Refinar búsqueda
Resultados 791-800 de 3,344
Comparison of the Observed Rainfall with Rainfall Estimated by CLIGEN Climate Model in terms of Drought Analysis
2019
Müberra Erdoğan | Kadri Yürekli | Mehmet Murat Cömert
Standardized Precipitation Index (SPI) is used to determine dry and humid periods according to the cumulative probability method at different time scales. . In this study, the rainfall data between the years of 1980-2018 belonging to of Kayseri Meteorology Station was simulated by CLIGEN stochastic climatic data generator. SPI indices calculated by using observed and simulated precipitation were evaluated with the statistical methods at the time scales of 3-, 6-, 9- and 12- months. The SPI values of 3-, 6-, 9- and 12- month which are observed and simulated with CLIGEN are close to each other and the performance of the model is very high in calculating the SPI values of these time series. However, as the time period increased, the model's representative ability decreased.
Mostrar más [+] Menos [-]First Report on Identification of Fusarium graminearum Species Complex Members from Turkey and Iran
2019
Berna Tunalı | Emre Yörük | Özlem Sefer | Bayram Kansu | Bahram Sharifnabi
Fusarium graminearum species complex is the major Fusarium head blight disease pathogen in worldwide. Fusarium head blight disease lead to damages on small grain cereals. The identification of the F. graminearum species complex is important for improving disease control and management. Traditional identification methods such as macroscopy and microscopy analysis need to be supported by biochemical and genetics assays. Thus, DNA sequencing-based methods is one of the most preferred, reliable, low priced in the identification methods. In the study, 54 F. graminearum isolates obtained from diseased wheat, barley and corn fields in Turkey and Iran were identified by morphological characteristics and then characterized by species-specific SCAR marker. β-tubulin, Tef1-α, 28s rDNA and Histone H3 genes amplified, purified and then sequenced. The merged multiloci length was obtained as last of all 2215 bp. These sequencing results was used to multiloci genotyping assays. Last of all, 20 isolates were determined as F. graminearum sensu stricto by multiloci genotyping analysis. Remaining isolates were identified as F. asiaticum or Fusarium sp. . The findings are important in terms of revealing the first-time identification in Turkish and Iranian isolates as F. graminearum species complex members by amplification four (β-tubulin, Tef1-α, 28s rDNA and Histone H3) highly conserved DNA regions.
Mostrar más [+] Menos [-]Bazı Yonca Çeşitlerinin Farklı Tuz Konsantrasyonlarında Çimlenme Özelliklerinin Belirlenmesi
2019
Mustafa Yılmaz | Gamze Bayram
Bu araştırma, bazı yonca çeşitlerinin çimlenme döneminde farklı tuz konsantrasyonlarına gösterdiği tepkilerinin belirlenmesi amacıyla 2019 yılı Mart ayında Sakarya Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü laboratuvarında yürütülmüştür. Bitki materyali olarak; Azurre, Delta, Emiliano, Emiliano (kaplamalı), La Bella Campagnola ve Neptune çeşitleri kullanılmıştır. Çalışmada altı farklı tuz konsantrasyonu seviyesi (0, 50, 100, 150, 200 mmol) uygulanmıştır. Deneme, tesadüf parselleri deneme deseninde 2 faktör ve 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Araştırmada; çimlenme yüzdesi, sapçık uzunluğu, kökçük uzunluğu, tuza tolerans indeksi, yaş sapçık ağırlığı, yaş kökçük ağırlığı, kuru sapçık ağırlığı, kuru kökçük ağırlığı incelenmiştir. Araştırma sonuçları, tuz konsantrasyonlarının incelenen tüm özellikler üzerinde istatistiksel olarak önemli derecede etki ettiğini göstermiştir. Tuz konsantrasyonu arttıkça tüm özelliklerde elde edilen değerlerin azaldığı belirlenmiştir. Çeşitler arasında incelenen özellikler açısından, Emiliano kaplamalı çeşidinin diğer çeşitlere göre daha toleranslı olduğu tespit edilmiştir. Tuz konsantrasyonunun 50 mmol’dan daha fazlasının, incelenen özellikleri önemli ölçüde olumsuz etkilediği ve en düşük değerlerin 200 mmol dozunda ortaya çıktığı belirlenmiştir. Çeşit ×Tuz konsantrasyonu etkileşimleri incelendiğinde; tuz tolerans indeksi en yüksek değerler Emiliano kaplamalı × 50 mmol etkileşiminde tespit edilmiştir. Bu çalışma ile tuzluluk problemi ile karşı karşıya kalınan topraklarda Yonca tarımında Emiliano çeşidinin diğer çeşitlere göre daha toleranslı olabileceği sonucuna varılmıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]Effect of Smoke Solution of Sage (Salvia officinalis L.) on Root and Shoot Growth of Grass Pea (Lathyrus sativus L.)
