Уточнить поиск
Результаты 441-450 из 471
Samsun İlindeki Tarım Danışmanlarının Karşılaştıkları Sorunlar ve Çözüm Önerileri Полный текст
2023
Nur İlkay Abacı
Bu araştırmada Samsun ilindeki tarım danışmanlarının karşılaştıkları sorunlar ele alınmaktadır. Bu doğrultuda Samsun ilinde görev yapan 51 tarım danışmanı ile anket yapılarak, ele alınan tarım danışmanlarına ait bilgiler ve yaşadıkları sorunlar tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçları, Samsun ilindeki tarım danışmanlarının genç, eğitimli ve iletişim becerilerine önem veren bir grup olduğunu ve düzenli olarak kendilerini geliştirdiklerini göstermektedir. Araştırma aynı zamanda tarım danışmanlarının yaşadıkları sorunları da ortaya koymaktadır. Bu sorunlar arasında tarım danışmanlığı sisteminin yeterince kurumsallaşmamış olması, hukuki düzenlemelerin eksikliği ve görev-yetki belirsizlikleri gibi önemli konular yer almaktadır. Ayrıca çiftçilerin danışmanlık hizmetlerine olan talebinin düşük olması ve kamu kuruluşları arasındaki koordinasyon eksiklikleri de sektörün sorunları arasında yer almaktadır. Bu bağlamda, tarım danışmanları için düzenli hizmet içi eğitim sağlanmalıdır. Tarım danışmanlarının saha çalışmalarını daha etkin bir şekilde sağlamak için teknolojik araçlardan yararlanılabilir. Tarım danışmanlarının çalışma usul ve esaslarını belirleyen yasal düzenlemeler daha açık ve net hale getirilebilir. Çiftçi bilinçlendirme çalışmaları ve aynı zamanda tarım danışmanlarının saha faaliyetlerini sürdürülebilmeleri için finansman kaynaklarının önceden planlanması ve güvence altına alınması önemlidir.
Показать больше [+] Меньше [-]Sakarya İlinin Tarımsal Mekanizasyon Seviyesi ile Bitki Koruma Makinelerinin Projeksiyon Tahmini Полный текст
2023
Bahadır Şin | Esra Nur Gül | Ebubekir Altuntaş
Bu çalışmada, Sakarya ili ve Türkiye geneli için 2013-2022 yıllarına ait bitki koruma makineleri, traktör sayısı, tarımsal mekanizasyon seviyesindeki (kW, kW ha-1, traktör 1000 ha-1, ha traktör-1) değişim belirlenerek 2023-2032 yılları için tahmin projeksiyonu zincirleme indeks yöntemiyle belirlenmiştir. Sakarya ili ve Türkiye geneli için 2013-2022 yıllarına ait Türkiye İstatistik Kurumuna ait istatistik verileri çalışma verisi olarak kullanılmıştır. 2013-2022 yılları arasında Sakarya ilinin toplam işlenen alanının %3,36 azalış gösterdiği Türkiye genelinde ise toplam işlenen alanının %0,16 arttığı görülmektedir. Traktör güç gruplarına göre traktör sayılarının dağılımı incelendiğinde, Sakarya ili genelinde 2013-2022 yılları arasında 35-50 BG grubunda azalış olurken, diğer güç gruplarının tamamında artış görülmektedir. 35-50 BG grubunda azalış görülmektedir. En büyük artış >70 BG grubunda gözlenmiştir. Türkiye genelinde 2013-2022 yılları arasında 25-34 BG (-0,005) güç grubundaki traktör sayıları haricideki tüm gruplarda artış gözlenmiştir. Sakarya örneğinde olduğu gibi Türkiye genelinde de en büyük artış >70 BG (0,074) güç grubundaki traktörlerde olmuştur. Bir traktöre düşen işlenen alan (ha traktör-1) değeri Sakarya ilinde ve Türkiye genelinde sürekli bir düşüş görülürken diğer gösterge değerleri artış göstermiştir. Sakarya ilinin 2022 yılı verileri göz önüne alındığında, sırt pülverizatörü birim adedinin en fazla (9279 adet) olduğu belirlenmiştir. Türkiye geneli için de aynı durum söz konusudur. Türkiye geneli 2022 verileri incelendiğinde sırt pülverizatörü 695791 adet ile ilk sırada yer almaktadır.
