Refinar búsqueda
Resultados 2041-2050 de 5,301
Farklı BAP, IBA ve IAA Hormon Dozlarının Oğul Otu (Melissa officinalis L.) Bitkisine Yapraktan Uygulanmasının Büyüme ve Biyokimyasal Parametreler Üzerine Etkileri Texto completo
2024
Muhammed Said Yolcu | Oğuz Çetiner
Bu çalışma, BAP, IBA ve IAA hormonlarının 50 ve 100 ppm dozlarının Melissa officinalis L. (Oğulotu) bitkisinin büyüme ve biyokimyasal parametreleri üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Deneme, sera koşullarında “Tam Şansa Bağlı Tesadüf Parselleri” deneme desenine göre üç tekrar ile yapılmıştır. Çalışmada; fide boyu, kök uzunluğu, fide yaş ve kuru ağırlıkları, kök yaş ve kuru ağırlıkları, klorofil a ve b, toplam karotenoidler, toplam fenolik maddeler ve antioksidan aktiviteler (CUPRAC ve FRAP) değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda; kök yaş ağırlığı dışındaki büyüme parametrelerinde hormon uygulamalarının kontrole göre önemli etkisinin olduğu, fide boyu, yaş, kuru ağırlıkları ile kök kuru ağırlıklarında en yüksek sonuçlara IBA50 dozunda ulaşıldığı, kök uzunluğunda ise en yüksek değere BAP100 uygulamasında ulaşıldığı görülmüştür. Klorofil a, b ve total karotenoid parametrelerinde en yüksek değerler kontrol uygulamalarından, en yüksek antioksidan aktivite (FRAP) BAP100, en yüksek toplam fenolik madde miktarı ise IBA100 uygulamalarında ölçülmüştür.
Mostrar más [+] Menos [-]Evaluation of Physiological Changes in Important Dried Apricot Varieties Under Drought Stress Texto completo
2024
Handan Ölmez | Belgin Celik | Adalet Misirli
Nearly all of the apricot varieties grown in Malatya are dried apricots and the plantation areas in this region are expanding daily. Due to the impact of climate change, producers are growing apricots mostly under limited irrigation or even dry conditions. Therefore, it is essential to determine the drought resistance characteristics of the varieties commonly cultivated in this region. In this study, different irrigation levels of 100%, 75%, 50% and 25% of available water were applied to Hacıhalioğlu, Kabaaşı, Çataloğlu, Hasanbey and Soğancı apricot varieties. To evaluate the resistance of the varieties to drought stress and its relationship with physiological changes, chlorophyll a and b, carotenoids, total sugar, total starch and abscisic acid contents in the leaves were analyzed. A decrease in chlorophyll a and b, carotenoids, total starch values and an increase in total sugar and ABA values were determined due to the decrease in irrigation rates. In Kabaasi and Hasanbey varieties, which were observed as the most resistant to water shortage, chlorophyll a and b, carotenoids, total starch values were higher and total sugar content was lower at decreased irrigation levels. No difference was detected between varieties in ABA values. As a result of the observations in the drought resistance tests and physiological analyses, it was concluded that the most resistant varieties were Kabaasi and Hasanbey. Unfortunately, the most sensitive variety was the most widespread Hacihaliloglu. In addition, analyzing and evaluating the physiological changes occurring in apricot under drought stress will be useful in developing the most appropriate irrigation strategies for each variety and increasing water use efficiency. It may also be useful in cross-breeding studies to develop new drought-resistant varieties.
