Уточнить поиск
Результаты 1341-1350 из 5,301
Yarı-Kurak Bölgede Tesis Edilen Bir Üzümsü Meyve Bahçesindeki Toprak Sıkışması Полный текст
2018
Gulden Balcı | Tuğrul Yakupoğlu
Bu çalışmanın amacı, yarı kurak iklim bölgesinde tesis edilen ve farklı kök sistemlerine sahip olan üzümsü meyvelerinin toprak sıkışması üzerine etkilerinin araştırmaktır. Bu amaçla ahududu, böğürtlen ve gojiberi yetiştiriciliği yapılan bahçede toprak sıkışmasını değerlendirmek için hacim ağırlığı, penetrasyon direnci ve kesme direnci ölçümleri yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, bahçedeki henüz üç yaşındaki bitkilerin toprakların hacim ağırlığı üzerine bir etkisi bulunmamıştır. Ancak kök sistemleri birbirinden farklı olan bu bitkilerden böğürtlen ve gojiberinin toprakların penetrasyon direncine etkisi aynı iken ahududunun yetiştiği toprağın penetrasyon direnci diğer ikisinden istatiksel bakımdan farklı ve daha düşük bulunmuştur. Her üç bitkinin yetiştiği toprağın kesme direncinin birbirinden istatiksel bakımdan farklı olduğu, yetiştikleri toprakların kesme direnci değerleri bakımından bitkilerin böğürtlen
Показать больше [+] Меньше [-]Nil Tilapyası, Oreochromis niloticus (Linnaeus, 1758) Karaciğer Dokusunda Kurşunun Neden Olduğu Oksidatif Strese Karşı Humik Maddelerin Koruyucu Etkisi Полный текст
2018
Ferbal Özkan Yılmaz | Zülfiye Su | Arzu Özlüer-Hunt | Metin Yıldırım | Serap Yalın
Bu araştırmada, subletal kurşun (Pb) derişiminin Nil tilapyası (Oreochromis niloticus)’nda antioksidan enzim sistemi üzerine etkilerine karşı, yeme katılan humik maddenin koruyucu etkisi incelenmiştir. Bu amaçla 1,5 mg/L kurşun nitrat Pb(NO3)2 ortam derişimi etkisindeki balıklar, %0,2 oranında humik madde katkısı bulunan yem ile beslenmişlerdir. Kontrol grubu, humik madde (HM), Pb, ve Pb+HM grublarını içeren bu çalışmada 4. ve 10. günlerde karaciğer doku örnekleri alınmıştır. Karaciğer dokusu katalaz (CAT) ve süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ve lipid peroksidasyon ürünü olan malondealdehit (MDA) seviyesi, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, subletal kurşun derişimi uygulanan grupta 4. ve 10. günlerde önemli oranda arttığı belirlenmiştir. Pb grubu ile HM+Pb grubu karşılaştırıldığında, CAT ve SOD aktivitesinde önemli bir değişime neden olmadığı, ancak humik madde uygulamasının karaciğer dokusu lipid peroksidasyonu üzerine Pb toksisitesinin etkisini azalttığı belirlenmiştir. Deneme sonuçlarına göre, yeme ilave edilen %0,2 humik madde, 1,5 mg/L Pb ortam derişiminin, O. niloticus karaciğer dokusu lipid peroksidasyon üzerindeki toksisitesini belirli düzeyde azalttığı belirlenmiştir.
