd için 0,15-0,25, V 15,0-56,0, Cr için 12,40-52,40, Ti için 0,01-0,04, Al için 0,74-3,49, Tl için 0,12-0,35, Hg için 0,03-0,08 bulunmuştur. Zn, Cu, Fe, Mn, Co, As, V, Ti, Al elementleri için minimum zenginleşme tespit edilmiştir. Ni, Cd, Cr, Tl için orta düzeyde zenginleşme tespit edilirken, Pb ve Hg için ise önemli düzeyde birikim bulunmuştur. Elementlerin bütünleşik ekolojik risk seviyesini ifade eden mPER ortalama değeri 584 bulunmuştur. Çok çeşitli türlere ev sahipliği yapan bu sulak alanın korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için gölde izleme çalışmalarının devam ettirilerek ekosistem üzerindeki etkisinin takip edilmesi önerilmektedir.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Yumurta Tavuğu Rasyonlarında Amino Asit Yoğunluğu ve Proteaz İlavesinin Performans, Yumurta Kalitesi ve Azot Atılımı Üzerine Etkileri
2023
Hulüsi Ozan Taşkesen | Necmettin Ceylan
Bu çalışmada farklı sindirilebilir amino asit seviyelerindeki rasyonlara ticari proteaz enzimi ilavesinin yumurta tavuklarının performansı, yumurta kalite parametreleri ve azot atılımı üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Çalışma, 26 haftalık yaştan 56 haftalık yaşa kadar olan 336 adet Nick Brown yumurta tavuğu ile yürütülmüştür. Deneme 4 muamele grubu, ve her tekerrürde 7 hayvan olacak şekilde 12 tekerrürle yürütülmüştür. Faktöriyel bir düzende 4 rasyon uygulaması (2 amino asit seviyesi; normal ve %6 daha düşük × enzim takviyeli veya takviyesiz) deneme bloklarına rastgele atanmıştır. Nick Brown yumurta tavuklarına proteaz ilavesinin canlı ağırlık, yumurta ağırlığı, yumurta verimi, yumurta kalitesi, yem değerlendirme, yem tüketimi ve azot atılımı üzerinde önemli bir etkisi olmazken; amino asit seviyelerinin yumurta verimi, yumurta ağırlığı ve haftalık yem tüketimi üzerinde önemli etkileri olduğu, ancak bu etkilerin deneme geneline yansımadığı belirlenmiştir. Amino asit seviyeleri ve proteaz ilavesi arasındaki interaksiyon istatistiksel olarak önemli bulunmuş; Haugh birimi standart amino asit rasyonlarında proteaz ile iyileşirken, düşük amino asit seviyeli rasyonlarda önemli bir değişiklik olmamıştır. Amino asit seviyeleri ve proteaz ilavesi arasındaki interaksiyon, atılan azot / tüketilen azot oranı için istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Atılan azot, normal amino asit rasyonlarında proteaz ilavesi ile iyileşirken; düşük amino asit rasyonlarında önemli bir değişiklik olmamıştır. Sindirilebilir esansiyel amino asit gereksinimleri ideal amino asit profiline göre karşılandığında, ticari kahverengi yumurtacılarda performansı ve yumurta kalitesini olumsuz etkilemeden önerilen protein ve amino asit seviyelerini %6 oranında azaltmanın mümkün olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca, proteaz ilavesinin söz konusu amino asit seviyelerinde Kahverengi yumurtacı tavukların performansı veya yumurta kalitesi üzerinde önemli bir etkisi yoktur.
