Affiner votre recherche
Résultats 291-300 de 561
Characterization of Some Olive Varieties Consumed without Pre-Treatment: Naturally Debittered Olives in Türkiye Texte intégral
2024
Yaşar Mert Biçici | Yeşim Elmacı
In table olive production it is necessary to remove oleuropein by brine or dry salting method because it gives bitterness. However, some olive varieties such as Throuba Thassos-Greece, Djemali-Tunisia can be consumed without any de-bittering process. Some olives in Türkiye are also consumed without any pre-treatment and these are Kilis Yağlık, Butko, Hurma (Erkence cv.), and Nizip Yağlık olives. These naturally de-bittered olives were aimed to be characterized in this research. The lowest moisture content was determined for Kilis Yağlık (6.84%) and the highest moisture content was determined for Butko (50.01%). The oil and protein content of the samples was between, 16.66-68.46% and 0.19-18.13%, respectively. Total phenolic content (mg GAE/100g) of Kilis Yağlık, Butko, Hurma and Nizip Yağlık olive varieties were determined as 458.87, 152.09, 109.73, 234.33, respectively. The lowest antioxidant capacity was determined for Butko and the highest value was determined for Kilis Yağlık. The hardness values of the olives were found between 677.44-3688.06 (g). The L*, a*, b* values of olive samples were found between 26.14-32.05, 2.02-4.78, 2.37- 7.18, respectively. Highest oleic was determined for Hurma, highest linoleic acid was determined for Butko whereas the highest linolenic acid was determined for Nizip Yağlık. Volatile component analysis results of olives showed that 24, 23, 16 and 17 volatile components were detected in Kilis Yağlık, Butko, Hurma and Nizip Yağlık olives, respectively.
Afficher plus [+] Moins [-]Evaluation of Soumbara (Parkia biglobosa) Quality During Storage Using Mid-Infrared Spectroscopy and Physicochemical Methods Texte intégral
2024
Moriken Sangaré | Diawara Mamady | Souaré Mamadou Lamarana
The fermented seed of néré (Parkia biglobosa), known as Soumbara, is a condiment widely consumed by the population in West Africa and Guinea in particular. The present study aims to use physicochemical, colorimetric methods and mid-infrared (MIR) spectroscopy to evaluate the evolution of the quality of Soumbara during storage (30 days). Thus, 5 kg of Soumbara were taken, subdivided into 7 batches of samples, and analysed every 5 days for 30 days. Physicochemical analyses (water activity, moisture, proteins, and total ash) would show that the storage duration induced a variation during storage; for example, the total ash contents on days 1, 5, 10, 15, 20, 25 and 30 are respectively 3.96 ± 0.25, 3.89 ± 0.43, 3.97 ± 0, 23, 3.99 ± 0.12, 4.54 ± 0.14, 4.57 ± 0.2 and 4.8 ± 0.21%. During the first 15 days of storage, no significant differences (p < 0.05) were observed between samples. The colorimetric measurements showed that the storage duration did not significantly affect the values of a* and b*, except the L* value which decreased significantly (p<0.05) (42.16 ± 0.015 on day 1 to 40.02 ± 0.015 on day 30). Applying statistical methods to mid-infrared spectroscopy allowed a clear distinction between the Soumbara samples during storage for 30 days. The partial least squares regression (PLSR) applied to MIR spectra made it possible to predict water, moisture and protein activity levels, since R2 greater than 0.99 were obtained. The results demonstrated that mid-infrared spectroscopy coupled with chemometric tools could be used as a rapid screening tool to assess and monitor the quality of Soumbara during storage.
