Refinar búsqueda
Resultados 821-830 de 3,412
İkizcetepeler Baraj Gölü (Balıkesir) Çökellerindeki Organik Karbon Miktarının Zamansal ve Mekansal Dağılışı
2019
Şakir Fural | Serkan Kükrer | İsa Cürebal
Bu çalışma İkizcetepeler Barajı tabanından alınan yüzey çökeli ve karot örneklerinde organik karbon konsantrasyonlarının zamansal ve mekansal değişimlerini saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Organik karbon sulak alanlarda belirli bir miktarın üzerinde bulunduğunda kirliliğe yol açmakta ve ortamdaki çözünmüş oksijeni azaltarak diğer canlıların yaşamını risk altına sokmaktadır. Bu nedenle sulak alanlardaki organik karbon miktarının zamansal ve mekansal dağılışının tespit edilmesi son derece önemlidir. Çalışma kapsamında toplanan yüzey ve karot örneklerinde titrasyon yöntemiyle elde edilen veriler Arc – Map 10.5 yazılımı kullanılarak mekansal dağılış haritası ve zamansal dağılış grafiklerine dönüştürülmüştür. Elde edilen tüm bulgular değerlendirildiğinde organik karbon miktarının Kille Çayı, Koca Çay ve Çınarlı Dere ağzı ile eski yerleşim yerlerinin bulunduğu örneklem noktalarında en yüksek değerlere ulaştığı tespit edilmiştir. Zamansal dağılışa göre en yüksek değerler 5 – 10 cm dilimleri arasında tespit edilmiştir. Bu durum organik karbonun Bağırsak Dere dışındaki akarsular tarafından havza içerisinden taşınarak baraja deşarj edildiğini ve deşarjın son yıllarda maksimum düzeye çıkarak günümüzde azalma eğilimine geçtiğini göstermektedir. İkizcetepeler Baraj Gölü çevresinde gerçekleştirilen arazi çalışmaları, mevcut literatür verileri ve analitik prosedürlerden elde edilen verilere göre barajda organik karbon kökenli kirliliğe rastlanmamıştır.
Mostrar más [+] Menos [-]An Investigation of Antibacterial and Antioxidant Activity of Nettle (Urtica dioica L.), Mint (Mentha piperita), Thyme (Thyme serpyllum) and Chenopodium album L. Plants from Yaylacık Plateau, Giresun, Turkey
2019
Duygu Balpetek Külcü | Cavidan Demir Gökışık | Sinem Aydın
Ethanol, chloroform and hexane extracts from plants namely Urtica dioica L., Mentha piperita, Thyme serpyllum and Chenopodium album L. were evaluated for their total phenolic and total flavonoid contents, antioxidant and antibacterial efficiencies. The antioxidant activities were screened utilizing DPPH radical scavenging activity, ABTS scavenging activity, CUPRAC activity and total antioxidant capacity. Antibacterial activity of the tested extracts was determined by disc diffusion and broth dilution methods. U. dioica and C. album extracts showed varying activities against the test bacteria. The hexane extracts of T. serpyllum and C. album showed the weakest copper reducing antioxidant capacity (CUPRAC) activity. 2,2-diphenyl-1picrylhydrazyl (DPPH) activity of the solvents are increased in the following order: Ethanol>Chloroform>Hexane. Our results revealed that all of the tested plants might be an alternative to synthetic antioxidant and antibacterial agents.