显示更多 [+] 显示较少 [-]The Preliminary Study on the Biology of An Invasive Species, Halyomorpha halys (Hemiptera: Pentatomidae) in Northwest Türkiye
2023
İsmail Oğuz Özdemir | Furkan Doğan | Celal Tunçer
The Brown marmorated stink bug (BMSB) [Halyomorpha halys (Hemiptera: Pentatomidae)] is a polyphagous pest causing significant damage to approximately 300 crops, such as nuts, vegetables, and ornamentals. In 2017, the BMSB was discovered for the first time in Türkiye. There is currently no published data available on the biology of the pest in Türkiye. This preliminary study was carried out in Sakarya province, where the BMSB has observed a low population since 2021. In this study, some biological parameters such as voltinism, mortality rates, egg hatching rates, and egg-adult developmental times of the 1st and 2nd generations of the insect populations were determined. The study was carried out under semi-field conditions and laboratory. Considering the BMSB's minimum temperature threshold, which has yet to be determined in Turkey, the accumulation of degree days was calculated using the references to four possible thresholds (DD12, 12.5, 13, 13.5) and was determined to be between 536.91 - 608.69 DD. The average egg-adult developmental time was 47.85 days for the 1st generation at naturally fluctuating temperatures and 47.13 days for the 2nd generation under laboratory conditions at 25 ֯C. The hatching rate of egg masses was determined to 90.63% in the 1st generation and 57.75% in the 2nd generation. Total mortality in the first generation was 22.97% and 90.24% in the second generation. It was revealed that the insect could produce two generations in Türkiye, but the number of egg-producing adults and eggs laid in the second generation was significantly lower than that in the first. This preliminary study was carried out with a limited number of samples due to the initial infesting in the region and, therefore more comprehensive research is needed to reveal the the biology of BMSB in the country.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Etlik Piliç Saf Hatlarında Foot Pad Dermatitis Düzeylerinin Yumurta Verim Dönemi Özellikleri ile İlişkisi
2023
Kürşat Tetik | Emrah Oğuzhan | Musa Sarıca | Kadir Erensoy
Bu çalışma, Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü (EGKTAE) Tavuk Islah işletmesinde ıslahı gerçekleştirilen 2 saf baba (B1 ve B2) ile 3 saf ana (A1, A2 ve A3) hattında 14-42 haftalar arasında yürütülmüştür. Tüm saf hatlarda artan yaşla birlikte FPD skorlarında artış görülmüştür. Canlı ağırlıkların daha yüksek olduğu baba hatlarında (B1 ve B2) 14 haftalık yaşta daha düşük FPD skorları görülürken, 42 haftalık yaşta ana hatlarından (A1, A2 ve A3) daha yüksek olmuştur. Ana hatlarında 30 ve 42 haftalık yaşlarda baba hatlarına göre daha yüksek yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi elde edilmiş ve hatlar arasındaki farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0,01). Yumurtlama döneminde A1, A2, A3, B1 ve B2 saf hatlarında gerçekleşen kuluçkalık yumurta oranları sırasıyla %98,55, %96,68, %97,75, %96,39 ve %97,23 olarak belirlenmiştir. Saf hatlarda yumurta ağırlıkları bakımından farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0,01). Döllülük oranları bakımından genotipler arasında önemli farklılıklar belirlenmiştir (P<0,01). Ebeveynlerin 14, 20, 30 ve 42 haftalık yaşlarındaki canlı ağırlıkları ile FPD skorları arasında belirlenen korelasyon katsayıları sırasıyla 0,70, 0,64, 0,72 ve 0,67 bulunmuştur (P<0,01). 42. hafta yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi ile FPD değerleri arasında -0,56 ve -0,54’lük korelasyon katsayıları belirlenmiştir (P<0,01). Döllülük oranları ile canlı ağırlıklar arasındaki korelasyon katsayıları önemli bulunmamıştır. Canlı ağırlıklar ile yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi arasındaki önemli düzeyde negatif yönlü korelasyonlar bulunmuştur (P<0,01). Sonuç olarak, CA ve FPD düzeyleri baba hatlarında daha yüksek bulunurken, KYV bakımından ana hatları üstünlük sağlamıştır. Artan CA ile FPD düzeyindeki artış üreme performansındaki düşüşe katkı sağlamış olsa da döllülük oranı üzerinde olumsuz bir etki ortaya çıkmamıştır.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Orta Anadolu Tarım Havzasında ÇMVA Sistemine Göre Tarım İşletmelerinin Standart Faaliyet Sonuçlarının Tespiti