Afficher plus [+] Moins [-]The Extent and Patterns of Digitalization in Proactive Land Acquisition Strategy (PLAS) Farms in South Africa Texte intégral
2024
Sukoluhle Mazwane | Moraka Nakedi Makhura | Athula Ginige
This study sought to develop an index for agricultural digitalization by applying composite confirmatory analysis (CCA). Another aim was to determine the factors that affect the development of digitalization in PLAS farms. Data on the indicators of the three dimensions of digitalization were collected from 300 Proactive Land Acquisition Strategy (PLAS) farms in South Africa using semi-structured questionnaires. Confirmatory composite analysis (CCA) was employed to reduce the items into three digitalization dimensions and ultimately to a digitalization index. Standardized digitalization index scores were extracted and fitted to a linear regression model to determine the factors affecting digitalization. The results revealed that the model shows practical validity and can be used to measure digitalization as measures of fit (geodesic distance, standardized root mean square residual, and squared Euclidean distance) were all below their respective 95%quantiles of bootstrap discrepancies (HI95 values). Therefore, digitalization is an emergent variable that can be measured using CCA. The average level of digitalization in PLAS farms was 0.02 and varied significantly across provinces. Although farmers have attempted to digitalise their farms, there are still minimal levels of digitalization in PLAS farms. The results further reveal different digitalization patterns. As judged by the estimated weights of various dimensions of digitalization, the use of digital technologies to collect, store, analyse, and disseminate (CSAD) farm-related data contributed more towards the digitalization index. The second most important component of digitalization was automation digitalization. In contrast, value chain digitalization was the least significant contributor. The factors that significantly influence digitalization were age, gender, farm type, network type, and cellular data type. Since PLAS farmers have not embraced much digitalization, it is important to focus on awareness and capacity building. A balanced approach to digitalization would benefit PLAS farms by ensuring that strategies to integrate digital solutions within the value chain are developed. To foster and support the digitalization in PLAS farms, policymakers and stakeholders should tailor their strategies to fit specific socioeconomic factors.
Afficher plus [+] Moins [-]Rat Diyetlerinde Kullanılan Buğday ve Mısır Gluteninin Serum Dokusunda Karaciğer Enzimleri ve Lipit Profili Üzerine Etkileri Texte intégral
2024
Aybüke İmik | Mazhar Burak Can | Dilek Şentürk Demirel
Bu çalışmada, rat diyetlerine katılan farklı protein kaynaklarının serum dokularında karaciğer enzimleri ve lipit profili üzerine etkisi incelenmiştir. Araştırmada protein kaynağı olarak soya küspesi, buğday ve mısır gluteni kullanıldı. Araştırma Grup I, Grup II ve Grup III olarak üç grup şeklinde dizayn edildi. Araştırmada her grupta 8 adet erkek ve 8 adet dişi olmak üzere toplam 24 adet erkek, 24 adet dişi Sprague Dawley cinsi rat kullanıldı. Araştırmada hayvanlar doğumdan itibaren anneleri ile birlikte 30 gün, annelerinden ayrıldıktan sonra da 30 gün olmak üzere toplam 60 gün deneme yemleri ile beslendi. Çalışmanın sonunda serum dokusunda karaciğer enzimlerini belirlemek amacıyla alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), alkalin fosfataz (ALP) ve gama-glutamil transferaz (GGT), kreatin kinaz (CK); lipit profilini belirlemek için triaçilgliserol (TAG), diaçilgliserol (DAG), monoaçilgliserol (MAG), serbest yağ asidi (SYA), kolesterol (Kol) ve fosfolipit (F1) analizleri yapıldı. Çalışmanın sonunda dişi ratların karaciğer enzimleri seviyeleri arasında fark bulunmazken, erkek hayvanların AST ve ALP seviyeleri arasında önemli fark olduğu tespit edildi. Grup II’nin AST oranı Grup I ve Grup III’den düşük, Grup II ve III’ün ALP oranı ise Grup I’den önemli derecede yüksek bulundu. Çalışmada dişi ratların “De Ritis” seviyeleri (AST/ALT) Grup I (2,42/ 1,84) ve Grup II’de (2,28/0,71); erkek ratlarda ise Grup III’de (1,29/2,71) yüksek tespit edildi. Çalışmada dişi ratların Grup I’inde serbest yağ asit oranı Grup II’den önemli derecede düşük (p<0,05), Grup III ile benzer bulundu. Çalışmanın sonunda farklı protein kaynaklarının erkek ratların ALP ve AST oranlarını, dişi ve erkek ratların De Ritis seviyelerini ve dişi ratların ise SYA oranını önemli oranlarda etkiledikleri tespit edildi.
