Affiner votre recherche
Résultats 81-90 de 561
Sıcak hava fritözü ile susam kavurma koşullarının optimizasyonu ve konvansiyonel kavurma ile özelliklerinin karşılaştırılması Texte intégral
2024
Mustafa Şamil Argun | Abdullah Kurt
Tahin üretiminde en önemli aşama susamın fiziksel ve kimyasal özelliklerini etkilediği için kavurmadır. Bu çalışmada tahin üretiminde kullanılan kabuksuz susam tohumlarının sıcak hava fritözünde optimum kavurma koşullarının belirlenmesi ve özelliklerinin konvansiyonel yöntemle karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında kabuğu soyulmuş susam tohumları farklı sıcaklık (160°C, 180°C ve 200°C) ve sürelerde (15-70 dakika) sıcak hava fritözünün haznesine 0,8 gr/cm3 olacak şekilde yayılarak kavrulmuştur. Kavurma işlemindeki sıcaklık ve süre parametreleri yanıt yüzey yöntemi kullanılarak optimize edilmiştir. Kavrulmuş örneklerin ΔE (toplam renk değişimi) ve su aktivitesi verilerine göre sıcak hava fritözünün optimum çalışma sıcaklığı ve süresi 181,1°C ve 36,7 dk olarak belirlenmiştir. Sıcak hava fritözünde kavurma neticesinde konvansiyonel kavurmaya göre yağ verimi %50’den %60’a çıkmıştır. En düşük peroksit değeri 1,69 meq O2/kg ile 180°C de 35 dk da sıcak hava fritözünde tespit edilmiştir. FTIR sonuçları da sıcak hava fritözü ile kavrulmuş susamların oksidasyona karşı daha dayanıklı olduğunu desteklemiştir. Sıcak hava fritözü ile 5 kat daha kısa sürede kavrulan susamların konvansiyonel kavurmaya göre asitlik değerleri ve yağ asidi kompozisyonları benzer bulunmuştur. HMF içeriğinde ise sağlık açısından riskli seviyede bir oluşum gözlenmemiştir.
Afficher plus [+] Moins [-]Aflatoxin M1 Levels in Cheeses in Türkiye: A Review Texte intégral
2024
Barış Ötün
Milk and dairy products mostly contain mycotoxins such as aflatoxin M1, aflatoxin M2, ochratoxin, cyclopiazonic acid, trichothecene, zearalenone, patulin. Mycotoxins in cheese are produced by certain types of fungi. These either directly contaminate the cheese or feed, or indirectly contaminate the milk used in cheese production. Aflatoxin, causes serious impacts on human and animal health, thus costs the world economy billions of dollars. The first legal regulation regarding aflatoxin M1 in Turkiye came into force in 1990. Subsequently, various legislations were published in 1997, 2002, 2008, 2011 and 2023. In this study, 60 publications were examined that investigate the presence of aflatoxin M1 in various cheeses in Turkiye in the last 50 years (1973-2023). In the studies, aflatoxin M1 was detected in almost all cheeses, and only a few were found in rates exceeding the Turkish Legal Limits. Researchers stated different limits for aflatoxin M1 in cheese. To minimize the presence of aflatoxin M1, the following recommendations should be considered. Developing new detection methods, enacting new legal regulations, increasing the frequency of legal inspections, improving the production, transportation and storage conditions of milk and dairy products, improving feed quality, increasing awareness of the health effects of aflatoxin M1.
