Уточнить поиск
Результаты 71-80 из 561
Sürdürülebilir Balıkçılık Mümkün mü? Полный текст
2024
Sıla Ozan | Uğur Başer
Denizlerin sürdürülebilirliği, iklim değişikliği, kirlilik ve aşırı avlanma gibi nedenlerle ciddi tehdit altındadır. Bu durum balık popülasyonlarının hızla tükenerek ekosistemin tahribatına neden olmaktadır. Çalışmanın amacı, deniz ekosistemini olumsuz etkileyen avcılık yöntemlerini ve yetiştiricilik faaliyetlerini ortaya koyarak sürdürülebilirliğe olan etkilerini tespit etmektir. Çalışma sonucunda balıkçılık sektörünün doğaya birçok zararı olduğu tespit edilmiştir. Bunların başlıcaları açık sularda avcılığın neden olduğu aşırı avlanma ve denizlerde meydana gelen kirlenmedir. İç sularda ve kıyılarda yapılan yetiştiricilikten kaynaklı sorunların başlıcaları girdi artıklarından kaynaklı kirlilik, dip kısımlarda oksijen tüketiminin neden olduğu tahribat, ölü balık artıkları ve görsel kirliliktir. Günümüzde insan faktörünün yer aldığı faaliyetlerde, özellikle ticari kaygının ön planda olduğu yapılanmalar, doğayı ve ekosistemi tahribatta cömert olabilmektedir. Dolayısıyla politika yapıcıların, tüm dünya insanlarının ortak mirası olan denizlerin korunmasında sert ve ciddi önlemler almasında yarar görülmektedir.
Показать больше [+] Меньше [-]Bitkisel Sütlerin Gıda Endüstrisindeki Önemi Ve Mikrobiyal Güvenliğinin Sağlanması Полный текст
2024
Ulaş Baysan
Dünya genelinde insanlarda sağlıklı tüketim farkındalığının oluşmasıyla zengin besin içeriklerine sahip bitkisel sütlere yönelim artmaktadır. Tüketicilerden laktoz intoleransı, kalori endişesi ve hiperkolesterolemi olanlarında rahatça tüketimine imkan sağlaması ile tüketici taleplerinden enerjiyi artırıcı, yaşlanmayla mücadele, yorgunluk ve stres azaltıcı etkilerine yanıt olabilme potansiyelinden dolayı bitkisel süt üretiminin ve tüketiminin artması beklenmektedir. Bu derleme çalışmasında bitkisel sütlerin üretim aşamaları ele alınarak, bu üretim basamaklarının son ürün üzerine etkileri değerlendirilmiştir. Bitkisel sütlerde besin içeriklerinin zengin olmasından kaynaklı olarak bozulmayan sebep olan mikroorganizmaların büyümesinin önlenebilmesi için ısıl işlem gereklilikleri incelenmiştir. Bitkisel sütlerde bozulmaya sebep olan mikroorganizmaların inhibisyonu için uygulanan yenilikçi ısıl ve ısıl olmayan teknolojiler ele alınmıştır. Gelişen yenilikçi teknolojiler ile bitkisel sütlerin mikrobiyal güvenliğini sağlanmasının yanısıra kalite özelliklerinin de korunması önem kazanmaktadır. Sonuç olarak Dünya’da ve ülkemizde popüler olmaya başlayan bitkisel sütlerin; yeni teknolojiler ile birlikte gıda endüstrisinde yaygınlaşma potansiyeli yüksektir.
Показать больше [+] Меньше [-]Mean Performance of Field pea (Pisum sativum L) Advanced Genotypes for Yield and Yield-related Traits in Arsi Zone, Ethiopia Полный текст
2024
Gebeyaw Achenef | Kedir Yimam | Gizachew Yilma
Pea (Pisum sativum L.) is the second most important cool-season food legume in Ethiopia after faba bean, both in terms of production area and annual yield. The study comprises 13 advanced field pea genotypes that were evaluated in a randomized complete block design with four replications across four different environments during two consecutive main cropping seasons (2020–2021). The primary objectives were to identify a field pea genotype with a reliable, high grain yield that could be subsequently released as a new cultivar for farmers in specific areas of Ethiopia. A combined analysis of field pea grain yield revealed a significant difference (P < 0.01) between genotypes and environments, suggesting that the genetic composition of the genotypes varied and the environments were distinct. The average grain yield ranged from 1614 kg/ha to 2412 kg/ha, with a mean of 2032.69 kg/ha. Genotype G13 had the highest average grain yield (2412 kg/ha) compared to the standard check varieties Bilalo (2190 kg/ha) and Bursa (2100 kg/ha), indicating its potential for developing adaptable varieties suited to specific environments. This outcome may aid breeders in choosing the most appropriate cultivars for particular environments, resulting in higher field pea yields and productivity. Nonetheless, the research also indicates that to create broadly adaptable and climate-resilient varieties, it is crucial to carry out trials in various locations and across multiple years.