Mostrar más [+] Menos [-]Türkiye’de Üretilen Mısırlarda Mikotoksin Düzeylerinin ve GDO Varlığının Araştırılması
2019
Sanem Argın | Sibel Şimşek Yazıcı
Ülkemizde mısır üretimindeki artış bir yandan sürerken, bir yandan da dünyada mısırın soyadan sonra en çok genetiği değiştirilmiş ürün olması nedeniyle tüketicinin mısır ile ilgili algısı her geçen gün daha olumsuz olmaktadır. Genetiği değiştirilmiş mısırın potansiyel olumsuz etkileri tartışılmakta iken, mısırda insan sağlığı için gözden kaçmaması gereken en büyük tehdit mikotoksinlerdir. Bu çalışmada, Türkiye’nin 24 ilinde bulunan 552 köyün 634 tarlasından toplanan mısır numuneleri GDO, aflatoksin B1, toplam aflatoksin, fumonisin B1, fumonisin B2, T-2 toksin, HT-2 toksin, zearalenon ve deoksinivalenol yönünden incelenmiştir. Tarama yapılan mısır numunelerinin hiçbirinde transgenik elemente rastlanmamıştır. Analiz edilen 634 numunenin sadece bir tanesinde Türk Gıda Kodeksi limitinin üzerinde aflatoksin B1 miktarına rastlanmış, numunelerin toplam aflatoksin değerleri Türk Gıda Kodeksi limitinin altında çıkmıştır. Paçal oluşturulan numunelerin hiçbirinde T-2 toksin, HT-2 toksin, zearalenon ve deoksinivalenol tespit edilmezken, fumonisin tespit edilen numunelerin toplam fumonisin miktarı Türk Gıda Kodeksi limitinin altında bulunmuştur. Bu sonuçlar, yerli üretim mısırların gıda güvenliği açısından uygun standartları sağladığını göstermektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Probiyotiklerin Biyogüvenilirlik Özellikleri “Probiyotikler”
2019
Ebru Demir | Gülden Başyiğit Kılıç | Demircan Özbalcı
Probiyotikler yeterli miktarda tüketildiğinde sağlık üzerinde birçok fayda sağlayan canlı mikroorganizmalar olarak tanımlanır. Laktik asit bakterileri (LAB) süt, et, meyve ve sebze gibi gıdaların doğal florasında bulunmakta ve fermente gıdaların üretiminde kültür olarak kullanılmaktadır. Bu bakteriler insan ve hayvanların bağırsak, ağız ve deri, üriner sistemin mikrobiyotalarında da bulunurlar ve bu ekosistemlerde faydalı etki gösterebilirler. Bazı Lactobacillus türleri, Bifidobacterium spp., Saccharomyces boulardii ve diğer bazı mikroorganizmalar sağlığa yararlı olmak amacıyla, gıda takviyesi şeklinde probiyotik olarak kullanılmaktadır. Probiyotiklerin, tedavi sürecinde olan hastaların çoğunda yarar sağladığı bilinse de, bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda risklerin mevcut olduğu belirtilmektedir. Organ ve immün yetmezliği olan ve gastrointestinal bariyerde bozulmaları bulunan hastalarda probiyotiklerin kullanımının enfeksiyonlara neden olabileceğine dair bulgular giderek artmaktadır. Probiyotiklerin bir tedavi seçeneği olarak kullanılması için olumsuz etkilerinin olmadığının kanıtlarla tespit edilmesi gereklidir. Öncelikle probiyotik olarak kullanılacak LAB’nin tanımlanmasında klasik biyokimyasal testlerin yetkin bir laboratuvarda moleküler yöntemlerle tamamlanması önemlidir. Farklı antibiyotiklere direnç, virülans faktörlerinin varlığı ve biyojenik aminlerin sentezi probiyotik bakterilerin güvenilirliği için öncelikle incelenen parametrelerdir. Probiyotiklerin güvenilirliğinin değerlendirilmesinde; probiyotik suşun farmakokinetiği ve probiyotik suş ile konakçı arasındaki etkileşimler üzerine çalışmalar bulunmaktadır. Probiyotikler için güvenlik ve kullanım protokolleri ile ilgili gerekli standartlar bulunmamaktadır. Probiyotiklerin, bir hastalığın tedavisi veya önlenmesi amacıyla kullanılabilmesi için daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Probiyotiklerin olumsuz etki gösterme olasılığını belirleyebilmek için probiyotik kullanımı hakkındaki bilgilerin revizyonu önemlidir.
Mostrar más [+] Menos [-]Histomorphological Study on the Pyloric Caeca and Intestine of Black Sea Trout (Salmo labrax Pallas, 1814)
2019
Osman Tolga Özel | Isa Coskun | Eyüp Cakmak | Recayi Cimagil
This study was conducted to determine about the histomorphology of anterior, middle and posterior intestines and pyloric caeca of fifth-generation Black Sea trout (Salmo labrax Pallas, 1814). The adult Black Sea trout were 29 month age and averagely weighted 1106.9±73.88g. Pyloric caeca and intestine tissue of twenty fish were taken in seawater. Intestine was divided into three sections: anterior, middle and posterior. Pyloric caeca and intestine had four layers from the inside to outside: mucosa, submucosa, muscularis and serosa. Muscularis was gradually decreased from the beginning of the anterior intestine to the end of the posterior intestine. While pyloric caeca had the lowest muscularis, anterior intestine had the highest muscularis. The highest villi length was obtained in middle 1, and also posterior intestine had two types of villi as simple and complex villi. Simple villi had lower villi length and fewer villi number. Complex villi, branched out along the intestine, contained a large of simple villi. As a result, the histomorphological structure of the midgut section of the adult Black Sea trout shown an alteration section by section.