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Koyun ve Keçi Irkları Kolostrum Örneklerinin Fizikokimyasal, Yararlı mikroorganizma ve Biyoaktif Özelliklerinin Araştırılması: Burdur İli Örneği Texte intégral
2024
Pelin Ertürkmen | Türker Atçalı | Esra Uğur Geçer
Bu çalışmada, Burdur (Türkiye) ilinde endüstriyel ve ekonomik yönden yetiştiriciliği yaygın şekilde yapılan evcil keçi (Capra hircus) ve koyun (Ovis aries) ırklarından olan 6 adet Akkaraman ırkı koyunları ile 5 adet Honamlı ırkı keçilerinin doğum sonrası 1., 2. ve 3. gün kolostrumları ve 15. gün olgun süt örnekleri fizikokimyasal ve biyoaktif özellikler yönünden analiz edilmiştir. Koyun kolostrumunun keçi kolostrumuna kıyasla daha yüksek düzeyde total protein, kurumadde ve yağ içerdiği saptanmıştır (p<0,05). İki farklı ırkın kolostrum örneklerinde yararlı mikroorganizma içeriği doğumdan sonraki ilk 3 günlük süre boyunca >7 log kob/mL düzeyinde saptanmıştır. Koyun ve keçi kolostrum örneklerinde sırasıyla; toplam aerobik mezofilik bakteri (TAMB) düzeyi 8,82-8,03; 8,52-8,33 log kob/mL, Bifidobacterium spp. 8,41-8,12; 8,15-7,97 log kob/mL ve Lactobacillus acidophilus 7,61-6,78; 7,85-7,61 log kob/mL olarak tespit edilmiştir. Antioksidan aktivitenin ölçülmesinde 2,2¢-diphenyl1-picrylhydrazyl (DPPH), 2,2′-azino-bis (3-etilbenzotiyazol-6-sülfonik asit) (ABTS) radikal katyonu, troloks eşdeğeri antioksidan kapasite tayin (TEAC) yöntemleri kullanılmıştır. ABTS ve TEAC antioksidan değerleri 1.gün alınan koyun ve keçi kolostrum örneklerinde en yüksek düzeyde sırasıyla 67,44; 71,32 ve 20,76; 24,65 değerlerinde belirlenmiştir (p<0,05). Koyun kolostrum örneklerinde en yüksek ACE-inhibitör aktivite %32,39 ile 2.gün belirlenirken, keçi kolostrumunda %42,29 ile 3.gün belirlenmiştir. Olgun süt örneklerinde ise her iki hayvan kolostrum örneklerine göre biyoaktif özellik değerlerinde düşüş gözlenmiştir. Bu çalışmada ACE-inhibitör ve antioksidan aktivitenin Honamlı ırkı keçi kolostrum örneklerinde yüksek olması keçi kolostrum örneklerinin peroksil radikallerinin oluşumuna karşı iyi bir koruma yeteneğine sahip olduğunu göstermiştir. Yapılan bu çalışma, biyoaktif özellikler ve yararlı mikroorganizma içeriği yönünden farklı küçükbaş hayvan türü kolostrumlarının değerlerini ortaya koymuştur.
Afficher plus [+] Moins [-]Growth Performance of Broiler Chicken (Gallus gallus domesticus) in Response to Cinnamon Powder as Feed Additives Texte intégral
2024
Ramil B Entana Jr | Mary Ann Alejandro
One hundred-twenty (120) heads of day-old Cornish-cross broiler chicks were used in the study, which employed a Completely Randomized Design (CRD). The purpose of the study was to evaluate the growth performance of broiler chickens in response to cinnamon powder supplementation. There were four treatments which were replicated three times having 10 broiler chicks per replication. Treatment 1 (T1) had 50g cinnamon powder as feed additives, Treatment (T2) with 75g cinnamon powder, Treatment 3 (T3) with 100g cinnamon powder and the Control group (T0) had a basal diet of commercial feeds with no feed additives. The study investigated the growth parameters of broiler chickens for 30 days, after the termination of the study the chickens were slaughtered and weighed to determine the carcass performance of the chickens. After the period of experimentation broiler chickens from Treatment 3 (T3) with 100 grams of cinnamon powder obtained the highest live weight compared to other treatments. Also, it was observed in the study that broiler chickens from Treatment 3 (T3) had the highest return on investment with 64%.