Mostrar más [+] Menos [-]Verim ve Bazı Kalite Öğelerine Etkisi Texto completo
2024
Büşra Demir Yaman | Mazlum Erdem | Fahri Sönmez
Farklı dozlarda uygulanan azotun dört arpa çeşidinde tane verimi ve bazı kalite özelliklerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Tokat’ta 2018-19 ve 2019-20 yetiştirme dönemlerinde Tesadüf Bloklarında Faktöriyel Deneme planına göre 3 tekerrürlü olarak yapılan bu araştırmada, dört farklı azot dozu (0, 3, 6, 9 ve 12 kg/da) ile Bolayır, Hasat, Hazar ve Ünver arpa çeşitleri kullanılmıştır. Araştırmada m2’deki başak sayısı, tane verimi, 1000 tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, ham protein oranı ve tane irilik oranları incelenmiştir. Ortalamaların karşılaştırılmasında LSD testi kullanılmıştır.İklim faktörleri çeşitlerin incelenen özelliklerini önemli derecede etkilemiştir. Araştırmada, ham protein oranı (İlk yıl önemsiz) metrekaredeki başak sayısı, tane verimi, 1000 tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı ve tane irilik oranı açısından çeşitler arasında farklar önemli bulunmuştur. Uygulanan azot genelde belli bir doza kadar tane verimini artırmış, fakat malt kalite özelliklerini düşürmüştür. Verim ve maltlık özelliği bakımından Bolayır, yemlik özelliği bakımından Ünver çeşidinin bölge için diğer çeşitlere göre daha iyi durumda oldukları belirlenmiştir. Malt özelliği bakımından 3 kg N/da dozunun yeterli olduğu, bununla beraber, en yüksek tane verimine sahip Bolayır ve Ünver çeşitlerinin yemlik olarak yetiştirilmesi durumunda 6 kg N/da dozunun uygun olduğu belirlenmiştir. Tane verimi ve maltlık özelliği bakımından Bolayır, yine verim ve yemlik özellik bakımından Ünver çeşidinin bölge için diğer çeşitlere göre daha uygun oldukları belirlenmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Yapraktan Yapılan Gibberellik Asit Uygulamalarının Patates (Solanum tuberosum L.)’de Yumru Verimi, Kalitesi ve Dormansi Süresine Etkileri Texto completo
2024
Fatma Zehra Ok | Arif Şanlı
Bu çalışma, farklı dozlarda Gibberellik asit (GA3) uygulamalarının patateste yumru verimi, kalitesi ve dormansi süresi üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. GA3 uygulamalarına (0, 50, 100 ve 200 mg/L GA3) dikimden 45 gün sonra (çiçeklenme öncesi dönem) başlanarak 15 gün aralıklar ile 4 farklı dönemde yapraklara püskürtme şeklinde yapılmıştır. Çalışmada GA3 uygulamaları ile birlikte ocak başına yumru sayısında % 56, yumru veriminde ise % 36’ya varan artış meydana gelmiş, ortalama yumru ağırlığı ve pazarlanabilir yumru oranları ise önemli derecede azalma göstermiştir. En yüksek yumru verimi dikimden 75 gün sora yapılan 100 ve 200 mg/L GA3 dozlarından elde edilmiştir. GA3 uygulamaları yumrularda şekil bozulmalarına yol açmış, genel olarak doz artışı ile birlikte çatlak yumru oranı ve sekonder gelişme gösteren yumru oranı artmıştır. GA3 uygulamaları yaprak klorofil içeriği (SPAD değeri) ile yumru kuru madde oranının azalmasına neden olmuştur. Kontrolde ortalama 110 gün olan dormansi süresi dikimden 90 gün sonra yapılan 200 mg/L GA3 uygulamaları ile 80 güne kadar kısalmıştır. Çalışmada, tohumluk amacıyla yapılacak üretimlerde yapraktan yapılan GA3 uygulamaları ile patateste yumru sayısı ve veriminin önemli derecede arttırılabileceği ve yumruların hasat sonrası depolama devresinde dormansi sürelerinin kısaltılarak özellikle ikinci üretimler için avantaj sağlanabileceği anlaşılmıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]Ankara’da Yerleşim Alanlarına Yakın Tarım Topraklarında Kobalt Kirlilik Düzeylerinin Belirlenmesi Texto completo
2024
Zeynep Rana Demircan Ölmez | İnci Sevinç Kravkaz Kuşçu
Günümüzde şehirleşmenin artması ve şehir merkezlerinin genişlemesi, birçok kent merkezinde sanayi alanları, yerleşim alanları ve tarım alanlarının iç içe geçmesine sebep olmuştur. Bu durum tarım topraklarının antropojenik kirlilik kaynaklarından önemli ölçüde etkilenmesine sebep olmaktadır. Bu toprakların kirlenmesi, gıda olarak tüketilen ürünler yetiştirildiğinde insan sağlığı açısından risk oluşturmaktadır. Bundan dolayı bu topraklar kirlilik yönünden kontrol edilmelidir. Bu çalışmada da Ankara İli Yenimahalle İlçesi sınırları içerisinde yer alan tarım topraklarında 20 farklı örnekleme istasyonundan, üç farklı toprak derinliğinden alınan topraklar numunelerinde, insan ve çevre sağlığı açısından en tehlikeli ve zararlı ağır metallerden olan kobalt (Co) konsantrasyonunun değişimi değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda ortalama Co konsantrasyonunun 0-15 cm derinlikteki topraklarda 14556,8 ppb, 15-30 cm derinliklerdeki topraklarda 15273,4 ppb ve 30-45 cm derinlikteki topraklarda 14761,1 ppb düzeyinde olduğu belirlenmiştir. Lokasyon bazında en düşük değer 7348,3 ppb ile L1 lokasyonunda (yerleşim alanında açık alanda) belirlenirken en yüksek değer 23609,1 ppb ile L8 lokasyonunda (yerleşim alanında, sanayi bölgesine yakın açık alanda) elde edilmiştir.