Показать больше [+] Меньше [-]Determination of Zucchini Yellow Mosaic Virus and Watermelon Mosaic Virus Infections in Cucurbit Production Areas of Çanakkale Province from Türkiye Полный текст
2024
Merve Sarı | Ali Karanfil | Savaş Korkmaz
Viral diseases are among the most significant challenges in protecting plants of the Cucurbitaceae family, with viruses from the Potyvirus genus, such as zucchini yellow mosaic virus (ZYMV) and watermelon mosaic virus (WMV), causing up to 100% yield losses under favorable conditions. Despite the importance of these viruses, there have been no previous studies investigating potyvirus diseases in Cucurbitaceae production areas in Çanakkale province. Consequently, the status of these diseases in the region remains unknown. This study aims to address this gap by analyzing the presence of potyviruses in Cucurbitaceae production areas in Çanakkale. In the 2021 production year, a total of 137 samples exhibiting virus and virus-like symptoms were collected from various Cucurbitaceae production sites in Çanakkale province and its districts. The samples were tested using RT-PCR with primer pairs specific to WMV and ZYMV. From the infected samples, seven isolates were selected for further analysis, and the coat protein (CP) genes were amplified and sequenced. The results revealed that WMV was detected as a single infection in 78 samples, ZYMV in one sample, and mixed infections of ZYMV+WMV were found in 39 samples, indicating that WMV is notably prevalent in Çanakkale. Bioinformatics analyses demonstrated that the Turkish WMV and ZYMV isolates share more than 90% similarity with other isolates in both the local samples and the GenBank database. Phylogenetic analysis further revealed that Turkish WMV and ZYMV isolates are closely related to each other. This is the first study to reveal the presence and phylogenetic relationships of ZYMV and WMV in cucurbitaceous plants in Çanakkale province of Türkiye.
Показать больше [+] Меньше [-]Zeytinyağı Sanayii Yan Ürünü Karasuyun Macar Fiğ- tritikale Silajlarının Kalitesi ve Mikrobiyolojik Özelliklerine Etkisi Полный текст
2024
Asuman Arslan Duru | Dilek Aksu Elmalı | Osman Yüksel | Metin Duru
Bu çalışmada amaç, zeytinyağı sanayii yan ürünü olan karasuyun Macar fiğ-tritikale silajlarına farklı dozlarda ilavesinin kimyasal kompozisyon, fermentasyon, fiziksel, mikrobiyolojik özellikleri ve in vitro sindirilebilirlikleri üzerine etkisini incelemektir. Araştırma silajları belirtilen şekilde oluşturulmuştur: (i) %100 Macar fiğ-tritikale silajı (kontrol); (ii) %95 Macar fiğ-tritikale + %5 karasu; (iii) %90 Macar fiğ-tritikale + %10 karasu; (iv) %85 Macar fiğ-tritikale + %15 karasu; (v) %80 Macar fiğ-tritikale + %20 karasu. Silolama dönemi 56 gün devam etmiştir. Sonuç olarak, karasu ilavesiyle silajların koku, organik madde, pH ve suda çözünebilir karbonhidrat içerikleri azalmış; kuru madde, ham kül, ADF, ham yağ ve Fleig puanı artmıştır. Ham protein, ham selüloz, NDF, amonyak azot, laktik asit bakterileri, in vitro kuru madde ve organik madde sindirilebilirlikleri bakımından görülen farklılıklar önemli bulunmamıştır. Araştırma silajlarında sülfit indirgeyen anaeroblar, Listeria spp., Enterobactericeae ve maya içeriğine rastlanmamıştır. Küf içeriği, %15 karasu içeren grupta bir örnekte saptanmıştır. Araştırma sonunda, Macar fiğ-tritikale karışımlarından oluşan silajlara %20 düzeyine kadar karasu ilavesinin herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır.