Afficher plus [+] Moins [-]The Use of The Ancient Amaranth (Amaranthus) Grain in Traditional Turkish Cuisine Texte intégral
2024
Merve Onur | Aybuke Ceyhun Sezgin
With its culinary use dating back more than six thousand years, amaranth is known as the ancient grain and the food of the future. Recently recommended for consumption by FAO/WHO, the amaranth plant is a prominent, “forgotten,” functional food that can be used in human nutrition because of its drought-resistant cultivation, gluten-free, and protein and fiber-enriched content. This study evaluates amaranth's botanical character, functional properties, impacts on health, preparation-cooking methods, and use in local and traditional Turkish cuisines. Numerous studies have indicated the association between amaranth’s chemical composition and its anti-oxidative, anti-tumor, gluten-intolerance, and cholesterol-lowering properties, and its assistance with intestinal flora and protein digestibility. Manifold dishes can be made using amaranth seeds and flour in traditional cuisines. Raw and cooked amaranth grains are used in rice, soup, and breakfast cereal. In the food industry, it is a crucial grain alternative to various bakery products, such as bread, pasta, cookies, manti, noodles, biscuits, and crackers, made from amaranth flour. There is a need for alternative recipes to increase the use of amaranth in the kitchen. In this context, it is thought that awareness should be increased by applying it to recipes that can replace semolina and bulgur in traditional cuisines. For this purpose, this study aims to increase the consumption of the ancient grain amaranth by including it in recipes in traditional Turkish cuisine.
Afficher plus [+] Moins [-]Combining Pasture- and Animal-Based Factors to Predict Herbage or Dry Matter Intake of Lambs Grazing on Cocksfoot, Meadow Fescue and Tall Fescue Pastures Texte intégral
2024
Ahmet Akdağ | Nuh Ocak | İbrahim Aydın
In this study, it was aimed to establish the correlations between actual dry matter intake (DMI) and some animal (body weight, (BW)) and pasture (crude protein (CP); neutral detergent fiber (NDF); in vitro dry matter digestibility (IVDMD); dry matter yield (DMY); herbage allowance (HA); herbage mass (HM); metabolizable energy (ME); relative forage quality (RFQ); total digestible nutrients (TDN)) based factors to formulate precise regression equations for DMI prediction. For this purpose, data (n = 36, 2 years × 3 blocks × 6 data collection) were utilized for two grazing seasons (2020–2021) on cocksfoot (Dactylis glomerata), meadow fescue (Festuca pratensis) and tall fescue (Festuca arundinacea) mixed pastures with Karayaka male lambs at an average age of 2 months for 60 days in each season. Positive correlations were determined between DMI and BW (0.777), HA (0.814), DMY (0.844), and NDF (0.609), while DMI had negative correlations with IVDMD (-0.738), RFQ (-0.357), CP (-0.209), TDN (-0.177) and ME (-0.039). In addition, animal and pasture–based factors were evaluated by principal component analysis to determine the in–cooperating variables in variance. As a result, equations were developed by using parameters with high correlation coefficient and the best–fit 3 equations for predicting DMI of lambs grazing cocksfoot, meadow fescue and tall fescue pastures: (I) -1224.09 + 39.90BW (kg) + 33.69HA (kg DM/ kg BW) + 8.22NDF (% of DM), r2=0.815, II) -701.47 + 18.96BW (kg) + 673.61DMY (kg/ per square meters) + 8.19NDF (% of DM), r2=0.807, III) -325.32 + 43.49HA (kg DM/kg BW)-2.21IVDMD (%) + 8.57NDF (%), r2=0.786).
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Azot Dozlarının Keten Bitkisinin Verim ve Verim Özelliklerine Etkisi Texte intégral
2024
Şaziye Dökülen