Mostrar más [+] Menos [-]Correlation Analyses of Herbage Yield and Quality Components in Certain Sorghum × Sudangrass (Sorghum bicolor L.×Sorghumsudanense Staph.) Hybrid Cultivars
2018
Serap Kızıl Aydemir | Kutalmış Turhal
The purpose of this research study was to evaluate phenotypic correlation between yield, quality and certain yield components, and to determine the direct and indirect effects of 13 different components on yield and quality in sorghum×sudangrass hybrids. The research was conducted in the trial area of the Bilecik Seyh Edebali University Faculty of Agriculture and Natural Sciences in Bilecik, Turkey, in the 2015 crop year. The randomized complete block design with 4 replications was used. In the study, Aneto and Teide sorghum×sudangrass hybrid varieties belonging to Fito Seed Company and Gözde 80, Leoti, Nes, Rox and Early Sumac sorghum×sudangrass hybrid varieties belonging to Mediterranean Agricultural Research Institute were used as the materials. Relationships between ADF (Acid Detergent Fiber) and NDF (Neutral Detergent Fiber) ratios, RFV (Relative Feed Value) and ME (Metabolic Energy) values and characters were investigated in the study, in addition to plant height, panicle height, leaf ratio, stem ratio, panicle ratio, green grass yield, hay yield and crude protein yields of sorghum×sudangrass hybrid varieties. Results show that the Teide variety showed the highest performance in terms of herbage yield, crude protein ratio, ADF, NDF, RFV and ME, while the lowest yields were obtained from Rox and Early Sumac. Crude protein ratio was found to significantly correlate with leaf ratio, ADF, NDF, RFV and ME similarly, leaf ratio correlated with ADF and NDF; ADF with NDF; RFV with leaf ratio, ADF and NDF; and ME with leaf ratio, ADF, NDF and RFV.
Mostrar más [+] Menos [-]Hoşrük Çayı (Elazığ-Türkiye) Zooplanktonu
2018
Serap Saler | Songül Yüce | Burcu Çelik | Hilal Bulut
Hoşrük Çayı’ndan Mart 2104 - Şubat 2015 tarihleri arasında aylık olarak 3 istasyondan zooplankton numuneleri alınmıştır. Çaya ait su sıcaklığı, çözünmüş oksijen ve pH değerleri arazide portatif ölçüm cihazları ile belirlenmiştir. Shannon Wiever (H'), Simpson (D) ve Margalef (M) indeks değerleri ilgili formüller kullanılarak aylık olarak hesaplanmıştır. Araştırma süresince toplam 28 zooplankton türü teşhis edilmiştir. Bu türler içinde 18 tür Rotifera, 8 tür Cladocera 2 tür ise Copepodan grubundandır. Rotiferler takson sayısı, birey sayısı ve ortaya çıkış sıklığı bakımından ilk sırada yer almıştır. Rotiferlerden Polyarthra dolichoptera 11 örneklemede tespit edilerek, tüm zooplankton türleri içinde en fazla ortaya çıkan tür olmuştur. Copepoda’dan Cyclops vicinus 9 ay gözlenerek ikinci dominant tür olmuştur. Mayıs ayı en fazla taksonun (20 tür) kaydedildiği ay olurken, ocak ayı en az taksonun (2 tür) kaydedildiği ay olmuştur. Shannon Wiever tür zenginliği indeks değeri (H') en yüksek değerine H= 1,51 ile temmuz ayında ulaşmıştır. Margalef indeks değeri de M=2,22 ile en yüksek mayıs ayında, Simpson indeks değeri D=0,89 ile mart ayında en yüksek değerinde hesaplanmıştır. H' indeks değerinin her ay düşük çıkması çayın tür çeşitliliği bakımından fakir olduğunu göstermektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Türkiye’de Üretilen Mısırın Ekonomik Gelişim Seyri
2018
Zeki Bayramoğlu | Merve Bozdemir