2023
Zeynep Kanat | Yusuf Çelik
Çalışmanın amacı, Orta Anadolu Tarım Havzasında Çiftlik Muhasebe Veri Ağı (ÇMVA) sistemine göre tarım işletmelerinin tiplerini, ekonomik büyüklük sınıflarını ve standart faaliyet sonuçlarını belirlemektir. Araştırma alanı Orta Anadolu Havzasında yer alan 7 ili kapsamaktadır. Bu illeri temsil edecek 9 ilçe gayeli örnekleme yöntemine göre belirlenmiştir. Belirlenen ilçelerde ana popülasyonu oluşturan tarım işletmelerinden, örnek işletme sayısı, tabakalı tesadüfi örnekleme yöntemine göre %5 hata payı ile %99 güven sınırları içerisinde 292 olarak hesaplanmıştır. Örnek işletmelerden anket yöntemi ile toplanan veriler çalışmanın ana materyalini oluşturmuştur. Araştırma verileri 2016-2017 üretim dönemini kapsamaktadır. Ayrıca çalışmada ikincil verilerden de yararlanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre incelenen tarım işletmelerinin 4 farklı işletme tipinde olduğu belirlenmiştir. Bunlar uzmanlaşmış tarla ürünleri yetiştiriciliği, uzmanlaşmış otlayan hayvan yetiştiriciliği, karışık bitkisel ürün ve hayvan yetiştiriciliği ile uzmanlaşmış bahçecilik yapan işletme tipleridir. İşletme tiplerinin standart gelir kriterlerine göre sonuçları incelendiğinde; işletme brüt kar oranı uzmanlaşmış tarla ürünleri yetiştiriciliği yapan işletme tipinde %65,80, uzmanlaşmış otlayan hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %78,80, karışık bitkisel ürün ve hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %70,85 ve uzmanlaşmış bahçecilik yapan işletmelerde %74,23’dür. İşletme net katma değer oranı uzmanlaşmış tarla ürünleri yetiştiriciliği yapan işletme tipinde %64,72, uzmanlaşmış otlayan hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %73,48, karışık bitkisel ürün ve hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %66,84 ve uzmanlaşmış bahçecilik yapan işletmelerde %65,42’dir. Net çiftlik geliri oranı uzmanlaşmış tarla ürünleri yetiştiriciliği yapan işletmelerde %64,72, uzmanlaşmış otlayan hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %73,48, karışık bitkisel ürün ve hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde %66,84 ve uzmanlaşmış bahçecilik yapan işletmelerde %65,42’dir. İşletme brüt karı, işletme net katma değeri ve net çiftlik geliri kriterleri açısından ilgili dönemde rekabet üstünlüğü olan işletme tipinin uzmanlaşmış otlayan hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerin olduğu tespit edilmiştir.
显示更多 [+] 显示较少 [-]Farklı Azot Dozları ve Organik Gübre Uygulamasının Patateste Bazı Verim ve Kalite Özelliklerine Etkisi
2023
Güngör Yılmaz | Şaziye Dökülen
Bu çalışma Tokat-Kazova şartlarında Başçiftlik Beyazı patates çeşidinde farklı azot dozları ve organik gübre uygulamasının verim ve kalite özelliklerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma 2016 ve 2017 yıllarında Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Araştırmada azot dozları 0 (kontrol), 10, 15, 20, 25, 30 kg N/da ve tek doz organik gübre (300 kg/da) olacak şekilde uygulanmıştır. İncelenen özellikler; bitki boyu, ana sap sayısı, ocak başına yumru verimi, ortalama yumru ağırlığı, ocak başına yumru sayısı, dekara yumru verimi, kuru madde oranı, nişasta oranı ve pazarlanabilir yumru oranıdır. İncelenen özelliklerden ana sap sayısı ve ocak başına yumru sayısı hariç, diğer tüm özellikler organik gübre ve azot dozlarından önemli şekilde etkilenmiştir. Dekara yumru verimi en düşük kontrolde (0 kg N/da) 2772,1 kg/da iken, en yüksek 3961,8 kg/da ile 20 kg N/da uygulamasından elde edilmiştir. Organik gübre (300 kg/da) uygulamasında ise 3083,7 kg/da yumru verimi alınmıştır. Uygulanan N dozları yumru iriliğini belli bir doza kadar artırmış, ortalama yumru ağırlığı 25 kg N/da uygulamasında 95,2 g ile en yüksek olmuştur. Artan azot dozları denemenin ilk yılında 20 kg N/da, ikinci yılında ise 30 kg N/da dozunda en yüksek verim seviyesine ulaşmıştır. Her ne kadar organik gübre uygulamasından (3083,7 kg/da) kontrol uygulamasına (2772,1 kg/da) göre daha iyi sonuç alınmış ise de dekara yumru verimini artırmak için azotlu gübre uygulaması yapılmasının gerektiği ve iki yılın ortalamasına göre 20 kg/da azot uygulamasının (3961,8 kg/da) yapılması önerilmiştir.
显示更多 [+] 显示较少 [-]