Afficher plus [+] Moins [-]Çimento Yerine Sığır Gübresi Külünün Kısmi İkamesi ile Üretilen Hafif Betonun Bazı Özelliklerinin Belirlenmesi Texte intégral
2024
Ahmet Korkmaz | Sırrı Şahin
Bu çalışmada; Türkiye'de kırsal alanlarda ısınma amaçlı olarak kullanılan yenilenebilir enerji kaynaklarından güneşte kurutulmuş sığır gübresi külünün (SGK) farklı oranlarda çimento yerine kullanılmasının, hafif betonun basınç dayanımı üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmada, hafif agrega olarak pomza bağlayıcı olarak da CEM I 42,5 R tipi çimento ve SGK ikamesi kullanılmıştır. Karışımlara çimento yerine ağırlıkça belirli oranlarda (%0, %5, %10, %15 ve %20) SGK ikame edilerek 5 grup halinde toplam 45 adet 150×150×150 mm’lik küp numune üretilmiştir. Taze beton deneyleri olarak-birim ağırlık deneyleri; serleşmiş beton deneyleri olarak da kuru birim ağırlık, su emme ve basınç dayanımı deneyleri yapılmıştır. SGK kullanılan numunelerde, SGK ikamesinin artması ile kontrol örneklerine göre su emme miktarında bir miktar artış, basınç dayanımlarında ise bir miktar düşüş görülmüştür. %5, %10, %15 ve %20 oranlarında SGK ikamesi ile üretilen numunelerin 28 günlük basınç dayanımı düşüş değerleri kontrol örnekleri ile karşılaştırıldığında sırasıyla %4, %4,6, %5,5 ve %6 olarak belirlenmiştir. Çimento yerine %20 SGK ikamesinin uygulanması, numunelerin 28 günlük basınç dayanımlarında %6’lık bir azalma gözlemlenmiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Şanlıurfa Kırsalında Kadınların Toplumsal Cinsiyet Algıları Texte intégral
2024
Burçin Yiğit | Fatma Öcal Kara
Kırsalda hüküm süren ataerkil değerler, kadınların gereksinmelerinin karşılanmasına yönelik eşitsizlikler, kadının emeğinin değersizleştirilmesine neden olmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri, coğrafi konuma, toplumların kültürel, sosyal ve ekonomik yapısına, sınıfa, zamana, etnik yapıya göre biçimlenir ve buna uygun çeşitli mekanizmalar da üretir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde de geleneksel cinsiyet rollerinin hüküm sürdüğü varsayımından hareketle araştırmada, Şanlıurfa kırsalında tarımda çalışan kadınların toplumsal cinsiyet algılarını ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırma sahasında kadın deneklerle yüz yüze yapılan anket görüşmeleri, kırsalda kadınların yaşam şartlarını görebilmek amacıyla özellikle kadınların çalışma ve yaşam alanlarında gerçekleştirilmiştir. Şanlıurfa’nın beş ilçesinin kırsalında yaşayıp tarımda çalışan toplam 237 kadınla yüz yüze anket çalışması yapılarak araştırma toplanmıştır. Çalışmada, ev işleri sorumluluğunun tamamını kabullenen kadınların çoğunlukta olduğu saptanmıştır. Ücretlerin düşük olması, sosyal güvenliğin olmayışı ve çalışma koşullarının güçlüğü sebebiyle kadınların büyük bir bölümü tarımda çalışmaktan memnun değildir. Hem bitkisel hem hayvansal üretimde yoğun çalışan kadınların tarımsal bilgi kaynaklarına erişimi yok denecek kadar azdır. Tarım ve Orman Bakanlığı, diğer ilgili bakanlık ve kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler tarafından kırsal alana kadın odaklı hizmetlerin sayısı artırılmalı ve eşgüdümle hizmetler sunulmalıdır. Böylece kırsal alanda toplumsal değişmenin önü açılmış olabilir.