Показать больше [+] Меньше [-]Tuz Stresi Altında Marul Bitkisinin Gelişimi ve Bazı Besin Maddesi İçerikleri Üzerine Organik Materyallerin Etkisi Полный текст
2023
Ceyhan Tarakçıoğlu
Bu çalışmada, farklı organik materyallerin tuz stresi altında yetiştirilen İceberg ve Kıvırcık marul bitkisinin gelişimi, bazı besin maddesi içerikleri ve stres tolerans parametreleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Toprağa vermikompost, fındık zuruf kompostu, düşük ve yüksek kaliteli leonardit bazlı organik toprak düzenleyicileri %2 oranında uygulanmıştır. Tuzluluk stresi üç seviyede (0, 20 ve 40 mM NaCl) gerçekleştirilmiştir. Deneme tesadüf parselleri deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak serada yürütülmüştür. Tuzlu koşullar altında bitkilerin kuru ağırlığı, membran geçirgenliği, nitrat içeriği, K/Na ile Ca/Na oranları düzenli olarak azalırken; prolin, Na, Cl ve Ca içerikleri artmıştır. Stres tolerans parametrelerine göre değerlendirildiğinde, bitkilerin membran geçirgenliği, prolin, nitrat, K, Na, Ca içerikleri ve Ca/Na oranlarının fındık zuruf kompostu uygulamasında, yaş-kuru ağırlık ve Cl içeriklerinin vermikompost uygulamasında en iyi olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlarımız fındık zuruf kompostu ve vermikompostun leonardite kıyasla tuzluluk stresinin etkilerini azalttığını göstermektedir.
Показать больше [+] Меньше [-]Farklı Küspeler ile Hazırlanan Süt Sığırı Rasyonlarının In Vitro Gaz Üretim Parametrelerinin Karşılaştırılması Полный текст
2023
Kadir Erten | Levend Coskuntuna | Fisun Koç
Bu çalışmada, farklı küspeler kullanılarak oluşturulan rasyonların in vitro gaz üretim (GÜ) parametreleri karşılaştırılmıştır. Rasyonlara küspe olarak soya fasulyesi küspesi (SFK) (R1), ayçiçeği tohum küspesi (ATK) (R2) ve kanola küspesi (KK) (R3) katılmıştır. Bu küspelerin farklı oranlarda katılarak oluşturulduğu (R4, R5, R6 ve R7) rasyonlar da hazırlanarak, toplam 7 rasyon elde edilmiştir. Rasyonların besin madde değerleri arasındaki farklılık, mısır DDGS ile dengelenmiştir. Rasyonu oluşturan yem hammaddeleri ve 7 farklı rasyonun kuru madde (KM), ham kül (HK), ham protein (HP), ham yağ (HY), in vitro gaz, in vitro metan ve CO2 üretim miktarları belirlenmiştir. Elde edilen in vitro gaz üretim miktarları ile organik madde sindirilebilirliği (OMS), metabolik enerji (ME) ve net enerji laktasyon (NEL) değerleri hesaplanmıştır. ATK, KK ve SFK’in, inkübasyon süresinin 24. saatinde oluşan gaz miktarları sırasıyla 31,77, 34,65, 50,34 ml olarak bulunmuştur. Küspelerin tek başına katıldığı gruplar arasında ise en yüksek gaz üretimi SFK katkılı R1 grubunda 59,20 ml olarak tespit edilirken, en düşük KK katkılı R3 grubunda 50.54 ml olarak tespit edilmiştir. En düşük CH4 miktarı ATK katkılı R2 grubunda 7,77 ml olarak bulunmuştur. Küspelerin aynı rasyonda kullanımının, tek başlarına kullanımlarına göre daha fazla CH4 ürettiği tespit edilmiştir. Araştırma sonucunda, rasyona ATK’nin SFK ve KK’ne göre oransal olarak daha fazla katılmasının hem ekonomik hem de ekolojik olarak daha fazla katkı sağladığı ve sindirebilirliği de artmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca rasyona SFK, ATK ve KK’den biri katılacak ise ATK kullanılmasının daha ekonomik olacağı belirlenmiştir.