Bu çalışmada dünyada ve Türkiye’de önemli bir gıda ve endüstriyel hammadde kaynağı olan mısırın ekonomik gelişim seyrinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ikincil verilerden derlenen mısırın yetiştirildiği alanı, üretim miktarı, verimliliği, üretim- tüketim dengesi, ithalat-ihracat değerleri, yurtiçi ve yurtdışı fiyatları incelenmiştir. Dünyadaki başlıca mısır üreten ülkeler ile Türkiye’de mısırın gelişim seyri iç ve dış piyasa açısından değerlendirilmiştir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yıllar itibariyle mısırın verimliliği ve üretim alanları artmış, buna bağlı olarak da hem üretim miktarı hem tüketim miktarında artış olduğu görülmüştür. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) mısır üretimi ve tüketiminde ilk sırada yer alırken, mısır en çok hayvansal üretimde yem olarak kullanmıştır. İthalat ve ihracat değerleri incelendiğinde ABD iç tüketimini karşılama açısından başarı göstermiş ve iç tüketimini karşılamanın yanı sıra mısırın ihracatında da önemli rol almıştır. Türkiye’de ise 2016/17 üretim yılı içerisinde mısırın yeterlilik derecesi %87,80 olarak belirlenmiş ve yıllar itibariyle yeterlilik oranının arttığı belirlenmiştir. Dünyadaki nüfus artışına bağlı olarak gıda talebinde oluşacak artışlar, alternatif enerji kaynağı arayışları ve mısırın kullanım alanının genişlemesine bağlı olarak gelecek yıllarda mısıra olan talebin artmaya devam etmesi ve dolayısıyla yaratılan ekonomik değerinde artması beklenmektedir.
Mostrar más [+] Menos [-]Hayvansal Ürün Üretimi ve Devlet Destekleri Arasındaki İlişki: Türkiye Üzerine Zaman Serisi İncelemesi
2018
Savaş Çevik | Ali Karabacak | Mehmet Okan Taşar
Çalışma hayvansal ürün üreticilerine verilen devlet destekleri ile ürünlerin üretim miktarı arasındaki ilişkiyi süt ve dana eti örneğinde incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla Türkiye için, 1986-2016 yılları arası veriye dayanarak süt ve dana eti için ayrı ayrı denklemlerle hata düzeltme modelleri tahmin edilmiştir. Eşbütünleme ilişkisinden kısa dönem Granger nedensellik ilişkilerine bakıldığında, süt üretim denkleminde değişkenler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır. Dana eti üretim denkleminde ise tüm değişkenler arasında çift yönlü Granger anlamda nedensellik bulunmuştur. Uzun dönem katsayılar incelendiğinde, süt üretim seviyesi ile piyasa fiyat farklılaşması arasında negatif, üretici destekleri ile pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Öte yandan dana eti üretimi ile piyasa fiyat farklılaşması arasında pozitif ancak üretici destekleri ile negatif bir ilişki bulunmaktadır. Bulgular gerek parasal üretici desteklerinin gerekse de parasal destek dışındaki dış ticaret düzenlemesi gibi politikaların ürün türüne göre farklılaştırılması gerektiği düşüncesini desteklemektedir. Jel Kodu: Q10, Q18, Q28, H20
Mostrar más [+] Menos [-]Karyological Characteristics of Some Endemic Onobrychis Taxa Belonging to Onobrychis Section Naturally Grown in Turkey
2018
Onur İleri | Süleyman Avcı
Karyotype properties of of six endemic Onobrychis taxa (O. beata, O. cilicica, O. fallax, O. podperae, O. sulphurea and O. lasistanica) naturally grown in Turkey were determined using squash preparation method and similarity of these endemics with cultivated taxon (O. viciifolia) were revealed. Ploidy levels of Onobrychis taxa were diploid (2n=14) except O. lasistanica and O. viciifolia (2n=28). Basic chromosome number is x=7 and chromosomes ranged from median to sub median with regard to centromere position. While the longest total chromosome length was measured in O. cilicica (28.21 µm), the shortest total chromosome length was in O. beata (21.47 µm). O. cilicica and O. sulphurea have satellite on chromosome 1 and chromosome 2, respectively. Hierarchical cluster analysis was performed to determine the relationships among the Onobrychis taxa and they were separated into three groups. O. fallax, and O. podperae were in the first group while O. sulphurea and O. cilicica were in the second group. O. beata, O. lasistanica, and O. viciifolia were assigned to the third group.
Mostrar más [+] Menos [-]