Показать больше [+] Меньше [-]Doğu Anadolu Bölgesindeki Sığırcılık İşletmelerinde Hayvan Sağlığı ve Refahı Uygulamaları: Erzurum İli Aşkale İlçesi Örneği Полный текст
2024
Rıdvan Koçyiğit | Mete Yanar | Recep Aydın | Veysel Fatih Özdemir | Oğuz Fatih Ergün | Bahri Bayram | Abdulkerim Diler | Onur Şat
Bu çalışma, Erzurum ili Aşkale İlçesindeki süt sığırcılığı işletmelerinde hayvan sağlığı uygulamaları ve sığır yetiştiricilerinin hayvan refahı konusunda görüşleri hakkında bilgi elde etmek üzere yürütülmüştür. Çalışmanın materyalini 221 işletmeci ile yüz yüze yapılan anketlerden elde edilen veriler oluşturmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, yetiştiricilerin %79,8’nin gebe ineklere septisemi aşısı yaptırmadığı saptanmıştır. Ayrıca, işletmelerin sadece %20,7’sinin veterinerlik hizmetlerinden yararlandığı tespit edilmiştir. İşletmelerin %68,6’sında ecza dolabı ve ilkyardım kitleri bulunduğu ve en yüksek oranda bu ekipmanlara sahip işletmelerin 41-50 baş hayvana sahip işletmeler olduğu belirlenmiştir. Yıllık sağlık harcamaları bakımından işletmelerin yarıdan fazlası 1000-5000 ₺ harcamada bulundukları ve 31-40 baş hayvana sahip işletmelerde bu harcamaların en fazla (%46,7) olduğu saptanmıştır. Ayrıca, işletmelerin %44,6’sının yeme vitamin-mineral-tuz takviyesi yaptığı ve söz konusu işletmelerinde vitamin takviyesinin daha yüksek oranda (%66,7) yapıldığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, hayvanlar üzerindeki sıcak ve soğuk stresi gidermek amacıyla genellikle sıcak havalarda su ile serinletme (%92,2) yapıldığı, soğuk havalardan korunmak için ise ahır izolasyonuna (%84,2) önem verdikleri saptanmıştır. Ayrıca, Yetiştiricilerin %95,0’i hayvan refahının gerekliliğini belirtmiş ve hayvan refahında en önemli unsurun ise genellikle hayvanlar için stressiz bir ortamın oluşturulması (%59,4) olduğunu ifade etmişlerdir. Yetiştiricilerin çoğunluğu işletmelerinde hayvan refahını sağladıklarını (%78,1) ve hayvanlarının gayet sağlıklı olduğunu (%89,5) bildirmişlerdir.
Показать больше [+] Меньше [-]Nano - Biyoteknolojinin Biyomedikal ve Sağlık Alanlarında Uygulamaları ve Gelişim Potansiyeli Полный текст
2024
Leila Mehdizadehtapeh
Nanoteknoloji, yeni fonksiyonel özelliklere sahip yapılar, cihazlar ve sistemler geliştirmek üzere 1-100 nm aralığında büyüklüğü olan atomik, moleküler veya makromoleküllerin araştırma alanıdr. Nanoteknoloji, fizik, kimya, biyoloji, mühendislik ve sağlık dallarında novel fırsatları sunan, çağdaş devletler ve özel kuruluşlarca öncelikli araştırma alt yapılarının kurulumunda öncelik verilen bir disiplindir. Bu bilimdalı başta biyomedikal ve sağlık alanları olmak üzere, gıda, optik, elektronik, farmasötik, tıbbi görüntüleme teknikleri geliştirmekte sayısız fırsatlar sunmaktadır. Nanobiyoteknoloji ise, nanoteknoloji ve biyoteknoloji disiplinlerinin birleşimidir. Nanobiyoteknolojiden biyomedikal ve tıbbi olarak kanser ve nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde akıllı ilaç tesliminde, aşı ve biyosensör geliştirmede, tıbbi görüntülemede, gen tedavisinde faydalanılmaktadır. Nano tabanlı yaklaşımlar, geleneksel biyoteknolojik yöntemleri iyileştirmek ve geleneksel tedavilerin neden olduğu yan etkileri sınırlandırmak için geliştirilmektedir. Bu sebeple, nanoteknolojinin farklı disiplinler ve alanlarda uygulanabilir olması sayesinde, nano tabanlı teknikler sürdürülebilir bir gelecek için önemli roller oynamakta ve Global ekonomiler üzerinde etkiler yaratmaktadır. Bu çalışmada, nano-biyoteknolojik yaklaşımların özellikle biyomedikal ve sağlık alanlarında uygulama fırsatları ve gelişim potansiyellerinin derlenmesi amaçlanmıştır. Konuyla ilgili olarak, nanoteknoloji ve uygulama alanları, nanobiyoteknoloji ve gelişimi, Global nanobiyoteknoloji pazarı, nanobiyoteknolojilerin sınıflandırılması ile nanobiyoteknolojik araçlar ve uygulama alanları üzerinde durulmuştur.