Показать больше [+] Меньше [-]Fransa ve Türkiye’de Tarımda Çalışanların Sosyal Güvenliği Полный текст
2023
Derya Balcı | Arife Sema Gün
Tarımsal üretim doğal koşullarda yapılan ve mevsimlerin koşullarına bağlı olan üretimdir. Bu nedenle tarım sektörü doğası gereği tehlikeli ve fiziksel risklerin fazla olduğu bir sektördür. Tarım sektöründe çalışanlar faaliyetleri sırasında tehlikeli ve fiziksel risklere maruz kaldıkları gibi sosyal korumanın dışında da tutulabilmektedir. Tarımda çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları ailelerinin de diğer sektörlerde olduğu gibi sosyal korumadan yararlanması gerekmektedir. Dünyada sosyal güvenlik ilk olarak sanayi sektöründe ortaya çıkmış ve sonrasında hizmet ve tarım sektörlerinde de uygulanmaya başlanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri sosyal güvenliği 1935 yılında yasayla destekleyen ilk ülke olmuş, yasanın ilk halinde tarım kesimini dışlamışsa da zamanla yasada yapılan yeni düzenlemelerle tarım kesimi sosyal güvenliğe dâhil edilmiştir. Bu çalışmada, Fransa ve Türkiye’deki yasalar ve literatürden elde edilen bulgular kullanılarak, tarım sektöründe sosyal güvenliğin nasıl sağlandığı incelenmiştir. Fransa’nın tarım alanı 27.476.930 hektar olup Avrupa Birliği’nin en büyük tarımsal alanına sahip ülkesidir. 2020 yılı verilerine göre Avrupa Birliği ülkeleri içinde en büyük tarım üreticisi ülke konumunda olan Fransa, tarımsal ürün ihracatında birlik içinde üçüncü sırada yer almaktadır. Ayrıca Fransa tarım sektörü için kapsamlı sosyal güvenlik düzenlemelerine sahip bir ülkedir. Tarım sektöründe sosyal güvenliği sağlamak için, tarımsal sosyal koruma sistemi kullanılmaktadır. Bu sistem, tarım, ekonomi, maliye ve kalkınma bakanlıklarının ortak gözetimi altında çalışmaktadır. Türkiye’de de yıllar içinde tarım sektörünü sosyal güvenliğe dâhil etmek için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, tüm düzenleme dönemlerinde tarım sektörünü tamamen kapsayan zorunlu bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulamamıştır.
Показать больше [+] Меньше [-]Exploring fish consumption patterns and preference factors among consumers in the Siraha district of Nepal Полный текст
2023
Balmiki Chaudhary | Shubh Pravat Singh Yadav | Bishnu Yadav | Swastika Chaudhary | Keshab Kumar Budha Magar | Sumit Kumar Sah
Fish consumption choices are impacted by the socioeconomic aspects of customers. A field survey was done in 2022 with the purpose of (i) measuring the frequency of fish consumption, (ii) studying the socioeconomic characteristics of customers and their preferences; and (iii) researching the variables impacting the consumption of fish by consumers in the Siraha district. A sample size of 102 individuals was selected randomly from the Siraha district, including the Lahan Municipality, Dhangadhimai Municipality, and Golbazar Municipality, to ensure representation across diverse socio-economic backgrounds. Data was collected using a questionnaire administered to the participants. Respondents (58.8%) overwhelmingly prefer to eat fish more than twice a week, throughout the year or particularly in winter. Rohu (Labeo rohita) and carp (Cyprinus carpio) are the most often eaten fish species. The frequency of fish-consumption shows a strong connection with income level and education level. The stepwise multiple regression model explained 58.1% of the overall variation in fish consumption. The market structure is not sanitary, the price of fresh fish is expensive, and the consumption frequency of customers is impacted, particularly for poor socio-economic groups. boosted by a variety of various legislation, marketing, and advertising methods. In addition, consumers should be dispersed throughout the year rather than exclusively in particular seasons.