2019
Cennet Yaman | Uğur Başaran
In this study, the effect of different concentrations of smoke solution derived from sage (Salvia officinalis L.) on root and shoot growth of grass pea (Lathyrus sativus L.) was investigated in pots, in petri dishes (in vivo) and in vitro conditions. Smoke solution was obtained from hookah method and different concentrations (25%, 50%, 75%, 100%) were prepared by diluting the stock solution with distilled water and, distilled water was used as control. Solutions were used starting water of petri and perlite media and to prepare MS0 for in vitro condition. Nodal segments of grass pea seedlings as explants were cultured on MS0 medium in vitro. Plant nutrients, antioxidants, organic or inorganic chemicals, and plant growth regulators are commonly used for plant development both in vivo and in vitro. However, their use has risks in terms of economic costs as well as nature, environment and human health. Therefore, use of naturally derived chemicals in these applications has great advantages. Observations for in vivo conditions were determinate after 7 days from sowing and 15 days after in vitro culture. The longest root length (6.089 cm) was determined in 75% smoke solution of sage and, while the longest shoot length (3.026 cm) was obtained from 100% smoke solution of sage on petri media. In perlite media, the highest root and shoot length were observed in pure water (control). İn vitro conditions, although shoot formation was above 85% in all applications, root formation was under 33%. The shortest shoot length was obtained from smoke solutions of 100% (5.02 cm), the longest shoot length was obtained from 25% and 75% concentrations of smoke solution, respectively 8.35 and 8.94 cm.
Mostrar más [+] Menos [-]The Using of Antimicrobial Peptides in Broiler Feeding
2019
Mehmet Akif Özcan | Levent Gülüm | Mustafa Midilli | Muhammet Gören
It is well known that alternative food additives are being researched following the prohibition of the addition of antibiotics to poultry feed as growth factors. Recently, antimicrobial peptides (AMPs) have been considered as alternatives to antibiotics. AMPs, produced by bacteria, insects, amphibians and mammals, as well as by chemical synthesis. In particular, their natural antimicrobial properties and their low tendency to create resistance in micro-organisms suggest that they might be a good alternative to antibiotics. They are not only effective against bacteria, but are also known to be effective against fungi and viruses. In studies on pigs and broiler chickens, they have been shown to be beneficial effects on growth performance, nutrient digestibility, the immune system, intestinal morphology and gut microbiota. Antimicrobial peptides are small biological molecules formed from 12-60 amino acids. AMPs have been reported to kill bacteria, in particular those showing resistance to multiple antibiotics. AMPs block the development of harmful bacteria while encouraging the growth of beneficial bacteria. For instance, it has been reported that sublancin reduces the Clostridium perfringens count while increasing the numbers of Lactobacilli. Furthermore, they have been proved to have a strong effect against Staphylococcus aureus and Pseudomonas aeruginosa. Some of the AMPs used in broiler chicken feeding are sublancin, secropin, magainin, nisin and defensin. These peptides can be used by adding them to feed or to drinking water. This review has attempted to find an answer to the question of whether AMPs added to the feed of broiler chickens can be an alternative to antibiotics by examining previous studies.