Afficher plus [+] Moins [-]Tarım-Gıda Tedarik Zincirinde Endüstri 4.0 Teknolojilerinin Lojistik Faaliyetler Sürecinde Kullanımı Texte intégral
2024
Muhammed Turgut
Lojistik uzmanlık gerektiren gıda tarım ürünlerinde kayıp, hasar ve zayiat oranları oldukça yüksektir. Bu açıdan bakıldığında hem tedarik zinciri süreçlerinde hem de lojistik süreçlerinde gıda-tarım ürünleri etkin ve verimli yönetilmelidir. Etkin ve verimli yönetilmenin temel esasları ise izlenebilir ve şeffaf bir yapının tesis edilmesidir. Bu hususların başarılı bir şekilde gerçekleşmesinin temelinde ise teknoloji kavramı bulunmaktadır. Bu çalışmada tarım gıda sektöründe tedarik zinciri faaliyetlerinde ve lojistik faaliyetlerde endüstri 4.0 teknolojilerinin açıklanması ve yerli literatüre kazandırılması amaçlanmıştır. Bu amaç kapsamında son yıllarda hayatımıza giren Endüstri 4.0 teknolojilerinin tarım-gıda tedarik zincirlerinde ve lojistik faaliyetlerinde kullanım süreci detaylı bir şekilde ele alınmaktadır. Tüm sektörleri ciddi etkisi altına alan Endüstri 4.0 sanayi devriminin tarım gıda sektörüne etkisini ele almak ve literatürde yer alan boşluğu doldurmak çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Çalışmanın araştırma kısmında yerli ve yabancı literatür detaylı bir şekilde taranmıştır. Ayrıca işletmelerin gerçekleştirmiş oldukları uygulamalar incelenerek, örneklerle açıklanmıştır. Sonuç olarak ise endüstri 4.0 teknolojileri tarım gıda tedarik zincirini önemli ölçüde etkilemekte, lojistik faaliyetlerde etkin, verimli, şeffaf, izlenebilir bir yapının oluşmasında kilit rol oynadığı görülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Bazı Tıbbi ve Aromatik Bitki Ekstraktlarının Antibiyotik Dirençli Escherichia coli Suşları Üzerine Antimikrobiyal Aktivitelerinin Belirlenmesi Texte intégral
2024
Bahar Güngör
Bu çalışmada zencefil (Zingiber officinale), sarımsak (Allium sativum L.) ve nane (Mentha piperita L.) tıbbi ve aromatik bitkilerinden farklı çözücüler kullanılarak hazırlanan ekstraktların çoklu antibiyotik dirençli Escherichia coli suşları üzerine in vitro antimikrobiyal aktivitesi belirlenmiştir. Zencefil, sarımsak ve nane ekstraktlarının hazırlanmasında çözücü olarak etanol, metanol, aseton ve saf su kullanılmıştır. Çözücülerin ekstraksiyon verimi belirlendikten sonra hazırlanan ekstraktların in vitro antimikrobiyal aktivitesi altı farklı çoklu antibiyotik dirençli E. coli suşu (EC1-6) kullanılarak disk difüzyon yöntemiyle belirlenmiştir. Çözücü olarak su veya metanol kullanılan nane ekstraksiyonundan elde edilen ekstraksiyon verimi, aseton ve etanolden daha yüksek bulunmuştur (P<0,001). Benzer şekilde, zencefil ve sarımsak örneklerinden su kullanılarak alınan ekstraksiyon verimi diğer çözücülerden daha yüksek olmuştur (sırasıyla P=0,013 ve P<0,001). Zencefil etanol ve metanol ekstraktlarının E. coli EC2 ve EC4 suşlarına karşı antimikrobiyal aktivite gösterdiği (sırasıyla P=0,020 ve P=0,026), buna karşın diğer E. coli suşları üzerine zencefil ekstraktlarının herhangi bir etkisi olmadığı (P>0,05) belirlenmiştir. Benzer şekilde, sarımsak etanol ve metanol ekstraktlarının E. coli EC2 suşu dışındaki tüm E. coli suşlarına antibakteriyel etki gösterdiği belirlenmiştir (P<0,05). Bununla birlikte, farklı çözücüler kullanılarak hazırlanan nane ekstraktlarının hiçbir E. coli suşuna karşı antimikrobiyal aktivitesi tespit edilmemiştir. Çalışmanın sonuçları, zencefil etanol veya metanol ekstraktlarının, sarımsak etanol ekstraktlarının çalışılan E. coli suşlarına karşı antimikrobiyal ajan olarak kullanılabileceğini göstermiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]The Effect of Weed Control at Different Periods on Antioxidant Content of Faba Bean (Vicia faba L.) Texte intégral