Keten bitkisi ülkemizin hemen hemen her bölgesinde yetişebilmesi, kullanım alanlarının çeşitliliği, hem lifinden, hem de yağından faydalanılması gibi özellikleri ile ön plana çıkan önemli bir endüstri bitkisidir. Çalışmada farklı azot dozlarının keten bitkisinin verim ve verim özelliklerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Tokat-Kazova şartlarında 2020 ve 2021 yılı vejetasyon döneminde kuru şartlarda yürütülmüştür. Çalışma Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmada yağlık Atalanta çeşidi ve 750 tohum/m2 bitki sıklığı kullanılmıştır. Çalışmada 5 farklı azot (N) dozu (kontrol (0), 7, 10, 13, 16 kg/da) yer almıştır. Çalışmada; bitki boyu, bitki başına dal sayısı, bitkideki kapsül sayısı, kapsüldeki tohum sayısı, bin tohum ağırlığı, tohum verimi, yağ oranı ve yağ verimi parametreleri incelenmiştir. Yıllar ortalamasına göre bitki boyu 49,88-52,11 cm, dal sayısı 2,6-3,2 adet/bitki, bitkideki kapsül sayısı 23,55-34,00 adet/bitki, kapsülde tohum sayısı 5,25-5,66 adet/kapsül, bin tohum ağırlığı 5,17-5,29 g, tohum verimi 54,68-90,30 kg/da, yağ oranı %33,01-35,55 ve yağ verimi 17,98-31,84 kg/da arasında değişmiştir. Tokat-Kazova’da kuru şartlarda ketende azot dozlarının etkisinin araştırıldığı çalışma sonucunda; dekara tohum ve yağ verimi bakımından 10-13 kg/da azot dozları ön plana çıkmıştır. Gübre tasarrufunu düşünerek 10 kg/da azot dozunun kullanılmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Tarla Denemelerinde Kenar Tesir Bırakmak Gerekli mi?* Texte intégral
2024
Hatice Bozoğlu | Zeynep Aybey | Reyhan Aydın
Tarla Deneme Tekniği, tarımsal araştırmaların yapılması ve değerlendirilme kurallarını, istatistik bilimini merkeze alarak belirler. İyi bir planlama, gözlem ve ölçümlerle rasyonel sonuçların elde edilebilmesi için esastır. Tarla denemelerinde küçük alanlarda çalışılır, ancak sonuçları büyük alanlar için önerilmektedir. Özellikle yetiştirme tekniği ile ilgili yürütülecek çalışmalarda işlemlerin birbirine karışmaması ve birbirini etkilememesi için parseller arası boşluklar bırakılır. Bu durumda her parselin kenarlarına gelen bitkilerin ortadakilere nazaran daha fazla su, ışıklanma, besin maddesi alımı, havalanma gibi nedenlerle daha farklı rakamlar verme olasılığından hareketle kenar tesir denilen bir kavram ortaya çıkar. Parsellerin dört bir tarafından atılan, değerlendirme dışı bırakılan yani rakam elde edilmeyen kısımlara “Kenar Tesir” denir. Ülkemizde Cumhuriyetin ilk yıllarında kenar tesiri bırakma ihtiyacına yönelik yayınlara rastlanmaktadır. Ancak sonraki yıllarda konu üzerinde yeterince çalışma olmadığı fark edilmiştir. Bu makalede, bazı tarla bitkilerinde kenar tesirlerde yer alan bitkiler ile parsel net alanlardaki bitki verilerinin istatistiki karşılaştırılması yorumlanmıştır. Baklada 7 farklı kültürel uygulamanın 3 bloklu denendiği çalışmada; parsel aralarında 1 m, blok araları 1,5 m boşluk bırakılmıştır. Baklada ve 100 tane ağırlığı gözlemleri alınmıştır. Yapılan varyans analizine göre; yüz tane ağırlığı hariç bitki boyu, dal sayısı, taze meyve verimi, taze hasatta meyve sayısı, kuru hasatta bitkide bakla sayısı, kuru tane verimi istatistiki olarak (P<0.01) net alandaki verilerden farklı olduğu belirlenmiştir. Diğer denemede buğdayda 2 mikro elementin 7 farklı kombinasyonu 3 tekrarlamalı tesadüf bloklarında incelenmiştir. Parsel ve blok aralarında 1’er metre boşluk bırakılmıştır. Başak uzunluğu ve ağırlığının net alanda kenar tesire nazaran daha yüksek olduğu (P<0,01) belirlenmiştir. Üçüncü deneme 5 farklı mikrobiyal gübrelemenin kuru fasulyede bitki boyu, bakla sayısı ve bitkide tane verimine etkisi araştırılmıştır. Parsel ve blok aralarında 2 m mesafe bırakılmıştır. Varyans analizi sonucu kenar sıralardaki tane veriminin orta sıradakinden istatistiki olarak (P<0,05) daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Görüldüğü gibi farklı uygulama ve bitkilerde sonuçlar değişmektedir. İster daha yüksek ister daha düşük veriler elde edilsin denemelerde kenar tesir yapma sağlıklı sonuçların alınmasını garanti etmek için bir gerekliliktir. Geliştirilen yeni genotipler, uygulanan tekniklerin değişmesi kenar tesir konusunda daha çok bilgiye ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]Effect of Different Storage Periods and Medium on Germination and Seedling Parameters of Faba Bean (Vicia faba L.) Texte intégral