Mostrar más [+] Menos [-]İkizcetepeler Baraj Gölü (Balıkesir) Çökellerindeki Organik Karbon Miktarının Zamansal ve Mekansal Dağılışı
2019
Şakir Fural | Serkan Kükrer | İsa Cürebal
Bu çalışma İkizcetepeler Barajı tabanından alınan yüzey çökeli ve karot örneklerinde organik karbon konsantrasyonlarının zamansal ve mekansal değişimlerini saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Organik karbon sulak alanlarda belirli bir miktarın üzerinde bulunduğunda kirliliğe yol açmakta ve ortamdaki çözünmüş oksijeni azaltarak diğer canlıların yaşamını risk altına sokmaktadır. Bu nedenle sulak alanlardaki organik karbon miktarının zamansal ve mekansal dağılışının tespit edilmesi son derece önemlidir. Çalışma kapsamında toplanan yüzey ve karot örneklerinde titrasyon yöntemiyle elde edilen veriler Arc – Map 10.5 yazılımı kullanılarak mekansal dağılış haritası ve zamansal dağılış grafiklerine dönüştürülmüştür. Elde edilen tüm bulgular değerlendirildiğinde organik karbon miktarının Kille Çayı, Koca Çay ve Çınarlı Dere ağzı ile eski yerleşim yerlerinin bulunduğu örneklem noktalarında en yüksek değerlere ulaştığı tespit edilmiştir. Zamansal dağılışa göre en yüksek değerler 5 – 10 cm dilimleri arasında tespit edilmiştir. Bu durum organik karbonun Bağırsak Dere dışındaki akarsular tarafından havza içerisinden taşınarak baraja deşarj edildiğini ve deşarjın son yıllarda maksimum düzeye çıkarak günümüzde azalma eğilimine geçtiğini göstermektedir. İkizcetepeler Baraj Gölü çevresinde gerçekleştirilen arazi çalışmaları, mevcut literatür verileri ve analitik prosedürlerden elde edilen verilere göre barajda organik karbon kökenli kirliliğe rastlanmamıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]An Investigation of Antibacterial and Antioxidant Activity of Nettle (Urtica dioica L.), Mint (Mentha piperita), Thyme (Thyme serpyllum) and Chenopodium album L. Plants from Yaylacık Plateau, Giresun, Turkey
2019
Duygu Balpetek Külcü | Cavidan Demir Gökışık | Sinem Aydın
Ethanol, chloroform and hexane extracts from plants namely Urtica dioica L., Mentha piperita, Thyme serpyllum and Chenopodium album L. were evaluated for their total phenolic and total flavonoid contents, antioxidant and antibacterial efficiencies. The antioxidant activities were screened utilizing DPPH radical scavenging activity, ABTS scavenging activity, CUPRAC activity and total antioxidant capacity. Antibacterial activity of the tested extracts was determined by disc diffusion and broth dilution methods. U. dioica and C. album extracts showed varying activities against the test bacteria. The hexane extracts of T. serpyllum and C. album showed the weakest copper reducing antioxidant capacity (CUPRAC) activity. 2,2-diphenyl-1picrylhydrazyl (DPPH) activity of the solvents are increased in the following order: Ethanol>Chloroform>Hexane. Our results revealed that all of the tested plants might be an alternative to synthetic antioxidant and antibacterial agents.
Mostrar más [+] Menos [-]Türkiye’de Üretilen Mısırlarda Mikotoksin Düzeylerinin ve GDO Varlığının Araştırılması
2019
Sanem Argın | Sibel Şimşek Yazıcı
Ülkemizde mısır üretimindeki artış bir yandan sürerken, bir yandan da dünyada mısırın soyadan sonra en çok genetiği değiştirilmiş ürün olması nedeniyle tüketicinin mısır ile ilgili algısı her geçen gün daha olumsuz olmaktadır. Genetiği değiştirilmiş mısırın potansiyel olumsuz etkileri tartışılmakta iken, mısırda insan sağlığı için gözden kaçmaması gereken en büyük tehdit mikotoksinlerdir. Bu çalışmada, Türkiye’nin 24 ilinde bulunan 552 köyün 634 tarlasından toplanan mısır numuneleri GDO, aflatoksin B1, toplam aflatoksin, fumonisin B1, fumonisin B2, T-2 toksin, HT-2 toksin, zearalenon ve deoksinivalenol yönünden incelenmiştir. Tarama yapılan mısır numunelerinin hiçbirinde transgenik elemente rastlanmamıştır. Analiz edilen 634 numunenin sadece bir tanesinde Türk Gıda Kodeksi limitinin üzerinde aflatoksin B1 miktarına rastlanmış, numunelerin toplam aflatoksin değerleri Türk Gıda Kodeksi limitinin altında çıkmıştır. Paçal oluşturulan numunelerin hiçbirinde T-2 toksin, HT-2 toksin, zearalenon ve deoksinivalenol tespit edilmezken, fumonisin tespit edilen numunelerin toplam fumonisin miktarı Türk Gıda Kodeksi limitinin altında bulunmuştur. Bu sonuçlar, yerli üretim mısırların gıda güvenliği açısından uygun standartları sağladığını göstermektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Probiyotiklerin Biyogüvenilirlik Özellikleri “Probiyotikler”