Показать больше [+] Меньше [-]Farklı Azot Dozlarının Keten Bitkisinin Verim ve Verim Özelliklerine Etkisi Полный текст
2024
Şaziye Dökülen
Farklı Azot Dozlarının Keten Bitkisinin Verim ve Verim Özelliklerine Etkisi Полный текст
2024
Şaziye Dökülen
Keten bitkisi ülkemizin hemen hemen her bölgesinde yetişebilmesi, kullanım alanlarının çeşitliliği, hem lifinden, hem de yağından faydalanılması gibi özellikleri ile ön plana çıkan önemli bir endüstri bitkisidir. Çalışmada farklı azot dozlarının keten bitkisinin verim ve verim özelliklerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Tokat-Kazova şartlarında 2020 ve 2021 yılı vejetasyon döneminde kuru şartlarda yürütülmüştür. Çalışma Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmada yağlık Atalanta çeşidi ve 750 tohum/m2 bitki sıklığı kullanılmıştır. Çalışmada 5 farklı azot (N) dozu (kontrol (0), 7, 10, 13, 16 kg/da) yer almıştır. Çalışmada; bitki boyu, bitki başına dal sayısı, bitkideki kapsül sayısı, kapsüldeki tohum sayısı, bin tohum ağırlığı, tohum verimi, yağ oranı ve yağ verimi parametreleri incelenmiştir. Yıllar ortalamasına göre bitki boyu 49,88-52,11 cm, dal sayısı 2,6-3,2 adet/bitki, bitkideki kapsül sayısı 23,55-34,00 adet/bitki, kapsülde tohum sayısı 5,25-5,66 adet/kapsül, bin tohum ağırlığı 5,17-5,29 g, tohum verimi 54,68-90,30 kg/da, yağ oranı %33,01-35,55 ve yağ verimi 17,98-31,84 kg/da arasında değişmiştir. Tokat-Kazova’da kuru şartlarda ketende azot dozlarının etkisinin araştırıldığı çalışma sonucunda; dekara tohum ve yağ verimi bakımından 10-13 kg/da azot dozları ön plana çıkmıştır. Gübre tasarrufunu düşünerek 10 kg/da azot dozunun kullanılmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Показать больше [+] Меньше [-]Mapeo genético y análisis de QTL para carotenos en una población s1 de yuca Полный текст
2009
Marín Colorado, Jaime Alberto(Centro internacional de Agricultura Tropical -CiAT) | Ramírez, Hernando(Universidad Nacional de Colombia Facultad de Ciencias Agropecuarias) | Fregene, Martin(Centro internacional de Agricultura Tropical -CiAT)
La población S1 de la variedad tailandesa de yuca MTAi8 (AM320), la cual presenta patrones de segregación definidos para el contenido de carotenos totales (Beta-caroteno), se sometió a un análisis de agrupamiento segregante (BSA = Bulk Segregant Analysis) empleando 700 marcadores moleculares tipo microsatélites o SSR. Se generaron 25 grupos de ligamiento identificando 3 QTL mayores asociados con una región del genoma de yuca con el contenido de carotenos totales. Tres marcadores SSR explicaron el 37.2% (NS109), 32% (rSSRY251) y 27.7% (rSSRY313) de la varianza fenotipica total, situados en el grupo de ligamiento D fuertemente asociados con el contenido de carotenos totales en la familia AM320 S1, se estableció una fuerte correlación positiva entre color de pulpa de raíz y contenido de carotenos totales (r=0.81), y negativa entre carotenos totales y materia seca (r= -0.31). Los tres posibles QTL presentaron efecto positivo y de carácter aditivo para el contenido de carotenos totales, pueden ser la oportunidad para implementar selección asistida por marcadores para carotenos totales en yuca. | The S1 population of the Thai variety MTAi8 (AM320), which shows patterns of segregation defined by the content of total carotenes (beta-carotene), underwent an analysis of segregating bulk (BSA = Bulk segregating Analysis) using 700 molecular markers type microsatellites or SSR. There were generated 25 tying groups and identifying 3 major QTLs associated with a region of the genome of cassava with the content of total carotenes. Three markers SSR; explained the 37.2% (NS109), 32% (rSSRY251) and 27.7% (rSSRY313) of the total phenotypic variance, placed in the Group D strongly tying, associated with the content of total carotenes in the family AM320 S1, which established a strong positive correlation between color and content root pulp carotenes total (r = 0.81), and between negative and carotenes total dry matter (r = -0.31). The three possible QTLs showed positive and additive effect for the content of totals carotenes and could be an opportunity to implement assisted selection markers for total carotenes in cassava.