Показать больше [+] Меньше [-]Türkiye Peynir Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırılmalı Analizi Полный текст
2018
Mustafa Terin | Fahri Yavuz
Peynir, protein ve kalsiyum bakımından zengin bir gıda maddesi olmasının yanı sıra, uluslararası ticarette de önemli bir yere sahiptir. Dünya süt ürünleri ihracatının %40,3’ü peynir ticaretinden oluşmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka yanında Amerika Birleşik Devletleri, Yeni Zelanda ve Avusturalya uluslararası peynir ticaretinde önemli bir paya sahiptir. Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya ve Danimarka 2016 yılı itibariyle dünya peynir ticaretinin %54,8’ini ve Avrupa Birliği toplam peynir ihracatının %71,8’ini gerçekleştirmektedir. Türkiye 2016 yılındaki 150 milyon dolar peynir ihracatı ile dünya sıralamasında 25. sırada yer almaktadır. Türkiye süt ürünleri ihracatının %45,0’i peynir ihracatından oluşmaktadır. Türkiye ve AB uluslararası peynir ticaretinde net ihracatçı konumdadır. Çalışmanın amacı, Türkiye peynir sektörünün uluslararası ticaretteki rekabet gücünü belirlemek ve AB ve seçilmiş AB üyesi ülkelerle karşılaştırmaktır. Çalışmanın verileri Uluslararası Ticaret Merkezi veri tabanından (2001-2016) derlenmiştir. Uluslararası rekabet gücünü ölçmede Balassa (RCA) ve Vollrath (RXA, RTA, RC) indeksleri kullanılmıştır. Çalışmada bu indekslerin yanı sıra uluslararası rekabet gücünün karşılaştırılmasında Ticaret Dengesi İndeksi de kullanılmıştır. Araştırmada, Türkiye’nin ortalama RXA, RTA, RC ve TBI indeks sonuçları sırasıyla 0,44, 0,34, 1,51 ve 0,49 ve AB-28’için bu sonuçlar sırasıyla 2,21, 0,34, 0,17 ve 0,10 olarak hesaplanmıştır. Türkiye uluslararası peynir ticaretinde karşılaştırmalı avantaja sahip olmasına rağmen, AB’nin avantajı, Türkiye’ye göre daha fazladır.
Показать больше [+] Меньше [-]Bitkilerde Rizosferden Demir Alım Mekanizmaları Полный текст
2018
Emre Aksoy | Bayram Ali Yerlikaya | Sefa Ayten | Buasimuhan Abudureyimu
Demir, toprakta en çok bulunan elementlerden bir tanesi olmasına karşın çözünürlüğü alkali topraklarda düşüktür. Dolayısıyla bu tür topraklarda yetişen bitkiler sürekli demir eksikliği stresine maruz kalırlar. Dünyadaki tarım arazilerin üçte biri bu tür topraklardan oluştuğundan dolayı tedavi edilemeyen demir eksikliği tarımsal üretimi kısıtlar. Bitkilerde gözlenen demir eksikliğinin tedavisinde farklı demir gübreleri kullanılmaktadır. Ancak, bu gübrelerin kullanımı üretim maliyetlerini artırmaktadır. Maliyetlerin azaltılabilmesi için bitkilerin toprakta bulunan demiri en etkin biçimde kullanabilmeleri gerekir. Bunun için de ilk olarak bitkilerin topraktaki demiri nasıl kök içerisine aldıklarının incelenmesi gerekmektedir. Son otuz yılda yapılan çalışmalarda farklı bitki gruplarının 3 farklı demir alım mekanizması kullandıkları keşfedilmiştir. Bu derlemenin amacı, demirin kök içerisine alımından sorumlu taşıyıcılar ile bu taşıyıcılar hakkındaki güncel gelişmelerden bahsetmektir.
Показать больше [+] Меньше [-]Biological Activities of Stem, Leaves and Essential Oil of Cedrus deodara from District Poonch, Rawalakot Azad Kashmir, Pakistan Полный текст
2018
Tahir Zaman | Mubasher Sabir Syed | Sadaf Isfaq | Muhammad Sarfraz Khan
Cedrus deodara (Roxb. ex D. Don) Loudon, is a high value medicinal plant found in flora of Poonch part of Himalayan region. The present study was conducted to determine and compare the antioxidant activity, quantification of phenolics and flavonoids, chelating ability, biofilm inhibition, thrombolytic activity and cytotoxicity of the stem, leaves of crudes extracts and essential oil. It can be claimed that that all parts of C. deodara including its essential oil is a rich source of phytochemicals that exhibited high quantity of phenolics ranged from (49.76±0.22 GAE to 60.36±0.44GAE mg/g) and flavonoids ranged from (4.78±0.61mg/g to 6.62±0.45 mg/g)but also exhibited antioxidant, metal chelating agent ability, antibacterial potential ranged from (35.59±0.50 to 61.61±0.61%)and thrombolytic activities ranged from (22.86±0.7 to 32. 64±0.5 %)with minimal toxicity ranged from (0.40±0.35 to 3.73±0.23%). Further studies are required to determine the bioactive compounds and bioactivity of plant extracts and fractions.