Mostrar más [+] Menos [-]Sofralık Yumurtaların Kaplanmasında Protein, Lipit ve Polisakkarit Biyomoleküller Texto completo
2024
Çiğdem Şeremet
Yumurta her toplumda ve yaş grubunda severek tüketilen besin değeri yüksek bir gıda maddesidir. Yumurta ve yumurta ürünlerinin gıda endüstrisinde yaygın kullanımı insan sağlığı açısından tüketim süresi yanında hijyenik kaliteyi de ön plana çıkarmaktadır. Gıda kaynaklı zehirlenmelere, hastalıklara ve hatta ölümlere kadar giden vakalarda özellikle salmonelloz salgınlarının yarıya yakını yumurta ve yumurta ürünleri tüketimi ile ilişkilendirilmektedir. Diğer taraftan kabuklu yumurtanın tüketim süresini belirleyen iç ve dış kalitesinin korunması gıda kaybı ve atık miktarlarının azaltılması açısından büyük önem taşımaktadır. Sofralık yumurtalarda depolama süresini/raf ömrünü uzatmak amacıyla yumurtaların yağ veya mum içeren çözeltilerle kaplanması çok eski zamanlardan beri uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde yenilebilir film veya kaplamalar olarak adlandırılan bu yöntemde amaç yumurtanın iç ve dış kalitesi ile mikrobiyolojik kalitesini koruyarak raf ömrünü uzatmak, ayrıca yumurta kabuğunun mukavemetine de katkı sağlamaktır. Bu derlemede, sofralık yumurtaların kaplanmasında kullanılan protein, lipit ve polisakkarit bazlı biyomoleküller özetlenerek olumlu ve olumsuz yönlerine vurgu yapılmıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]Hayvancılıkta Akıllı Yaklaşımlar: Derin Öğrenme Modellerinin Kullanımı Texto completo
2024
Berkant İsmail Yıldız
Geleneksel olarak kullanılan hayvansal üretim yöntemleri, artan nüfus ve yetersiz kaynaklar ile başa çıkmakta zorlanmaktadır. Hayvansal üretimde karşılaşılan bu zorluklara çözüm olarak ortaya çıkan makine öğrenmesi, hayvancılık sektöründe verimlilik, sağlık izleme ve ıslah alanlarında önemli gelişmeler sağlayarak çeşitli avantajlar sunmaktadır. Hayvancılıkta makine öğrenimi, önemli avantajlarıyla sadece çiftlik yönetimini optimize etmekle kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada çiftçilere güçlü bir araç sağlamaktadır. Bu teknolojik gelişmelerin hayvancılık sektörüne entegrasyonu, gelecekte daha akıllı, verimli ve sürdürülebilir bir hayvancılık pratiğine doğru önemli bir adımı temsil etmektedir. Özetle, bu derleme, derin öğrenme ve yapay sinir ağları gibi makine öğrenmesi yöntemlerinin çiftlik hayvanları yönetimine getirdiği somut faydaları ve yenilikçi olanakları içeren kapsamlı bir keşif sunmaktadır. Gelişmiş sağlık izleme, optimize edilmiş besleme uygulamaları ve stratejik üreme yönetimi konularındaki içgörüleri ile tarımsal sürdürülebilirlik ve üretkenlik konusundaki devam eden tartışmaya katkıda bulunur.