2024
Hatice Bozoğlu | Zeynep Aybey
Germination is the first stage of a plant’s life. The seeds of grain legumes are used both as food and as seedlings. The vitality of the seeds is crucial for both uses. This study was conducted to determine the effect of storing seeds of the Lara variety of Faba bean (Vicia faba L.), harvested in 2023, in different periods (4, 6, 8, 10 and 12 months) and different storage medium (paper bag, plastic bag, glass jar and plastic bottle) on their biological value. The experiment was set up in a completely randomized design with three replications. Germination was done in 2 different materials (sand and paper) in room conditions. Germination speed, germination power, length of plumula and radicle, dry matter of them, seedling vigour index, allometric coefficient, germination energy were observed. On the 4th day, which is considered in determining the germination rate for faba beans, no germination value was determined in any process. Germination power values varied between 72.7% and 97.3%. The highest germination value was obtained from seeds stored for 8 and 10 months. The highest value was recorded in plumula and root length values in 12 and 8-month-old stored seeds, respectively. It was determined that storage medium did not have a single effect on the observed measurements for these experiments. However, statistical differences between storage period and storage material interactions were found to be significant. The statistical differences between storage period and storage material interactions were found to be significant. As a result, it was concluded that the germination rate of the faba bean was early on the 4th day, the counting day, and this value should be studied. It has been concluded that the loss of germination power is very low in about 1 year of storage of faba bean, which have strong germination ability.
Afficher plus [+] Moins [-]Farklı Gelişme Tabiatlı Arpa Çeşitlerinin Vernalizasyon Sürelerine Tepkisi Texte intégral
2024
Mazlum Erdem | Fahri Sönmez | Nurselin Yılmaz | İbrahim Saygılı
Vernalizasyon bazı bitkilerin erken gelişme dönemlerindeki düşük sıcaklık ihtiyacıdır. Bu bitkilerin vejetatif dönemden generatif döneme geçiş yapabilmesi için belli bir süre düşük sıcaklıkta kalmaları gerekir. Bu çalışma bazı arpa çeşitlerinin vernalizasyon uygulamalarına tepkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Dört kışlık, iki alternatif ve iki yazlık arpa çeşidinin kullanıldığı bu araştırma tesadüf parsellerinde faktöriyel deneme desenine göre üç tekerrürlü yürütülmüştür. Arpa çeşitlerinin çimlenmiş tohumları torf içeren küçük kaplarda 0, 4, 5 ve 6 hafta süreyle 2°C’de vernalizasyon uygulaması için bekletilmiştir. Gelişen fideler saksıya aktarılmış ve serada 22 saat ışık/2 saat karanlıkta 22°C sabit sıcaklıkta yetiştirilmiştir. Bitkilerde sapa kalkma süresi, başaklanma süresi, olgunlaşma süresi, fertil kardeş sayısı, başakta tane sayısı ve bin tane ağırlığı belirlenmiştir. Vernalizasyon uygulamalarının incelenen bütün karakterlere etkisi çeşitlere göre önemli derecede değişmiştir. Araştırmada kullanılan kışlık çeşitler Sladoran, Alba, Dicktoo ve Aydanhanım vernalizasyon ihtiyacı karşılanmadan başaklanamamışlardır. Bu çeşitlerde başaklanma süresi göz önüne alındığında dört haftalık vernalizasyon uygulamasının yeterli olduğu belirlenmiştir. Dört haftalık vernalizasyon, alternatif çeşitler Tokak 157/37’de 9 gün, Kearney’de ise 40 gün daha erken başaklanma sağlamıştır. Yazlık çeşitlerde vernalizasyon uygulaması belirgin bir değişikliğe neden olmamıştır. Vernalizasyon uygulaması süresince geçen süre de göz önüne alındığında bütün kışlık çeşitler için dört haftalık vernalizasyon süresi en uygun süre olarak görülmektedir. Alternatif çeşitler için vernalizasyon uygulaması ise genotipe bağlı değişken olduğundan dolayı, bu çeşitlerin ıslah programlarında kullanımı durumunda mutlaka vernalizasyon sürelerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Afficher plus [+] Moins [-]