Показать больше [+] Меньше [-]Özlüce Baraj Gölü’ndeki Capoeta trutta (Heckel, 1843) populasyonunda Balık Boyu-Otolit Biyometrisi İlişkisi Полный текст
2018
Mustafa Düşükcan
Bu çalışmada, Elazığ-Bingöl il sınırında, Peri çayı üzerinde bulunan Özlüce Baraj Gölü’nden elde edilen karabalık, Capoeta trutta (Heckel, 1843)’da otolit biyometrisi total boy ilişkisi araştırıldı. Bu amaçla, Eylül 2017–Aralık 2017 tarihleri arasında toplam 115 örnek (60 erkek ve 55 dişi) incelendi. Balık örneklerinin Total boyları (TB) ölçüldükten sonra eşey tespiti yapıldı. Her bir balığın sağ ve sol otolitleri çıkarıldı ve ölçüme hazır hale getirildi. Otolit ağırlıkları (OA) 0,0001g hassasiyette tartıldı. Otolit uzunluğu (OU) ve otolit genişliği (OG) bilgisayar destekli görüntü analiz programı kullanılarak ölçüldü. Sağ ve sol otolitler ile erkek ve dişi otolitlere ait OU, OG ve OA değerleri arasındaki farklar istatistiki olarak önemsiz bulundu. Tüm populasyonda TB: 118-381 mm, OU: 1,536-3,734 mm, OG: 1,049-2,585 mm ve OA: 1,10-13,90 mg arasında tespit edildi. TB ile OU, OG ve OA arasındaki pozitif yönde kuvvetli bir ilişki olduğu görüldü.
Показать больше [+] Меньше [-]An Evaluation of Climate Mitigation Adoption Technologies in Improving Rural Households’ Livelihood Outcomes: The Case of Eastern Oromia, Ethiopia Полный текст
2018
Beyan Ahmed Yuya | Nano Alemu Daba
Agricultural technologies are seen as an important route out of poverty in most of the developing countries. However, the rates of adoption of these technologies have remained low in most of these countries. This study aim at shedding some light on an evaluation of climate mitigation agricultural adoption technologies, and its contribution to rural livelihood outcomes in Gurawa district using cross sectional data collected from randomly selected 180 sample households during the 2016 crop production season. Multivariate probit and Propensity score matching was used to identify impacts of adoption technologies, and to identify factors affecting smallholder farmers’ multiple technology adoption decisions. The results showed that the probability of adoption of agricultural technologies are influenced by several factors: family size, economical active members, education level, age of the household head, social status, soil fertility status, distance from extension office, land holding, distance to markets and distance to weather road. The impact evaluation results indicated that on average, the participation household in soil conservation has increased food security status and asset accumulation nearly by 38% and 15%, respectively, however it decreases the rate of poverty nearly by 51 percent. Use of improved seeds increased food security status and decreased poverty rate nearly by 38% and 44%, respectively. On the other hand, use of irrigation technology increased food security status and asset accumulation nearly by 23% and 31.8%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 29 percent. Similarly, adoption of row planting methods increased food security status and asset accumulation nearly by 28.7% and 15.5%, respectively, whereas it decreases the rate of poverty nearly by 51.5 percent. Therefore, policy makers should give due emphasis to the aforementioned variables to increase adoption technologies and improve the livelihood of the rural households.