Mostrar más [+] Menos [-]Tıbbi ve Aromatik Bitkilerde Biyostimülant Uygulamaları: Avantajlar, Zorluklar ve Gelecek Perspektifleri Texto completo
2024
Merve Göre
Bu derleme, tıbbi ve aromatik bitkilerin abiyotik stres toleransını artırmada biyostimülantların rolünü araştırmak amacıyla hazırlanmıştır. Biyostimülantlar, bitki büyümesini teşvik eden ve çevresel stres koşullarına karşı dayanıklılığı artırmada önemli rol oynamaktadır. Kuraklık, tuzluluk, sıcaklık ve ağır metal stresi gibi abiyotik stres türlerinin bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri, bu ürünlerin kullanımı ile azaltılabilmektedir. Bu derlemede, biyostimülantların çeşitli türlerini, bu ürünlerin bitki metabolizması üzerindeki etkilerini ve bu uygulamaların bitki kalitesi üzerindeki sonuçları ele alınmıştır. Biyostimülantların tarımda kullanımı, doğal kaynakların korunması, toprak sağlığının iyileştirilmesi ve su kullanımının optimize edilmesi gibi avantajlar sunmaktadır. Ancak, standartlaşma eksikliği, yetersiz bilgi ve farkındalık, regülasyon süreçleri gibi bazı zorluklar, bu ürünlerin yaygın kullanımını sınırlamaktadır. Gelecekte, biyostimülantların etkinliğini artırmak için daha fazla araştırma yapılması ve yeni uygulama stratejilerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Sonuç olarak, biyostimülantlar, tıbbi ve aromatik bitkilerin verimliliğini artırma potansiyeline sahip önemli araçlardır ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının bir parçası olarak dikkate alınmalıdır.
Mostrar más [+] Menos [-]Ohmik Evaporasyon İşlemiyle Elde Edilen Dut Pekmezinde Renk Değerlerinin İncelenmesi Texto completo
2024
Ferit Ak | Serdal Sabancı
Evaporasyon işlemi sıvı gıda ürünü içerisinde bulunan suyun fiziksel olarak uzaklaştırılmasıdır. Bu işlemde geleneksel ısıtma teknikleri sonucunda istenmeyen bileşen oluşumu, kalite kaybı ve aroma kayıpları meydana gelmektedir. Bu nedenle gelişen teknoloji ile geleneksel gıda işlemi uygulamalarının yerini alternatif teknikler almaktadır. Bu tekniklerin başında ohmik ısıtma işlemi gelmektedir. Ohmik ısıtma işlemi iki elektrot arasında alternatif akım geçirilerek ürünün ısınma prensibine dayanmaktadır. Bu çalışmanın ana amacı üç farklı voltaj gradyanı kullanılarak elde edilen dut pekmezinin renk değerlerinin incelenmesidir. Örnekler ohmik evaporasyon işlemi ile üç farklı voltaj gradyanında atmosferik koşullar altında %22,2 Suda Çözünür Kuru Madde (SÇKM) içeriğinden %68 SÇKM değerine kadar evaporasyon işlemine tabi tutulmuştur. Örneklere ait L*, a*, ve b* renk değerleri ölçülmüştür. Elde edilen L*, a*, ve b* değerlerinden beyazlık ve kahverengileşme gibi bazı renk indeksleri hesaplanmıştır. Beyazlık indeksi (Bİ) ve kahverengileşme indeksi (Kİ) incelendiğinde, en yüksek değerler geleneksel yöntemde elde edilirken en düşük değerler 15 V/cm voltaj gradyanında elde edilmiştir. Toplam renk değişim değerinin 3,73-8,97 arasında değiştiği, en düşük renk değişim değerinin geleneksel yöntemle elde edildiği ve bu değerin yükselen voltaj gradyanı ile arttığı belirlenmiştir. Sonuç olarak, dut pekmezi örnekleri renk değişimleri açısından incelendiğinde genel anlamda voltaj gradyanın artmasından olumsuz etkilendiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte fiziksel kalite değerlerinin başında yer alan renk değerleri bakımından nispeten daha düşük voltajlı ohmik evaporasyon işleminin kullanılabileceği düşünülmektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]The Effects of Royal Jelly Samples Collected from Sivas Province on the Proliferation of Endothelial Cells Texto completo
2023
Safa Uğur Koçköprü | Sevgi Durna Daştan
The Effects of Royal Jelly Samples Collected from Sivas Province on the Proliferation of Endothelial Cells Texto completo
2023
Safa Uğur Koçköprü | Sevgi Durna Daştan