Показать больше [+] Меньше [-]The Quality of Kefir with Honey and with Banana Enriched with Almond Milk Полный текст
2023
Fatma Çoşkun | Hülya Erol
Kefir is a fermented product obtained from goat, sheep and cow milk as a result of lactic acid and ethyl alcohol fermentation. In this study, it was aimed to investigate the possibility of producing an alternative functional kefir product from almond milk. It was enriched with banana and honey to improve its sensory properties. Samples were stored at +4oC for 14 days. The pH and dry matter of samples containing almond milk were lower than those containing cow’s milk. Serum separation increased with the increase of almond milk ratio. The use of banana increased dry matter and viscosity, and decreased serum separation. pH, dry matter and viscosity decreased during storage. The highest L* value was observed in the control kefir produced from 100% cow’s milk, and the lowest in the samples containing honey and banana on the 1st day of storage. It can be said that the addition of honey increases the b* value and the addition of banana decreases the b* value. As almond milk ratio and storage time increased, bacteria counts decreased. The lactococci counts of the samples with banana added (except for the control) were higher than the others. In the samples with banana and honey, a higher increase in yeast count was observed during storage compared to plain kefir (control sample). It can be said that the use of almond milk reduces the general acceptability of kefir. Almond milk can be successfully used in kefir production as a substitute for cow’s milk, if sweeteners, fruit and thickeners are used.
Показать больше [+] Меньше [-]Farklı Hayvan Türlerine Ait Et ve Yüzey Örneklerinden İzole Edilen Staphylococcus aureus Suşlarında Virülens Genlerinin Belirlenmesi Полный текст
2023
Murat Karahan | Seyda Şahin | Mahmut Niyazi Moğulkoç | Recep Kalın
Staphylococcus aureus (S. aureus) insanlarda ve hayvanlarda patojen bir tür olup, dünyadaki gıda kaynaklı zehirlenmelerin en önemli nedenlerinden biridir. Bu çalışmada farklı hayvan türlerine (sığır, koyun, keçi ve tavuk) ait etlerde ve gıdaların temas ettiği yüzeylerden elde edilen örneklerde S. aureus’un koagülaz (coa), clumping faktör (clfA) ve protein A (spa-IgG; spa-X) gibi önemli virülens genlerinin moleküler yöntemlerle karakterize edilmesi amaçlandı. Bu amaçla Sivas ilindeki çeşitli işletmelerden et (n=400) ve yüzey svap (n=50) örnekleri toplandı. Örnekler fenotipik yöntemlerle koagülaz pozitif S. aureus olarak identifiye edildi. Koagülaz pozitif olarak doğrulanan izolatlara ait virülens genleri tekli ve mültipleks Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) ile incelendi. Toplamda 450 örneğin 110’unda (%24,4) S. aureus belirlendi. Bu izolatların %29, %24, %14, %32 ve %22 oranlarında sığır, koyun, keçi ve tavuk et örneklerinin yanı sıra yüzey örneklerinde de bulundu. S. aureus izolatlarının tamamında coa, clfA, spa’nın IgG bağlayan bölgesi ve X bölgesini kodlayan genler tespit edildi. Bu dört gen bölgesinin ikisinde polimorfizmler gözlendi. Coa-PZR’da, izolatların tamamında beş farklı moleküler uzunluğa sahip ve 500-1400 bç arasında değişen tek bir bant oluşumu bulundu. spa-X-PZR’da ise izolatların tamamında yedi farklı moleküler uzunluğa sahip ve 190-350 bç arasında değişen tek bir bant oluşumu belirlendi. Sonuç olarak, et ve yüzey orijinli S. aureus izolatlarında coa-PZR ile spa gen polimorfizmleri tespitinin geleneksel yöntemlere karşı iyi bir alternatif olarak kullanılabileceği, dolayısıyla stafilokokal enfeksiyonlara karşı etkili kontrol stratejilerinin geliştirilmesi ve halk sağlığının korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Показать больше [+] Меньше [-]Screening of Promising Maize Varieties Against Maize Weevil (Sitophilus zeamais Motschulky) Under Storage Condition Полный текст