Показать больше [+] Меньше [-]The Effect of Drying of Bread Wheat Seeds Following First Water Uptake on Germination Rate Полный текст
2018
Mustafa Yıldırım
In semi-arid regions, unfavorable weather conditions are the most important limiting factors for seed germination. The imbibed or germinating seeds in soil can be dried by hot and dry weather. Thus, seeds can largely lose their germination abilities until the next water uptake (called as ‘alatav’ in Turkish). Before drying, the time of the first water uptake by a seed may be more effective on seed viability at the second water uptake for germination. Therefore, this experiment was conducted to identify the first water uptake rates (WU) of seeds of three bread wheat genotypes (Bezotaja, Kirac and 13-BVD-4) per hour during 50 hours and their germination rates (GR) at the second water uptake after drying the seeds for 3-week in laboratory conditions. The results presented here indicated that the WU and GR were significantly affected by genotypes, imbibition time (T) and their interaction (1% probability level). There was also a significant negative correlation between the WU and GR (r** = –0.9295) at all times studied. Furthermore, the germination ability of Kirac lasted longest (for 38th hour) when the WU reached to 160.24%, and it was followed by Bezostaya and 13-BVD-4 genotypes (63.34% at 37th hour and 152.58% 34th hour, respectively).
Показать больше [+] Меньше [-]Flow Sitometri ile Bazı Ispanak Aksesyonlarının Çekirdek DNA İçeriklerinin Belirlenmesi Полный текст
2018
Murat Deveci | Özcan Yavaş | Nihan Sahin | Metin Tuna
Bu araştırmanın amacı, yurt dışından elde edilmiş olan 53 ıspanak (Spinacia oleracea L.) aksesyonunun flow sitometri ile ploidi düzeylerini belirlemektir. Araştırma verilerine göre; ıspanak aksesyonlarının çekirdek DNA içerikleri arasındaki farklılıkların istatistiki olarak önemli olduğu saptanmıştır. Araştırmada kullanılan ıspanak aksesyonlarının ortalama çekirdek DNA içeriği 2,225 pg/2C (Esfenaj çeşidi) ile 2,059 pg/2C (Matador ve Godir çeşitleri) arasında değişmiştir. Kök ucu meristem dokuları kullanılarak yapılan kromozom sayımlarında analiz edilen tüm bitkilerin 2n=12 kromozoma sahip oldukları ve dolayısıyla diploid oldukları belirlenmiştir. Bu nedenle çalışmada kullanılan aksesyonların tamamının diploid olduğu kabul edilmiştir. 2C DNA içeriklerine göre yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre iki ana küme altında sekiz farklı kümenin oluştuğu görülmüştür. Aksesyonların kümelenmesi çoklu karşılaştırma testinde de benzer sonucu vermiştir. Ispanak aksesyonlarında ploidi seviyelerini belirlemeye yönelik olarak yapılan bu çalışma sonucunda çalışmaya konu olan 53 ıspanak aksesyonu ile ileride yapılacak ıslah çalışmalarında araştırmacılara önemli bir zaman, enerji ve emek tasarrufu sağlayacaktır.
Показать больше [+] Меньше [-]Determination of Behavioural Characteristics of Different Honey bee (Apis mellifera L.) Genotypes in Eastern Anatolian Conditions Полный текст
2018
Mahir Murat Cengiz | Yaşar Erdoğan
In this study, it was investigated the stinging, robing and swarming tendencies of Buckfast, Carniolan, Caucasian and Erzurum honeybee genotypes in Eastern Anatolian conditions. In the 2015 production period, a total of 40 colonies,10 from each of Buckfast, Carniolan, Caucasian and Erzurum genotypes were used in the study. Caucasian genotype was the most gentle with 6.22±0.65 pcs/colony average number of stings, while Erzurum genotype was the most aggressive with 12.12±1.08 pcs/colony average number of stings. As a result of analysis of variance applied to average numbers of stings genotypes, the difference between the genotypes was found to be very significant in terms of tendency to stinging. In terms of tendency to robing, the Buckfast genotype ranked first with 1.57±0.17 pcs, while the Carniolan genotype had the lowest trend of robing with a value of 0.62±0.16 pcs. In terms of swarming tendency, the difference between the genotypes was statistically significant.
Показать больше [+] Меньше [-]