Показать больше [+] Меньше [-]Mikrodalga Destekli Damıtma Sistemi Kullanılarak Anadolu Adaçayı (Salvia fruticosa MILL.) Bitkisinin Sap ve Yapraklarından Elde Edilen Uçucu Yağ Sonuçlarının Karşılaştırılması Полный текст
2024
Abdullah Genç | Habib Doğan
Mikrodalga Destekli Damıtma Sistemi Kullanılarak Anadolu Adaçayı (Salvia fruticosa MILL.) Bitkisinin Sap ve Yapraklarından Elde Edilen Uçucu Yağ Sonuçlarının Karşılaştırılması Полный текст
2024
Abdullah Genç | Habib Doğan
Bu çalışmada öncelikle endüstriyel boyutta bir damıtma sistemine mikrodalga desteğinin nasıl sağlanacağı noktasında benzetim çalışmaları yapılmış ve endüstriyel boyutta bir MDD sistemi tasarlanmıştır. Damıtma kazanına 4´3 adet magnetron yerleştirilerek mikrodalga desteği sağlanmıştır. Adaçayı bitkisinin testleri hem geleneksel hem de bu MDD sistemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, adaçayının sap ve yapraklarıyla birlikte damıtılması veya sadece yapraklarının damıtılarak elde edilen uçucu yağ sonuçları karşılaştırılmıştır. Damıtma sonucu elde edilen uçucu yağların kimyasal analizleri GC-MS cihazı ile yapılmış ve önerilen sistemin damıtma süreçlerine etkileri değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, herba kullanılan iki farklı durum için MDD sistemiyle elde edilen yağ verimi geleneksel sisteme göre %10 artmıştır. Herba ve yaprak ayrı ayrı MDD sistemi kullanılarak destile edilmiştir ve sadece yaprakların damıtılması durumunda verim artışı %100 den fazla olmaktadır. Kimyasal bileşenlerdeki değişimler detaylı olarak incelenmiştir.
Показать больше [+] Меньше [-]Variabilidad genética de la yuca cultivada por pequeños agricultores de la región Caribe de Colombia Полный текст
2010
Alzate G, Adriana Mercedes(Centro Internacional de Agricultura Tropical CIAT) | Vallejo Cabrera, Franco Alirio(Universidad Nacional de Colombia Facultad de Ciencias Agropecuarias) | Ceballos Lascano, Hernán(Centro Internacional de Agricultura Tropical CIAT) | Pérez, Juan Carlos(Centro Internacional de Agricultura Tropical CIAT) | Fregene, Martín(3Product Development Manager at Donald Danforth Plant Science Center)
Usando la técnica de marcadores moleculares, tipo microsatélites, se evaluó la variabilidad genética de 717 genotipos de yuca Manihot esculenta Crantz colectados en fincas de pequeños agricultores de la región Caribe de Colombia, en los departamentos de Atlántico, Magdalena, Córdoba y Sucre. Mediante el Análisis de Correspondencia Múltiple (ACM) se establecieron seis grupos genéticamente diferentes, con un Gst bajo (0.18), lo cual indica que la variabilidad no se debe a diferencias entre los grupos sino a diferencias dentro de cada grupo. La diversidad genética encontrada fue alta (H T: 0.61692). | Using molecular microsatellites analysis, the genetic diversity of 717 cassava genotypes from small formers in the Caribbean region of Colombia was assessed. Six genetically distinct groups was established, with a low Gst (0.18), indicating that the variability was not due to differences between groups but within each group. The genetic diversity was high (Ht: 0.61692).
Показать больше [+] Меньше [-]Colic in horses: Effects of dietary factors Полный текст
2024
Şevket Evci
Studies on colic, an economically important metabolic disease in horses, have typically emphasized maintenance characteristics. However, recent research has demonstrated that nutrient content also contributes to the development of colic. Microbial fermentation of the diet begins in the stomach and continues through the hindgut. During this process, various substrates are produced, including acetate, propionate, butyrate, and methane. The gut contains bacteria such as Firmicutes and Bacteroidetes, but the dominance of one over the other is influenced by the type of substrate available in the gut, such as oat, barley, wheat, corn, etc. Microbial fermentation in the equine cecum is markedly influenced by the pH balance of the nutrient metabolism. This has varying impacts on the cecal microbiota. Investigations into the effects of different feeding methods and nutrients have yielded diverse outcomes for the etiology of colic and post-colic nutrition. The objective of this review is to assess the impact of nutrition and diet composition on the etiology of colic in horses, investigate the role of additives in preventing colic cases, and analyze the results of several studies.
Показать больше [+] Меньше [-]