2023
Sarjit Pandey | Dharma Raj Katuwal | Rashmi Aryal
The maize weevil (Sitophilus zeamais Motschulsky) causes significant quantitative and qualitative losses during storage. To identify resistant varieties of maize against this pest, an experiment was conducted in a Completely Randomized Design (CRD) with 11 varieties in free and no-choice conditions. The study measured weight loss, mean bored grain, debris, and weevil numbers at 30, 60, and 90 days. The findings showed that BG13Y-POP, Manakamana-7, and RML-19/RML-6 were the most resistant varieties, with weight loss percentages of 1.99%, 1.47%, and 1.74%, respectively, and final weevil numbers of 104, 72, and 73. Ganesh-2 and ZM-401 were the most susceptible varieties, with weight losses of 7.34% and 6.05%, respectively. The maximum debris weight was found in RML-761/RL-105 (1.98 g), while the minimum was found in Manakamana-7 (0.26 g). The highest number of bored grains was observed in Ganesh-2 (81), while the lowest number was observed in Rampur-4 (51). Similarly, ZM-401 (158) and Ganesh-2 (165) exhibited the highest weevil population, while the lowest count was found in Rampur-4 (72). Overall, using resistant varieties, such as Manakamana-7, BG13Y-POP, and RML-19/RML-6, can be an effective approach for reducing post-harvest losses from weevil infestation.
Показать больше [+] Меньше [-]Etlik Piliç Saf Hatlarında Foot Pad Dermatitis Düzeylerinin Yumurta Verim Dönemi Özellikleri ile İlişkisi Полный текст
2023
Kürşat Tetik | Emrah Oğuzhan | Musa Sarıca | Kadir Erensoy
Bu çalışma, Eskişehir Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü (EGKTAE) Tavuk Islah işletmesinde ıslahı gerçekleştirilen 2 saf baba (B1 ve B2) ile 3 saf ana (A1, A2 ve A3) hattında 14-42 haftalar arasında yürütülmüştür. Tüm saf hatlarda artan yaşla birlikte FPD skorlarında artış görülmüştür. Canlı ağırlıkların daha yüksek olduğu baba hatlarında (B1 ve B2) 14 haftalık yaşta daha düşük FPD skorları görülürken, 42 haftalık yaşta ana hatlarından (A1, A2 ve A3) daha yüksek olmuştur. Ana hatlarında 30 ve 42 haftalık yaşlarda baba hatlarına göre daha yüksek yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi elde edilmiş ve hatlar arasındaki farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0,01). Yumurtlama döneminde A1, A2, A3, B1 ve B2 saf hatlarında gerçekleşen kuluçkalık yumurta oranları sırasıyla %98,55, %96,68, %97,75, %96,39 ve %97,23 olarak belirlenmiştir. Saf hatlarda yumurta ağırlıkları bakımından farklılıklar önemli bulunmuştur (P<0,01). Döllülük oranları bakımından genotipler arasında önemli farklılıklar belirlenmiştir (P<0,01). Ebeveynlerin 14, 20, 30 ve 42 haftalık yaşlarındaki canlı ağırlıkları ile FPD skorları arasında belirlenen korelasyon katsayıları sırasıyla 0,70, 0,64, 0,72 ve 0,67 bulunmuştur (P<0,01). 42. hafta yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi ile FPD değerleri arasında -0,56 ve -0,54’lük korelasyon katsayıları belirlenmiştir (P<0,01). Döllülük oranları ile canlı ağırlıklar arasındaki korelasyon katsayıları önemli bulunmamıştır. Canlı ağırlıklar ile yumurta verimi ve kuluçkalık yumurta verimi arasındaki önemli düzeyde negatif yönlü korelasyonlar bulunmuştur (P<0,01). Sonuç olarak, CA ve FPD düzeyleri baba hatlarında daha yüksek bulunurken, KYV bakımından ana hatları üstünlük sağlamıştır. Artan CA ile FPD düzeyindeki artış üreme performansındaki düşüşe katkı sağlamış olsa da döllülük oranı üzerinde olumsuz bir etki ortaya çıkmamıştır.
Показать больше [+] Меньше [-]