Honey, bee venom, royal jelly, pollen, propolis and other bee products are natural products that are used to protect and maintain human health, to create a strong and dynamic health condition, and used as a ethnopharmacological medicine in the therapy of some illness. The use of different bee products to strengthen the immune system is still very common today. In this study, it was aimed to determine the in vitro effects of royal jelly samples collected from Sivas province in HUVEC cell culture conditions by determining the healing endothelial damage. In this context, royal jelly samples were obtained from the province of Sivas, where beekeeping is carried out intensively and successfully, in the 2022 harvest period. The effect of royal jelly extracts on the cell proliferation of endothelial cell culture was investigated. Repair of endothelial cell damage, cell growth and development and migration values were measured using the HUVEC cell line, and the data were evaluated with SPSS, GraphPad, ImageJ programs. Although there were significantly important increases in cell growth, development and cell viability values in HUVEC cells treated with different doses of royal jelly at the end of 24 and 48 hours, no statistically significant difference was found in terms of cell migration ratio compared to the control group.
Mostrar más [+] Menos [-]Estudo do processo de extração de papaína a partir do látex do fruto de mamão (Carica papaya L.) cv. Maradol Texto completo
2011
Andrade-Mahecha, Margarita M(Universidade Estadual de Campinas -UNICAMP Faculdade de Engenharia de Alimentos) | Morales-Rodríguez, Olga(Universidad del Tolima Facultad de Ingeniería Agronómica) | Martínez-Correa, Hugo A(Universidad Nacional de Colombia sede Palmira Facultad de Ingeniería y Administración)
Neste trabalho foi estudado o processo de extração da papaína presente no látex de frutos de mamão (Carica papaya L.) cultivar Maradol. As variáveis estudadas na extração da papaína foram proporção de látex:álcool (1:2.1 e 1:3) e tipo de secagem (à vácuo e por refractance window). As respostas obtidas foram atividade enzimática da enzima e rendimento do processo de extração. O melhor resultado em termos de atividade enzimática e rendimento foi obtido nas condições de secagem à vácuo e proporção látex:álcool de 1:3. A enzima obtida foi caracterizada por testes físico-químicos, microbiológicos e de atividade enzimática e comparada com uma amostra comercial usada como padrão. | In this work, we studied the Papain extraction process, from the latex of papaya fruit (Carica papaya L.) cv. Maradol. The variables studied in the extraction of papain were: the proportion of latex:alcohol (1:2.1 and 1:3) and type of drying( vacuum and refractance window) and the responses obtained in terms of enzymatic activity of the enzyme papain and yield of the extraction process. The best result in terms of enzyme activity and yield was the procedure used to vacuum drying and the proportion latex:alcohol 1:3. The enzyme obtained was characterized by physico-chemical, microbiological and enzymatic activity when compared with a commercial sample used as standard.
Mostrar más [+] Menos [-]Estudo do processo de extração de papaína a partir do látex do fruto de mamão (Carica papaya L.) cv. Maradol Texto completo
2011
Martínez Correa Hugo A. | Morales Rodríguez Olga | Andrade Mahecha Margarita M
Neste trabalho foi estudado o processo de extração da papaína presente no látex de frutos de mamão (<em>Carica papaya </em>L<em>.</em>) cultivar Maradol. As variáveis estudadas na extração da papaína foram proporção de látex:álcool (1:2.1 e 1:3) e tipo de secagem (à vácuo e por refractance window). As respostas obtidas foram atividade enzimática da enzima e rendimento do processo de extração. O melhor resultado em termos de atividade enzimática e rendimento foi obtido nas condições de secagem à vácuo e proporção látex:álcool de 1:3. A enzima obtida foi caracterizada por testes físico-químicos, microbiológicos e de atividade enzimática e comparada com uma amostra comercial usada como padrão.
Mostrar más [+] Menos [-]