2019
Ebru Demir | Gülden Başyiğit Kılıç | Demircan Özbalcı
Probiyotikler yeterli miktarda tüketildiğinde sağlık üzerinde birçok fayda sağlayan canlı mikroorganizmalar olarak tanımlanır. Laktik asit bakterileri (LAB) süt, et, meyve ve sebze gibi gıdaların doğal florasında bulunmakta ve fermente gıdaların üretiminde kültür olarak kullanılmaktadır. Bu bakteriler insan ve hayvanların bağırsak, ağız ve deri, üriner sistemin mikrobiyotalarında da bulunurlar ve bu ekosistemlerde faydalı etki gösterebilirler. Bazı Lactobacillus türleri, Bifidobacterium spp., Saccharomyces boulardii ve diğer bazı mikroorganizmalar sağlığa yararlı olmak amacıyla, gıda takviyesi şeklinde probiyotik olarak kullanılmaktadır. Probiyotiklerin, tedavi sürecinde olan hastaların çoğunda yarar sağladığı bilinse de, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda risklerin mevcut olduğu belirtilmektedir. Organ ve immün yetmezliği olan ve gastrointestinal bariyerde bozulmaları bulunan hastalarda probiyotiklerin kullanımının enfeksiyonlara neden olabileceğine dair bulgular giderek artmaktadır. Probiyotiklerin bir tedavi seçeneği olarak kullanılması için olumsuz etkilerinin olmadığının kanıtlarla tespit edilmesi gereklidir. Öncelikle probiyotik olarak kullanılacak LAB’nin tanımlanmasında klasik biyokimyasal testlerin yetkin bir laboratuvarda moleküler yöntemlerle tamamlanması önemlidir. Farklı antibiyotiklere direnç, virülans faktörlerinin varlığı ve biyojenik aminlerin sentezi probiyotik bakterilerin güvenilirliği için öncelikle incelenen parametrelerdir. Probiyotiklerin güvenilirliğinin değerlendirilmesinde; probiyotik suşun farmakokinetiği ve probiyotik suş ile konakçı arasındaki etkileşimler üzerine çalışmalar bulunmaktadır. Probiyotikler için güvenlik ve kullanım protokolleri ile ilgili gerekli standartlar bulunmamaktadır. Probiyotiklerin, bir hastalığın tedavisi veya önlenmesi amacıyla kullanılabilmesi için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Probiyotiklerin olumsuz etki gösterme olasılığını belirleyebilmek için probiyotik kullanımı hakkındaki bilgilerin revizyonu önemlidir.
Mostrar más [+] Menos [-]Histomorphological Study on the Pyloric Caeca and Intestine of Black Sea Trout (Salmo labrax Pallas, 1814)
2019
Osman Tolga Özel | Isa Coskun | Eyüp Cakmak | Recayi Cimagil
This study was conducted to determine about the histomorphology of anterior, middle and posterior intestines and pyloric caeca of fifth-generation Black Sea trout (Salmo labrax Pallas, 1814). The adult Black Sea trout were 29 month age and averagely weighted 1106.9±73.88g. Pyloric caeca and intestine tissue of twenty fish were taken in seawater. Intestine was divided into three sections: anterior, middle and posterior. Pyloric caeca and intestine had four layers from the inside to outside: mucosa, submucosa, muscularis and serosa. Muscularis was gradually decreased from the beginning of the anterior intestine to the end of the posterior intestine. While pyloric caeca had the lowest muscularis, anterior intestine had the highest muscularis. The highest villi length was obtained in middle 1, and also posterior intestine had two types of villi as simple and complex villi. Simple villi had lower villi length and fewer villi number. Complex villi, branched out along the intestine, contained a large of simple villi. As a result, the histomorphological structure of the midgut section of the adult Black Sea trout shown an alteration section by section.
Mostrar más [+] Menos [-]