2024
Bahadir Şin | Melike Köse | Mustafa Yılmaz
Faba bean (Vicia faba L.) is a significant member of the Fabaceae family, known for its high protein content and rich phenolic compounds essential for human nutrition. These phenolic compounds, which belong to the group of secondary metabolites, serve as important dietary components. Secondary metabolites, act as plant defence mechanisms and can fluctuate under stress conditions. Weeds negatively impact the growth of cultivated plants by competing for nutrients and creating a stressful environment. This study evaluated the effects of weeds on the yield and quality parameters of faba bean. Conducted in Sakarya, the research aimed to determine how weed control frequency affects the yield and some secondary metabolites of faba bean. The experiment used a randomized block design with four replications and included four faba bean genotypes: two registered varieties (Eresen-87 and Salkım) and two local populations (Bilecik and Sakarya). Weed control treatments; comprised weedy control, hoeing every 15 days, and hoeing every 30 days. Measured parameters included plant height (cm), number of pods per plant, number of seeds per pod, 1000 seed weight (g), dry seed yield (g), and DPPH radical scavenging activity (%). Data were analyzed using Duncan’s Multiple Range Test with SPSS, revealing statistically significant differences (p<0.05) in all measured parameters. The tallest plants were found in the Salkım×Control plot, while the shortest were in Sakarya×15. The highest number of pods occurred in Sakarya×30, and the lowest in Eresen-87×15. The highest number of seeds per pod was recorded in Bilecik×15, while the lowest was in all treatments of the Salkım variety and the Eresen-87×15 plot. The highest dry seed yield came from Bilecik×15, with the lowest from Eresen-87×30. DPPH activity peaked in Bilecik×Control, indicating significant differences in yield and nutritional content among faba bean genotypes. These findings indicate that different genotypes excel in various agricultural and nutritional characteristics, demonstrating that these differences can play an important role in shaping future production strategies.
Afficher plus [+] Moins [-]The Effects of Different Doses of Zeatin, Kinetin and Gibberellic Acid Biostimulants Applied during the Seedling Development Period of Peppermint (Mentha Piperita L.) on Growth and Biochemical Parameters Texte intégral
2024
Muhammed Said Yolcu
This study aimed to evaluate the impact of varying doses of Zeatin, Kinetin, and Gibberellic Acid biostimulants on the growth and biochemical parameters of Mentha piperita L. Conducted in a greenhouse with three replications using a "Completely Randomized Experimental Design" design, the experiment assessed seedling and root lengths, fresh and dry weights of seedlings and roots, total phenolic content, and antioxidant activity (CUPRAC and FRAP). The results revealed that biostimulant applications significantly increased all growth and biochemical parameters compared to the control. Gibberellic acid at 200 mg/l produced the longest seedlings, while Kinetin at 50 mg/l resulted in the longest roots. The highest antioxidant activity (FRAP) and total phenolic content were observed with the 40 mg/l dose of Zeatin.
Afficher plus [+] Moins [-]